02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Türkiye’nin terörle Siyasetin Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı [email protected] Terörle mücadelenin görünen yüzü teröristle mücadele olarak ortaya çıkıyor. Teröristin mücadele edilecek konuma gelmesine kadar süren aşama gözden kaçırılıyor. olduğunu ifade etmektedir. Bu da göz ardı edilemeyecek düzeyde bir mali kaynaktır. Sarf edilen mali kaynaklar ile etkisiz hale getirilen terörist miktarı yan yana getirildiği zaman ortaya çıkan sonuç, bugüne kadar izlenen stratejideki hedefin dağdaki terörist olduğu gözler önüne sermektedir. Özellikle askeri alanda, dağdaki teröristleri etkisiz hale getirmek maksadıyla tüm gayretlerin gösterilmesine karşılık, hala terör ve terörist bitmediğine göre, hala şehit haberleri ve terör olaylarıyla Türkiye sarsıldığına göre, bu mücadelede seçilen hedefin doğru olmadığı, diğer bir deyişle mevcut hedefler arasında verilmiş olan önceliğin isabetli olmadığını bize düşündürmektedir. Terörle mücadele uzun soluklu bir iştir, hedefin doğru seçilmesi ve milli kaynakların doğru hedefe yöneltilmesi suretiyle etkinlik kazanacaktır. Bu amaca yönelik ilk adım, bir bütün olarak ele alınması gereken terörle mücadele konsepti içerisinde doğru hedef analizi yapmakla atılmış olacaktır. etkisi yoktur. Lider kadro tarafından alınan kararlar, sözde konferans ve kongreler yoluyla bir alt yönetimdeki dağ kadrosu sorumlularına iletilmektedir. Terör örgütüne can veren, çalıştıran, kandırılarak dağa çıkarılanları bir sözleriyle ölüme gönderen bu lider ve yönetici kadrodur. Konuya en basit mücadele mantığıyla yaklaşılmış olsaydı, terörle mücadele konsepti içerisinde birinci öncelikli hedefin bu kadro olması gerekeceği anlaşılacaktı. Ne yazık ki bunlar teröristin dokunulmazı olmuşlardır. Siyasi otoritenin yönetimindeki iç ve dış dinamikler nedense bu kadroyu etkisiz kılmak için yönlendirilmemektedir. Varsa eğer ilk adım, Süleymaniye’deki Osman Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi ve yargılanmasının yapılmasıyla atılacaktır. Yaklaşık otuz yıldır süren mücadelede örgütün lider ve yönetici kadrosu hep arka planda kalmış, dikkatler ise dağ kadrosuna çekilmiştir. İmralı’da yatan bölücü başının, örgütünü buradan idare etmekte olduğu kitaplara konu olmuştur. Artık politik çabalarla bu kadronun etkisiz hale getirilmesi mümkün değildir. Mücadelenin birinci öncelikli stratejik hedefi olması gereken bu lider ve yönetici kadro, doğrudan eylem ile etkisiz hale getirilmesi halinde bu durum, örgütte paniğe yol açacak, şehit pahasına aylardır dağlarda sürdürülen operasyonların daha etkili olması sağlanacaktır. Türkiye, bu eylemi gerçekleştirebilecek iç dinamiklere sahiptir. B u ülke terörden çok acı çekti, yıllardır sürüyor, bitmedi, bitmiyor. Terör belası çocuklarımıza bırakacağımız bir miras olmamalıdır, diyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın bu söyleminin aksine miras kalacak çocuklarımıza, hem de şimdikinden daha da ağır bir tehdit olarak. Neden? 1979 yılında Bucak aşiretinden Celal Bucak’a yapılan silahlı saldırı ile ilan edilen PKK terör örgütü şimdiye kadar neden yok edilemedi? Bugüne kadar değişik şekillerde sürdürülen bu mücadelede ne yanlış vardı, nerede yanlışlık yapıldı? Türkiye bu süreç içerisinde bir askeri yönetim yaşadı, tek parti iktidarı gördü, koalisyonlarla idare edildi ama sorun çözülmedi. 2002 yılından bu yana da AKP tek başına iktidarda ama terör gene bitmedi aksine artarak, siyasallaşarak, legalleşerek devam ediyor. Neden? Bunun en önemli nedeni, terörle mücadelede ulusal bir stratejik plan ortaya koyulmayışıdır. Ulusal bir plan olmayınca, mücadelenin stratejik hedefi durumunda olması gereken unsurlar her siyasi otoriteye göre farklı anlam kazanmıştır. Hedef seçimdeki yanlışlıklara stratejik analiz eksikleri de eklendiğinde ortaya bir kör dövüşü çıkmış ve Türkiye’nin terörle mücadele süreci, "boşa geçen yıllar ve yok olan milli kaynaklar", şeklinde anlamsız, sonuçsuz bir sürece dönüşmüştür. TERÖRİSTİN DOKUNULMAZLARI Mevcut mücadele konsepti içerisinde yürütülen operasyonlarla, önemli ölçüde dağdaki teröristlerin etkisiz hale getirilmiş olduğu bir gerçektir. Ama bu etkinlik lider ve yönetici kadro üzerinde sağlanamamıştır. Sözde lider ve yönetici durumundaki Cemil Bayık, Murat Karayılan, Fehman Hüseyin, Rıza Altun gibi isimler uzun yıllardır örgütsel etkinliklerini sürdürmektedir. Örgütün bir zamanlar iki numaralı ismi olan bölücü başının kardeşi Osman Öcalan’ın, Süleymaniye’de fırıncılık yaptığı ve ikinci kez evlenmek üzere olduğu medyada birinci sayfa haberi olarak verilmiş olmasına rağmen, hükümetin neden harekete geçmediğini anlamak mümkün değildir. Terörle mücadele açısından çok çelişkili bir durumla karşı karşıya kalmıştır Türkiye. Örgütten ayrılıp peşmerge olanlara karşı bir eylem stratejisi yoktur. Lider kadroda yer alıp Avrupa ve Irak’ta faaliyet gösterenler sanki bir dokunulmazlık zırhı içerisindedir. Aslında bu lider ve yönetici kadro örgütün beyin takımıdır. Bunlar yabancı istihbarat örgütlerinin destek ve yönlendirmesiyle strateji belirlemektedir. Bu strateji içerisinde dağ kadrosunun o yıl ki eylem hedefleri, iç politikada uygulanacak esaslar ve Avrupa’da yürütülecek siyasi cephe faaliyetleri yer almaktadır. Bu stratejinin tespitinde dağ kadrosunun hiçbir ilgisi ve Mehmetçikler, her koşulda harekat yapma yeteneğini ortaya koydu... STRATEJİK HATA Ne yazık ki terörle mücadelenin merkezinde yer alması gereken stratejik hedefler siyasi otoritelerin soruna farklı bakışları nedeniyle bir belirginlik kazanmamıştır. İç ve dış politik kaygılarla, kimi iktidar PKK terör örgütünü olduğundan çok küçük görmüş, kimisi de gerçeğin çok ötesinde değerlendirdiği için soruna doğru teşhis konulamamış, sorun belli olmayınca da asıl hedefler mücadelenin gerisinde kalmıştır. Gerçek boyutu belirsiz bir tehdit içerisinde doğru stratejik hedef seçimi de sağlıklı yapılamadığından, uzun yılları alan bu mücadele sonuç getirmemiştir. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in resmi ifadelerine göre 19842001 arası otuz bin terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bu çok önemli bir rakamdır. Aynı makam, aynı dönemde Türkiye’nin terörle mücadelede 200 milyar dolarlık bir milli kaynağını harcamış TERÖRÜN BİLİNMEYENİ Milli bir stratejik eylem planında yer alması gereken ikinci stratejik hedef örgütün finansman kaynaklarıdır. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Saygun, örgütün yıllık gelirinin 500 milyon Avro olduğunu açıklamıştır. Örgüt bu kara parayı kaçakçılıktan ve AB ülkelerindeki siyasi cephe faaliyetlerinden sağlamaktadır. BM’nin terör örgütlerine finansman sağlayan kaynakların dondurulmasına ilişkin kararı olmasına rağmen bugüne kadar PKK’nın finansman kaynaklarına ilişkin önleyici bir tedbir uygulamaya konulamamıştır. Terör eylemlerini finanse eden kaynaklar, kara para ve bu paranın trafiği halen ortaya çıkarılamamıştır. Örgüte ait para kasalarının İsviçre bankalarında olduğu İmralı’da yatan örgüt başı tarafından ifade edilmiş olmasına karşılık, bu konuda ne tür bir işlemin yapılmış olduğu da belli değildir. Aslında para trafiğinin deşifre edilmesi, örgüte mali kaynak sağlayanların ortaya çıkarılması ve haklarında yasal işlem yapılması hukuken de bir zorunluluktur. Sınırlarımızdan yapılan kaçakçılık ve bu yolla elde edilen kara paranın transferi ve aklanmasının önüne geçilmesi konusu da gündeme hiç taşınmamıştır. Terör, kaçakçılığı yönetenlerin başvuru yöntemlerinden biri haline gelmiştir. Kaçakçıterörist bağı gün geçtikçe karmaşık ve çözülmesi güç bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kaçak, sınır bölgelerinde bir illegal ekonomi yaratmıştır. Aşırı nüfus artışı ve işsizlik, komşu ülkelerdeki aşiret bağları, sınırların mevcut tedbirlerle korunamayışı, kaçağa konu olan mallarda ülkeler arası fiyat farklılıkları, uyuşturucu madde kaçakçılığında uluslararası mafyanın desteği ve en önemlisi kaçak ile terör arasında organik bir bağın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle