21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (Battle For Terra) Aristomenis Tsirbas’ın yönettiği ve Halit Ergenç, Ceyda Düvenci, Amanda Peet ile Dennis Quaid’in seslendirdiği animasyon film Terra’yı Kurtarmak, bulutların üzerinde yer çekimsiz bir kentte yaşayan Terra’lıların hikayesini konu alıyor. Terra gezegeninin sakinleri, savaş denilen kavrama tamamen yabancıdır. İç savaştan ve çevresel felaketten kaçan insanlar tarafından gezegenleri işgal edilince Terra’lılar, işgalcileri Tanrı gibi karşılar. Sadece cesur ruhlu bir kız olan Mala mücadelesini sürdürmektedir. Babasının kaçırılmasından sonra işgalci uzay gemilerinden birinin düştüğünü görür ve pilotunu kurtarır. Kurtardığı dünyalı pilotun adı Jim Stanton’dur. Jim hayatını kurtarmasına karşılık Mala’ya babasını bulması için yardımcı olacağı sözünü verir. İkisi birlikte insanların ana uzay gemisi Ark’a doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkarlar. Mala ile Jim yolculuk sırasında halkların aslında birbirinden çok da farklı olmadığını öğrenirler. Ancak dünyalıların ordusunun Terra’yı işgal etmesi ve Terra’lılar için yaşanamaz hale getirmesi üzerine Mala ile Jim, iki ırkın birlikte var olmasının bir çaresini bulmak zorundadırlar. ? Terra’yı Kurtarmak Stephen Sommers’ın yönettiği filmin başrollerini Adewale Akinnuoye, Christopher Eccleston, Joseph Gordon ile Sienna Miller paylaşıyor. 82 gün süren çekimler boyunca ekip 160’ın üzerinde sette çalıştı ve Los Angeles’te platolarda tasarlanan dekorlar kullandı. Ayrıca Prag’da yerinde çekimler gerçekleştirildi. Toplam 25 farklı mekan için arama yapıldı ve buralarda stüdyolar tasarlandı. Fransa, Norveç, Çek Cumhuriyeti ve Kuzey Amerika da dünya yolculuğuna dahil edildi. Film, Orta Asya’nın dağlarından, Mısır’ın çöllerine, Paris’in kalabalık caddelerinden, Kuzey Kutbu’nun buz örtüsüne kadar her yerde, G.I. Joe olarak bilinen seçkin ajanlardan oluşan ekibin, silah tüccarı Destro ve dünyayı kaosa sürüklemek isteyen gizemli Kobra örgütüyle savaşmak için geleceğin casus teknolojisini ve askeri teçhizatlarını kullanışını konu alıyor. ? G. I. Joe: Kobra’nın Yükselişi (G. I. Joe: The Rise of Cobra) Polisiye, en zor film türüdür... Sinema seyircisini ağlatmak kolaydır, güldürmek de keza öyle... Ucuz dram ve kaba komedi bile bu işlevi layıkıyla görür. Korku deseniz efektler ve yeni moda sürekli sallanan kameralar ne güne duruyor. Göstere göstere gelir malum sahne ve siz koltuğunuzdan zıplamaya çoktan hazırsınızdır. Ancak seyirciyi heyecangerilim ALPER atmosferine sokup, orada tutacak ve zekâsıyla kalburüstü bir polisiye film çekmek TURGUT şaşırtacak ise kabul buyurunuz ki bir hayli zordur. Misketlerinizi gelişi güzel ortaya saçacak ve sonra hepsini belirli bir süre zarfında toplamaya çalışacaksınız. Devam edelim. Öncelikle tutarlı, dikkat çekici ve etkileyici yani kısaca müthiş bir senaryonuz olmalı, ardından oyuncular karakterlerle özdeşleşmeli ve izleyici tarafından inandırıcılık ekseninde kabul görmeli. Teknik desteğinizin de sağlam olduğunu varsayarak final etabına geçebiliriz. Anlaşılacağı üzere en yetkili merciinin – yönetmen sahne almasından bahsediyoruz. Yönetmen tüm hünerini gösterip, ustalıkla son noktayı koyacak ve böylelikle nefes kesici ve akılda kalıcı bir suç destanına imzasını atmış olacak. Beş milyon bütçeli seri katil odaklı “Ejder Kapanı” filminin yönetmeni Uğur Yücel’e “Polisiye belki de sinemanın en zorlu türüdür. Sonuçta başarmak kadar başaramamak da var” diyorum. “Karanlıkta Koşanlar”, “Alacakaranlık”, “Hırsız Polis” derken türe iyice ısındığını gözlemlediğimiz Yücel yanıtlıyor, “Evet, polisiye zordur. Anlatım dili en zor türdür. Zekâsı vardır ve film adeta bıçak sırtında gider. Raydan çıkarsanız kaza yaparsınız, film kendi rayını asla kaybetmemeli... Sahne bütünlüğü gerekiyor. Sonrasında eğlence başlayabilir.” canlandırıyor. Güneydoğu’da askerliğini yapan komandoer Ensar, tüm duygulardan muaf iki ayaklı bir ölüm makinesidir. O askerdeyken kırılmayı 12 yaşındaki kız kardeşine tecavüz edilmesiyle yaşamıştır, terhis olduğu gün ise ikinci şok onu beklemektedir. Canından çok sevdiği kız kardeşi akıl hastanesinde intihar etmiştir. İşler, beş dakikalık mezra baskını sahnesinde Ensar’ın tüm acımasızlığının gözler önüne serileceğini söylüyor. Cinayet Masası komiseri Abbas’ın (Uğur Yücel) uzatmalı sevgilisi pavyon şarkıcısı Cavidan’ı (şarkı söylemek için Levent Yüksel’den yardım almış) canlandıran Ceyda Düvenci, “Filmde fazla sahnem yok, Uğur Yücel, polislerin de cinsel hayatlarının ve aşklarının olduğunun bilinmesini istiyor. Cavidan, Abbas’ın emekli olmasını bekliyor. Sonra birlikte gidecekler bu kentten... Biricik arzusu ise hayatının tek erkeğiyle evlenip çocuk yapmak” diyor. Ceyda Düvenci rolü için yedi kilo aldı, askerden dönen Kenan İmırzalıoğlu 18 kilo vermek zorunda kaldı gibi ayrıntıları bir kenara bırakalım ve filmin kısa öyküsüne devam edelim. Şehirde peş peşe işlenen cinayetlerin ardından Abbas ile deneyimli dedektif “Akrep” Celal (Kenan İmirzalıoğlu) kollarını sıvarlar. Stajyer polis memuresi Ezo (Berrak Tüzünataç) da ekibe dâhil olunca kedifare oyunu başlamış olur. Sinemanın gücüne inanmak “Yirmi ya da otuz yıldır çekilen tüm 2. Dünya Savaşı filmleri ya kurbanlara odaklanıyorlar ya da savaş karşıtı iletilerle dolular. Inglourious Basterds’la salt savaş öncesini ASLI anlatan bir çalışma yapmak SELÇUK istemedim aynı zamanda 60’lar öncesi ruhu yansıtan, heyecanlı, sürükleyici mizahtan yoksun olmayan bir serüven çekmeyi amaçladım. Filmimin en ilginç özelliğiyse sinema endüstrisinin Nazi propagandasıyla bağlantılı olduğunu göstermekti” diyen Quentin Tarantino son çalışması Inglourious Basterds’ı (Soysuzlar Çetesi/2009) Enzo. G. Castellari’nin 1978 tarihli İtalyan yapımı Inglorious Bastards’dan esinlenerek gerçekleştirmiş. Bugüne kadar çekilmiş 2. Dünya Savaşı filmlerini iki ana kategoriye ayıran, birinci grupta “Savaş bir trajedidir” filmlerinin, ikinci grupta ise “Harekete geçip ülkesi için savaşan asker” filmlerinin bulunduğunu açıklayan Tarantino, Inglourious Basterds’ın ikinci grupta yer aldığını belirtiyor. Filmografisinde ilk kez bir entrikayı tarihsel gerçeklik içine oturtan Tarantino spaghetti western türüyle 2. Dünya Savaşı ikonografisini iç içe geçiriyor. Bu epik savaş filmi, spaghetti western, 2. Dünya Savaşı görselliği dışında büyük ölçüde spaghetti westernlerden etkilenen 2. Dünya Savaşı’na saygıda bulunan yetmişlerde çekilen macaronicombat (spaghettisavaş) adlı alt türden, JeanLuc Godard ve HenriGeorges Clouzot’nun filmlerinden de etkilenmeler içeriyor. Shosanna Paris’e yerleşir ve burada sinema salonu işletmecisi olarak yeni bir kimliğe bürünür. Aynı anda Avrupa’nın başka bir yerinde Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt) Nazilere karşı öc eylemleri için Çavuş Donny Donowitz (Eli Roth), Hugo Stiglitz (Til Schweiger), Wilhelm Wicki (Gedeon Burkhard) gibi Yahudi kökenli Amerikalı bir grup askeri bir araya toplamıştır. Nazilerce soysuzlar olarak bilinen, Üçüncü Reich’ın liderlerini öldürme görevini üstlenen Raine’in grubuna gizli ajan olan Alman film yıldızı Bridget von Hammersmark da (Diane Kruger) katılır. Shosanna öc planını devreye sokar sokmaz hepsinin yazgıları aynı noktada kesişir. Amerikan askerlerini, Fransız köylülerini, Fransız direnişçilerini, istilacı Nazileri bir araya getiren Tarantino, filminde şiddeti, ırkçılığı, barbarlığı hepsinin gözünden ayrı ayrı tanımlıyor. Amerikan, Fransız, Alman, İrlandalı, İngiliz oyunculardan oluşan uluslararası bir kadro ile çalışan yönetmen etkili bir açılış sahnesi çekmek için Brad Pitt gibi büyük bir oyuncuyla çalıştığını, eğer role uygun olmasaydı Pitt’i seçmeyeceğini de belirtiyor. Kahraman ilan edilen katil Kenan İmirzalıoğlu, Uğur Yücel ile yeniden çalışma fırsatı yakaladığı için mutlu... Oyunculuk adına merak ve açlık durumu tam gaz sürüyormuş. Berrak Tüzünataç ise Ejder Kapanı dışında Zeki Demirkubuz’un son filmi “Kıskanmak”ta da başrol oynadı. Zaten söze “ballıyım” diyerek giriyor; “Seksist veya feminist değilim ancak şu an ataerkil bir sinema revaçta... Kadınlara yönelik yazılan fazlaca bir rol yok ve her rolü bu nedenle önemli buluyorum. Kadın senaristlerin ve yönetmenlerin sayısı artmalı. Ve ne kadın ne erkek kimse öne çıkmamalı ama kimse de geri plana gitmemeli. Geniş bir yelpaze yaratılsın, fırsatlar eşit olsun istiyorum. Ejder Kapanı için aikido ve silah dersleri aldım. Ezo, hayatında birçok olumsuzluklar yaşamış, zeki ve çalışkan bir polis adayı. Bir anda kendisini tuhaf cinayetlerin ortasında buluyor.” Ejder Kapanı’nın çekimleri (yedi hafta süreli) için aksiyon sahneleri konusunda inanılmaz bir deneyime sahip Cinecascade ekibi, iki tır dolusu malzeme ve özel üretim arabalarıyla Fransa’dan geldi. Merdivenlerde araba sürmek ve Galata Köprüsü’nden otomobille atlamak gibi sahneleri kotaran ekibin içinde yer aldığı bazı projeler şunlar; “Ronin”, “Transformer II”, “Born Identity”, “Taxi”, “Rush Hour 3”, “Avatar”, “Hit Man”, “Babylon A.D”, “Mister Bean 2”. Sonuçta cinayetler arttıkça halkın katile desteği artar. Sübyancı canileri öldüren katil kahraman ilan edilir. Hatta insanlar, ‘zalimleri affetmek mazlumlara yapılmış en büyük zulümdür’ diye TV’lerde demeçler vermektedir. Nedense aklıma benzer konulu 10 yıllık güzelim film “Şehrin Azizleri” (The Boondock Saints) geldi. Umarım ben yanılıyorumdur. 68 yıllık “Malta Şahini”nden (The Maltese Falcon) “Los Angeles Sırları”na (L.A. Confidential) polisiye sinemanın yürüyüşü sürüyor ve sürmeye devam edecek. Yeri gelmişken ekleyelim, Ejder Kapanı 22 Ocak 2010 günü tüm Türkiye ve Avrupa’da yaklaşık 300 sinemada gösterime girecek. İnsanlık suçu Polisiye deyince benim aklıma Ömer Lütfi Akad’ın kült filmi “Kanun Namına” (1952) gelir. Son dönemde ise Turgut Yasalar’ın yönettiği “Sis ve Gece” ile genç yönetmen Onur Ünlü’nün çektiği “Polis”i saymazsak dişe dokunur yerli işi bir polisiye filmi ara ki bulasın. Özellikle “seri katil” çıkışlı bir film çekmek apayrı bir maharet istiyor. İşte tam da bu yüzden yapımcılığını TMC’nin üstlendiği, senaryosu Kubilay Tat’a, yönetmenlik koltuğu da Uğur Yücel’e (daha önce ‘Hayatımın Kadınısın’ ve ‘Yazı Tura’yı çekmişti) ait olan “Ejder Kapanını” önemsiyorum. “Çocuk tecavüzü” gibi insanlık suçu bir gerçekliği konu alması, malum “Rahşan Affı” hadisesine gönderme yapması ve adaletin hassas terazisinin sorgulanması tartışma açma yetisine sahip filmi daha da cazip kılıyor. Uğur Yücel’in başrolü paylaştığı diğer isimler ise Nejat İşler, Ceyda Düvenci, Kenan İmırzalıoğlu ve Berrak Tüzünataç... Nejat İşler, filmde, hem yargıçlığa hem de cellâtlığa soyunan ve sübyancılara savaş açan bir seri katili Öç alma öyküsü Filmin baş karakteri Shosanna, saldırgan, dövüşken yapısıyla Kill Bill’deki(2003) Gelin’i (Uma Thurman), Yahudi kökenli Amerikalı askerlerde Reservoir Dogs’daki (Rezervuar Köpekleri/1992) yasa dışı grubu (Harvey Keitel, Tim Roth, Michael Madsen, Steve Buscemi) anımsatıyorlar. Tarantino, Soysuzlar Çetesi’nin senaryosunu yazarken The Dirty Dozen (On iki Kahraman Haydut/Robert Aldrich, 1967), Where Eagles Dare (Kartal Yuvası/Brian G. Hutton, 1968), The Guns of Navarone (Navaron’un Topları/J. Lee Thompson, 1961), Cross of Iron(Şeref Madalyası/Sam Peckinpah, 1977), The Good, the Bad and the Ugly (İyi, Kötü ve Çirkin/Sergio Leone, 1966) filmlerinden de etkilendiğini belirtiyor. Çekimleri Berlin’de Metropolis (Fritz Lang/ 1927), Der Blaue Engel (Mavi Melek/Joseph von Sternberg/1930) gibi Alman sinemasının klasiklerinin yapıldığı 97 yıllık, eski adıyla UFA, yeni adıyla Babelsberg Stüdyoları’nda gerçekleştirilen Inglourious Basterds, 2. Dünya Savaşı’nda geçen bir 2. Dünya Savaşı filmi değil, heyecan, gerilim, şiddet taşıyan bir öc alma öyküsü, sinemanın dünyayı kurtarmasını anlatıyor. “Nazilere sinemanın gücüyle karşı koyulması düşüncesi beni büyüledi” diyen Tarantino’nun Soysuzlar Çetesi 21 Ağustos’ta gösterime girecek. 1992’de Cannes Film Festivali’nde Rezervuar Köpekleri’yle olay yaratan, 1994’te Pulp Fiction’la (Ucuz Roman) Altın Palmiye kazanan, 2004’te jüri başkanı olan Tarantino, 2009’da Soysuzlar Çetesi’yle Avusturyalı Christoph Waltz’a en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırdı. Gerçekle kurgu iç içe Bu değişik türlerin senaryosundaki gelişmeleri etkilediğini belirten sinemacı kafatası sahnelerinin westernlerde sıklıkla yer aldığını ama bu denli bir şiddetin savaş tarihinin içeriğiyle bağlantılı olmadığını vurguluyor. “On yıl önce Inglourious Basterds’in senaryosunu yazmaya başladığımda tarih engeliyle karşılaştım. Madem onlar bu dönemin içindeydiler tarihin akışını değiştirecek denli de güçlüydüler. Tarihsel içeriğe bağladığım şiddet asla bir alay taşımıyor, mizah içeriyor. Karakterlerim, büyük ya da küçük onlara doğru, iyi gelen yolları seçiyorlar bu da onların gerçekliği oluyor.” Gerçekle kurgu karakterleri harmanlayan, kurgu ile propagandayı bir araya getiren Tarantino, Soysuzlar Çetesi’nde 2. Dünya Savaşı’nın utanç verici, acımasız bir o kadar da gerçek ve olağanüstü olan öyküsünü özgün sinema anlatımıyla yansıtıyor. Fransız Yahudisi Shosanna Dreyfus (Mélanie Laurent) Nazilerin Fransa’yı işgal etmesinin ilk yılında ailesini Yahudi Avcısı olarak tanınan Nazi Albay Hans Landa’nın (Christoph Waltz) katletmesine tanık olur. Katliamdan son anda kaçmayı başaran ‘Köprüdekiler’in uluslararası başarısı “28. Uluslararası İstanbul Film Festivali” ve “16. Adana Altın Koza Film Festivali Ulusal Film Yarışması”nda “En İyi Film” ödülünü alan, yönetmenliğini Aslı Özge’nin yaptığı “Köprüdekiler” şimdi de dünya festivallerinde. Dünya prömiyerini 7 Ağustos’ta “62. Locarno Film Festivali”nde yapacak olan “Köprüdekiler”, yarışmanın “Günümüzün Yönetmenleri” bölümünde “Altın Leopar” ödülü için yarışacak. Locarno Film Festivali’nin hemen ardında “15. Saraybosna Film Festivali”nde “Saraybosna’nin Kalbi Ödülü” için yarışacak olan film, 1019 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek 34.Toronto Film Festivali’nin Dünya Sinemasının en iyi örneklerinin sunulduğu “Contemporary World Cinema” bölümüne davet edildi. Kuzey Amerika Galasını Toronto’da yapacak olan “Köprüdekiler” Londra Film Festivali ve Montpellier Film Festivali’yle uluslararası yolculuğuna devam edecek. Film, kendilerini oynayan ana karakterler Fikret Portakal, Murat Tokgöz, Umut İlker ve Cemile İlker’in yaşam hikayelerinden esinlenerek geliştirilerek ve gerçek mekanlarında çekildi. Şehrin varoşlarında yaşayan, şehir merkezinde ise varoluş mücadelesi veren karakterlerin hikayesinin anlatıldığı ve “Yeni Sinemacılar” ile “Endorphine Production”ın yapımcılığını üstlendiği TürkAlman yapımı “Köprüdekiler” Türkiye’de 16 Ekim’de izleyiciyle buluşacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle