Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 29 TEMMUZ 1990
MOSKOVA NOTLARI ARSLAN R4ŞER KAFAOĞLl GULLIVER LENİNGRAD'DA V.EVAT 4 4P4!\
MÎTİNG K E M İ MOSKOVA — Moskova bu >ıl içinde tam bir mJtingler kentine dönöştü. Yönetim yanlılan ve muhalifler Kınl Meydan'da
bile gösteri yapular. Fotografta Yeltsin yanlısı bir mitingde konuşan yaslı bir kadın göriUuyor.
Sovyetler Birliğfnde
yönetim kargaşasıSSCB'de 5 yıl Önce 'Sovyetler Birliği nasıl yönetiliyor'
diye bir soru sorulsa bunun yanıtı çok kolaydı:
Politbüro ve Merkez Komitesi tarafından. Ancak
bugün durum çok değişik. Ülkede yönetim tam bir
kargaşa içinde.
Alınan birçok kararın, örneğin Kırgızistan'da
uygulanmayıp Özbekistan'da uygulanması çok olası.
Hatta Leningrad'da uygulanıp Moskova'da
uygulanmaması da... Kim, nerede güç buluyorsa
orada bayrağını çekip düdüğünü öttürebiliyor.
galayacagını saptayıp buau uygulamak...
1
Aslında çok doğnı bir tanı.. Alınan karar-
ların örneğin Kırgızistan'da uygulanmayıp,
özbekistan'da uygulanması çok olası. Hatta
Leningrad'da uygulanıp Moskova'da uygulan-
rnası çok olası. Kim, nerede guç buluyorsa
orada bayrağını çekip, dudüğunu öttürebili-
yor. Ama yine de biz Sovyetler Birliği'nin yu-
rürlükte mi, değil mı bilinmeyen anayasası
na göre kamu yönetim organlannı belır-
leyelım.
Yasama Organlan
62 yaşmdakı Arslan Başer Kafaoğlu Türk ba-
smında yaklaşık 40 vtldır yayımlanan ekonomık,
sosyal yazUan ve incelemelerı ıle lanınıyor. Ayıu
konularda birçok kıiabı ve çevirisı de bulunan
Arslan Başer Kafaoğlu, mayıs ayında ziyaret et-
tığı SSCB'dekı toplumsal değişimı Cumhuriyet
ıçın yazdı.
— 1 —
Moskova Havaalanı'run adı Şeremetyevo..
Moskova'nın banliyolerinde, Ikinci Dunya
Savaşı'nda Alman tankları buraya kadar gel-
mişler. Dikilen tank engellerini kente gider-
ken görmek mumkun.. 18 mayıs akşamı Sov-
yet Havayolları'nın (Aeroflot) uçağıyla ala-
na indik. tndik ve kargaşa başladı.
îlk önce doğrusu bunu tahmın etmemış-
tim. Çünku 1977 yılbaşında daha doğrusu 31
Aralık 1977'de de bu alana gelmiştik. Her jey,
pasoport incelemesınin uzun surmesi dışın-
da, yolunda geçmişti. Bu kez ise bavullan-
mızı almak bayağı sonın oldu. Her büyuk ha-
vayolu durağında, inen-kalkan uçak bollu-
ğunda hangı uçağın bavullarının nerelerden
abnacağı bellidır. Gider oradan alırsınız. Hele
Londra, Frankfurt, Paris gibi uçak uğrama
rekorları kıran havaalanlarına, bu bağaj işi
inadına hızlı olur. Daha pasaport kontrolü
biter bitmez, yazılı yere gider, bavulunuzu
beklersiniz.
Uçaktan çıkınca aynı umutla lstanbul uça-
ğı bavullarının çıkacağı yazılı yuvarlak şeri-
din önüne saf saf toplandık. Evet bir 20 da-
kika bekledikten sonra "bavullar geldi", ama
bu bavullar bizden bir saat önce gelen Prag
uçağı yolcularırunki>-miş.. Çoğu Çek yolcu-
lar geldi, kimi buldu ve kiraisi de bulamadı..
Biz, oturacak yer olmadığı için ayakta sıkın-
tıylabekleşmeyi silrdürürken bu kez Paris ya-
zılı yuvarlak kayış dönmeye basladı, bizden
yarım saat önce gelen Paris yolculan koşuş-
tular, ama bu kez gelen Stockholm uçağı yol-
cularının bavullarıydı. Helsinki'ninkinden
Budapeşte'nin bavulları çıktıktan sonra, îs-
tanbul'dan da Paris yolculan bavullanru al-
dılar. Londra yuvarlağı döndu, bir de bak-
tık bizim bavullar göründu. Hele şükür de-
yip 1 saat 50 dakika bekledikten sonra ba-
vullarımızı itiş kakış arasında aldık. Doğru-
su, herkesin kendi bavulunu başka havayol-
lannın yerinden aramasının yarattığı karga-
şayı, o itiş kakışı, unutmam olanaksız.
Ondan sonrası rahat oldu.. Novosti Ajan-
sı'nın çağrılısı olarak gitmiştim. Son derece
guler yuzlu, Türkçeyi bir Turk kadar rahat
konuşan cana yakın Aleksey beni kapıda kar-
şıladı. Otelin nerede olduğunu, 1977'de Gorki
Caddesi'nde bir otelde, sonra da Kızıl Mey-
dan'a bakan Metropol Oteli'nde kaldığımı an-
latırken Aleksey:
— Bu kez slzi Kızıl Meydan'ın ortasmda
konuk edeceğiz. Bes bin yataklı Rnsya Ote-
li'nde
dedi. Dedi, ama beni de bir düşünce aldı.
Doğrusu 5 bin yataklı bir otelin nasıl olaca-
ğını duşünürken arabamız Moskova'nın cid-
den güzel caddelerinden saat 8 olduğu halde
(yani gecenin saat 20'si) apaydınlık bir hava-
da geçerek otelimize geldik.
Evet, gerçekten kocaman, dev gibi bir otel-
di Otelimizde buyuk gunlerin kalabalığı var-
dı. Ben 18 mayıs cuma gunu Moskova'ya var-
mjjtım. 15 mayısta Rusya FederaJ Cumhuri-
yeti'nin ilk kez tek dereceyle (halkça) seçilen
Millet Meclisi (onlar Milletvekilleri Sovyeti
diyorlar) toplanmıştı ve toplantılar sürüyor-
du. Yeltsin cumhurbaşkanlığa adaylığını koy-
muştu. Gorbaçov'un ona karşı, o tarihe ka-
dar Rusya Cumhuriyeti Başbakanı olan Vla-
sov'u çıkaracağı söyleniyordu. Rusya Cum-
huriyeti'nin yönetileceği yöntemleri beürleyen
ana kurallar da tartışılıyordu.
Rusya Cumhuriyeti'nin her taraftndan Vi-
ladivostok'tan, Volga kıyılarından, Lening-
rad'tan, Dağıstan'dan, Kırım'dan, Moskova-
dan, Sıbirya'dan, kutup bölgelerinden seçi-
Iip Moskova'ya gelmiş 1061 milletvekilinin
büyük kısmı burada, Rusya Oteli'nde ka-
lıyordu.
Bu sıcak siyasal havada, Volga kenarından
gelmiş Tatarlar, Çuvaşlar, Kırgızlar, Mesket-
ler, Mordivanlar, Tacikler, Kazaklar, kentin
ticaretinde önemli yer tutraaya başlayan Aze-
riler ve Gürcüler ortalarda, meydan ve yol-
larda Moskova'yı eski deyimle "Babıl Kule-
si"ne çevirmişti. Bu arada Türkiye'den gelmiş
işçiler de yavaş yavaş kent yaşamına alışıyor-
lar.
Eskiden Moskova'da fırıncılık âdeta Kınm
ve Kazan'dan gelmiş Türklerin tekelindeymiş.
Dışişleri Bakanlığı'ndan Bay Nikıforov'dan
dinledik bunu. Şimdi de Turk işadamlarının
Moskova'da ve Sovyetler Birliği'nin başka
yerlerinden de epeyce işleri var. Bu işleri iler-
Grevd bir Rns kadın işçi.
letmek için Türkiye'den niteliklı ve hünerli işçi
de götürüyorlar.
Bunlardan daha ucaktayken dinlediğim
kargaşalık ve kanşıklık öyküleriyle, Rusya
Oteli'ndeyken daha o aksam, "Acaba bu ka-
dar kargaşada bu otel nasıl yönetilir?" diye
kendıme soruyordum. Yanıtuıı da hemen al-
dırn: Otelde geç gelen yolcunun eğer karru aç
ise Allah yardımcısı olsun demek gerekir. Bu-
nu bilmeyen Aleksey ile otelin lokantalarına
gidince, gece saat 9*u geçmediği halde yemek
bulamadık. Her kattaki bufelerde satılan sı-
nırlı yiyeceklerle yetinme zorunda kaldık.
Otelde bulunduğum sekiz gün içinde de otel
lokantalannda sadece iki kere kahvaltı ve bir
kez de konuklanmın yüzü suyu saygısına öğle
yemeği aiabildim. Belki de o gunlerde mil-
İelvekillerinin yoğun yemek ve partileri bu-
nun bir nedeniydi.
SovyetleT Birliği'nde 5 yıl önce "Sovyetler
Birliği nasıl yönetiliyor" diye bir soru sorul-
sa, bunun yanıtı çok kolaydı: Sovyetler Bir-
liği Komünist Partisi Politbüro ve Merkez Ko-
mitesi tarafından.
Şimdi ise, bu soru sorulunca, muhatabınız
kim olursa olsun Sovyet yetkilileri açık ya-
nıt veremiyorlar.. Sovyetler Birliği'nde yayım-
lanan Moscow News dergisi (lngilizce hafta-
lik) bir sayısında bu noktadaki acayipü'ğe şöy-
le değıniyor:
"Mcdislcf, bakanlar knruln, Sovyetler Bir-
Ngi Kominbt Partisi Merkez Komitesi top-
lanıyor. Gece gündaz. ciddi ciddi tartışıp ka-
rarlar alıyor, knrallar koyu>oriar. Peki ama
bu kurallan dinleyen kim? Bu kurallar Mos-
kova sınırlanıu acaba aşabilivor mu?... As-
lında yapılacak ilk şe> hangi karan, kimia ve-
)-a hangi kurulon alacagı ve bımlan kimin uy-
Halk TemsUcileri Meclisi: 2250 milletveki-
linden oluşuyor. Bu meclisteki 2250 millet-
vekili aralarından Yuksek Sovyet'i seçiyor.
Yüksek Sovyet'in devamlı çalışmasına karşı-
hk Milletvekilleri So%yeti yılda iki kez topla-
rur. Devlet başkanını da bu meclis seçer.
Yüksek Sovyet: 271 kişilik iki meclis olup,
bir önce anlattığımız meclis tarafından biri
serbestçe, ikıncisi cumhuriyetlerin eşit tem-
silini esas tutmak uzere seçılir. Sürekli çalı-
şan, yasa yapan, hükümeti denetleyen bu çift
meclisli yasama organıdır.
Cumhurbaşkanı (Devlet başkanı): Aslında
bir yurutme organı olrnası gereken bu organ-
Sovyetler Birliği'nde aynı zamanda bir yasa-
ma organıdır. Başkan Gorbaçov, geçen yıl
anayasada yapılan değişikliğe göre kararna-
me ile yasaları hatta bazı anayasa maddele-
rini değiştırebilir. Bu kararnameler ancak
Milletvekilleri Sovyeti (2250 milletvekili ile
toplanan Büyük Yasama Medisı) tarafından
kaldırılabilir ya da değıştirelebilir. Örneğin
televizyon yayın tekelıni Gorbaçov bir karar-
name ile kaldırdı. Bunu basınımız da bildir-
di. Doğal ki bu durum meclıslerin prestijini
azalttı.
Cumhurbaşkanı ve konseyi: Hükümet
curnhurbaşkanının konseyi tarafından denet-
lenir ve yöneltilir. Cumhurbaşkanı konseyi bu
durumda çok önem kazanmıştir.
Yürûtme organlan: Gorünürde yürölme
organı hukumettir. Eskiden hükümetin, mer-
kezı hukumetin butün cumhuriyetlerde mut-
lak otoritesi vardı. Bugun bu otoritenin za-
yıfladığın
1
hep biliyonız. Bu yıla kadar ba-
kanların en önemlilerı aynı zamanda Polit-
büro üyesi idi ve Politbüro ile SBK Partisi
Merkez Komitesi ile organik bağ ıçındeydi.
Bu yıl son SBKP bünyesinde bu bağ ko-
panldı.
Ancak genel yürütme önemini ve giıcünü
yitirdikçe şu yürütme organları guç ka-
zandılar:
— Camhuriyet medisleri (Sovyeüeri): Bu-
gün başta Rusya Cumhuriyeti, Litvanya
Cumhurbaşkanları olmak üzere birçok cum-
huriyetin devlet ve hukümet başkanlan ken-
di cumhuriyetlerinde, merkezin otoritesini
epeyce zayıflatmışlardır. Özellikle en büyuk
cumhuriyet olan (SSCB topraklannın yüzde
75'ini ve nufusunun yüzde 60'ını toplayan)
Rusya Cumhuriyeti'ne geçen mayıs ayı sonun-
da başkan seçilen Boris Yeltsin, bugünlerde
bu cumhuriyete bağlı 16 ozerk cumhuriyet ile
6 özerk bölgeyı de gerçekten özerk hale geti-
rip, bir Rusya Federasyonu kurmarun adım-
lannı atmıştır. Bu, SSCB Anayasası'nı da do-
laylı biçimde değiştirme anlamındadır (1).
Sovyetler: Işyeri esasına göre seçılmiş "iş-
çi komiteleri"nden doğrnuştur. 1986'da tanm
ve endüstri işyerlerinde kurulan işçi komite-
leri (2), bugün seçildikleri işyerinde en yet-
kili yönetim yeridir. Yönetici ve denetçileri-
ni seçer. Planda bu hedeflere ne ölçüde uyu-
lacağına (ya da uyulmayacağına) karar verir.
Bu komiteler kendi aralarından ve kendı be-
lirleyeceği sınırlar (coğrafi) içinde
"Sovyet" lcuruyorlar. Bağh olduklan makam
yok. Kendileri karar verip uyguluyorlar. Tıpkı
1917'deki gibi (3). Ancak onlardan iki farkı
var: Birincisi onlann sahip olduğu Merkez
Komitesi Çayika veya Vıstık yok. (Zaten ol-
sa 1917'deki gibi çifte iktidar tamamlanmış
olur). tkincisi 1917'deki asker sovyetleri yok..
Ordu, silahlı guçler askeri hiyerarşi içinde.
(1) Rusya Cumhuriyeti'ne bağlı 16 cumhuriye-
tin adiarı: Başkır, Bur\at, Dağıstan, Kabardin
Balkar, Kalmuk, Karelıyon, Komi, Mari, Mor-
dovıan, Kuzey Ossetyan, Tatar, TUva, Udmurt,
Çeçen-lnguş, Çuvas, Ykkut.
(2) SSCB'nin resmı lngilizce yayımla-
rında bunlara "Work Collectıve" adı verilmistir.
(3) Bilindığı gıbı 1917 Devnmi'nın sloganı "İk-
tidar Sovyetlere" idı.
Yarın: Yeltsin faktörü
Leningrad trenînde
kola-votka sohbetiMimar Sınan Universitesi Sahne ve Görüntu
Sanalları Bölumu öğretım uyelerinden Prof.
Cevat Çapan, Avrupa Sanatçılar Forumu
Toplantılan kapsamında SSCB'nm
Leningrad kentindekı bir gezıye katıldı
Değışık mekânlarda "ınsan boyutu"nu
sımgeleyen "Gullıver" adını bemmseyen bu
grubun bir dahaki toplantısımn lstanbul'da
yapılması düşunüluyor. Prof. Cevat Çapan,
Leningrad'da yazarlar ve sanatçılarla yapılan
ortak gezi ve tartısmaların ızlenımlennı
Cumhuriyet için yazdı.
— 1 —
Mayıs sonunda bir pazar günü. Frankfurt
Havaalanı'nda az sonra Moskova'ya kalka-
cak Lufthansa uçağına binmek için kuyruk-
ta bekliyorum. Sovyetler Birliği'ne yapacağun
bu ilk yolculuğun heyecanını paylaşabılece-
ğim arkadaşlardan hiçbıri görunurde yok.
Oysa "Gulliver" çalışma grubunun bir gün
sonra Leningrad'da başlayacak toplantısına
değişik Avrupa ülkelerinden katılacak yazar
ve sanatçılann birçoğu bu uçakta olacak. tlk
kez aralık 1987'de, Amsterdam'da "Avnıpa
Sanatçılar Fonunu" adı altında düzenlenen
bir toplantıda tanıdığım bu yeni arkadaşlar-
dan hangilenni yeniden göreceğimi de kesin
olarak bilmiyorum.
Ama nedir bu "Gullıver" grubu ile "Av-
rupa Sanatçılar Forumu" Sizin de katılma-
nızı istediğim bu yolculuğa çıkmadan kısaca
onları açıklamam gerekiyor.
Moskova Yazarlar Birliği, sevimli tarihsel bir yapı.
Ortasmda çeşitli içkiler ve yiyeceklerle donatılmış bir
masanın bulunduğu büyük bir salona almıyoruz. Ev
sahipliği yapan yazar Andre Bitov bıyık altından
gülerek kadeh kaldırıyor. "İşte burası da Moskova
diye bir yer; Leningrad'la sürekli çatışma içinde..."
Gürültülü gençler, yalnız başıma büyük bir lüks
içinde Leningrad'a kadar gideceğimi umduğum
kompartımanı doldurmuşlar, Coca-Cola ile votka
içiyorlar. Beni görünce hemen yer açtılar, çantamı
yerleştirip votka şişesiyle Coca-Cola tenekesini bana
uzattılar. Hepsi de çok iyi lngilizce konuşuyorlar.
Avnıpa Sanatçılar Forumu
1987, hatuiayabıleceğiniz gibi, Amster-
dam'ın Avrupa'run kultür başkenti olduğu
yıldı. 1985'ten başlayarak önemli bir Avnı-
pa kentinin her yıl kultür başkenti olarak bir
yıl sureyle Avrupa'nın kultür kimliğini araş-
tıracak etkinliklere sahne olmasını amaçla-
yan bu girişim, Avrupa'da tkinci Dünya Sa-
vaşı sonunda başlayan ve Gorbaçov'un pe-
restroyka ve glasnost politikasıyla hızlanan
bir Avrupa Birliği'nin gerçekleşmesi özlemin-
den ve Avrupa'mn da yeniden yapüanması ge-
rekliliğinden kaynaklaruyordu. İşte bu amaçla
Hollanda Tiyatro Enstıtüsu ile Berlin Sanat-
lar Akademısi'nin ortaklaşa düzenledikleri
"Avnıpa Sanatçılar Forumu". katılan sanat-
çılann geldikleri ülkeler adına değil, kendi bi-
reysel görtişlerini özgürce açıklayacakları bir
tartışma ortamı sağlamayı başarıruştı.
Aralarında Giinter Grass, Hans Magnns
Enzensberger, Manrice Craaston, Giancario
Avrupa'mn değişik koşullar altında yasa-
yan ülkelerinden gelen bizler konuştukça,
üzerinde anlaşabileceğimiz birtakım ortak
noktalarda buluşabılıyorduk. Sözgelimi, pi-
karesk roman, DOB Kisot, Oblomov gibi Av-
nıpa düşuncesmin ürunlen olan kavram ve
kahramanlan değerlendirirken ünlü yergi ya-
zarı Jonatban Strift'in unutulmaz kahrama-
nı "Gnlliver"ı çalışma grubumuzun sungesi
olarak benimseyebüeceğimizi düşundük. Gul-
liver cUceler UUcesiade bir dev, devler ülke-
sinde ise bir cüceydi. Çünku nereye gitse, in-
san boyutlan değişmeyen bir varhktı. "Avrupa
Sanatçılar Fonunu" da insan boyutlannın
içeriğini oluşturacak değerlerin arayışı için-
de olduğuna göre grubun adını râhatlıkla
"G«JMver" koyabılirdik.
Tartısmalar sırasında Avrupa'mn gtlneyiyle
kuzeyi, doğusuyla batısı arasında değişik s o
runlar olduğu açıkça anlaşılıyordu. Bunun dı-
şında varlıklı ülkelerle yoksul ülkeler arasın-
da yaşanan sorunlar değışikti. Ama gelece-
ğin Avnıpası beUi bir birliğe ve bütünlüğe ka-
vuşmak ıstiyorsa, bu sorunları anlamaya ve
bunlara çözüm bulmak için el ele vererek ça-
lışmaya da y^rgılıydı. Voznesenski ve Bitov
gibi Doğu Avrupa ülkelerinden gelenler açık
ve özgür bir toplum yaratmarun kendileri için
ne kadar önemli olduğunu vurgularken, Ba-
tı Avrupalılar da yabancüaşmaya ve yalnız-
lığa karşı yeni bir dayaruşma ortamının ge-
rekliliğini dile getiriyorlardı.
Barbar bir Türk olarak katıldığım bu top-
lantıda birçoklarını yapıtlanndan tanıdığım
ve kendilerine hayranlık duyduğum bu seç-
RESTORASYON — Nevskl Balvan'nın yakını, Gribovedov Kanalı uzerindeki "Diriliş
Kilisesi". 1 Mart 1881'de anarşist bir grup tarafında.i öldurulen Çır II. Aleksandr'ın
oglu, babasınuı kanının dokuldngü yere bn kiliseyi yapbrdı.
de Carlo, Comeh'ns Castoriadis, Andrey Voz-
nesenski, Andrey Bitov, Danilo Kis'le daha
birçok Avrupah sanatçı ve düşünürün yer al-
dığı bu toplantıya unlü Çekoslovak yazan
VacJav Havd de çağnlıydı. Ancak özgürlü-
ğune yeni kavuşan Havel, yurtdışına çıkma-
sına izin verilse bile geri dönmesine izin ve-
rilip veriiemeyeceğinden emin olmadığı için
dunımunu açıklayan ve özgür bir Avrupa ya-
ratılması doğrultusunda yapılacak çalışma-
lara katılacağını bildiren bir video-kaset gön-
dererek toplantıya ilgjnç bir biçimde katılmış
oldu.'
Daha ilk buluşmada, coğu birbiriyk ilk kez
karşılasan bu yirmi sekiz kişinin insan hak-
lan, özgurlük ve demokrasi konusunda Hel-
sinki Konferansı'nın benimsediği ilkeleri iç-
tenlikle destekledikleri ortaya çıktı. Ancak
"Avnıpalıhk", "Avrupa kültüıü" gibi kavram-
lara herkes için inandırıcı tanımlar bulmak
o ölçude kolay olmuyordu.
Nitekim, Avrupa'mn iki büyük savaş sıra-
sında yaşadığı korkunç olaylar, benimsene-
cek ortak insan değerlerinin yaygınlaşması so-
rununu gündeme getiriyor ve bu sonınun kar-
maşıklığı aramızdaki birçok kişiyi karamsar-
lığa itiyordu. Savaşların yol açtığı yıkımlar,
Auschvvitz ve Treblinka gibi kamplarda ya-
şananlar şiir, müzik ve resim gibi güzel sa-
natlarla uğraşmayı birçoklan için anlamsız
kılıyordu. Oysa, sanayileşmeyle, sınıf çatış-
masıyla, teknoloji yarışıyla gelen yabancılas-
maya ve yozlaşmaya karşı insanların en gü-
venilir güç kaynağı gene de sanattan başka
bir şey değildi.
Sanat ve kültürle gerçekleşecek bir aydın-
lanma. Tarih de insanlığın zaman zaman içine
düştüğü güç durumlardan insan değerlerine
dayanan böyle ortak ve bilinçli bir çabayla
kurtulmamış mıydı?
kin aydınlar arasında kendimi hiç de yaban-
cı hissetmiyordum. Tanh boyunca çeşitü uy-
garlıklann beşiği olmuş, değişik kavimlerin,
ayn inançtan topluluklann barış içinde bir
arada yaşamasını sağlamış topraklann bir in-
sanı olarak daha özgur, daha mutlu bir Av-
rupa yaratma doğrultusundaki çabalara bı-
zim de bir katkımız olacagına inanıyordum.
Özgür işbirligi ruhu
Arasterdam'daki "Avrupa Sanatçılar
Forumo" işte bu iyimser hava içinde sona er-
di. Toplantıda "Gnlliver" adını alan grup so-
nunda bir de basın büdırisı yavımladı. Bu bil-
diride, "Avrupa ülkeleri arasında birkaç yıl
oncesiade da$ünüleme>ecek olan ve halen çe-
tln güçJiikler arz eden ozgur bir işbirligi aşa-
masına girilmiş olduğu ve bu özgnrce isbir-
liği nıhann içeren fikirierie tasanian derie-
mek, koordine etmek ve geliştinnek araaay-
la Gnlliver adlı bagımsız bir çalışma gnıbn"
oluşturulduğu açıklanıyor, bu Avrupah ça-
lışma grubunun Kuzey-Güney, Doğu-Batı,
küçük-büyük aynmı yapmaksızın bu ülkele-
rin bir yandan çeşitliliğini korurken, bir yan-
dan da ortak bir gelecek kurmada bızlere bir
fırsat verebileceği gerçeği vurgulanıyordu.
Frankfurt'ta, Moskova uçağına binmeye
hazırlanırken, bir yandan bunlan duşünüyor,
bir yandan da aradan geçen zamanda olup
bitenleri toparlamaya çalışıyordum. Grubun
doğal bir üyesi olan Vaclav Havel, Çekoslo-
vakya Cumhurbaşkanlığı'na seçilmişti. Yu-
goslav romancı Danilo Kis'le Hollandalı ga-
zeteci Henk van Galen Last ölmüslerdi. Ams-
terdam'da tasarladığımız Berlin, Paris ve
Glasgovv toplantılarını gerçekkştirememiştik.
Ama bunun yerine, Bitov ve Voznesenski'nin
girişimiyle "Gu|JiveT"ın Leningrad'da toplan-
ması sağlanabilmişti. "Avrupa Yeoiden Ku-
rnlvken Kentlerin Holü" konulu bu toplan-
tı Edgar Morin, Jacqnes Julliard, Jnditk
Herzberg, Abram de Swaan gibi daha başka
birtakım bilim adamı ve sanatçılann katılma-
sıyla Leningrad'da oldukça ilginç günler ge-
çireceğımizi düşünebih'rdik.
Moskova Yazarlar Birliği'nde
akşam yemeği
Uçakta "Gallrrer" grubundan kimler ol-
duğunu ancak Moskova'ya indiğimiz zaman
anlayabüdim. Eskı dostlann yanı sıra aramıza
yeni katılanlar da vardı. Bu arada 1973'te
Fransa'ya yerleşen Andre Sinyavski ile
1984'ten beri Federal Almanya'da yaşayan Ge-
orgi Vladimov da konferansın çağnlılan ola-
rak ilk kez yunlanna dönüyorlardı.
Moskova Havaalanı Stalinie ilgili bir dü-
şümde görduğüm yere hiç benzemiyor. Gru-
bumuzda eski sürgün yazarlann bulunmas
yuzunden pasaport ve gürarük işlerimizin ta
mamlanması oldukça uzun sürüyor. Ama işte
artık Moskova'dayız ve hava henüz karanna-
dığı için havaalanından Yazarlar Birliği'ne gi-
dinceye kadar otobüsün pencerelerinden az
da olsa büyük değişimlerin yaşandığı bu kenti
görebileceğiz.
Geniş bulvarlardan, büyük parklardan ge-
çerek vanyoruz Yazarlar Birliği'ne. Yolda
acıkgöz arkadaşlar önünde kuyruklar uzanan
Moskova'nın olaylar yaratan McDonald's
köftecisini göstermeden edemiyorlar. Söylen-
tilere göre Sovyetler Birliği'nde saat gibi ça-
hşan tek kurum! Böyle bir yargıya varabil-
mek için ne kadar Batılı olmak gerekir, bile-
miyorum.
Moskova Yazarlar Birliği sevimli, tarihsel
bir yapı. Ortasmda çeşitli içkiler ve yiyecek-
lerle donatılmış bir masanın bulunduğu bü-
yük bir salona ahnıyoruz. Ama bizı karşıla-
yan bir yazarlar grubu yok gorünürde. Yal-
nızca Frankfurt'tan beri gnıba eşlik eden
Andre Bitov ev sahipliği yapıyor. O da göj-
terişli söylevlerden, törensi davramşlardan
hoslanan biri değil. Tersine, Gogol'ü çağnş-
tıran bir bıyık altından güluşle kadehıni kal-
dınyor. "İşte burası da Moskova diye bir yer!"
diyor. "Leningradia sürekli bir ceklsme icin-
Moskova Havaalanı
Stalin'le ilgili bir düşümde
gördüğüm yere hiç
benzemiyor. Grubumuzda
eski sürgün yazarlarm
bulunması yüzünden
pasaport ve gümrük >
işlemlerimizin
tamamlanması oldukça
uzun sürüyor.
de." Ama bu kadar insaru toparlayıp Sovyet-
ier Birliği'ne getirebildiği için büyuk bir mut-
luluk duyduğu her halinden belli.
Soframn zenginliğine rağmen ayakta geçiş-
tirilen bir yemek bu. Üstelik Sovyet yazarla-
nndan pek kimse katılmadığı için daha çok
gnıba yeni katılanlarla tanışmaya yarayan bir
kokteyl havasında geçiyor.
Leningrad'a gidecek gece trenine gjtmek
üzere otobüslere bındiğimiz zaman Mosko-
va'ya yeniden gelmek gerekir, diye düşünü-
yorum. Çok daha başka koşullarda. Çünkü
ne Moskovalılarla karşılasabildik ne sokak-
larında dolaşabildik ne tiyatrolanm ne Çe-
hov'un evini gördük ne Nâzım'ın mezannı zi-
yaret edebildik. Sayın MeUh Cevdet Anday'-
ın son Moskova gezi notlannda ballandıra
baliandıra anlattığı o güzel kızlara rastlama
fırsatı bile olmadı.
Trende votka-kola
Daha doğrusu, ancak trendeki kompartı-
mamma gittiğim zaman, yol arkadaşım olan
genci uğurlamaya gelen kızlı erkekli genç
grup arasında o güzel insanların bazılannı
görmüş oldum. Bu gürültülü gençler yalnız
başıma büyük bir lüks içinde Leningrad'a ka-
dar tek başıma gideceğimi umduğum kom-
partımanı doldurmuşlar Coca-Cola'yla vot-
ka içiyorlardj. Beni görünce, hemen yer açtı-
lar, çantamı yerleştirip votka şişesiyle Coca-
Cola tenekesini bana uzattılar. Hepsi de çok
iyi lngilizce konuşuyordu.
Ama aralarında Rusça konuştukları için
uğurladıklan gencin Pennsylvaniah bir Ame-
rikaü olduğunu ancak ertesi sabah uyandı-
ğımızda anlayabüdim. Amerikalı delikanlı on
aydır Sovyetler Birliği'ndeyıniş. Gorbaçov-
un imzaladığı bir anlaşmaya göre iki bin
Amerikalı üniversite öğrencisi bır yıl Sovyetler
Birliği universitelerinde okurken, iki bin Sov-
yet öğrencisi de Amerikan universitelerinde
öğrenimlerini surdürüyormuş.
Amerikalı delikanlı bayağı iyi Rusça \o-
nuşuyordu. Kendisi önce altı ay Odessa'da
kalrnış, sonra dört ay da Moskova Üniversi-
tesi'ne gitmiş. Soyvetler Birliği'ni çok sevmiş,
ama ülkenin karşı karşıya olduğu büyük so-
runların üstesinden nasıl geleceği konusun-
da oldukça kaygılı. Bütün bunlan sabah ça-
yımızı içerken konuşuyoruz. Moskova - Le-
ningrad ekspresinin her vagonun başmdaki
rükenmez semaverinden zarflı bardaklar için-
de sunulan o dillere destan çayıru.
Yarın: Leningrad'da
ttalyan mimarl