03 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 KAPAK Toroslar’ın ardına saklı deniz ANTALYA Yazı ve fotoğraflar Filiz Gümüş iç gitmemişken dahi, H ahenkli fonetiğine özenip, hayal gücümüzün çağrışımlarını ekleyip üzerine, sanki yanında bir “ah şimdi orda olmak vardı” ile söylediğimizi hatırlıyorum “Antalya” adını. Çocukluğumuzdan beri, duyduğumuz, gördüğümüz ve gittiğimiz Antalya, çoğumuzun kafasında hala ilk akla gelen “tatil” kenti ama “romantik hayaller kenti” değil mi? Kentin eski adının aslında Adalya olduğunu, “Antalya” adının Mustafa Kemal’ce konulduğunu bile çoğumuz biliyor olabiliriz. Eskiden yalnız Kaleiçi’nden, bir de kıyı şeridinde küçük bir hattan ibaret Antalya’nın, gel zaman git zaman, ne kadar büyümüş olduğunu işte en çok buralılar biliyor. Diyorlar ki “35 yıl önce şehrin bir ucundan öteki ucuna yürünürdü, dolmuşlar gelince biz de büyük kent saydık artık burayı..” Bugün bir büyük şehir Antalya. Kent merkezinde Cumhuriyet Caddesi’nde bir tabela duruyor. Üzerinde bir Antalyalının şiiri yazılı. Diyor ki şiirin son kısmında, “….yine de hala güzelsin Antalya’m. Dağlarını deviren yok, denizini götüren yok..” İşte Antalya’yı Antalya yapan doğası, alıp giden olmadıkça, korundukça buranın olmaya devam edecek. Korumaya alınan Kaleiçi, yeniden düzenlenen Konyaaltı ve Lara plajları; açık denize sanki botanik bahçelerinden bakabildiğiniz kent içi parkları, yakın çevresindeki bir düzineye yakın arkeolojik kenti, bir arkeoloji hazinesi müzesi, şelaleleri, kanyonları, mağaraları ve hepsinin “manzarası”, hala yaşıyor. Antalya’nın, çoğumuzun “tatil” fikrinin en büyük paydası olmasına rağmen, her nasılsa, iç turizmden potansiyeli ölçüsünde pay alamadığını görmek şaşırtıcı geliyor. Önümüzde üç günlük bir bayram “tatili” var. Fazla bir şey değil fakat, şu “pastırma yazı”nı yaşamak isteyenler için küçük bir fırsat sayılmaz mı? Şayet olur da fırsatınız olursa, bu raya gelmek için, işte sizin için küçük çaplı bir gezi rehberi olsun istedik. En batıdan başlayıp doğuya doğru, uzanalım isterseniz. Plajlar “beach” olunca Ta, Olimpos’tan, Fasilis’ten, daha beride Topçam Koyu’ndan filan bahsedecek olursak sanırım “yerimiz dar” olacak. Biz Merkez’deki ünlü Konyaaltı Plajı’yla başlayalım. “Beach Park” adıyla yeniden düzenlenen bu park, yalnız 13 ayrı işletmeye bölünecek kadar uzun bir plaj olmakla kalmayıp, tek başına neredeyse, aklınıza gelen herhangi bir küçük kıyı tatil kentinin barındırabileceği kadar restoran, bar, “beachclup” ve yürüyüş yollarına sahip. Buradan baktığınızda, “Antal ya Merkez, aslında bir kaç küçük kıyı tatil kentinin birleşimi kadar büyük bir eğlence alanına sahiptir” desek, çoğu kimse abartmış olduğumuzu söylemeyecektir. Neler var ayrıca Beach Park’ta; bir kere parkın internet sitesinden aynen söylersek, “Antalya’nın nefes kesen Konyaaltı sahilinde yeşilin doğal güzelliğiyle çevrili. “Paintball”, su sporları, “Aqualand” su parkı, yunusların gösteriler yaptığı “Dolphinland”, bir “su” oteli, bir açık hava tiyatrosu ve açık hava gösteri alanı, küçük bir lunapark, sahil boyunca uzanan spor alanlarına, ek olarak restorandan, “fast food”a, canlı müzik yapılan barlardan, dondurma kafeteryalarına, simitçilerden, nargile kahvelerine, meyhanelere, resim, el sanatları gibi alanlarda çeşitli galerilere ve nihayet “kum heykel” alanına kadar toplam 90’a yakın irili ufaklı işletmeye sahip. Antalya Müzesi’nin karşısında denize, sahile ve dağlara, biraz da kente daha yukarıdan bakıyorsunuz. Gündüzde misiniz, gecede mi siz hayal edin. Önünüzde bir park görünüyor. İlerledikçe bir kafeterya dikkatinizi çekiyor,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle