02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 C S TRATEJİ Ulusal egemenliğe Atatürk’ün öğretileri İsmet GÖRGÜLÜ Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ADD GYK Üyesi Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 87nci yılını kutluyoruz. Çocuklara, kutlu olsun diyoruz. Yetişkinlere, ulusal egemenliğin ne anlama geldiğini, ne sorumluluklar yüklediğini anlayacak yaşta olanlara ise, Ulusal Egemenlik Bayramı’nın aynı zamanda bir sorgulama, bir muhasebe günü olduğunu, olması gerektiğini anımsatıyoruz. Ulusal egemenlik sisteminin yurttaştan, ulustan beklediği sorumlulukların yerine getirilip getirilmeğinin sorgulandığı, sistemin işlerlik düzeyinin ölçüldüğü bir gün olmasını diliyoruz. En azından 23 Nisan’da, Ulusal Egemenlik sisteminin bize kazandırdıkları tek tek ortaya konmalı, kazandırdıklarını geliştirip geliştiremediğimiz, koruyup koruyamadığımız irdelenmeli; geliştiremememizin ve daha önemlisi koruyamamamızın nedenleri belirlenmeli, çözüm yolları üretilerek geri besleme yapılmalıdır. Yurttaş olarak da, ulusal egemenlik sisteminin verdiği haklara sahip çıkılıp çıkılmadığı, yüklediği sorumlulukların yerine getirilip getirilmediği üzerine kişisel hesaplaşma yapılmalıdır. Gelin, hesaplaşmaya başlayalım. Hesaplaşabilmek için, ulusal egemenliğin nasıl bir şey olduğunu, ne verdiğini, ne istediğini ortaya koyalım. Ulusal egemenliği bize kazandıran Atatürk’e soralım, yanıtlarını alalım ve irdeleyelim. 23 23 Nisan dünyada çocuklara hediye edilmiş tek bayram olmasının yanı sıra, büyüklere ulusal egemenliğin ne anlama geldiğini tekrar anımsatmak bakımından büyük önem taşıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu günlerde ulusal bilinçten doğan sorumlulukların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin birkez daha gözden geçirilmesi gerekiyor. nebilecek bir sistem midir? "…Milleti refah ve ikbale (gelişme, kalkınma) götürecek sahalarda emniyetle, başarıyla yürüyebilmek, yalnız bir şarta bağlıdır… Bu şart şudur: Milletin doğrudan doğruya kendi hakimiyetine kendinin sahip olmasıdır." (20.3.1923Konya) Ulusal egemenlik sistemi varsa ve ulus buna sahip çıkıyorsa, sistemin dışa yansıması olan bağımsızlığı devlet koruyorsa; ancak bu durumda birey özgürdür, insanca yaşayabilir; ulus şerefini, namusunu, yaşamını, refahını koruyabilir, gelişmesini sürdürebilir, sömürülmekten kurtulabilir. Bunlar nedir? Yurttaş, ulus ve devlet yaşamının vazgeçilmezleridir. Bunlar yoksa yurttaşlık da, ulus da, devlet de kağıt üzerindedir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesindeki temel ilke; "Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla gerçekleştirilebilir… Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. O halde, ya istiklal ya ölüm!" (Nutuk) Kurtuluş Savaşı bu nedenle yapılmıştı. 1920’li yılları yaşayan kuşaklar bunu sağlamak için can vermişti. Atatürk Kurtuluş Savaşı’na başlarken "Ulusal egemenlik sistemine dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak" kararı ile yola çıkmış ve gerçekleştirdiği, bu kararın içeriği olmuştu. Dolayısıyla ulusal egemenlik sistemi can vererek kazanılmıştır, korunması ve savunulması için de gerektiğinde can verilmesi göze alınmalıdır. ların "Biz" duygusuna erişerek oluşturduğu ulusun, ulusun ürettiği ulusal kültürün de ortağı ve ulus ile vatanın sahip olduğu ekonomik kıymetlerin manevi ortağı olmaktadır. Yani ulusal varlık unsurlarının ortaklarından biri olmaktadır ki işte bu ortaklık yurttaşa sorumluluk getirmektedir. Kendine ve malına sahip çıkmasını, sahipliğin doğurduğu sorumluluğunu yerine getirmesini gerektirmektedir. "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir… İrade usulü, halkın geleceğini bizzat ve bilfiil idare etme esasına dayanır… Milletin geleceğine yalnız ve ancak millet egemen olacaktır. Milleti temsil eden, milli iradeyi millet namına sınırlı ve belirli bir zaman için manevi şahsiyetinde toplayan Millet Meclisi bile en sonunda millet tarafından yenilenmeye tabiidir. Esas olan millettir. Egemenlik onundur, irade hakkı da onundur." (1923 Eskişehirİzmit konuşmaları) Ata’nın açıklamalarından anlıyoruz ki, ulusal egemenlik salt oy verme, seçme hakkı ve sorumluluğu değil, ülkenin günü ve geleceğinin yönetimine yönelik bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirici davranışlar içinde olmaktır. ATATÜRK’ÜN ANDI Atatürk, annesinin Karşıyaka/İzmir’deki mezarı başında ulusal egemenlik uğrunda can vermeye and içer. " Validemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna ahdetmiş olduğum vicdan yeminimi tekrar ediyorum. Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği ve sağlamlaştırdığı egemenliğin korunması ve savunulması için gerektiğinde validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Ulusal egemenlik uğruna canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun." (27.1.1923İzmir) Vatan için ölmeyi biliriz, biz Türklerden daha iyi bilen de yoktur. Ama ulusal egemenlik uğruna ölünür mü? Uğruna ölünmesi gereken bir sistem midir? Yani vatana eş midir? Atatürk’e soralım. Ulusal Egemenlik uğruna ölü YURTTAŞTAN BEKLENENLER Atatürk, "millet işlerinde her bireyin zihni, başlı başına faaliyette bulunması lazımdır" der. Yani her yurttaş, ülke iç ve dış yönetimi, ülke sorunları ile ilgilenecek, kafa yoracak, seçimini buna göre yapacak ve bunu özgür olarak, tek yapacak, yani birey iradesini bitiren tarikat ve aşiret düzeni içinde olmayacak. Peki bireyler ülke yönetimiyle ilgilenmiyor ve birey özgürlüğüne sahip değillerse ne olacağını yine Ata’ya soralım, bakın ne yanıt veriyor: "Fertler fikir sahibi olmadıkça, haklarını idrak etmiş bulunmadıkça, kitleler istenilen istikamete, herkes tarafından iyi veya fena istikametlere sevk olunabilirler. Kendini kurtarabilmek için her ferdin geleceği ile bizzat ilgilenmesi lazımdır." (31.12.1919, Nutuk, Belge 220) Diyor ki; yurttaşlar, ulusal egemenliğin getirdiği ülke yönetimiyle ilgilenme sorumluluğundan uzak, bu terbiye verilmemiş, bu sorumluluk "siyasetle uğraşma" baskı ve kötülemesiyle söndürülmüş ve karnını doyurma derdine düşürülmüş ise kolay kandırılabilir, ülkeyi yanlış ellere teslim edebilir. Onun için ülkenin geleceği değil, kendisinin günü önemli ve önceliklidir. Ülke; ülke için gizli ajandası olanların eline geçermiş; şeriat gelirmiş, ülkede iç savaş çıkar, bölünmeye sürüklenirmiş; sahip olduğu vatanı peşkeş çekilir, devleti bağımsızlığını bitirirmiş; bunlar bu tip yurttaşların ilgi ve kavrama alanının dışındadır, diyor. Bu duruma düşülmemesi için ulusal egemenlik, yurttaşlardan, Ata’nın sözlerinden yararlanılarak hazırlanan şu davranışları istemekte ve beklemektedir. ? Ülke sorunları ve yönetimi üzerine ilgili ULUSAL EGEMENLİK NEDİR? Ulusal egemenlikte, devletin ve devletin yönettiği vatanın sahibi ulustur. Devletin uyruğu olan her birey, devletin ve vatanın ortaklarından biridir. Bu nedenle bireye, vatanın ortaklarından anlamında vatandaş/yurttaş denmiştir. Yurttaş vatanın ve devletin ortağı olunca, tüm yurttaş Başöğretmen Atatürk, Türkiye’yi gençlere emanet etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle