Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 DİZİ-RÖPORTAJ 18 ARALIK 1990
Ne bir dost ne bir sevgili vardı'Iki Gözüm Ayşe'
Sabahattin Ali'nin
özel mektupları\avima hazırlayan
DOĞAN AKIN
31 ARALIK 1933
Istihdamı
caiz değildir
lki Gözüm Evladım
Benim işler hep bildiğin gibi.
Müdiran Encıimeni istihdamım
(çalıştırılmam) icap ettiğine da-
ir karar verdi, Vekil bu kararı:
"Eski ahniyet ve nıhi haletini
değiştirdigi sabil olmadıkça i«-
tihdamı doğru ve caiz değildir"
diye reddetti. Kendisini bir da-
ha gördum. Bunu nasıl ispat
edeceğimi sordum, "Yazı
yazınız" dedi. Bu sefer yumu-
şaktı. "SİZİD himaye ve siyaoete
değer bir genç oldugunuzu bir-
kaç defa ve birkaç yerden soy-
lediler, fakal ben de elimde si-
zin fikir ve zihniyetinizin salim
olduğuna dair (temiz) bir vesi-
ka olmadan, hiçbir sey yapa-
mam, bunu başka bir vekil de
yapamaz..." dedi. Öyle mazlum
bir kukia, öyle şuursuz bir alet
ki... Aleyhimde hiçbir fikir ve fi-
kir niyeti yok, hatta ihtimal ben-
den hoşlandı bile, fakat korku-
yor, elinde bir vesika istiyor...
Hasan AIi Ortatedrisat'ta. Ve-
kiJ'e lehimde en çok söyleyen bu.
Hatta mali vaziyetimi bile pek
sarsıldığı zaman, biraz destekli-
yordu. Tşimin bir yola gireceği-
ne emniyet-i kâmilesi (tam gu-
veni) var... Şimdilik bu kadar.
Izrnir senin içın yeni bir yerdir,
asabi değil, sakin ve hoşgörüş-
lü, akıllıca mektuplar yaz. Etra-
fında birçok nakle değer şeyler
ve insanlar olsa gerek...
Binlerce defa gözlerinden
öperim iki gözüm Ayşe.
Sabahattin Ali
SABAHATTİN ALİ'IVİIV ÖLÜMÜ
Aj anlık iddialarıYalçın Küçük'ün Sabahattin Ali'ye ilişkin tezleıi, yazann istihbarat
örgütleriyle ilişkisi olduğundan, karısı Aliye Ali'ye kadar uzanıyor.
Sabahattin Ali, hapisten çıktıktan sonra Milli Eğitim Bakanlıgı'nda bir işe girmeye çalışıyordu.
Küçük, S. Ali'nin istihbarat
örgütleriyle ilgisi olduğu yolun-
daki ıddialarıyla ilgili olarak 26
Mayıs 1981'de, Sofya'da Bulgar
yurttaşı Doç. Dr. İbrahim Tatar-
İı'yla bir konuşmalarını, yanla-
rında bulunan Prof. Dr. Tank
Zafer Tunaya, Prof. Dr. Aydın
Aybay ve Prof. Dr. Nazif Knyu-
caklı'yı tanık göstererek aktarı-
yor (A.g.e. cift 3 Sy. 141 ve Cilt
5 Sy. 479):
"Türkiye edebiyatı uzmanı
Buigar yuritaşı fbrahim Tatar-
lı'ya çağnlıydık. Benim dışımda
olanlann isimlerini, yazdıkları-
rtıın kontrolunu yapmak isleyen-
lerin işini kolaylaşbrraak için ve-
ri>orum. Profesor Tank Zafer
Tunaya, Profesor Aydın Aybay,
Profesor Nazif Ku>ucaklı. Do-
çent Tatariı bana, 'Yalçın Beyci-
ğım, ne gereğı vardı S. Ali için
bunları yazmaya" dedi. Ekledi:
'S. Ali Almdh casuslanna çevir-
menlik yaptı ve bilgileri Zeki
Başhmar'a verdi! Çok biiyiik bir
iddia; nereden bildiğini sordum.
'Zeki Baştımar'a yazılı olarak
sordum, yazılı cevap verdi' de-
di.
Bunların Moskova'da yaptıgı
ve 900 sayfayı bulan doktora te-
zinde yazılı oldugunu da ekledi."
Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya-
ya sorduk, doğrulamadı. "Ala-
kası yok, tamamıyla vanlış" de-
di.
Aydın Aybay ıse, "konuşma-
nın içeriğini" bümediğını, ancak
Kuçuk ile Tatarlı'nın Sabahattin
Ali uzerine goruştuklerinı soy-
ledi ve ekledi:
"Birlikte yemek yiyorduk. Bi-
rara Yalçın Kuçıik'ün 'bunu ya-
zacağım İbrahim Be>, Tank ıle
Aydın da şahittır' dedigini duy-
dum. Dediğirn gibi konuşmanın
içeriğini bilmiyorum, ancak ko-
nu Sabahattin Ali'ydi. Bence o
kadar bıiyutulecek bir mesele de
degüV
1
Birkaç noktanın altını çiz-
mekte yarar var. Tünaya ve Ay-
bay'ın tanıklıkları Yalçın Ku-
çuk'un belırctiğinin aksine, Ta-
tarlı'nın söylediklen ile ilgili ke-
sin bir bılgi vermiyor. Ancak bu,
S. Ali ıle ılgılı en ciddi araştır-
malardan birıni yapmış olan
Yalçın Kuçuk'un >anhş aktarım
yaptığı anlamına da gelmiyor.
Soyledıklerinın doğruluğunun
mutlak olçusunun Tunaya ve
Aybay'ın tanıklıkları olması ge-
rekmiyor... Fakat tbrahim Tatar-
iı, Atilla Özkınralı ile Filiz Ali'-
nin kitabında yaptığı değerlen-
dirmede Sabahattin Ali'yi yere
goğe sığdıramazken Küçük'e
ilettiğı belırtilen bılgiyi eklemi-
yor. Tatarlı'nın bu tutumunu
Yalçın Kuçuk'un eleştirmemesi
de dıkkat çekiyor... Kaldı ki Ze-
ki Baştımar'ın Tatarlı'ya verdi-
ği one surulen bilginin herhan-
gi bir belgeye, orneğin Sabahat-
tin Ali tarafından Alman casus-
lanna çevırılmış bir metıne da-
yandınlması, kamtlanruası gere-
kıyor...
Yalçın Kuçuk'un tezleri, Saba-
hattin Ali'nin eşi Aliye Ali ile de
ilgili bazı ıddıalar içeriyor. Kü-
çük, Ayşe Sıtkı'nın S. Ali'nin ev-
lenme teklifine verdiği yanıtın
da yer aldığı ve 1979 yıhnda ya-
yımlanan mektubuna dayana-
rak, "Ayşe, Sabahattin'in git-
gellerini görmuş, bunlan anla-
yamayacak bir kadın bulmasını
salık veriyor. Sabahattin'in eş
olarak seçtiği Aliye'nin Ayşe'nin
reçetesine uygun oldugunu
sanıyorum" diyor.
(Yarın: Ertözön'iin
İddiaları)
Ne bir dost ne bir
sevgili,
Dünyadan uzak bir
deli...
Beni sarar melankolı:
Kafamın içersi ölür.
(Sabahattin Ali-1932)
30 KASIM1933
'Seni kurtarmaya çalışıyoruz, ama artık uslu dur'Ayşe'ciğim,
Hapishanede olmadığımı ve
kafam kızarsa oraya kadar ge-
lip senden bu ihmalkârlığın he-
sabını sormak imkânlarına ma-
lik bulunduğumu unutuyorsun
gaJiba... Maarif VekâJeti bana
herhalde bir iş verecek. Açlık-
tan oldurecek değil ya... İşim
şimdilik Mudiran Encumeni'n-
de. Burazı tavzifimde (görevlen-
dirilmemde) mahsur-u kanuni
(yasal sakınca) olmadığına ka-
rar verirse vekil de bunu kabul
edecek gibi. Aman Ayşe, bir ve-
kile çıkışım ve bir karşılanısım
var ki anlatmaya değer:
Musteşarvekili Rıdvan Nafiz
Bey beni sever, ahvaümle alâka-
dar oldu. Yalnız korkak ve re'-
sen (kendiliğinden) bir şey yapa-
bilmek iktidarından mahrum
bir adam oiduğu için bana tnu-
temadiyen Vekil Bey'i bizzat gö-
rup izahat vermemi tavsiye edi-
yordu. Nihayet randevu aldık,
bir sabah Kalem-i Mahsus (ozel
kalem) Müdurü Nihat Adil
Bey'in delaletıyle huzura çıktık.
Vekil Bey kalktı, elini uzattı,
sonra bir yer gösterdi, ne iste-
dığimi sordu.
Yavaş bir sesle meramımı an-
latmaya başladım, elini kulağı-
na göturdu, "Biraz hızlı
söyleyiniz" dedi. (Ha, bu esna-
da odada Rıdvan Nafiz, Talim
ve Terbiyeden Ihsan, Mesleki
Tedrisat Muduru Ruştu Beyler-
de var ıdiler.) Ben sesımı biraz
daha yükselttim, yine işıtmedı,
bağırarak konuşmaya mecbur
oldum ve bu anda yegâne sıla-
hım olan çenemin bu adama
karşı tesirden mahrum bir alet
oldugunu ıdrak ederek
"Ey»ah" dedim. Neyse, mecbu-
rı hizmetım olduğu için vekâle-
tin beni çalıştırmaya mecbur ol-
dugunu, mahsur-ı kanuni olma-
dıkça herhangi bir idari esbabın
(nedenlerin) devietin bualacağı-
nı bana bağışlattıramayacağını
falan soyledim. Vekil bir mud-
det duşündü, vaziyeti muhake-
rae etti. Reis-i Cumhur'a haka-
retten mahkûm olmuş bir ada-
ma vazife vermek mecburiyetin-
de oldugunu galiba aklı almı-
yordu. Gerçi re'sen emir verir ve
kanuni haklanma rağmen beni
dehleyebılirdi, fakat bu kadarı-
na da herhalde namusu musaa-
de etmiyordu. Neyse, en sonun-
da ne dese beğenirsin? Kızgın
bir eda ile başını uzıtıp- "Böy-
le bir kabadayılıkta bulunan
adam bu kabadayılıkta de>am
etmeüydi. Ne diye şimdi gelip
bize müracaat ediyorsun?" de-
mez mi? Derhai ayağa kalktım,
bermutad (alışıldığı gibi) bağı-
rarak: "Vekil Beyefendi, de-
dim, ben boyle bir kabadayılık-
ta bulunmadıgım iddiasında ol-
dugum için buraya geldim ve
müracaat ettim. Hem bu kaba'
dayüıgı yapmış olsam bile bun-
da devamımın vekâlet maka-
mınca matlup olmasının (isten-
mesinin) esbabını (nedenlerini)
anlayamıyonım. Acaba arzu
edilen sey, benim bu yolda bir
ikinci şiir yazmam mıdır? Yanıl-
mış olanlann doğru yola don-
melerini mumaneat (engelleme),
ve bunların tsfihfaf (kuçumse-
me) \e istiğrab (garip karşdama)
edilecekleri aklıma gelmemiş-
fi..." Şak, şak, şak...
Sözlerim aşağı yukarı böyle
idı ve "Bir ikinci şiir yazmamı
mı tavsiye ediyorsunuz" cumlesi
"Vekil Bey'i pek hoplattı. Işleri-
mi Müsteşar Bey'le halletmemi,
Mudurler Encumeni tarafından
verılecek olan karan kabul ede-
ceğini söyledi. Elini uzattı,
tuyduk...
Dün Rüştu Bey'i gördüm,
"Hadi bakalım, seni kurtarma-
ya çalışıyoruz, ama artık uslu
otur" falan dedi. Yani havalar
iyi.Sen ne âlemdesin. Hasan Ali
Ortatedrisat Müdürü oldu. Le-
himde bir adam daha... Nereye
tayin olundun, hâlâ haberin yok
mu?... Ben hiç Ortatedrisat'a
gıtmiyorum. Belki bundan son-
ra giderim. Allah aşkına daha
fazlabekletme...
Sabahattin Ali
•!>'-.
Mehmet Ali Aybar: O,inanmış bir sosyalisttiMehmet Ali Aybar, Sabahat-
tin Ali cinayetine ilişkin soru-
larımızı şöyle yanıtladı:
— Sabahattin Ali'nin öldiı-
rulmesiyle ilgili olarak bugüne
kadar çeşitli iddialar ortaya
atıldı. Bunlardan birisi de
S-Ali'nin yurtdışına kaçraak
için Milli Emniyet'le işbiıiiği
vaptığı ve sınırda öldünildıiğfi
yolunda. Yalçın Kuçuk, S.A1İ-
nin yurtdışına kaçmasına izin
verilmesinin karşılığında, dışa-
nya adam kaçıran şebekeyi ya-
kalatma sözünü verdigini öne
sürüyor. Sizin bu konudaki gö-
rüşıiniiz nedir?
AYBAR — Benim genei ola-
rak kanaatim Sabahattin Ali'-
nin tuzağa dusunılerek oldürül-
duğüdur. Olay netice itibany-
la budur. Sabahattin, yurtdışı-
na çıkmak istemıştir, arava son-
radan Milli Emniyet ajanı oldu-
ğu anlasılan biri girmiştir ve Sa-
bahattin Ali'yi öldurmüştur.
Binaenaleyh o günün politik
koşullarını da duşunecek olur-
sak, bu Milli Emniyet'çe işlen-
miş, yahut da daha genel söy-
leyelim polis kanallanyla hazır-
lanmış bir tuzak ve netıcesinde
Sabahattin Ali ortadan kaldınl-
mıştır. Meselenin genel çızgisi
bana göre budur. Nedenine ge-
lince, Sabahattin, o tarıhlerde
yayın yoluyla iktidardaki huku-
metlere karşı cephe aknış kişi-
lerden biridir. Işte müteaddiı
dergiler çıkanlmış...
— Bu arada sizin çıkardığı-
nız "Zincirli Hurriyet'teki ya-
zısıyla da son kovuşturmasına
uğramıştı sanırım...
AYBAR — Evet. İşın garip
tarafı, o yazıdan dolayı Saba-
hattin'in olumunden sonra
mahkûm oldum. O ve kendi-
min de yazdığı bir yazıdan do-
layı ikisinden bırden mahkûm
oldum ve o mahkûmiyeti çek-
tim. Paşakapısı Cezaevı'nde
yattık, afia da çıktık. Şunu söy-
leyeyim, o son yazının bendeki
imajı oldukça ilginç. Zincirli
Hürriyet'in Istanbul'da çıkan
ilk ve son sayısıydı. Matbaada
provalara falan bakıyordum.
Tabıi Sabahattin'in yazısını
okumak hiç aklımdan geçme-
di. Obur yazıları okuyordum,
tek kişi çıkarıyordum gazeteyi
ve gelen butun yazıları okuyor-
dum. Sabahattin Ali'nin yazı-
sını ne diye okuyayım, şu kadar
yazı okurken bır de Sabahat-
tin'in yazısını mı okuyayım?
Hiç okumadım. Ç'
1
tıktan son-
ra yazısına gfr aiıyorum. Yahu
dehşet şeyler. Baskı yapılmış.
Olacak şey değil. Açıkça haka-
ref etme falan filan. Yani Ceza
Yasası'nın hangi maddesine is-
Sabahattin'in çok
ahbabı olmuştur. Ve
her yere girip çıkardı.
Bu itibarla ölümünden
sonra hakkmda asılsız
dedikodular
Çikarılmasının
izahatmı, onun
karakterini, yapısını
tanımamış olmakta •
aramak gerektiğini
düşünüyorum. Ben
Sabahattin Ali'nin
ajan olduğuna
kesinlikle inanmam.
Yalçın Küçük herhalde
Sabahattin'i hiç
tanımadı.
bâgâk tekttke bu-ginki
Mehmet Ali Aybar, Sabahattin Ali'nin inançlarının tartışma konusu olamayacağını, yaptığı işler, yazdığı kitaplarla kendini
kanıtlamış bir sosyalist oldugunu belirtiyor. (Fotoğraf: Erdogan Köseoğlu)
Mehmet \\i Ajbar'ın çıkarttığı 'Zincirli Hürriyet'in S Şubat
1948 tarihli ilk sayısı. Dergide. Sabahattin Ali'nin bir bölümü
ıstampayla karalanan Asıl biiyük tehlike bugiınkü ehliyetsiz
iktidarın devamıdır' başlıklı yazısı bulunuyor.
terseniz sokabilirsiniz. Ne yapa-
yım ben bunu, gazeteler basıl-
mış. Bunlan iptal ettik, yeni
baştan basalım, olacak iş değil.
Aklıma geldi, dedim kı şuradan
bir ıstampa yaptırayım ve hep-
sinin o en belalı kısmını yok
edelim. Ikı uç çocukla beraber
matbaada başladık takır takır
takır iptal ettik. Ondan sonra
matbaadan donup de Sabahat-
tin'le Beyoğlu'nda buluşacağız.
Sıret'le beraber beni beklıyor-
lar, sinemaya gideceğız. Ben bir
nusha aldım geldim. Sabahat-
tin her zamankı gibi neşeli, şa-
kacı falan. Yahu yjn ne yapmış-
sın? "Ne o hayrola" dedi. Ya-
hu bu yazılır mı? Yani bu, bızı
alsınlar, gotursunler hapse at-
sınlar anlamına geliyor. "Yok
canım mubalağa ediyorsun" fa-
lan dedi. Neyse dedim, ben ora-
ya yani en belalı paragrafma ıs-
tampavla şes \apum, ı^te orne-
ği de bu, kara. Uç dort çocuk-
la beraber şu saate kadar şu ka-
dar bin nushayı muhurledik. Ve
ondan çok kısa bır sure sonra
Sabahattin çıktı, hakıkaten da-
va açıldı. Ve gerçekten tahmın
ettiğim gibi o paragraf olmadığı
halde hukumetın manevi şahsi-
yetine hakaretten dolayı bir yıl
ağır ceza>a mahkûm olduk.
— Sabahattin Ali'nin ölu-
münden sonra değil mi efen-
dim?
AYBAR — Olumunden son-
ra. Once dava açıldı, bıliyorduk
tabiı dava açılacağını. Istan-
bul'da 2. Ağır Ceza'da birtakım
savunmalar yaptıksa da boşu-
na gayretti. Bile bile ladestı.
Ağır ceza reisı olmaya gerek
yok, şöyle goz atınca, tamam
dedim bu iş bıtti Ve ondan -kı-
sa bir sure sonra da Sabahattin
yurtdışına çıktı. Binaenaleyh
son politik arkadaşlığımız boy-
le bir olayla noktalandı.
— Yalçın Küçük. Aydın Cze-
rine Tezler'in 3. ciMinde S.AIi-
nin istihbarat örgütleriyle iliş-
kili olduğu yonundeki tezine
Bulgaristan Yurttaşı Doç. Dr.
İbrahim Tatariı ile aralarında
geçen bir konuşmayı da ekliyor.
Tatariı, Zeki Baştımar'ın ken-
disine S.AIi'nin Alman casusla-
nna çevirmenlik yaptığını yaz-
dığını öne suruyor. Bu konuda
sizin bir duyumunuz var mı?
AVBAR — Sabahattin'ın
çok ahbabı olmuştur. Ve her ye-
re girip çıkardı. Bu itibarla ken-
disı hakkmda olumunden son-
ra boyle haberler çikarılmasının
izahatını, Sabahattin'in karak-
terini, yapısını tanımamış ol-
makta aramak gerektiğini du-
şunuvorum. Çunku Sabahattin
Ali inanmış bır sosvalıstti Be-
nim kanaatim o. Sabahattin
Alı'\ı ben, akrabam da olduğu
ıçın çok eskiden, çok uzun za-
mandan ben tanırdım ve ölme-
den evvel de işte Ankara'dan
geldi, ben İstanbul'da Kuzgun-
cuk'ta oturuyordum, bizde kal-
dı gunlerce. Ve olum yolculuğu-
na da oradan gittı. Bir kamyon
satın aldı, kamufle etmek için
falan.
Şımdi Sabahattin Ali'nin
bo> le geniş çevrelerle ilişkisi ol-
masını zannediyorum ki ters
yorumluvorlar. Gerçekten de o
yıllar, zor yıllardı solcular için.
Işte 4O'lı, 45'li yıilar. Ve Saba-
hattin'in ben, bır ajan olduğu-
na kesinlikle inanmam. Tam
tersine Sabahattin inanmış bir
sosyalistti. Yazdığı hikâyeler
sosyalist bir yazarın yazacağı,
tabii o yıllardakı imkân olçule-
rınde, daha başka turlu yazılır
belkı, ama bunların yayımlan-
ması uzerine derhai takibat
başlar fılan falan Onlan da na-
zan itibara alarak, bütün yaz-
dığı kitaplarda Sabahattin'in
sosyalist duşüncede bir yazar
olduğu gorüluyor.
Şimdi iddia, zannediyorum,
efendım oyle görunüp de ajan-
hk etmek. Ben Sabahattin'in bu
karakterde, bu yapıda bir insan
olduğuna inanmıyorum. Yalçın
Küçük herhalde Sabahattin'i
hiç tanımadı.
— O yıllarda Bulgaristana
çıkmanın Milli Emniyet'le an-
laşmak dışında başka vollan da
var kuşkusuz. Bu tez çerçeve-
sinde Sabahattin Ali'nin Milli
Emniyet'le anlaşma gerekçesi
ne olabilir?
AYBAR — Niye MUli Emni-
yet'le anlaşsın? Korkudan mı?
Niye korksun? Yani tum solcu-
lar o zaman korku içinde ola-
bilirdı, ama aynı ölçude. Bina-
enaleyh butün solun, bu tez
doğru olsa hakıki butun solun
hicret etmesi lazım o tarihler-
de. Değil mi, oyle olsa "Aman
can korkusu, Allah belalannı
versin, ben buradan yakamı
sıyırayım" diye herkesin çekıp
gıtmesi iaznn. Hayır, boyle bir
şey olmamış. Sabahattin Ali
1
nin bütün yazılarını aldığınız
zaman, inanmış bir sosyalist oi-
duğu muhakkak.
— Sabahattin Ali'yi, Ali Er-
tekinin öldurmediği, Milli Em-
niyet'in Ertekin'le yaptığı pa-
zarlık sonucu cinayeti ona yuk-
lediği şeklindeki gornşieri nasıl
degerlendiriyorsunuz?
AVBAR — Ali Ertekin mi
öldurdu. voksa Ertekin ajandı
ve Sabahattin'i oldureceği yere
kadar göturmekle gorevli bir
insandı da Milli Emniyet'in öl-
durme kıtaları mı icabına bak-
tı, bılemeşiz tabiı. O cinayeti iş-
le>'enler bılır, o emn verenler bı-
lır, bır de aracılık eden Ertekin
bilir. Bu üstlendiğine göre biz
onu biliyomz. Böyle de olunca
bir menfaat karşılığında yap-
tnıştır, çunku bir husumeti fa-
lan yok Sabahattin'e herhalde.
Işte onun için de vazifelendiril-
diği görülüyor. Bir şey değiştir-
mez. O tezde diyor ki bunu
Milli Emniyet yaptırdı. Ama o
ajanı değildi, peki ha ajanı Ha-
san vurmuş, ha Milli Emniyet-
ten falan bey vurmuş. Hiç fark
etmez bence. Talihsiz bence ar-
kadaşımız. Hakikaten bence
Türk solunun değerli simalann-
dan biriydı. Edebiyatçı olarak
da belirlı bir yeri vardı ve ben
Sabahattin Ali'nin inanmış bir
sosyalist olduğuna kaniyim.
Başkaları başka şey düşünebi-
lır, ama ben duşünmem.
(Varın: C VHİT ARF:
"t zerinde iuşist bir
reaksi>on vardı'')