Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 UĞUR MUMCU’YU ANIYORUZ 24 OCAK 2015 CUMARTESİ Cumhuriyet’ten um:ag’a ÖZGE MUMCU Güldal Mumcu: “Suçluların güçlü olmadığı bir ülke...” Uğur Mumcu’nun eşi, TBMM Başkanvekili, CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu, 22. Adalet ve Demokrasi Haftası başlarken “Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum. Son yıllarda yaşananlar ortada. Davalar ortada, oylamalar ortada. Bu ülke daha iyi yönetilmeyi hak ediyor. Vatandaşını düşman gibi görmeyen, vatandaşına saygılı, onu sayan, koruyan, haklarını gözeten bir yönetim istiyoruz” mesajı verdi. um:ag Yönetim Kurulu Üyesi Babam Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 yılında, arabasının altına konulan bir C4 patlayıcısı ile öldürüldü. Tapu Kadastroda müfettiş olan babası Hakkı Şinasi Mumcu ile annesi Nadire Mumcu ve üç kardeşiyle yaşadığı Bahçelievler Deneme Lisesi’nden Ankara Hukuk Fakültesi’ne geçen öğrencilik yıllarında, hayatının bu şekilde sonlanacağını düşündüğünü sanmıyorum. Belki daha sonraları, gazetecilik mesleğini seçtikten sonra, tehditler alır ve dostları teker teker öldürülürken, sonunun “normal” yollardan olmayacağını düşünmeye başlamış olabilir. “Uğur, hiç mi korkmuyorsun bu tehditlerden?” diye endişelenerek soran aile dostlarına yanıtı onu anlatır: “Demirden korkan trene binmez…” um:ag, Onun yaşamına mal olan gazetecilik idealini, düşüncelerini yaşatmak için ayakta kalmaya çalışma mücadelesi de veriyor. “Uğur, hiç mi korkmuyorsun bu tehditlerden?” diye endişelenerek soran aile dostlarına yanıtı, onu anlatır: “Demirden korkan trene binmez…” um:ag, O’nun yaşamına mal olan gazetecilik idealini, düşüncelerini yaşatmak için ayakta kalmaya çalışma mücadelesi de veriyor. yazıla bette ki, onun yaşamına mal olan gazerı… Biz, um:ag’da, bu yazıları 40 kita tecilik idealini, düşüncelerini yaşatmak ba sığdırabildik. Bunlar ise bugün da için ayakta kalmaya çalışma mücadelehi açıp okuduğunuzda, kuramsal dil ve si de veriyor. Vakıf kurulduğunda ilk amaç, babamın gündelik siyasi olaylarla kurduğu bağgazetecilik anlayışını gelecek nesillere lantılarla insanı hayrete düyaymak için bir eğitim modeli geliştirşüren makaleler dizisidir. mekti. Bu yıl, 18. “Araştırmacı GazeBabam, hayatının büyük tecilik Kursu” bursiyerlerimizi kabul çoğunluğunu, “faili meçettik ve eğitimlerine başladık. Bugühul” kalan cinayetleri araşne kadar, 110’u aşkın “Araştırmacı tırmaya adamıştı. Abdi İpekGazetecilik Kursu” burçi, Doğan Öz, İlhan Erdost, siyerimiz oldu. MedCavit Orhan Tütengil, Bahyanın iç karartıcı koriye Üçok, Çetin Emeç, şullarına rağmen, 50 Muammer Aksoy, Mubursiyerimiz seksa Anter; yani kendisi törde çalışmaya öldürülene kadar öldüdevam ediyor; rülen herkesin cinayeiyi haberler yatinin izini sürüyordu. zıyor ve ödül Ailelere de, hukuk bilkazanıyorlar. gisiyle de destek oluBunların yayordu. Ve bir yazısınnı sıra, üretda şu sözleri söylerdi: mek, yaz “Biz unutkan bir ulumak, kısaca suz. Unutuyoruz kendi öyküolan biteni. Ve lerini ifade anaları, çocuketmek isteları, gözleri yaşlı yen birçok bırakıp gidiyoinsan semiruz…” Uğur nerlerimize Mumcu katılıyor; bu Araşgüne kadar 6 bitırmane yakın öğrenciyi cı Ga ağırlamışız bile… zeteciBelgesel gösterimlik Vak leri, film göstefı, “Unutrimleri ve söylemayacaşiler düzenliyoğız” diyeruz sürekli. Ayrek annem rıca bir de ya(Güldal), yınevimiz var; ağabeyim oradan Uğur (Özgür) ve Mumcu’nun bendeniz tüm yazılatarafından rı, yapıtları, kuruldu. röportajlaNe Uğur rı, derleme“Biz unutkan Mumcu’yu bir ulusuz. leri, hepsine de Onun Unutuyoruz ni yayımgibi öldürüolan biteni. ladık. Arlen insanlarımıVe anaları, dından, zı unutmamak, belçocukları, gözleri babamın leğimizi diri tutmak yaşlı bırakıp izini süriçin kuruldu. Ve elgidiyoruz…” düğü cinayetleri de derleyen, Orhan Tüleylioğlu’nun kaleminden araştırma dizileri yayımladık. 24 Ocak 1993’ten sonra yaşananları anlattığı bir kitap olan annemin kaleminden “İçimden Geçen Zaman”ını da geçen yıllarda yayımladık. Bugün, dünyada yayımlanan birçok ifade özgürlüğü raporu, Türkiye’nin otoriterleşen bir eğilim içinde olduğunu gösteriyor. Bugün, medyada, yolsuzluk haberlerinin yayımlanması maddi yaptırımlarla engelleniyor, Dink cinayeti gibi soruşturmalar, cemaathükümet tartışmaları altında gölgeleniyor. Araştırma haberinin getirdiği bedeller, sızıntı haberciliğini de öne çıkarıyor. Toplumsal kutuplaşmanın artması, karamsarlığı da her geçen gün arttırıyor. Yazıya babamın, hem biraz umutsuz hem de umudu dürten bir yazısıyla son veriyorum. ‘Ne Çok Gülerdik!’ MEHTAP BENİNGTAN “Ne Yazayım Bugün? Çevrenize şöyle bir bakın. Bir bakın akıp geçen olaylara, bir bakın tanık olduğunuz ya da duyduğunuz olaylara, bakın. Kimi zaman, onur çiçekleri ile, inanç çiçekleri ile bezenmiş insanlarla karşılaşırız. Kimi zaman da bin bir yalanın belini bükmüş, yolsuzlukların saçaklarına tutunup sirk cambazları gibi sıçrayıp durmuş insan müsveddeleri ile… Ve hep onlar kazanmış; hep onlar günlerini gün etmiş. Para mı? Onlarda. Pul mu? Onlarda. Hep bir elleri balda, bir elleri yağda, öyle yaşamışlar. Kaplumbağa gibi, bin bir yalanın sığdığı başlarını, gerekince kalın kabuklarının içine çekerek, yılan gibi kıvrılarak, bukalemun gibi kondukları, yerleştikleri yere uyarak yaşamışlardır. Ne yazsam bugün? Eski dosyaları mı çıkarsam? Hayır çıkarmayacağım! Geçmiş olaylardan vicdan muhasebelerine sayfalar mı açsam? Hayır, açmayacağım! Düne, önceki güne, daha öncesine mi uzansam? Hayır uzanmayacağım! Ne yazsam bugün? Canım bir dağ başında kır çiçekleri toplamak istiyor. Kıbrıs’tan kopup gelen ılık güney rüzgârları ile, Ege’nin güneşli sabahlarından kaçamak gelen ışıklarla, ülkemin dört bir yanından toplayacağım kır çiçeklerini bir vazoya yerleştirip ‘İşte’ desem, işte yıllarca yazmak isteyip de yazamadığım bunlar, işte bunlar… Çiçekler yan yana, çiçekler aynı topraktan gelme ve aynı suyun içinde; biri ‘İnanç’ biri ‘Erdem’, biri ‘Onur…’ ” Babam hayatını “faili meçhul” kalan cinayetlere adadı Hayatı boyunca, terör, kaçakçılık, yolsuzluk, Türk solunun tartışmaları, sosyalizm, askeri darbeler; hepsini teker teker irdeledi. Altan Öymen ile ANKA döneminden beraber yazdıkları “Mobilya Dosyası” ile araştırma kitapları yayımlamaya başladı. Bir süre sonra bir hatıra türü olan “Sakıncalı Piyade” geldi; hâlâ bu isimle anılmaya devam eder. Sakıncalı Piyade’yi düzinelerce kitap takip edecektir. Abdi İpekçi cinayetinin izinden önce “Ağca Dosyası” ardından “Papa Mafya Ağca” gelir… “Silah Kaçakçılığı ve Terör”, “Tüfek İcad Oldu”, “Çıkmaz Sokak”, “12 Eylül Adaleti”, “Devrimci ve Demokrat” “Aybar ile Söyleşi”, “Bir Uzun Yürüyüş” kitapları ayrı ayrı Türk siyasi hayatının, hem terör olgusunun hem de solun içindeki tartışmalara bir ışık tutmak amacını da güder. Ardından Cumhuriyet tarihindeki “sakıncalı” sayılan olayları ele aldığı kitaplara gelir sıra… “Gazi Paşa’ya Suikast”, “Kazım Karabekir Anlatıyor”, “Kürt İslam Ayaklanması” bu dönem ilgisiyle, dosya haberciliğini bir araya getiren çalışmalarıdır. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından yaşanan ekonomik ve ideolojik değişimleri de ele alır: “Liberal Çiftlik”, “Rabıta” ve “Tarikat, Siyaset, Ticaret” bu kitapları arasında yer alır… Burada değindiğim ve değinmediğim kitaplarının yanı sıra, her gün bir başka konuyu ele aldığı, haftada 6 gün Gözlem köşesinde yer alan (Aile Dostu) “Eşim Öcal’la 1969’da tanıştık, aynı günlerde Uğur’la da tanıştık. Onlar Deneme Lisesi’nden arkadaş, sonra Ankara Hukuk Fakültesi’nden de. Ben de Ankara Hukuk’tan mezunum. Eşimi geçen yıl kaybettim... Öcal’la Uğur’un arkadaşlığı çok köklüdür. Biz eşler de çok iyi anlaştık, bu birliktelik hep devam etti. Bahçelievler küçük bir semtti, herkes birbirini tanır, liseden itibaren aileler hep ahbap oldu. Uğur cezaevindeyken gittik geldik annesine. Hep birlikte geçti hayatımız. Çok enteresan bir öğrencilik hayatları vardı, çok eğlenceli geçerdi günleri, biz de imrenerek izlerdik. Devamlı espri, gülme. Öğrenciyken akşam üzerleri Mülkiyeliler Birliği’nde buluşurduk, 15, 20 kişilik grup. Sınıfta yaptıklarını anlatırdı, çok gülerdik. Herkes tarafından çok sevilen, sayılan bir insandı. Türkiye’nin politika hayatı içinde Uğur çok önemliydi. Uğur hayatta olsaydı Türkiye bu hallerde olmazdı diyorum. Özellikle CHP’nin bugün çok iyi durumda olmamasında Uğur’un eksikliğinin payı olduğunu düşünüyorum. Partinin kurmayları o zamanlar Uğur’a fikir almaya gelirdi, onlarla sohbet ederdi, yönlendirirdi. Çok iyi babaydı, çok iyi bir eşti, çok iyi bir insandı. Bizim çocuğumuz yok, Özgür ile Özge elimizde büyüdü, doğum günlerinde, özel günlerinde hep beraberdik. Uğur kimseye kin tutmazdı. Nazlı Ilıcak’la bir sürü çekişmeleri olurdu, sohbetlerde hiç aleyhine konuşmazdı. Ben ona takılırdım ‘Nasıl bu kadar toleranslı olmayı başarıyorsun’ diye. Öldürüldüğü gün akşam yemeğine bize geleceklerdi. Çocuklar karne almıştı, onları akşam yemeğe çağırmıştık. Balık almaya hale gidiyorduk, arabanın radyosu açıktı. Ben arabayı kullanıyordum, Uğur’un adını duyunca o sıralarda Almanya’ya gidecekti ‘herhalde Almanya’ya gitti’ falan dedik önce. Sonra o patlama haberini duyduk. Hemen eve gittik, korkunçtu.” 22. Adalet ve Demokrasi Haftası bugün başlıyor Utku Çakırözer Suçlular ve Güçlüler Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı önderliğinde ve 50’den fazla sivil toplum örgütünün katkılarıyla hazırlanan “Adalet ve Demokrasi Haftası” başlıyor. Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü 24 Ocak ile Muammer Aksoy’un öldürüldüğü 31 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinlikler bugün saat 12.00’de Uğur Mumcu’nun evinin önündeki anma ile başlıyor. Bu yılki ana teması “Suçlular ve Güçlüler” olarak belirlenen hafta süresince düzenlenecek paneller ve etkinlikler ile Türkiye’de yaşanan faili meçhul cinayetler, haksızlıklar ve yolsuzluklar karşısında sunkun kalınmayacağı bir kez daha dile getirilecek. Hafta boyu gerçekleşirilecek etkinliklere www.umag.org.tr sitesinden ulaşabilirsiniz. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı neden öldürüldü? Sanırım bu soru dünde ve bugünde olduğu gibi gelecekte de hep sorulmaya devam edecek. Ancak bu sorunun en sade yanıtını, bugün Türkiye’de bizler yaşayarak görüyoruz. Uğur Mumcu gazeteciliği, bugüne ışık tutan yanı ile günceldir, hep soluk alıp verir. Örneğin 1991 Körfez bunalımı sırasında emperyalist güçlerin Ortadoğu ve Türkiye sınırlarındaki coğrafyayı yeniden yapılandırma çabalarının bugüne yansımaları ilk kez Uğur Mumcu’nun kaleminde somutlanmıştır. Bu, bir kehanet değildir elbette, araştırmacılığın ve bilginin bilinçle yoğrulması sonucu ortaya çıkan bilimsel öngörü ve önsezidir. Uğur Mumcu’nun bir işaret fişeği gibi 152025 yıl önce günümüze gönderdiği uyarıların çoğu bugün gerçektir, vardır, olmuştur, olmaya da devam etmektedir. İşte bakın demokrasimiz için yazdıkları. İşte adalet ve hukuksuzluklar. İşte terör, devlet içinde devlet. İşte Rabıta. Siyasi İs Uğur Mumcu gazeteciliği lamın, Cumhuriyet kazanımlarına karşı katettiği mesafe. İşte tarikat, ticaret ve siyaset bağlantıları. Ve tabii ki her yıl boyutu daha da büyüyen yolsuzluk dosyaları... Uğur Mumcu gazeteciliğinin gücü işte buradadır. O gücü de araştırmacı, sorgulayıcı mantıktan almaktadır. Uğur Mumcu gazeteciliği, Uğur Mumcu kişiliği ile birdir. Birbirini tamamlar ve birbirinden ayrılamaz. Her ikisi de sıradışıdır, farklıdır, öncüdür, örnektir. Uğur Mumcu gazeteciliği ile Uğur Mumcu kişiliği der ki: “İsterler ki susalım; isterler ki yazdıklarımızın hiçbiri, hele bu dönemde yazılmasın. Bunun içindir ki, bizleri susturmak için türlü yollara başvururlar. Bizleri susturmak için başvurdukları ve ellerine yüzlerine bulaştırdıkları sinsi girişimleri ile ilgili ipuçları ellerimizdedir! Bunu da bilir, bunların açığa çıkmaması için köşelerinde kıvranıp dururlar. Evet yazacağız, susmayacağız. Bütün yolsuzlukları, kaçakçılıkları, pislikleri, cinayetleri tek tek sergileyeceğiz.” Cumhuriyet Gazetesi bugün de aynı doğrultuda, bütün yolsuzlukları, hukuksuzlukları, haksızlıkları ve bu coğrafyada olup bitenleri gerçeğe dayanarak tüm çıplaklığıyla dile getirmekte kararlıdır. C M Y B