19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İstanbul Karaköy’deki Perşembe Pazarı’na 22 Haziran sabaha karşı 03.30 sularında onlarca iş makinası girdi ve sahil bandında bulunan çoğu kaçak yirmiye yakın işyerini yerle bir etti. Yıkımın ardından operasyon bölgesi sac levhalarla kaplanıp bir nevi karantina bölgesine dönüşerek şehirden soyutlandı. Tamam kaçaktı, maçaktı ama burada binlerce turist ve İstanbullu oturup çayını, kahvesini, içkisini yudumlayarak tarihi yarımadanın büyüleyici görüntüsünü seyre dalıyordu. Şimdi bu alanın hikayesine ve geçmişine doğru bir yolculuk yapacak ve yetkililer ile yetkisizlerden aldığımız geleceğe ilişkin planlar ve itirazlar üzerine duracağız. pının yıkımına karar verilmişti. Ben o sırada bölgede yaşayan biri olarak bu sürece yakından tanıklık ettim. 19 Aralık 1985’te 239, bundan bir yıl sonra da 610 parselin yıkım kararı çıkarıldı. Dalan ekibi güney ve kuzey Haliç’teki yıkımlar sırasında pek fazla sorunla karşılaşmadı. Yemiş Kapanı’nı ve Unkapanı’ndaki, Cibali, Ayakapı, Fener, Balat ve Ayvansaray’daki, Sütlüce ve Hasköy’deki binlerce tarihi yapı toplu kıyıma uğradı. Ama Perşembe Pazarı demir leblebiydi. Yerel yönetim yıkımına karar verdiği bu 849 parselden sadece 434’ünü yerle yeksan etmeyi başardı. Geriye kalanlar açtıkları davaları kazanmış, durdurma kararı almışlardı. Dalan’dan sonra derin bir sessizlik yaşandı. Kimse yeni proje yapmaya cesaret etmedi. Bu sırada Galata’da kendiliğinden bir değişim başladı. Sanatçılar, tasarımcılar, kafeler, yeni sakinler tek tek bölgeye gelip yerleşti. Köhnemiş binalar restore edilip elmas gibi parladı. Hayat değişip renklendi. Zaman içinde Bankalar Caddesi’ndeki banka binaları eski azametine yeniden kavuştu. Ama bu caddenin altından denize kadar uzanan alanda zaman durmuş gibiydi. Yıkımlar alanı Karaköy Perşembe Pazarı Bu civar, Bizans kurulduğu vakitlerde başkentin 13. idari bölgesi Regio Sycena adıyla yapılandırılmış. Daha sonraki asırlarda buraya Venedik, Ceneviz ve Napoli civarından gelen tüccarlar yerleşmeye başlamış. 1204’te başlayıp 1261’e kadar süren Latin istilası döneminde İtalyan nüfusu hatırı sayılır oranlara ulaşmış. Cenevizliler rakipleri Venediklilerin baskısını sebep göstererek 1303–1352 yılları arasında kendilerine ayrılan bölgenin etrafına hendekler kazmış ve Galata surlarını inşa etmişler. Bu surlar Haliç Tersanesi’nin ortasından başlayıp Şişhane’ye, oradan büyük ve küçük hendeklerle (bugün Galata Kulesi'ne ulaşan iki caddenin adı) Galata Kulesi’ne varıp Karaköy’ün Boğaz tarafında Kılıç Ali Paşa Camii’nin bitişiğinde denize ulaşmış. Böylece İstanbul’un karşısında ikinci bir "kalekent" yükselmiş. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra bu surların bir kısmını yıktırmış ama en köklü yıkım Şehremaneti yani belediye VI. Dairesi tarafından yapılmış. Bu yıkım 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar sürmüş. Şu anda bu büyük kültür mirasından geriye 6 Galata Kulesi ve birkaç parça sur duvarı var. ULUSLARARASI TİCARETİN KALBİ Bölge tarih boyunca uluslararası ticaretin merkezi olmuş. Zamanla bankerlerin yerleştiği bir finans merkezine dönüşmüş. Yabancılar tarafından kurulan Türkiye’nin ilk bankaları da bu bölgeyi mesken seçmiş. Cumhuriyet döneminde de bu işlevini sürdürmüş ama sahil bandı geleneksel ve biraz da endüstriyel ticaretin merkezi olma özelliğini korumuş. balıklar yüzerdi. Sonra Karaköy’e doğru yöneldiğinizde Yağkapanı iskelesine varırdınız. Burası da sıcak demir işlerinin görüldüğü kara ve sıcak işletmelerle doluydu. Burada çalışanlar gün boyu demire şekil vermekten başlarını kaldırıp İstanbul’u seyretmeye fırsat bulamazdı. Bu iskelelerin önünde arkasında, sağında solunda hırdavatçı dükkanları ve kalıpçılar vardı. Akşam olup da dükkanlar kapanınca gece bekçilerinden başka kimsecikler kalmazdı. Galata sırtlarından başlayıp denize inen bölgeden eski kente baktığımızda yedi tepe üzerine kurulan şehirdeki evler, minareler, kubbeler neredeyse dokunulacak kadar yakın hissedilir. Özellikle Perşembe Pazarı sahili tadından yenilmeyecek kadar lezzetli bir seyir imkanı sağlar insana. AKIN BALIK’LA HAREKETLENDİ Bu sıralarda Perşembe Pazarı sahile Mümtaz Timur adında bir adam geldi. Balıkçı dükkanlarının yanında, büyük oğlunun ismini verdiği Akın Balık adlı bir meyhane açtı. Eski ahşap sandalyeler, paslı antik çıpalar, geçmişten kalan can yelekleri, kırık dökük masaların üzerinde rakıbalık vermeye başladı. Yerleştiği dükkan sahipli ve yasaldı ama içki ruhsatı almakta zorlanıyordu. Çay bardaklarında sunmaya başlamıştı rakısını. Ama müşterileri şikayetçi değildi. Tam aksine İstanbul’un kaybolup gitmiş eski salaş meyhanelerini andıran bu yerde demlenmekten çok memnunlardı. Kısa zamanda ecri misil ödeyerek Maliye’ye ait birkaç parseli de alıp genişledi. İlgi büyüktü. Sonra ruhsatını da alınca 12 TEMMUZ 2015 PAZAR ESNAFI DEMİR LEBLEBİ 1980 yılının temmuz ayında hazırlanan İstanbul Metropolitan Alan Nazım Planı’nda bölge iş alanı olarak işlenmişti. Bedrettin Dalan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla şehirde bir şeyler ciddi şekilde değişmeye başladı. Perşembe Pazarı da bundan nasibini aldı. Tüm Haliç kıyıdan karaya doğru 50100 metre genişliğinde bir yeşil alanla kaplanacaktı. Plana göre bu mesafe içinde kalan tüm yapıların yıkımı öngörülüyordu. Perşembe Pazarı’nda da 4 bin ya BALIK KOKUSUNDAN GEÇİLMEZDİ Biraz daha yakın zamana gelelim: 30 yıl öncesine kadar, birkaç romantik hariç kimsenin Perşembe Pazarı’nın rıhtımında oturup İstanbul’u seyretmek aklına bile gelmiyordu. Çünkü Azapkapı’da o güzelim Sokullu Mehmet Paşa Camii’nin bitişiğinde İstanbul Balık Hali kurulmuştu. Kokudan yanına yaklaşılmazdı halin. Denizde ölü Ersin Kalkan @ersinkalkan Fotoğraf Can Eskier
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle