21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2013 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI mevsim’ coşkusu A lmanya haftalardır faşing çılgınlığı ve karnaval curcunasını yaşıyor... Mainz, Köln ve Düsseldorf gibi faşing kutlamalarının ateşli geçtiği kentlerin ardı sıra Münih’te de faşing baloları, maskeli partiler birazcık yapmacık ve zorlama da olsa yine de beklenen biçimde coşkulu geçiyor. Faşing’ler Almanların eskiden beri değişmeyen geleneksel tutkusu ve büyük sahte sevinçleridir! Yüz binlerin kutladığı faşing eğlencelerinde rengârenk şaşırtıcı kıyafetler, garip maskeler, takma bıyıklar, plastik burunlar, peruklar ve süslü püslü şapkalarla yollara düşen insanlar seyirliktir. Çarpıcı makyajlar içinde ponpon kızlar, cadılar, palyaçolar, vampirler ve şövalyelerin doldurduğu Münih’teki Marien Meydanı’nı ve Viktualien pazarındaki kargaşayı görmeyen birisi bu curcunayı tahmin bile edemez... Ülkede “5. mevsim” olarak adlandırılan bu karnaval döneminde insanlar bir anda çocuklaşıverirler. Güneşe hasret olan ülkede soğuk havaların yarattığı kasvet ve can sıkıntısı insanları ister istemez etkiliyor. Binlerce insan şubat ayı ortalarına kadar hep ilk yaz günlerini özleyerek sokaklarda dans edip kol kola coşuyorlar. Geçmişi hayli eskilere dayanan faşing geleneği ortaçağda kentlerin ileri gelenleri ve loncalar tarafından düzenlenirmiş. Hıristiyanların “kül çarşambası” olarak adlandırdıkları (ascher mittwoch) yortusundan MÜNİH önce gelen üç günlük süreyi kapsayan bu dönem tamamen eğlenceler EROL ÖZKAN ve ilginç gösterilerden oluşuyor. “Faşing” sözcüğünün kaynağı nedir ya da nereden gelmiştir diye merak edenlere... Faşing kelimesi bazılarına göre şaka yapmak anlamına gelen “faseln” fiilinden mi türetilmiştir yoksa yine kimilerine göre büyük perhiz arifesi anlamına gelen “fastnach” sözcüğünden mi yaratılmıştır; bunu da doğru dürüst bilen yok! Şu sıralarda Alman TV kanallarında faşing’in geçmişinin anlatıldığı programlara bakılırsa 1600 yıllarında Münster kentindeki loncaların kendi aralarında düzenledikleri faşing toplantıları pek çok ayrıntısıyla en ilginç olanları. Yüzlerinde değişik maskelerle ve ellerinde gürültü çıkaran nesnelerle sokak sokak dolaşma geleneği günümüzde kortejler halindeki düzenli karnaval geçitlerinin de belki de ilk örneği. İnce ince kar atıştıran bir faşing gününde yine Marien Meydanı’na doğru yürüyorum. Her yer insan kaynıyor... Renklerin ve kokuların birbirine karıştığı bu ortamda yürümeye alışırken cep telefonum çalıyor. Arayan yıllar önce Münih’ten kalkıp Bozburun’a gidip yerleşen ve faşing günlerinin keyfini çok iyi bilen arkadaşım Güven Pamir. Eskiden Münih’te işlettiği “möwe” adlı Türk lokaliyle hâlâ hatırlardadır. Daha çok eski tüfek solcuların ve Türk entelektüellerinin buluştuğu bu türden yerler yok artık Münih’te. İşte faşing gününde Güven ve diğer gün görmüş arkadaşlarla tekrar buluşuyoruz. Birbirimize eski faşing günlerini anlatıyoruz. Sonra Ege ve Akdeniz kıyılarından Bozburun’dan söz ediyoruz. Dışarda kar yağıyor... Faşing’in neşesini yaşayan maskeli delikanlılar ve cadı kılığına girmiş kızlar gelip geçiyor önümüzden, gülümsüyoruz. İyi pazarlar... erolozkan 66 @hotmail.com ‘Beşinci R adyoda ünlü kişilerin trafik kazasında öldüğünü duysanız ne yaparsınız? Ya da email’inize “trafik kazasında can verdiğiniz” haberi ulaşsa ne düşünürsünüz? Bir an için kendinizle ve içinizdeki trafik canavarıyla yüzleşip trafikte daha dikkatli otomobil kullanmaya karar verir misiniz? Reklam konusunda genelde yumuşak yöntemler seçilen Belçika’da iş trafik kazalarına gelince sınırlar zorlanıyor. Geçen günlerde otomobillerinde radyo dinleyenler “Elimize ulaşan bir son dakika haberini sunuyoruz: A12 otoyolunda meydana gelen trafik kazasında medya kişiliği Goedele Liekens yaşamını yitirdi” haberi ile şoka uğradılar. Bu cümlelerin hemen arkasından söz alan Goedele Liekens dinleyicileri şu sözlerle sakinleştirdi: “Ben hayattayım, ama neden sadece trafik kazasında ölen tanıdığınız biri olunca korkuyorsunuz. Belçika’da her gün trafikte 2 kişi can veriyor. Suçu hemen başkasına atmayın ve siz güvenli otomobil kullanın. Çünkü ufak bir çaba ile çok büyük adım atabiliriz.” Belçika Trafik Güvenliği Enstitüsü (BIVV) bilinçli olarak ünlü Belçikalıların trafik kazasında ölmesini kampanyasının ana teması yaptı. TV’lerde yaptığı programlarla medyada popüler bir isim olan seksolog Goedele Liekens dışında komedyen Gunter Lamoot, komedyen Patrick Ridremont ve Türkiye’de de tanınan Trafik kazasında öldüğünüzü duymak! örnek göstererek savunuyorlar. Bu şarkıcı Sandra Kim kampanya için tip uyarıların sonuç vermediğini aynı şekilde “trafik kazasında belirtiyorlar. “Tehlike bilindiği yaşamlarını” yitirdiler. halde sigara içmeye devam ediyor Kampanya için kullanılan ve insanlar” diyen uzmanlar, “gençlerin otoyolların kenarlarına asılan otomobilde direksiyonu ele alınca afişlerde ise “Bugün de 2 kişi trafik kazasında can verdi. Yarın görüşmek kendilerini ölümsüz sandıklarını” belirtiyor. üzere?” sloganı ile trafik Ancak Belçika Trafik güvenliğinin herkesin BRÜKSEL Güvenliği Enstitüsü bu sorumluluğunda olduğu tür kampanyaları ilk kez vurgulanıyor. Amaç yapmıyor. 2011 yılındaki trafikte seyreden otomobil bir kampanyada da sosyal sürücülerine “trafikte medyada Belçikalılar gözüne can verenlerin sayısını kestirdikleri arkadaşlarının azaltmak için hepimiz ERDİNÇ trafik kazasında öldüğü katkıda bulunabiliriz” UTKU uyduruk haberini yaymışlardı. fikrini benimsetmek. Kampanya ile hızlı otomobil Diğer bir afişte ise “Yılda süren, uyuşturucu kullanan veya alkollü 850 ölü. Sizim de sorumluluğunuz içki içenlerin davranışlarını değiştirmek yok mu?” sloganı ile trafik güvenliği amaçlanmıştı. Facebook üzerinden sorunu vurgulanıyor ve davranış yapılan kampanyada gerçek gazete biçiminde değişiklik yapılmasına haberine benzer bir formatta hazırlanan çalışılıyor. Reklam uzmanları korku haber “ölümcül trafik kazasında üzerine kurulu kampanyaların otomobil şoförünün öldüğünü” hedeflenen genç kitle üzerinde etkili duyuruyordu. Allah’tan bu haberi olmadığını, özellikle sigaralar üzerine sadece tehlikeli otomobil kullanımıyla yazılan “Sigara öldürür” uyarısını dikkat çeken kişi görüyordu. Kısacası trafikte sorun yarattığını düşündüğünüz arkadaşınıza bu kampanya aracılığı ile ölüm haberini gönderebiliyordunuz. Konumuzla direkt ilgisi yok ama ölüm temasını kullanan başka bir ilanı hatırladım. 2006 yılı başında Belçikalılar posta kutularında kendi cenaze kartlarını bulmuşlardı. Kartta, “İyi haber. Kimse ölmedi. Aksine 2006 yılında herkesin daha sağlıklı yaşaması için yardımcı olacağız” yazıyordu. Ancak bu kez kampanyanın sahibi müşterilerini artırmak isteyen FitnessFirst adlı bir spor merkeziydi. Belçika’daki trafik kazalarını en önemli 3 nedeni “hız, alkol ve uyuşturucu kullanımı ve trafik kurallarına uymamak” olarak gösteriliyor. Hız kontrollerinin sıklaştırılması, trafik cezalarının artırılması trafikte can verenlerin sayısında önemli azalmalar sağladı. “Trafikte 0 ölü” hedefine ulaşmak isteyen Belçika Trafik Güvenliği Enstitüsü, insanları sevdikleri birisinin ya da kendilerinin ölümleri ile yüzleştirip sonuç almaya çalışıyor. Ne dersiniz, Türkiye’de de böyle kampanyalar yapılsa içimizdeki trafik canavarları evcilleşir mi? Bence bu tür kampanyalara hiç gerek yok. TV’lerdeki haber bültenlerini izleyenler en korkunç kaza görüntülerini ve trafik kazasında yaralananları ve ölenleri canlı yayından naklen izliyorlar. [email protected] Sivil toplum örgütleri ne işe yarar? S ivil toplum örgütlerinin sayısı ve etkinliği demokrasinin önemli ölçütlerindendir. Örgütsüz toplum “sürü” olarak değerlendirilir; ancak, “örgütlü sürü” olmak da mümkün... Bir grup arkadaş, İsveç’te geçen yıl katıldığımız sol bir partinin 1 Mayıs törenini üzülerek terk etmek zorunda kaldık. Artık neredeyse sağcı partilerle aynı politikaları izleyen Sosyal Demokrat Parti’ye zaten yakınlık duymamıştık. Sosyal demokratlardan sonra en büyük sol parti olan İsveç Sol Parti’sini de oldukça “sulandırılmış” buluyorduk. Eğilimimiz daha sol partilerden yanaydı. Arkadaşlarla bu kez, daha radikal sol bir partinin 1 Mayıs törenlerine katılmayı kararlaştırmıştık. değildir. Bireyselleştirilmiş, Erkenden tören alanına gittik. edilgenleştirilmiş toplum, Konuşmaların yapılacağı, “Yönetenler en iyisini yürüyüşün başlayacağı saat bilir, en doğrusunu yapar” geldi, ortalarda kimse yoktu. anlayışındadır. Birkaç bin Sadece Malmö’de on binlerce kişilik bir miting, İsveç için üyeye sahip görünen partinin çok büyük bir gösteridir. 1 Mayıs törenlerine kimse O yüzden, İsveçli yaşlı gelmemişti. Ortalarda üç beş arkadaşımın, Türkiye’deki orta yaşın üzerindekiler ve 29 Ekim yürüyüşünü çocuk arabalarıyla gelmiş televizyondan izlerken genç annelerden başka kimse gözlerini faltaşı gibi açarak yoktu. 50100 kişilik bir grupla bana “Ne o, Türkiye’de yürümek bize acı verdiği için devrim mi oluyor?” diye oradan sessizce uzaklaştık... sorması boşuna değildi. “Derya içre olup da deryayı İsveç’te toplum örgütlü bilmeyen balıklar” gibidir olmasına karşın, sivil toplum İsveç insanı. Dünyanın en örgütleri fazla bir etkinliğe örgütlü toplumudur belki ama sahip değildir. Uzmanlara göre, gücünün ayırdında değildir. bunun nedeni 9 milyonu aşan nüfusa MALMÖ toplumda sahip ülkede, çevre, çocuk, artık her kadın, gençlik, engelliler, şeyin göz kültür, sanat, spor ve turizm önünde alanında çalışma yürüten olmasıdır. on binlerce dernek var. Hükümetlerin ALİ HAYDAR Beş kişi bir araya gelerek aldığı bir dernek kurabiliyor. Her NERGİS kararlar ve İsveçli, 5 ayrı derneğe üye uygulamaları olabiliyor. Sivil toplum medya örgütlerinin üye sayılarının tarafından ayrıntılı olarak toplamı milyonları buluyor. ele alınıp eleştirilebiliyor, Dernekler, üye sayılarına göre yerel ve merkezi yönetimler her yıl devletten ekonomik denetlenip sorgulanabiliyor. yardım alıyor. Hiçbir işkolunda Sivil toplum örgütü işlevini sendikasız işçi yoktur. İsveç’te artık medya yerine getiriyor. bir sendikaya veya derneğe İnsanlar, seslerini sivil üye olmayan kişi hemen toplum kuruluşları olmadan hemen yok gibidir. Polis da duyurabiliyor. Toplanıp sendikasının, silahlı kuvvetler gösteri yapmaya ise artık sendikasının yetkilileri zaman gerek yok, çünkü, “Devlet en zaman ekonomik ve politik iyisini biliyor, en doğrusunu konularda laf yuvarlamasını yapıyor.” Artık, dünyanın çok iyi bilir. Ancak, ne amaçla her yerindeki kargaşalığın olursa olsun, 510 bin kişiyi ve küresel yönlendirmenin sokağa çıkarmanız mümkün arkasında AB ve Soros fonları Avusturya’dan G iki zıt hikaye var.. Anadolu’daki, “Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar” sözündeki gibi, İsveç’te ve Avrupa’da devlet ve AB fonlarıyla beslenen bazı sivil toplum örgütleri, toplumsal sorumluluklarını terk ederek küresel politikaların aracı haline geliyor. Skagos Türk Kültür Derneği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, şu anda İsveç’te 100 bin dolayında Türk yaşıyor. İsveç’e Türkler 1960’lı yılların ortalarından itibaren Konya’nın Kulu ilçesinden gelmeye başladı. Onları, K.Maraş, Adıyaman ve Malatya’nın çeşitli bölgelerinden gelen ve İsveç’te sayıları 3 bini bulan Tavkirarlılar izledi. Türkler, İsveç’e 70’li yıllarda daha yoğun olarak geldi. 80’lerde gelenlerin önemli bölümünü siyasi sığınmacılar oluşturdu. Süreç, daha sonraki yıllarda aile birleşimi yoluyla devam etti. İsveç’te yeterli eğitim ve çalışma olanaklarına sahip olamayan Türkler, tıpkı Almanya’dakiler gibi, varlıklarını “en alttakiler” olarak sürdürürken birçok dramatik sorunla karşılaştılar. İsveç’te, 19901992 yıllarında yaşanan büyük ekonomik krizin faturasını göçmenler ödedi. Türkler, sorunlarına çare bulmak için örgütlenmeye başladı. İsveç’te, halen Türkler tarafından kurulmuş 50 dernek ve 10 federasyon bulunuyor. [email protected] eçen haftalarda Avusturya bir kurumuna bağlı değildir. tecavüz olayları ile Avusturya devleti ile özel bir çalkalandı. Peşi sıra birkaç sözleşmesi olan bu okula üstün tecavüz ve şiddet olayı yetenekli çocuklar ilkokuldan gündeme damgasını vurdu. itibaren kabul edilirler. Burada lise eğitimini olgunluk sınavı Tecavüzcülerin tespit edildiği, ile tamamlarlar. Eğitimlerini yakalanmalarının an meselesi sürdürürken, ülke içinde ve olduğu, geçen zaman içerisinde dışında yılda 300 kadar konser ise bazı evlere polisin baskın verirler. Dernek statüsünde düzenlediği yazıldı. Hangi olan okulun 100 kadar üyesi tecavüz, hangi şiddet derken vardır ve şu anki başkanı 31 Aralık 2012 gününün bir zamanlar Avusturya gazeteleri üç tecavüz olayı Sanayiciler Odası başkanlığını failinin Mustafa Arslan da yapmış Walter Nettig’dir. olduğunu manşetten verdi. Wiener Sängerknaben’in Önceki yıllarda gazeteler konserlerinin masrafları bu tür haberleri verirken Avusturya Devleti, Viyana saldırganın hangi ülkeden Belediyesi ve destekleyici geldiğini özellikle belirtirlerdi. işletmeler tarafından karşılanır. Bu defasında öyle olmadı. Tarkan ve Justin Bieber’i Tecavüzcünün isminin belirtilmiş olması zaten kâfiydi. dinleyen üstün yetenekli çocuklar arasında olan Bu haber Avusturya’nın Deniz’in Germeç’i Singapur, bütün gazeteleri tarafından iç Avustralya, Yeni Zelanda, sayfalarda verilirken, bulvar Tayvan ve Güney Kore’de gazetesi Österreich’da birinci dokuz hafta içinde verilecek 27 sayfadan görüldü. Haberin konser beklemektedir. devamı ise iç Aşçı baba ile yardımcı sayfaya taşınmıştı. VİYANA işçi annenin 10 Gazetenin 8 yaşındaki çocukları ve 9. sayfaları Deniz 1.5 yıldan tesadüfen olsa bu yana Viyana gerek mülteciler, Sängerknaben tecavüzcü Mustafa okulunda eğitilmekte Arslan ve bir KADİM ÜLKER olduğu gazetede dile göçmen çocuğunun getiriliyor. Başkan başarısına ayrıldı. Nettig, okulunun öğrencisini 9. sayfada yer alan haberde gururla anlatırken, geleceğinin Arslan’ın metroda sabahın parlak ve önünün açık erken saatlerinde başka olduğunu söylüyor. Ayrıca yolcunun bulunmadığı sırada Nettig, futbolcu olmak isterken bir kadın yolcuya tecavüz Avusturya’nın elit ve dünyaca ettiği anlatılıyordu. Dokuzuncu sayfada ünlü Sängerknaben okulunda Avusturya’da yaşayan biz bulunan Deniz’in “aslında Türkleri yaralayan tecavüz besteci olmak” arzusunu da olayı verilirken, bir önceki gazetede anlatıyor. Başkan sayfada bir gurur haberi Nettig’in “Biz önceki vardı. Bu haberin başlığında yıllarda Sängerknaben “Türkiye’den dünya korosuna ait olan çocukları yıldızı” deniliyordu. Arslan sarar sarmalar, öyle dışarı ile ilgili verilmiş haberin çıkarırdık” sözlerinde okul olumsuzluğunun acısını çocuklarının kendileri için dindirmek için yapılmış bir ne kadar da özel olduğunu anlıyoruz. Deniz’in diğer biçimde de yorumlamak çocuklarla boş vakitlerinde mümkün. Haberin konusu 10 futbol oynadığını ve koro yaşındaki Deniz Germeç’ti. içerisinde çok sevilen bir Avusturya’nın üstün yetenekli çocuk olduğunu anlatırken çocuklarının eğitim aldıkları Nettig sanatın uyumdaki Wiener Sängerknaben katkısına dikkat çekiyor. okulunda artık bir de Türk Avusturya’da yaşayan Türkleri çocuğu bulunmaktadır. 1498 hançerleyen tecavüzcü Arslan yılından bu yana çalışmalarını gibi insanların etkisini kırmak sürdüren bu okulda klasik için Avusturya’da yaşayan müziğin en büyüklerinden Türklerin Deniz Germeç gibi Mozart’ın müzik yaptığı örneklere daha çok ihtiyacı bilinmektedir. Mozart’ın vardır. Deniz, topluma sanatı dışında çağdaş klasik müziğin ve sanatçıyı beğenmenin Herbert von Karajan, güzelliğini; ülkede yaşayan Riccardo Muti, Seiji Ozawa Avusturyalı olmayan ve Yubin Mehta gibi onlarca insanların uyum sorunlarının büyük orkestra şefi ve çözüm yollarından birisinin müzisyenin müzik yaptıkları de çeşitli okul ve kurumlara okuldur ayrıca. farklı insanların da olmasından Viyana Sängerknaben okulu geçtiğini hatırlatmış oldu. Avusturya’nın Milli Eğitim Bakanlığı’na veya herhangi [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle