Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çiğdem ERMAN TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası erman@tusam.net vurgulanmıştır. En önemli Türkiye ciddi şekilde etkilenebilir… oluşturacağı sermayenin insan kaynağı olduğu C S TRATEJİ 23 düşünüldüğünde, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda ekonomik gelişme ve kalkınma düzeyi açısından gelişmiş Avrupa ülkeleri ile önemli ölçüde rekabet edebilen bir ülke olması kaçınılmaz olmalıdır. Bunu sağlayabilmek için genç nüfus avantajımızı iyi kullanarak, yeni iş alanları yaratarak, Türkiye’de her geçen yıl azalma eğilimi gösteren işgücüne katılma oranının, devlet desteği ve işverenlerin katkıları ile New Deal benzeri programların geliştirilmesiyle artırılması sağlanmalıdır. İ şsizlik, dünyada her ülkenin çoğu zaman ciddi anlamda, bazen de endişeye meydan vermeyecek şekilde ancak mutlaka yaşadığı en temel sorunlardan birisi. Günümüzde ülkeler, bir yandan kendi içlerinde işsizlik sorunu yaşarken diğer yandan da tüm dünyayı etkisi altında bırakan küreselleşme sürecinin yarattığı rekabet ortamının olumsuz sonuçlarından biri olan küresel işsizliği de aynı anda yaşıyorlar. ILO Küresel İstihdam Eğilimi Raporu’nda 2008’de dünyada beş milyon kişinin daha işsiz kalabileceğini belirterek, küresel işsizliğin yüzde 6,1’e çıkabileceği uyarısında bulundu. Türkiye de bundan ciddi ölçüde etkilenecek ülkelerden birisi ancak önlem almada yeterli hareketliliğin bulunduğunu söylemek mümkün değil. İşsizlik sorunuyla mücadelede yeni politikalar üretilmemesi bir yana Avrupa ülkeleri ile uyum için çıkarılmış yasaların uygulamasında da ciddi sapmalar görülüyor. Türkiye, Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında genç nüfusunun fazlalığıyla dikkat çekiyor. TÜİK’in yaptığı araştırma sonucuna göre, Şubat 2008 döneminde çalışma çağındaki nüfus geçen yılın aynı dönemine göre 737.000 kişi artmıştır. Çalışma çağındaki nüfus 1565 yaş arasındaki iktisaden faal olan nüfustur. Aynı araştırma sonucuna göre, işgücüne katılma oranı ise yüzde 45,9’dur. Bu oran 1998 yılında yüzde 51,4’tü. İşgücüne katılma oranındaki düşüşün nedenleri 2002 ekonomik krizinin istihdam üzerinde yarattığı olumsuz etki ile açıklanabilir. Kriz sonrası yaygınlaşan işten çıkarmalar, azalan istihdam işsizliğin her geçen yıl artmasına neden oldu. Bununla birlikte 20022006 yılları arasında ortalama büyüme yüzde 7,5 olmasına rağmen işsizlik oranında düşme yaşanmadı. 2006 yılı sonrasında da ekonomik büyüme devam etmesine rağmen işsizlik oranı, 2007’de yüzde 11,4, 2008 ŞubatMart döneminde ise yüzde 11,6 olmuştur. İlerleyen zamanlarda bu oranın daha da artacağı tahmin ediliyor. Bunun anlamı istihdamsız bir ekonomik büyüme yaşandığıdır. Özel sektörün mutlak surette devlet katkısı bekleyip, bu beklentisine karşılık bulamaması nedeniyle icrai faaliyetten uzak kalması, hükümetin kendi iç meseleleri ile ilgilenerek konuya duyarsız olması yeni istihdam alanları yaratılmasına engel olmuş, işsizliğin önlenememesi hatta artmasının temel sebebi haline gelmiştir. İş arayıp da bulamayanların, öğrencilerin, çalışabilecek durumda olup da istihdam edilme imkanı bulamayan kadınların sayısındaki artış, çalışma çağındaki nüfusun artmasına rağmen işgücüne katılım oranının düşmesinin sebeplerindendir. AB ülkelerinde ise işgücüne katılma oranı ortalama yüzde 69 civarındadır. Almanya’da işsizlik son bir yıldır düşme eğilimindedir. İşsizlik oranı yüzde 9 civarındadır. İhracattaki artışla birlikte yurt içi harcamaların da artması ekonomide canlanmayı beraberinde getirmiş, istihdam edilebilirlik oranını yükseltmiştir. Ekonomik büyüme ile birlikte emek talebinin de artması işsizlik oranının düşmesini sağlamıştır. Türkiye’de ise ekonomik büyümeye rağmen yeni istihdam alanlarının yaratılmamış olması nedeniyle emek talebinde artma söz konusu olmamış, bu nedenle de işsizlik oranında düşüş yaşanmamıştır. Küresel işsizlik İŞSİZLİK SİGORTASI Küresel ekonomik bunalımın küresel işsizliği getireceği yönündeki beklenti, Türkiye’yi ciddi şekilde etkileyebilir. Türkiye’deki açık ve gizli işsizlere yenileri eklenebilir. İşsizlik Fonu’nda biriken kaynağın ne şekilde kullanılacağı konusundaki tartışmalar da ülke yönetiminin soruna bakışındaki tersliği gösteriyor. İŞSİZLİĞİ ÖNLEME İngiltere’de uzun süreli genç işsizliği, toplam genel işsizliği önlemek, istihdam edilebilirlik seviyesini yükseltmek amacıyla New Deal programı geliştirilmiştir. Devlet tarafından finanse edilen bu programda bireylere becerilerini geliştirici kurslar, danışmanlık hizmetleri, mesleki eğitim verilmektedir. Devlet, şirketlerle iletişim kurarak ihtiyaçları olan bilgi ve beceride işçileri temin etmekte, bu durum işe yerleştirme, işte kalma bakımından olumlu sonuçlar vermektedir. Bu sayede New Deal İngiltere’de işgücüne katılma oranının artmasını sağlamıştır. Toplumsal fayda projeleri de ekonomik ve sosyal kalkınmada ciddi olumlu katkılar sağlamıştır. Suç işleme oranı yüksek bölgede yaşayan gençlerin bir araya getirilerek eğitim verilmesi sonucu kazandıkları becerilerle hayatlarını kurabilmeleri New Deal’in sosyal başarısını kanıtlamaktadır. Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından yayımlanan ‘Türkiye’de Gençlik’ başlıklı raporda, 15 yıl sonra Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini çalışma çağındaki bireylerin İşsizlik, Avrupa ülkelerinde de kendini gösteriyor... Sosyal güvenlik sisteminde işini kaybeden işçiye gelir sağlamak amacıyla işsizlik sigortası oluşturulur. Ülkemizde 1999 yılında yasa ile yürürlüğe giren işsizlik sigortası, zorunlu bir sigortadır ve dâhil olup olmamak işçinin iradesine bağlı değildir. Aynı şekilde işveren de işçiyi bu sigorta kapsamına alıp almama gibi bir hak ve yetkiye sahip değildir. Herhangi bir kast ve kusuru olmaksızın işini kaybeden işçiye yasada belirtilen şartları taşıması halinde işsizlik ödeneği adı altında para ödemesinde bulunulur. İşsizlik sigortasının amacı işsizliği önlemek veya azaltmak değildir. Amaç işsiz kalınan sürede geçici olarak işçinin gelir kaybını telafi etmektir. İşçi ücretlerinden yapılan kesintiler, işveren ve devlet tarafından ödenen katkı payları bir fonda biriktirilir ve işsizlik ödeneği almaya hak kazanan işçiye buradan ödemede bulunulur. Bazı Avrupa ülkelerinde ise işsizlik sigortası gönüllü bir uygulamadır. Gönüllü bir işsizlik sigortası olan Ghent Sistemi, Belçika, İsveç, Danimarka ve Finlandiya’da uygulanmaktadır. Devletçe desteklenen bu sistem, sigorta fonlarına dayanmasına rağmen sendikaların yönetim ve denetimi altındadır. Burada işsizlik sigortasından yararlanmak için sendikaya üye olma şartı aranmasa da Ghent sistemi sendika üyeliğini teşvik unsuru olmaktadır. Bu durumda sendikalar sadece çalışan kesimin haklarını koruyan ve savunan bir örgütlenme biçimi olmaktan çıkıp çalışma hayatında işsiz kesimi de çatısı altına alan geniş katılımlı sivil toplum örgütü olurlar. İşsizlik sigortasının sendikaların yönetiminde olması sendikalar arası rekabeti de artırmaktadır. Bu da güçlü sendikacılıkta temel ölçütün üye sayısının çokluğu değil, işsiz kalan işçilere sağlanan yardımlar olduğunun kanıtı niteliğindedir. Türkiye’de Mart 2008 itibariyle işsizlik fonunda 32.7 milyar YTL birikmiştir. İşverenler, bu paranın kendi tasarruflarına bırakılması durumunda, yapacakları yatırımlarla yeni istihdam alanları yaratarak işsizliği azaltmada etkin rol oynayacaklarını iddia ediyorlar. GAP’a kaynak aktaramayan hükümet ise fonda biriken para ile GAP’ı tamamlayarak doğu bölgelerimizde iş imkanları yaratarak işsizliğin azalmasına katkıda bulunacağı söylemini kullanıyor. İşçi tarafı da işçilerin paralarının GAP’a aktarılmasına asla razı olmayacaklarını belirtmiştir. Avrupa ülkelerinde işsizlik fonunda biriken para işsiz bireylerin hayatlarını idame ettirmelerini sağlarken, Türkiye’de fonda biriken paranın ne şekilde harcanacağı konusunda bile siyasal iktidar ile sosyal taraflar arasında çatışma yaşanıyor. İşsizlik sigortası fonunda biriken para, ekonominin pastası olmuş herkes işsizliği azaltma söylemi arkasına gizlenerek en büyük payı kapma yarışı içine girmiştir.