24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 MAYIS 2021 2 GEÇMIŞ VE GELECEKTEKI YAPISAL REFORMLAR TARAFINDAN FEDA EDILEN SINIFLAR Siyaset laboratuvarı İtalya AB yönetiminde ya da bu ulusal ittifakın bir sağduyu modeli olarak sunulduğu medyada Draghi hükümetinde aşırı sağcı bakanların yer alması pek tepki çekmedi. Seçmenlerin büyük çoğunluğu Mart 2018’de Brüksel tarafından dayatılan sıkı politikaları reddetmek için oy vermişken Şubat 2021’de seçime dahi gidilmeden bu politikaları savunan bir hükümetle baş başa kaldı. Neredeyse hiç kimse bu, nevi şahsına münhasır İtalyan demokrasisinden de rahatsızlık duymadı. İtalya’da salgın döneminde ekonomik kriz ağırlaşırken hükümetle birlikte AB’ye yönelik tepkiler de arttı. S P TEFANO ALOMBARINI * Ü ç sene önce İtalya’nın önde gelen siyasi oluşumlarından birine dönüşen Lega partisi (aşırı sağ) Brüksel ve kemer sıkma politikaları ile ilgili sözünü sakınmıyordu. Buna rağmen parti, Avrupa Merkez Bankası’nın eski başkanı olan Mario Draghi tarafından kısa süre önce kurulan hükümette yerini aldı. Böyle bir U dönüşü nasıl açıklanabilir? Mario Monti ve onun teknokratlardan oluşan hükümetinden on yıl sonra, eski bir Goldman Sachs yöneticisi daha Chigi Sarayı’na yerleşti. Selefi olan başbakan ve 2017’de Fransa cumhurbaşkanı adayı olan Emmanuel Macron gibi Mario Draghi de kendini partiler üstü konumlandırıyor, bilge bir uzman bakışı sunarak sağ ve sol kutuplaşmasını aşabileceğini ileri sürüyor. Üstelik Brüksel’in belirlediği bütçeye sıkı sıkıya bağlılık prensibi ve neoliberalizm standartlarının içinde kalmaya özen gösteriyor. Eski Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı, İtalya’da şu an uyguladığı programa muhalefet ederek büyüyen partiler de dahil olmak üzere soldan aşırı sağa geniş bir yelpazedeki siyasi partileri bir araya getirmeyi başardı. Üç yıl önce genel seçimleri kemer sıkma politikalarına son verme ve Avrupa diktasına direnme sözü vererek kazanan Beş Yıldız Hareketi (M5S) ve Lega partilerinin de ortak desteğini aldı. ‘Burjuva bloku...’ AB yönetiminde ya da bu ulusal ittifakın bir sağduyu modeli olarak sunulduğu medyada Draghi hükümetinde aşırı sağcı bakanların yer alması pek tepki çekmedi. Seçmenlerin büyük çoğunluğu, Mart 2018’de Brüksel tarafından dayatılan sıkı politikaları reddetmek için oy vermişken Şubat 2021’de seçime dahi gidilmeden bu politikaları savunan bir hükümetle baş başa kaldı. Neredeyse hiç kimse bu nevi şahsına münhasır İtalyan demokrasisinden de rahatsızlık duymadı. Bu altüst oluşun hikâyesi üç perdeli bir politik dram. Birinci perde, Ağustos 2011. Draghi ECB’nin başına gelir gelmez Silvio Berlusconi’ye bir mektup gönderir. Mektupta, kurumdan yardım alabilmek için uygulanması gereken tebdirleri sıralar: Kamu harcamalarında ve emekli maaşlarında kesintiler, hizmet sektörlerinde liberalleşme, işten çıkarma kurallarının gözden geçirilmesi, memur maaşlarının düşürülmesi. İtalya başbakanı bu önerilere karşı çıkacak güçte değildir. Çünkü ECB’nin yardımı olmadan hem borç faizleri yükselecek hem de durum giderek zorlaşacaktır. Öte yandan sağ çoğunluk böylesi bir programı uygulayabilmek için fazla bölünmüş bir haldedir. Nitekim Berlusconi’nin önerdiği bütçe mecliste reddedilir ve onun yerine siyasi etiketi olmayan bir “uzman” olarak Monti gelir. Böylece yedi yıl sürecek ve dört başbakan eskitecek bir dönem başlar. Monti’den sonra sırasıyla Enrico Letta, Matteo Renzi ve Paolo Gentiloni göreve gelecektir. Tamamen neoliberal eğilimli kurumsal reformlara adanmış olan bu hükümetlerin eylemleri Demokrat Parti (merkez sol) ile Berlusconi sağı arasındaki ittifak üzerine kuruludur. Bu peş peşe gelen hükümetler ilginç bir şekilde sağsol ayrışmasının üstesinden gelen zengin sınıf ve orta sınıfın büyük bir kesiminin desteğini alır. “Burjuva bloku” (1) diye adlandırılabilecek bu toplumsal koalisyonun benzeri birkaç sene sonra Fransa’da Macron tarafından harekete geçirilecekti. Ekonomik durgunluk İkinci perde, Mart 2018. Genel seçimlerde ECB’nin yol haritasını izleyen partiler ağır şekilde cezalandırılır. Halka nüfuz edemeyen, üstelik orta sınıfın da uzaklaştığı burjuva bloku çöker. On sene öncesine kadar oyların yüzde 70’ini toplayan Berlusconi’nin partisi Forza Italia ve Demokrat Parti artık sadece yüzde 32’lik bir dilime sahiptir. Öte yandan muhalefet çarpıcı bir sonuç elde eder. Matteo Salvini’nin Lega partisi sağdaki birinci güç olurken M5S ise oyların üçte birini alarak ülkenin birinci partisi konumuna yükselir. Üçüncü perde, Şubat 2021. Mart 2018 seçimlerinden beri meclisteki denge değişmese de üçüncü bir hükümet atanmak zorundadır. Önceki iki hükümetin de (Liga ile M5S ve M5S ile Demokrat Parti koalisyonları) ömrü birer senedir. Tam da bu aşamada burjuva blokunun kutsal kitabı işlevini gören mektubu imzalayan Draghi, hükümeti kurmakla görevlendirilir. Şaşırtıcı bir şekilde eski bankacı yalnız programını uygulayarak sandıkta çöken taraflarca değil, aynı zamanda ona karşı çıkarak siyaset sahnesinde öne çıkanlar tarafından da tanrısal bir adam olarak karşılanır. (2) Yeni başbakan neoliberal reform çizgisinde devam etme arzusunun sinyallerini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde vermekte. Ekonomi danışmanı olarak, Monti hükümetinde kamu harcamalarınLE MONDE diplomatique lemondediplomatique@cumhuriyet.com.tr 3 MAYIS 2021 SAYI: 16 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Dış Haberler Müdürü Mine Esen Sorumlu Müdür Olcay Büyüktaş Akça Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Paris TemsilcisiYayın Koordinasyon Süleyman Tosunoğlu Sayfa Tasarım Ece Kurtuluş Dursun Yayın Kurulu Ali Sirmen, Aykut Küçükkaya, Mine Kırıkkanat, Mine Esen Édité par la SA Le Monde diplomatique Actionnaires: Société éditrice du Monde, Association Gunter Holzmann, Les Amis du Monde diplomatique 1, avenue StephenPichon, 75013 Paris Tél.: 0153949601. Télécopieur: 0153949626 www.mondediplomatique.fr Yönetim Kurulu Başkan ve Genel Yayın Yönetmeni SERGE HALIMI Üyeler Vincent Caron, Bruno Lombard, Pierre Rimbert, AnneCécile Robert Dış İlişkiler ve Baskılar Müdürü AnneCécile Robert Yazı İşleri Müdürü Benoit Breville Yazı İşleri Müdür Yardımcıları Martine Bulard, Renaud Lambert Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. da yapılacak kesintileri belirlemekle görevli “uzmanlar”dan biri olan Francesco Giavazzi’yi seçti. (3) Draghi, 17 Şubat’ta yaptığı ilk senato konuşmasında yeni reformların yakında açıklanacağını belirtti. Söz konusu reformlar rekabeti güçlendirmek, vergi sistemini “sadeleştirmek”, kesintileri azaltmak, idareyi daha etkin hale getirmek ve araştırma sisteminde mükemmelleşme merkezlerinin ortaya çıkmasını teşvik etmek. Ancak her şeyden önce, Covid19 salgını bağlamında kurulan “Gelecek Nesil AB” kurtarma planının sağladığı Avrupa yardımının seçici olarak kullanılacağını duyurdu. Söz konusu yardım 200 milyar Avro’yu aşkın bir meblağdan söz eden medyanın duyurduğu gibi bir para yağmuru olmayacak. Kasıtlı olarak yanıltıcı bir şekilde verilen bu rakam, İtalya’nın, birliğin diğer ülkeleriyle aynı oranda beslemek zorunda olduğu bir fondan sağlanan sübvansiyonun ve İtalya’nın doğrudan borca g?? irmesine kıyasla daha az faiz ödemesini sağlayacak şekilde AB Komisyonu’nun onun adına sözleşme yapabileceği kredilerin toplamını ifade ediyor. Esasen yardım en iyi ihtimalle altı seneye yayılan 66 milyar Avro’ya denk geliyor. (4) Bu da yılda 11 milyar yani 2020’de neredeyse yüzde 9 oranında düşen GSYİH’nin yüzde 0.7’sinden az. Ekonomik durgunluğun boyutu göz önüne alındığında söz konusu yardım, faaliyetin canlandırılmasına pek de katkı sağlamayacak. Desteğin ve çekilecek kredilerin kullanımı AB kurumlarıyla müzakere gerektiren bir plan üzerinden yapılmak zorunda olacak. Başbakan senatodaki konuşmasında müzakerenin çok karmaşık olmayacağını belirtti. Yardımın “etkili” bir şekilde kullanılmasıyla ilgili görüşleri AB Komisyonu’nun görüşleriyle her anlamda uyumlu. Sosyal uzlaşının bozulması Birlikten gelecek para öncelikle şirketlere yöneltilecek. Draghi konuşmasında, üretimdeki tarihi gerileme yüzünden yoksulluğa düşen haneler için ise bilindik neoliberal bakış açısını tekrarlayarak “çalışanlar ve işsizler için eğitimi güçlendirmek” üzerine kurulu “etkin istihdam politikaları”ndan söz etmekle yetindi. Aynı zamanda hükümetin, faaliyetteki düşüşün zora soktuğu şirketler yığını arasından kaçınılmaz olarak iflasa mahkum olanlar ile rekabet ve yenilenme kapasitesine sahip olanlar arasında ayrım yapacağının da altını çizdi. Bu bağlamda yalnızca ikinci türdeki şirketler kalkınma planından yararlanabilecek. Hükümet, dijital ve ekolojik dönüşüme ivme kazandırma bahanesiyle İtalyan kapitalizminde derin bir reform hazırlığı içinde. Herhangi bir yasa metniyle düzenlenmeyecek olan bu reform düşük vasıflı işgücüne sahip ve fazlasıyla iç pazara yönelik olan veya aşırı derecede çatışmalı olduğu düşünülen sendikalarla hareket etmek zorunda kalan şirketlerin üretken yapısını ortadan kaldırmayı içeriyor. Bu üç perdelik dramın finali şimdilik böyle. 2011’den 2018’e İtalya politikasını yönlendiren ve son seçimlerde kuvvetli bir şekilde cezalandırılan strateji, yeni bir seçim olmaksızın meclisin neredeyse tamamının desteğiyle ve tüm ihtişamıyla geri geldi. Bu akıl almaz sonucu açıklamak için otuz sene öncesine dönmek gerekiyor. 1990’ların başında İtalya demokratik ülkeler arasında politik bakımdan tamamen istikrarlı ülke olma ayrıcalığını kaybetmeye başladı. 1948’den beri tüm hükümetlerde yer alan merkez görüşlü Hristiyan demokrat parti çöküp yok olurken onun müttefiki partilerin de akıbeti aynı oldu. Dönemin yaygın düşüncesine göre bu durum siyasi sınıfın yenilenmesini sağlayacak olan yolsuzluk araştırmalarının sonucuydu. Halbuki devam eden süreç krizin çok daha derinlerde olduğunu gözler önüne serdi. Bu, 1970’lerin sonundan bu yana kamuda borç artışına ve maaşlı kesimlerin cezalandırılmasına dayalı sosyal uzlaşının da bozulması anlamına geliyordu. (5) Aynı dönemde 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra hep muhalefette kalsa da Batı Avrupa’nın önde gelen komünist oluşumlarından İtalyan Komünist Partisi de köklü bir revizyon çalışmasına girişti. Bu da beraberinde bir dizi isim değişikliğini getirirken sosyolog Anthony Giddens (6) tarafından kuramsallaştırılan “üçüncü yol”un referansa dönüşmesini sağladı. Söz konusu kuram siyasi karşılığını Birleşik Krallık’ta Tony Blair, ABD’de ise Bill Clinton’da buldu. 1990’ların başında başlayan hikâye bir dönüşüm demokrasisi inşa etme girişimidir ve esasen bir başarısızlık hikâyesidir. Sağ partileri destekleyen toplumsal koalisyon en başından bölünmüş durumdaydı. Bir yanda kuzeydeki küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilintili, neoliberal reformları destekleyen ve Avrupa entegrasyon sürecine bağlı kesimler... Diğer yanda AB anlaşmalarının dayattığı kemer sıkma politikasından mustarip olan, daha çok ülkenin merkezinde ve güneyinde bulunan güvencesiz sınıflar. Merkez solu destekleyebilecek bir sosyal blokun varlığı da aynı şekilde varsayımsaldı. “Üçüncü yol” yaşam şartlarında eşitlik yerine fırsat eşitliğine öncelik veriyor ve serbest piyasanın yararlarına körü körüne inanıyor. Solu bu düsturları izleyerek yenilemeye çalışmak bloku maaşlı çalışan sınıflardan uzaklaştırdı. Her iki toplumsal koalisyonu çıkmaza sürükleyen karşıtlıkların sonucu olarak 1994’ten 2011’e kadar arka arkaya gelen tüm hükümetler başarısız oldu, her biri iç anlaşmazlıklarla zayıflayıp seçimlerde kaybetti. Bu durum Kasım 2011’de meclis çoğunluğunu kaybeden dördüncü Berlusconi hükümetine kadar sürdü. O dönemde, iki kutuplu bir siyasi sistemi sürdürmenin zorluğuna dair farkındalık yaygın. Demokrat Parti’de Blair çizgisi çoğunlukta. İşçilerin beklentileri ekonominin modernleştirilmesi önünde engel olarak görülüyor. Sağın neoliberal kesimiyle yakınlaşma gerçekleşiyor ve burjuva bloku deneyiminin yolu açılıyor. Dolayısıyla burjuva bloku, önceden sağsol ayrışmasıyla bölünmüş orta ve üst sınıfların neoliberal reformları desteklemek için bir araya geldiği belirli bir sosyal ittifak stratejisine karşılık gelmenin yanı sıra siyasi alanın tamamen yeniden yapılandırılmasını amaçlayan kültürel ve ideolojik bir projeye de tekabül ediyor. Birçok devlette uygulamaya konan ve İtalya’da tam anlamıyla başarıya ulaşan bir proje. Bu ülkede siyasi aktörlerin konumlanmaları ve seçmenlerin beklentileri artık solsağ kutuplaşması etrafında değil. Siyaset Avrupa yanlıları ile milliyetçiler, kozmopolitler ile kimlikçiler, federalistler ile ulus devletçiler arasındaki karşıtlıkların tanımladığı bir alanda örgütleniyor. Aralıksız yapılan medya kampanyasının odağında da “sorumlu” (yani neoliberal geçişe uygun) siyasi programları “popülist” (bu geçişe muhalif olan herkese yapıştırılan etiket) duruşlardan ayırmak yer alıyor. Lega’nın ve M5S’nin zaferi ile sonuçlanan Mart 2018 seçimleri burjuva blokunun seçim başarısızlığına işaret ediyordu ancak aynı blokun muhaliflerinin stratejisini yönlendirebilecek şekilde üstünlük sağladığını da gösterdi. Seçim sürecinde, Lega, sözde Avro karşıtı ve milliyetçi bir parti imajı çizerken M5S ise seçilmişler “kast”ına ve ayrıcalıklı “elitlere” karşı çıkıyordu. Her ikisi de burjuva blokunun tanımladığı şekliyle sağ ve solun ötesindeki siyasi alanda yer aldığını iddia ediyordu. Bu alanı yapılandıran kutuplardan birinde, kendisini açık, Avrupalı, ilerici olarak gören ve projesinde neoliberal reformun merkezi rolünü gizleme eğiliminde olan nispeten homojen bir ittifak var. Ancak bu ittifak, yani burjuva bloku, sosyal olarak azınlıkta. Karşı kutupta ise kastın reddedilmesi, Avro karşıtlığı ve hatta yabancı düşmanlığı soslu milliyetçi bir dürtü etrafında değişken bir şekilde toplanan heterojen bir sosyal çoğunluk var. Giuseppe Conte’nin 2018’in iki galibi arasındaki ittifaka dayanan ilk hükümeti, bu sosyal çoğunluğu kompakt bir bloka dönüştürebilecek bir arabuluculuk stratejisi belirlemenin ne kadar zor olduğunu gösterdi. İkinci Conte hükümetinin (M5SDemokrat Parti) pek de görkemli olmayan kaderi de sağsol bölünmesini inkâr etmeye yol açan hegemonik iktidar mücadeleleri söz konusu olduğunda, solu, azıcık da olsa yeniden inşa etme şansının sıfıra yakın olduğunu kanıtladı. Yaşanan hayal kırıklığı... Burjuva blokunun ideolojisiyle şekillenen alanda tutarlı tek strateji, burjuva bloku stratejisidir. Bu, üç perdelik İtalyan dramının sosyal olarak azınlıkta olan liberal ve Avrupacı ?b? ir proje etrafında ulusal birlikle sonuçlanmasını da açıklıyor. Yine de bu sonuç geçici. Bunu başka perdeler izleyecek; hikâyenin ana kahramanları geçmiş ve gelecekteki yapısal reformlar tarafından feda edilen sınıflar olacak. Peki hangi rollerde ve hangi şekillerde? Bunu söylemek için çok erken. Tıpkı söz konusu sınıfların 2018’de büyük bir zafer olarak yaşadıkları sonucun ortaya Draghi’yi çıkarmasıyla uğradıkları hayal kırıklığından sonra yeni bir demokratik yol arayacaklarını söylemek için çok erken olduğu gibi. Hikâyenin geri kalanı büyük ölçüde neoliberal reformlara karşı çıkan aktörlerin, maaşların yetersizliğinin, eşitsizliklerin patlamasının, sosyal korumanın azaltılmasının, kamu hizmetlerinin bozulmasının somut sonuçlarını politik çatışmanın kalbine getirme becerisine bağlı olacaktır. Burjuva blokunun hegemonyasının sorgulanması buradan geçiyor, onun gerçek yenilgisi de... (*) Paris 8 Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Çeviri: Okan Urun (1) Bruno Amable, Elvire Guillaud ve Stefano Palombarini “Neoliberalizmin ekonomi politikası”, Éditions ENS Rue d’Ulm, Paris, 2012. (2) İtalyan siyasi partilerin stratejileri üzerine, bkz. “Avec le gouvernement Draghi, le retour paradoxal du bloc bourgeois (Burjuva blokunun Draghi hükümeti ile paradoksal dönüşü)”, Contretemps, 21 Şubat 2021, www.contretemps.eu (3) İtayan ekonomistin öğretici bir portresi: Lorenzo Zamponi, “Il governo dei Giavazzi”, Jacobin Italia, 25 Şubat 2021, https://jacobinitalia.it (4) İtalya 20212026 arasında 40 milyar katkıda bulunması gereken bir fondan 82 milyar yardım alacak. Bu nedenle net yardım miktarı 42 milyar olacak. Herhangi bir kredi (127 milyar) için verilecek yardım ise İtalyan faiz oranları ile Komisyonun borçlanacağı oranlar arasındaki farka bağlı olarak faiz ücretinde yapılan tasarruflara karşılık gelecek. Her şekilde bu tasarruflar 24 milyar Avro’yu geçmeyecek. Hesaplamalar Emiliano Brancaccio ve Riccardo Realfonzo’da sunulmuştur: Financial Times, Londra 12 Şubat 2021. (5) “İtalyan toplumsal uzlaşının bitişi. Makroekonomi politikası üzerine bir deneme”, CNRS Éditions, Paris, 2001. (6) Anthony Giddens, “Beyond Left and Right: The Future of Radical Politics”, Stanford University Press, 1994.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle