02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HÜKÜMLÜ CEZAEVİNDE ALEVİ DEDESİYLE GÖRÜŞTÜ Geçtiğimiz hafta Türkiye’de ilk kez Ankara Sincan Cezaevi’nde kalan hükümlü bir Alevi vatandaşın, Miktat Algül’ün cezaevinde bir Alevi dedesi ile görüşme talebi kabul gördü. Cezaevinde kalan hükümlülerin, inançları doğrultusunda dini görevlilerle görüşme hakları, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Adalet Bakanlığı’nın 10 Şubat 2011 tarihinde imzaladığı protokole dayanıyor. Bununla birlikte söz konusu mahkumun daha önceki talebi reddedilmişti. BİR BAŞKA HÜKÜMLÜNÜN DEDE TALEBİ ALEVİLİK MÜSTAKİL DİN DEĞİL, DİYEREK REDDEDİLDİ Benzer bir vaka, 2012’de Kandıra F Tipi’nde tutuklu Bülent Özdemir’in de başına gelmiş, “Papaza, hahama, izin veriliyor, Alevi inancına sahip biri olarak dede ile dertleşmek istiyorum” şeklinde ifade ettiği talebi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Kurulu’nun “Alevilik müstakil bir din olmayıp, İslam dini bünyesinde sosyokültürel bir yapıdır” kararıyla geri çevrilmişti. Divrikli'nin cenazesinde uygulanan ayrımcılık nedeniyle TBMM önünde protesto eylemi yapıldı. Ali Kenanoğlu Derya Divrikli Gül kızıyla biz cenazemizi alıp cemevine doğru yola çıktık. Daha yoldayken eşim aradı, "Savcılık defin belgesini kabul etmiyor, ölüm belgesi gerekiyormuş" diye. Hastaneye geri döndük. Hastane ‘Belge bu, biz başka belge vermiyoruz’ dedi. Savcılığa gittiler. Savcılık da ‘Belge bu’ dedi ama cezaevi kabul etmiyor. Bayağı bir uğraş sonunda kabul ettirdik. Sonra da sebebini bilmediğimiz bir bekleyiş başladı.” Kemal Divrikli ve eşi Sultan TABUTTAN ÇIKARILDI YENİDEN TAŞA KONDU Kemal Divrikli’nin cenazesi, cemevinden kalkacaktı. Sabah 10.00 itibarıyla onu uğurlamak isteyenler tarafından hıncahınç doldurulmuş olan cemevi, yetkili kurumlar tarafından Doğan Divrikli’nin babasını görmesi için uygun derecede güvenli bulunmadı: “İnsanlar sabırla kardeşimin gelmesini bekliyorlardı. Sürekli bir telefon trafiğindeydik. Sabah 07.00’de başlayan koşuşturma 14.00’te, ‘Doğan’ı cezaevi aracına bindirdiler, yola çıkıyorlar’ konuşmasıyla sona erecek sandık ama 10 dakika sonra bir telefon daha geldi. Yolda arabayı durdurup bize ‘Cemevine gidemez, sadece mezarlığa gidebilir’ dediler. Nedenini sorunca 'güvenlik sebebi' diye cevap geldi. Tüm bu süreç içinde ne ben ne kardeşim dini vedalaşmaya katılabildik. Helal12 TEMMUZ 2015 leşemedik. Halihazırda cemevinde olan, babamın arkadaşı CHP milletvekili telefon etti bir yerlere, arkadaşlarımızın tanıdığı komutanlar arandı, bazı işadamları bir yerleri aradı. Ancak böyle şeyler üzerine ‘Tamam getirecekler ama cemevi boşaltılacak, kimse taşkın bir şekilde ağlamayacak, Doğan’a dokunulmayacak’ gibi talimatlar sıralandı. Bu arada Doğan kesin gelmeyecek telefonuyla birlikte babamın naaşı cenaze arabasına konmuştu. 'Gelecek' denince geri indirildi. Tabuttan çıkarıldı ve Doğan’ın görebilmesi için yeniden taşa kondu morg kısmında. Bir süre sonra takviye ekiplerle birlikte jandarmalar ve cezaevi arabası cemevine yanaştı. Önce jandarmalar geldi. Cemevini aradılar, ki bu usulsüz bir aramaydı. Sonra morg kısmını aradılar, babamın kefeninin içine kadar. Sonra kardeşimi indirdiler. O içeri girdi, bizi sokmadılar. Doğan babamla vedalaştı, sonra mezarlığa gidildi. Orada da önden arama yaptılar. Babamı gömdük. Beş dakika taziye kabul etti kardeşim, sonra da götürdüler. Gittikten sonraki ânı unutamam. O kadar insan, sırf Doğan daha az kalmasın, sırf çocuğu zorla alıp götürmesinler diye, o gidene kadar kendini sıktı, ağlamadılar. Ne zaman ki Doğan gitti, herkes kendini bıraktı, ancak o zaman yaslarını yaşamaya başlayabildiler.” “Sünni olsaydık bu anlattıklarımın hiçbirini yaşıyor olmayacaktık” diyor Derya Divrikli Gül: “Bu mevzuun üzerinden bir hafta geçmeden, başka bir mahkum, cenazesi için 12 saat izin almış, gayet sorunsuz. Hatta askerler de ayrıca taziyeye gitmişler o eve.” ÖZGÜRLÜK PAKETİ VE KAMPANYA Bu olay üzerine change.org’da, “Cemevine yasal statü verilsin” başlığı altında bir imza kampanyası başlatıldı. Ayrıca HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu “Ailenin hissiyatını rencide edecek şekilde, Alevi inanç önderleri tarafından Alevi cenaze erkanına göre sırlanan cenazeyi, güvenlik taraması adı altında tekrar kefenden çıkararak ölü beden üzerinde arama yapılmıştır. Cenaze hizmetlerinin yapıldığı bölümde kefen kesmek için kullanılan makasa bile ‘suç aleti olma özelliği’ riskine karşı el konulmuştur” gibi hazin detayları da içeren bir metinle, konuyu soru önergesi olarak meclise taşıdı. Son olarak da da CHP cemevlerinin ibadet yeri sayılmasını da kapsayan inanç özgürlüğü paketini yasalaşması teklifiyle TBMM’ye sundu. Yalıncak Sultan Alevi Kültür Derneği Genel Sekreteri Sevim Yalıncakoğlu ise konunun asker cenazeleri örneklerini hatırlatarak "Yaşanan sorunlar saymakla bitmez” diyor. "Şehitlerin cenazesinin cemevinden alınıp şehit prose dürüne uygun tören için camiye götürülmesi, standart rutin..." Haberini gördüğümüz vakalar, aysbergin ucunun ucu değil. Zira pek çok durumda konunun üzerine gidilmiyor. Gerek devletin gazabından korkulduğundan, gerek ailelerin zaten acı dolu bir dönemde bir de böyle bir mevzuyla uğraşmaya takat bulamamasından... Kemal Divrikli’den yola çıkarak, cemevlerinin yasal statüye kavuşması için açılan kampanya metninin bir bölümü, durumu gayet sarih özetliyor: “Kemal Divrikli, namı diğer Kaplumbağa Adam, eş, iki evlat babası ve dünyalar güzeli iki kız çocuğunun dedesiydi. Ve bir kaplumbağayı kurtarmak uğruna canını tehlikeye atacak kadar ‘yaşamın tanıştırdığı emanetlere’ saygılı bir insandı. " Bu kadar bilgi hepimize yeterdi, öyle değil mi? Bu satırları okuyan herhangi biriniz Kaplumbağa Adam Alevi mi Sünni mi, diye merak etti mi? Sanmıyorum. Çünkü hâlâ okuyorsanız, hepimiz bir insanlık çerçevesinde buluştuk. Bize ne? Size ne? Ne fark eder? Etti ama! Avukat Özgür Yılmaz Mantık, resmi din dışında hiçbir dine inanamazsın mantığı 5275 sayılı infaz kanunu 79. maddesi açıktır. Kanuna göre dini ibadetlerin yerine getirilmesi ve din görevlilerinin ziyareti düzenlemesinde "mensup bulunduğu din" denmektedir. İnsanların din seçme ve ibadet özgürlüğü olduğuna göre, devletin kabul ettiği dinler dışında herkesin istediği dine inanma özgürlüğü vardır. Fakat kanunlara rağmen hapishanelerde Alevi inancı veya diğer inançlara inananlara bu hak kullandırılmamaktadır. Bundaki mantık, kabul etmediğimiz resmi hiçbir dine inanamazsın mantığı... Halk istediği dini istediği gibi yaşayabilir. Buna da ne dışarıda, ne hapishanede, kimse karışamaz. Karışan da kanuna ve insanlığa karşı suç işlemiş olur. 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle