22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arabadaki ÖZGE MUMCU 4 24 OCAK 2014 CUMA ‘Sen Ağlama’ Mumcu’nun Düşü 1980 döneminde, gençlik, çocukluk, annebabalık; kim hangi dönemi yaşıyorlarsa yaşasın, Sezen Aksu’nun Sen Ağlama albümü, toplumun kültürel tarihinde yer etmiştir. Kendi adıma, 67 yaşlarında olduğum zaman çıkan bu kasedi dinlemek nedense çok hayati bir önem kazanmıştı; yaz aylarındaydık ve o dönemlerde yazlık bölgelere bu kasetlerden gelmiyordu. Babam, bir söyleşi için gittiği kahvehanede bu kasetin teypçalarında çaldığını fark etmiş ve beni mazeret göstererek rica etmiş; hâlâ dün gibi hatırlarım. Yüzünde mutlu bir tebessümle, kahverengi kasetin üzerine beyaz banta yazılmış “Sen AğlamaSezen Aksu”yla çıkıp geldiğini. Yazın Ege’nin çeşitli yerlerine 12 saatlik yollara koyulurduk ve bu albüm durmadan teypte çalardı. Saatlerin hüzünlere nasıl bölündüğünü bilemez, düşünürdüm ama. Ardından gözlerim, sağlı sollu giden karayolunda beyaz şeritlere takılırdı; burada kesik kesik burada uzun uzun; nedendir ki? Mavi bir Renault’yla yol boyunca dinlenilen Sen Ağlama şarkıları, beyaz şeritlerle örülü bir çocukluk öyküsüydü. Babam öldükten sonra, 1995 yılında yollarımız Sezen Aksu’yla 14 yaşıma girerken kesişti. Bana bir doğum günü pastası getirdiler; o da hayatım boyunca unutamayacağım bir jest yaparak ondan hangi şarkıyı istersem söyleyeceğini söyledi. Kısıtlı zamanın içine sinmiş, ömür boyu silinmeyen anılarım var. Ayvalık’ta sabah yazısı bittikten sonra faks çekmeye gidişlerimiz var. Yazı faks çekildikten sonra Ahmet Yorulmaz’ın kitapçısına uğrayıp çay içişlerimiz var; aslen ona çay, bana limonata. Kamuran Gündemir’in terasına oturup Cunda’nın günbatımına bakarken derin klasik müzik sohbetleri var kulağıma çalınan. Köşesini okuma çabalarım, yazdığı kavramları anlama çabalarım var; dikkatlice okumaya çalışıp kelimeleri bir araya getirip anlamayışlarım var. Antiemperyalizm, sosyalizm, kaçakçılık, mafya, cinayetler, silahlar, ajanlar, devlet… Yazdıklarını, çalışma metodunu görüp çok sonra anlayacağım, topluma neler anlatma derdi içinde olduğunu… Katledilen yazarımız Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, yaşarken ve öldürüldükten sonra babası ile olan anılarının küçük bir kısmını bizler için yazdı... l Orhan Tüleylioğlu Uğur Mumcu Vakfı Yayın Yönetmeni duran avukatlarımız, babamın gazeteci yoldaşları ve aile dostlarımız da var. Uğur’un adını nasıl yaşatırız, yaptıklarını gelecek nesillere nasıl taşırız, soruları var. Darmadağın olmuş bir ailenin birbirinden güç alarak ayakta kalma mücadelesi var. Ardından kurulan vakıfta “araştırmacı gazeteci” olmak üzere mezun olan 90 öğrencimiz var. (...) heykelini Mumcu Balbay açtı Bir düşü vardı Uğur Mumcu’nun… İnsanca yaşanacak bir Türkiye düşüydü bu. Emekten, emekçiden yanaydı Uğur Mumcu. Gencecik bir delikanlıyken karar vermişti, karanlıkların üzerine yürümeyi. Bilerek, inanarak seçmişti bu yolu, korkusuzca… “Unutmayalım ki, korkak bin kere, cesur bir kere ölür” diyerek… Akılla, bilgiyle… H Bir düşü vardı Uğur Mumcu’nun… Demokrasi ve adaletin her yurttaş için eşit ve hakça paylaşılacağı bir ülke düşüydü bu… Adil olmayan her şeye karşıydı Uğur Mumcu. Teröre, demokrasi düşmanlarına, silah ve uyuşturucu kaçakçılarına, din tacirlerine, vurgunculara, hırsızlara, savaş kışkırtıcılarına karşı… Direnmeliydi toplum; hep direnmeli, umudu elden bırakmadan… H Onurlu yaşamın savaşımını verdi; okuyarak, düşünerek, kalemiyle… Bu topraklarda yaşayan insanların dürüst, saygın ve mutlu bir yaşama kavuşmalarını özledi Uğur Mumcu. Demokrasiyi, insan haklarını, laikliği, özgür düşünceyi, tam bağımsız Türkiye’yi… Yaşanan adaletsizlikler kimlerden güç alıyordu? İnsanlarımız arasına düşmanlık tohumları ekenler kimlerdi? “Adalet, demokrasi, emeğin üstünlüğü” diyordu, “Özgürlük” diyordu… H Bir düşü vardı Uğur Mumcu’nun! Sorunlarının hiçbir düşünce yasağı olmadan tartışıldığı bir Türkiye düşlüyordu. Tarikatsiyasetticaret ilişkilerini çözmek istiyordu. Biliyordu ki, bu ilişkiler ortaya çıkarılıp kaldırılmadıkça, ülke huzura kavuşamaz, mutluluğun resmi yapılamaz. Birçok soru sordu. Nereden nerelere, nasıl sürüklendiğimizi de ortaya koyarak… Sorduğu soruların hiçbiri yanıtlanmadı. “Benden söylemesi, göreceksiniz olacak” diyordu. Haklı çıktı Uğur Mumcu. H Bir devrim meşalesiydi Uğur Mumcu. Ülkesinin aydınlık geleceğine inanıyordu. Hepimizi aydınlatmaya ve uyarmaya çalıştı. Bir an olsun umutsuzluğa kapılmadan… Öfkeyi, kini, nefreti, öç alma duygularını körükleyerek değil, beraberliği, birlikteliği, bütünlüğü, dayanışmayı, inanç ve düşünce özgürlüğünü yeşerterek… Yılmadan, usanmadan, eğilmeden, bükülmeden… Sonsuz bir cesaretle… H 21 yıl önceydi. Ülkemiz üstüne oynanan büyük bir oyunun kanlı bir perdesiydi açılan. Halkın özlemleri, düşleri ve geleceğiydi çalınan… Gelecek kuşaklara ulaşacak Uğur Mumcu; adı her geçen gün daha da büyüyerek… “Bugün hiç yazı yazmasam diyorum, gitsem bir dağ başına, gitsem, kır çiçekleri toplasam, bunları bir demet yapsam; desem ki, bu çiçeğin adı, ‘Erdem’, bunun ‘Onur’, bunun ‘İnanç’…” Bir düşü vardı Uğur Mumcu’nun! Devlet büyüklerinin içeri gelerek “Kanı yerde kalmayacak” demeleri var. Ardından Emniyet müdürlerinin derin devleti “duvar” diyerek anlatışları ve devletin, savcıların salonumuzun içine girerek, “Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözülür” deyişleri var. Yanımızda 24 Ocak’ın sonrası Uzun bir zaman. Bir cinayetin “eskimesi”ne yetecek kadar bir zaman. Bir ailenin yaşamı, eşini, kardeşini, babasını öldürenlerin ortaya çıkarılmasını istemekle mi geçer? Bunu ummakla, bunun için devlet katında, hukuk katında derin ve uzun bir mücadeleyle mi geçer? Üstelik hayatını gerçek habere adayan bir gazeteci cinayetinin hâlâ karanlıkta olması, gazetecilik mesleğinin de kara bir lekesi değil midir? Kendine dokunulunca feryat edenlerin gazeteci sayıldığı bir medya düzeninde yaşadığımızı bilerek, 21 yıl sonra tüm gazetecilere soruyorum: Devletin öne sürdüğü açıklamalara neden hâlâ inanıyorsunuz? (...) Cinayetin eskimesi... l ANTALYA (Cumhuriyet) Bombalı saldırı sonucu katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, ölümünün 21. yıldönümünde anılıyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Uğur Mumcu Meydanı’na Mumcu’nun heykelini diktirdi. Heykelin açılışı gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın tarafından yapıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Uğur Mumcu’nun Türk siyasi tarihine ışık tutan yazılarının halen güncelliğini koruduğunu kaydetti. Balbay ise Uğur Mumcu’nun kendisinin “Mesai büyüğü” olduğunu belirterek “Ben 54 yaşındayım. Ondan 3 yıl fazla yaşamış olmanın bende yarattığı duyguyla diyorum ki gerçekten bu aydınlarımızı en verimli çağında kaybetmişiz. Bu sadece belirli bir düşüncenin değil tüm Türkiye’nin kaybıdır. Ama bizi güçlü kılan Uğur Mumcu’nun ölümsüz olmasıdır. Sizlerin yüreğinde hâlâ yaşıyor olmasıdır” dedi. ‘Sadece senin için söylerim’ Bu şarkı, benim o döneme kadar yaşadığım bütün her şeyi anlatıyordu. Bana bir baktı, “Bu şarkıyı sadece senin için söylerim” dedi, minik orkestraya tonunu söyleyerek şarkıyı söylemeye koyuldu… Yanımdaydı, beraberce söyledik; yarısında gözleri dolu dolu oldu ve yanımdan uzaklaşarak gitti. Kahverengi kapaklı üzerinde beyaz bantla Sen Ağlama yazan kaset 7 yıl boyunca çeşitli aralıklarla o mavi Renault arabada çalındı. Patlamayla araba yerle bir olduğunda, o kaset de o arabanın içindeydi. Ve ben hâlâ hayattaki beyaz çizgilere bakıyorum; neden bazıları dümdüz akıyor ve neden bazıları kesik kesik gidiyor? (...) Özlemle anıyoruz l Haber Merkezi 24 Ocak 1993’te öldürülen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, katledilişinin 21. yılında yurtta etkinliklerle anılacak. ANKARA: Mumcu için ilk tören bugün 10.30’da, Batıkent Uğur Mumcu Parkı’nda yapılacak. Sevenleri, Mumcu’nun parktaki anıtına çelenk bırakacak. Mumcu, saat 12.00’de, evinin önünde, sokağında, karanfil ve mumlarla anılacak. “21. Adalet ve Demokrasi Haftası”nda gerçekleştirilecek etkinlikler kapsamında Mumcu’nun yanı sıra katledilen tüm aydınlar da anılacak. Hafta kapsamında gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay da yarın Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, saat 15.30’da, “Gülümsemek Direnmektir” başlıklı söyleşisini Mumcu’nun anısına gerçekleştirecek. Gazetemiz yazarı Işık Kansu da 30 Ocak’ta, ADD Kültür Merkezi Salonu’nda, saat 19.30’da, “Uğur Mumcu’nun İzinde BugünRabıta’nın Zabıtası”nı anlatacak. İSTANBUL: Uğur Mumcu için bu akşam ADD, 68’liler Birliği, ÇYDD’nin de aralarında bulunduğu gruplar Şişli Camii’nin önünden Harbiye’deki Uğur Mumcu anıtına yürüyecekler. Mumcu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin iz bırakan meslektaşlarını andığı program dizisi kapsamında da anılacak. Kadıköy Belediyesi, Caddebostan Kültür Merkezi’nde yarın “Uğur Mumcu ve Demokrasi Şehitlerini Anma Gecesi” etkinliği düzenleyecek. İZMİR: Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) İzmir Şubesi’nin, ÇYDD ve Bornova Belediyesi işbirliğiyle düzenlediği anma etkinliği, bugün Bornova Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de başlayacak. Sunum metnini dramaturg Haluk Işık’ın yazdığı etkinliğine konuşmacı olarak gazetemiz İzmir Temsilcisi Serdar Kızık, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel ve gazeteci Yalçın Bayer katılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği program kapsamında da Selda Bağcan, türkülerini Uğur Mumcu ve demokrasi şehitleri için seslendirecek. ESKİŞEHİR: ADD Eskişehir Şubesi öncülüğünde sivil toplum kuruluşları bugün vilayet meydanındaki Atatürk anıtına çelenk sunarak, Uğur Mumcu’yu anacak. ADANA: ADD, ÇYDD, CUMOK ve Eğitimİş başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu bugün 12.30’da Uğur Mumcu Meydanı’nda anma töreni düzenleyecek. SAMSUN: İlkadım ilçesindeki Uğur Mumcu Parkı’nda saat 13.00’te düzenlenecek olan anma etkinliğine ADD, KESK, TMMOB başta olmak üzere demokratik kitle örgütleri, sendikalar, siyasi partiler katılacak. kalmayacak’ demeleri var 24 Ocak 1993 tarihinin bir öncesi, bir de sonrası var. Öncesinde gece gündüz evde çalışan, yazıcının cızırtısının hiç durmadığı bir baba var. Bir konu üzerinde derinlemesine çalışan, çalıştığı konunun içine gömülen, gece gündüz demeden aklında o konuyu döndüren bir baba… Ardından sevdiği rutinlerle ailesini şımartan bir baba var. Zaman zaman televizyonda gördüğüm bir baba. Bir de, bir bomba sesiyle hayatımızın parçalandığı, bembeyaz karların üzerinde üzerine örtülmüş beyaz örtüyle televizyon ekranından gördüğüm bir baba… Hangisi benim babam? Yanıt, kuşkusuz çok acı, ikisi de benim babam. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ‘Kanı yerde Unutkan bir ulusuz l Bir travmanın yükünü, toplumsal bir travmanın yükünü taşımaya devam ederek kimi zaman en yakınlarımla bile konuşmaktan çekindiğim bir “bomba” sesinin belirlediği bir yaşamın üçüncü on yıl kompartımanına doğru gidiyorum. Babam bir yazısında şunu söylüyordu: “Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri ve karıları, kızları gözü yaşlı arkada bırakıyoruz.” Birçok dost unutmadı. Unutanlar da oldu; sonra dönenler de. Siyaseten istediği yere çekenler de oldu. Bir gün bir parti, diğer gün diğer parti sahiplendi. Adı üzerine türlü iftiralar çıkardılar. Kendi inançlarına göre Uğur Mumcu ele geçirilmesi gereken bir değer olduğu için, hoyratça bu adı kullananlar oldu, oluyor da. Biz hep sustuk çünkü hep aynı yerdeydik. Yıllar sonrasında vicdanını rahatlatmak isteyenler de oldu. Dediğim gibi, biz hep aynı yerdeydik. Hâlâ da aynı yerdeyiz. Onun ideolojisini, gazeteciliğini, insanlığını, yaşamını aktarmak bizlerin de bir hayat amacı oldu. ’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle