Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 C Sosyal Demokrat BelediyecilİK 11 AĞUSTOS 2014 PAZARTESİ Belediye Başkanı Sema Pekdaş, ilçedeki bireylerin kendi geleceklerinde söz sahibi olduğu bir yönetim modeli sergiliyor Konak’ta Latin rüzgârları HAKAN DİRİK Belediye başkanlarının birçoğu seçildiği gün değil, “ulaşılmaz” olduğu gün “başkan” olur. İlk günlerde tebrikler kabul edilir, çiçekler alınır, gülücükler dağıtılır. Ancak koltuğa alıştıktan sonra önce telefon numaraları, sonra makam odaları değişir. Belediye yönetimi de tek elde, yani kendilerinde toplandı mı, artık “başkanlık eşiği” aşılmıştır. Bunun tersini görmek, pek fazla karşılaşılmadığı için olsa gerek, insanı şaşırtıyor. Konak Belediyesi’nde olduğu gibi... Belediye Başkanı Sema Pekdaş, 30 Mart seçimlerinden önce “İnsanlar, kendi gelecekleriyle ilgili kararlarda söz sahibi olmalı. Bu da yerelden başlamalı” diyordu. “Bütçe hakkının” demokrasi fikrinin ve insan haklarının temelini oluşturduğunu söylüyordu. Latin Amerika ülkelerinde filizlenen sol projeleri Konak’a uyarlayacağını anlatıyordu. Şimdi bunları hayata geçirmeye başlamanın hazzını yaşıyor. ÜYÜK BİR AİLE... Belediyeyi, “tam da sosyal demokrat politikaların yaşama geçirileceği yerler” olarak gördüğünü belirten Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, “Sosyal demokrasi, insanların yönetimlere katıldığı, kendi gelecekleriyle ilgili kararlarda söz aldıkları bir yönetim modelidir. Biz, belediye olarak, geçmişi koruyalım, bugünü rahat yaşayalım, geleceğe ilişkin vizyonumuz olsun derken, bunu burada yaşayan insanlarla birlikte yapmak istiyoruz ve yapmaya çalışıyoruz” diyor. Sosyal demokrat politikaları yaşama geçirmek için Konak’ta “büyük bir aile” olarak dayanışma içinde hareket etme fikriyle yola çıktıkları kaydeden Pekdaş, belediyelerin istihdam yapısıyla ilgili çarpıcı tespitlerde bulunuyor: “Aile derken kastettiğimiz kardeşlik, dayanışmadır. Bu, solu sol yapan prensipleriden biridir zaten. Bunun için ilk önce belediye içinde bir aile olmalıyız. Ama işbaşında geldiğmizde çok farklı istihdam modelleri gördük. Kadrolu memur, kadrolu işçi, sözleşmeli personel, belediye şirketinde çalışan personel, ayrıca 8 taşeron firmada çalışan personel var. Aynı işi yapan, aynı yerde çalışan, ancak 45 farklı statüde olan ve farklı ücret alan çalışanlarımız mevcut. Böyle bir ortamda iş barışından B söz edilemez. İş barışını sağlamadan da aile olamazsınız. Ne kardeşlik olur, ne de üretken bir belediye.” AŞERON SANCISI İstihdam sorununun en çarpıcı örneğini işbaşına gelir gelmez, yaklaşık 500 kişiyi çalıştıran belediye şirketi MERBEL’in hizmet alım ihalesini kaybetmiş olması nedeniyle, deyim yerindeyse “kucağında” buldu Pekdaş. Ancak sorunu İzmir Barosu Başkanlığı’na kadar uzanan hukukçu kimliğiyle çözdü. Bir anlamda çalışanlarını taşeronun kucağına itilmesinin önüne geçti. Ancak yeni ihalelerde yeni sorunların çıkmayacağını kimse garanti edemez. Pekdaş, sistemin kamu yararına değişmesi gerektiğini söylüyor: “Belediye yasalarında, belediyenin görevleriyle ilgili ‘yapar’ yerine ‘yaptırır’ kavramları daha çok geçiyor. Yasalar, belediyenin kendisinin iş yapmasını istemiyor. Böyle olunca da belediyeler, şirketler kuruyor. ‘Yaptırır’ denen işin ihalesini belediyeler eskiden kendi şirketlerine ihalesiz verebiliyordu. Ancak süreç içinde yasal değişikliklerle, serbest piyasa ekonomisi gereği diyerek T belediye şirketlerini diğer şirketlerle yarışa soktular. Belediye şirketleri, kamu şirketi niteliğinde sayılıyor ve Sayıştay tarafından denetleniyor. Buna rağmen öbür tarafta serbest piyasa yarışının içine itiliyor. Böyle mantık olamaz. Kamu şirketi niteliğindeki belediye şirketleri, hizmet alım ihalelerinde korunmalıdır. Bu şirketlerde çalışanlar da kamu güvencesi altında olmalıdır. Çünkü biz kamuya, hemşehrilerimize hizmet ediyoruz.”