23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 MAYIS 2021 6 Çağdaş kölelik biçimleri üzerine çalışan Birleşmiş Milletler özel raportörü Urmila Bhoola, “Aracılar göçmenlere yurtdışında göz boyayan işler önerip çok büyük meblağlar koparıyorlar. İşçiler ise kendilerini, sistemin farkında olan işverenlerine tamamen bağımlı bir halde buluyorlar” diyor. Giderek çoğalan delokalizasyonlar sonucu Batılı şirketler de bu ucuz işgücünden fayda sağlıyor. Pek çok uluslararası büyük marka, tedarikçilerine zorla çalıştırmayı açıkça yasaklayan etik kurallar dayatsa da bu durum küresel tedarik zincirlerinde gelişmeye devam ediyor. KÜRESEL TEDARIK ZINCIRLERININ MERKEZINDEKI KÖLELIK Malezya eldivenlerindeki kan ve gözyaşı PETER BENGTSEN * Y eni tip koronavirüs (Covid19) salgını ile lateks ve nitril eldiven kullanımında patlama yaşanırken dünyanın bir numaralı üreticisi olan Malezyalı sanayiciler yoksul komşu ülkelerden gelen ucuz iş gücünden yararlanıyor. Çalışma iznine sahip olmak için borç almak zorunda kalan göçmenler ise kendilerini bir tuzağın içinde buluyor. Kuala Lumpur, 2019 sonu. O akşam Selif S. (1) Malezya’nın başkentinin sanayi alanı olan banliyösündeki küçük bir restoranda yemek yiyor. Bize zorla çalıştırmanın Malezya’da çok yaygın olduğunu doğruluyor: “Tanıdığım tüm insanlar onlara iş bulması gereken aracılara yıllarca ödemeler yaparak mahvoldu”. Üstüne üstlük ödemelerini güvenceye almak için pasaportlarına da el konuluyor. Selif S. on yılı aşkın süredir, özellikle Avrupa ve ABD sağlık sektörüne tedarikte bulunan en büyük kauçuk eldiven fabrikasında çalışıyor. Ancak bu durum elektronik, giyim, kauçuk temelli ürünler gibi Malezya ekonomisinin yabancı piyasalara yönelik tüm dallarını kapsıyor. 2018’de Malezya’nın mikroelektronik bileşen ihracatı 44.8 milyar dolar, giysi ve aksesuar ihracatı ise 4.3 milyar dolar hacmindeydi. 2019’da dünyanın bir numaralı kauçuk eldiven üreticisi Malezya, 300 milyar çift eldivenle küresel talebin yüzde 63’ünü karşılar durumdaydı. (2) Yüksek faizle borçlandırılıyorlar ILO’ya (Uluslararası Çalışma Örgütü) göre göçmen işçiler ülkedeki işgücünün yüzde 20 ila 30’unu oluşturuyor. Uzun ve acılı gurbet yıllarına rağmen, Malezya’da kazanılan maaş, ülkelerindeki ailelerinin kaderini değiştirmek isteyen Nepalliler, Bangladeşliler, Myanmarlılar ve daha birçoklarının hayallerini süslüyor. 2018’de ülkelerine yaptıkları para transferleri 9 milyar Avro’yu buluyordu. (3) Ancak ödedikleri tek bedel memleketlerinden uzakta olmaları değil. Birçoğu henüz yola çıkmadan, Malezyalı şirketler tarafından gönderilen işe alım ajanslarına fahiş faizlerle borçlanıyor. Dinlediğimiz tanıklıkların hemen hemen hepsi aynı. Selif S. gibi işçilerin çoğu yurtlarda kalıyor, sokağa çıkma yasağından önce dönebilmek için aceleyle yemeklerini yiyorlar. Ara sıra geç kaldıklarında ya da geceyi izinsiz olarak başka yerde geçirdiklerinde aylık asgari ücretin yarısına denk gelen cezalar kesilebiliyor. İzinsiz çalıştırılıyorlar “Para cezaları ve iş sözleşmesinin askıya alınması çok sık karşılaşılan durumlar” diyen Selif S., yakın zamanda işbaşında uyuyakaldığı için iş sözleşmesi askıya alınan bir gençten bahsediyor. Bir ay boyunca hiç izin günü yapmadan günde on iki saat çalışmak özellikle de yeni gelenler için sert bir hayat değişikliği anlamına geliyor. Gitmeden önce tanıştığımız Bangladeşli işçilerin her biri, onlara iş bulanlara 3 bin 700 ile 4 bin 300 Avro arasında ödeme yapmış. Nepallilerin ödemesi gereken ücret 1100 ile 1250 Avro arasında gidip geliyor. Malezya’daki asgari ücretin aylık 240 Avro olduğu ve fazla mesailerle en fazla 400 Avro kazanıldığı düşünülürse özgürlüklerini kazanmak için neden yıllar geçmesi gerektiği anlaşılır. Birçoğu bu tuzaktan çıkabilmek için yasal olsun olmasın fazla mesai yapıyor. Aralarından bazıları ülkelerine dönmek istese de engeller cesaretlerini kırıyor. Asad I., “Tükendim. Bedeli ağır da olsa ve beni bitmek bilmeyen bir borca sokacak da olsa mümkün olsaydı ülkeme dönerdim. Ancak bu imkânsız. Pasaportuma el konuldu. Beni yakalarlarsa döveceklerinden korkuyorum” diyor. Uyulmayan etik kurallar... 2014 ile 2020 arasında çağdaş kölelik biçimleri üzerine çalışan Birleşmiş Milletler özel raportörü Urmila Bhoola, bize yaptığı açıklamada “Aracılar göçmenlere yurtdışında göz boyayan işler önerip çok büyük meblağlar koparıyorlar. İşçiler ise kendilerini, sistemin farkında olan işverenlerine tamamen bağımlı bir halde buluyorlar” diyor. Giderek çoğalan delokalizasyonlar sonucu Batılı şirketler de bu ucuz işgücünden fayda sağlıyor. Pek çok uluslararası büyük marka, tedarikçilerine zorla çalıştırmayı açıkça yasaklayan etik kurallar dayatsa da bu durum küresel tedarik zincirlerinde gelişmeye devam ediyor. Nitekim birçok eldiven üreticisinin Amerikalı müşterileri, Fortune dergisince belirlenen yılın beş yüz şirketi arasında yer alıyor. Bunların arasında McKesson (yıllık kazancıyla dünyanın en önemli 16’ncı şirketi), Owens and Minor (dünya sıralamasında 25’inci), Henry Schein (66’ncı) ya da Medline var. Konuyla ilgili sorumuza cevap veren McKesson, Henry Schein ve Medline, tedarikçilerinden “yürürlükteki kurallara uygun davranmalarını” talep ettiklerini söylerken Malezya’daki taşeronlarındaki gerçek çalışma koşullarıyla ilgili bir yorumda bulunmadılar. Hissedarlar ve özellikle de gruplarda sermaye payı olan BlackRock, State Street, Global Advisors (SSGA) ve Vanguard Group gibi büyük varlık yönetimi firmaları bu konuda sessizliklerini koruyor. Vanguard Group “müşteri portföyündeki şirketlerin insan haklarına saygı göstermesine dikkat ettiğini” söylerken tedarik zincirlerini onlarla yakın işbirliği içinde yürüttüğünü belirtiyor. Sürdürülebilir yatırımlara öncelik verdiğini kaydeden BlackRock ise konu ile ilgili sorularımızı yanıtsız bıraktı. SSGA da keza. Kârlılık adına... Bu şeffaflıktan uzaklık ve somut adım atmama durumu şaşırtıcı değil. Yabancı tedarikçileri denetlemekle görevli özel denetim firmaları sonuç raporlarının sızmaması için ellerinden geleni yapıyor. Anonim kalmak isteyen içeriden kaynaklara göre Malezya’daki eldiven fabrikalarındaki çalışma koşulları Intertek, Underwriters Laboratories (UL) ya da İsviçreli SGS gibi multimilyoner firmaların araştırdığı bir konu. Ancak hiçbiri zorla çalıştırılmayı kanıtlayan araştırmamızın sonuçlarıyla ilgili yorum yapmayı kabul etmedi. Bu sosyal denetimlerin yürütülmesine doğrudan dahil olan uzmanlara göre işçilerin işe alınmalarının bedeli olarak korkunç bir şekilde borçlanması bir sır değil. Fakat bu durumu köleliğin ikna edici bir kanıtı olarak görmüyorlar. Kaldı ki bu denetlemeler çok uluslu şirketler tarafından finanse ediliyor. 2019’da bir STK olan Clean Clothes Campaign (“temiz giysiler kampanyası”) iki yüz yetersiz denetim vakası tespit etti. Bu araştırmanın yazarlarından biri olan Ben Vanpeperstraete, “Kanıtlar ortada. Sosyal denetleme sistemi çalışanları korumak için yeterli değil. Yalnızca markaların isimlerini ve kârlılığını korumaya yönelik bir sistem, daha tatmin edici ekonomik modellerin gelişmesini de engelliyor” diye belirtiyor. (4) Sivil örgütlenme, basının etkisi Genellikle öne sürülen “şirketlerin kurumsal sorumluluk anlayışları”nın başarısız olduğu durumlarda küçük ölçekli sivil örgütlenmeler ve iyi yönetilmiş bir medya görünürlüğü yatırımcıları ve çokuluslu şirketleri harekete geçirebiliyor. Aylar süren incelemeler ve baskılardan sonra 2019’da Amerikalı STK Transparentem, Malezya giyim sektöründe işe alınmak için para ödeyen 2 bin 500 göçmen işçiye 1.6 milyon Avro tazminat ödenmesini sağladı. (5) Hollandalı STK Electronics Watch, Tayland elektronik sanayisinde çalışan 10 bin göçmen işçiye 9 milyon Avro tazminat ödenmesini sağlarken (6), merkezi Washington’da bulunan İşçi Hakları Konsorsiyumu ise Endonezya’daki 2 bin tekstil işçisi için 4 milyon Avro tazminat ödenmesini sağladı. (7) 1 Ekim 2019’dan beri en azından Malezya’da bir değişim rüzgârı esiyor. Nadir görülen bir şekilde, ABD gümrük yetkilileri, zorla çalıştırma ile ilgili şüphelerden dolayı WRP Asia Pasific tarafından üretilen tek kullanımlık eldivenlerin ithalatını yasakladı. Karar sektörün tamamını sarstı. İnsan Kaynakları Bakanı iş kanununa daha koruyucu maddelerin ekleneceği sözünü verirken (8), şirketleri de zorla çalıştırmaktan vazgeçmezlerse Washington’ın ticari yaptırımlarının artacağı konusunda uyardı. Nitekim Temmuz 2020’de ABD bu defa da dünyanın en büyük eldiven üreticilerinden Top Glove’un Malezya fabrikalarından gelecek tüm ürünleri yasaklayınca bakanın tahmini gerçekleşti. Bu ikinci uyarı atışı görülmemiş büyüklükte bir yankı yarattı. Karardan üç hafta sonra Top Glove, yabancı çalışanlarının işe alınmak için gereksiz yere verdiği paraları tazmin etmek üzere 10 milyon Avro ödenek ayırdığını belirtti. Peşi sıra sektörün devlerinden Hartalega 8 milyon Avro tazminat sözü verirken Supermax ise tazminat miktarlarını hesaplamaya başladığını açıkladı. Ekim 2020’de Top Glove tazminat miktarını neredeyse üç katına çıkardı (28 milyon Avro). Kossan Rubber Endüstri ise göçmen işçilere 10 milyon Avro tazminat ödeme sözü verdi. Amerikan pazarının kapılarının suratlarına kapanmasından endişe eden pek çok rakip firma da aynı harekete katıldı. AB, yasa hazırlığında WRP Asia Pacific, 1600 çalışanına 4.4 milyon Avro tazminat ödeme kararı alınca Mart 2020’de ABD ambargoyu kaldırdı. Şimdilik alınan kararlar sadece duyurulma aşamasında; işlemler aylar hatta yıllar sonra tamamlanabileceği için çok yakından takip edilmesi gerekecek. Hatta birçok işçi, işten ayrılınca tazminat hakkını kaybetme korkusuyla tahammül edilmesi güç koşullarda çalışmayı kabul edebilir. Senelerce söz konusu maaş istismarından faydalanan yabancı markalar ise tek kuruş ödeme yapmayacak. AB büyük gruplara yaptırım uygulamıyor ancak insan haklarını çiğneyen ülkelerin AB iç pazarına girişlerini engellemek için gerekli ticari donanıma sahip. Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Heidi Hautala, bize yaptığı açıklamada “AB, savunmasız insanların sömürülmesi ve kölelik pratikleri ile ilişkili ürün ya da hizmetlerin ithal edilmesini engelleyebilmeli” diyor. Ayrıca “Komisyon, ABD örneğini tekrar etmek konusunda çekingen görünse de AB, şirketleri, çalıştıkları taşeron firmaların insan haklarına saygılı davrandığını tetkik etmeye zorlayan bir yasa hazırlığında” diye belirtiyor. AB Adalet Komiseri Didier Reynders, Nisan 2020’deki açıklamasında bu yasanın 2021’de yürürlüğe gireceğini ve Fransa’da ana şirketlerin “ihtiyat sorumluluğu”nu belirleyici 2017’de oylanan yasadan esinleneceğini söylüyor. Fransa’da söz konusu yasa denetleme imkânlarının yetersizliği nedeniyle halen tam olarak uygulanamıyor. ‘Uzun soluklu görev’ Sınır ötesi tedarik zincirlerindeki uygulamaları iyileştirmeye zorlayıcı yasalar çıkarılması AB üyesi ülkeler nezdinde yavaş da olsa karşılık buluyor. Almanya’da ve Hollanda’da “ihtiyat sorumluluğu”na benzer yasa hazırlıkları sürüyor. Ayrıca on üç AB ülkesinde de bu yönde yasalar ya inceleniyor ya da yoğun bir şekilde gündeme getiriliyor. Zorla çalıştırmaya başvuran Malezyalı üreticilerden tedarikte bulunan Avrupalı ithalatçıların cezalandırılması için güçlü bir denetleme ve uygulama sisteminin kabul edilmesi gerekiyor. Ayrıca mağdurlar için tazminat mekanizması da oluşturulabilir. Bu, işin cezalandırma kısmı. Diğer yandan hükümetlerin gayet işlevsel bir ödüllendirme yöntemiyle de olayların akışını değiştirebileceği unutuluyor: Kamu satın alımları. OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkelerinde kamu satın alımlarının payı GSMH’nin yüzde 12’sine denk geliyor. Alım güçleri sayesinde şirketlerin tedarik zinciri boyunca çalışma şartlarını denetlemeleri konusunda baskı oluşturabilirler. Ancak ABD, İngiltere, İsveç ya da Danimarka sağlık hizmetlerine eldiven sağlayan firmaların listesine bakılınca buna pek başvurulmadığı anlaşılıyor. İsveç’te yerel makamlar, etik satın almayı teşvik etmeyi amaçlayan şartnameler ve ortak sözleşme hükümleri belirledi. 2019 yılında, Malezyalı üç büyük tek kullanımlık eldiven üreticisinin kamuoyuna da açıklanan denetiminde birçok zorla çalıştırma riski belirlediler. Ertesi yıl, bir seri denetleme için Malezya’ya geri döndüler. Östergötland ili temsilcilerinden Emma Lewau’nun dediği gibi “Borç karşılığı esaret ve göçmen işçilerin sömürülmesi ile mücadele uzun soluklu bir görevdir”. (9) (*) Gazeteci Çeviri: Okan Urun (1) Güvenlikleri gereği göçmenlerin ad ve soyadları değiştirildi. (2) “Küresel lastik eldiven talebi 2019’da 300 milyarı bulacak, yüzde 63’ü Malezya tarafından tedarik edildi”, Bernama, 12 Nisan 2019, www.bernama.com (3) Isaku Endo, José de LunaMartinez ve Dieter de Smet, “Malezya’daki göçmen işçiler ve para transferleri hakkında bilinmesi gereken üç şey”, Dünya Bankası Blogları, 1 Haziran 2017, https://blogs.worldbank.org (4) “Sosyal denetim, markaları nasıl koruyor ve çalışanları nasıl hüsrana uğratıyor ”, 2019 raporu, Temiz Giysi Kampanyası, Amsterdam. (5) Steven Greenhouse, “STK’lerin Malezya fabrikalarındaki işgücü ihlalleriyle mücadelesindeki taktikleri”, The Guardian, Londra, 22 Haziran 2019. (6) Nanchanok Wongsamuth, “Taylandlı elektronik firması sömürülen işçilere ender miktarda tazminat ödüyor”, Reuters, 11 Aralık 2019. (7) “Şimdiye kadarki en büyük meblağ: WRC, 4.5 milyon dolar ödenmemiş kıdem tazminatını kurtardı”, İşçi Hakları Konsorsiyumu (WRC), Washington, DC, 4 Aralık 2019. (8) Jason Thomas, “Kula uyarıyor: Zorla çalıştırmaya son verilmeli veya Malezya yaptırımlarla karşı karşıya kalmalı”, Free Malaysia Today, Petaling Jaya (Malezya), 7 Ocak 2020. (9) “Sürdürülebilir tedarik zinciri Kılavuz sözleşme şartları”, 2019 raporu, Hållbar Upphandling, Stockholm, http://www.hållbarupphandling.se
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle