Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C DEPREM ÖZEL EKİ GİN VER A... SIN ANI kadroların hiçbir politik baskı altında kalmadan görevlerini yapmalarını sağlamak, Merkezi hükümetlerin ise sırf politik çıkarlar amacıyla sıklıkla başvurdukları “İmar Affı” uygulamalarına kesinlikle son vermeleri. Vatandaşlarımızın ise, bina alırken o binanın gereken mühendislik hizmetini alıp almadığını sorgulamaları gerekmektedir. Yine deprem öncesinde üzerinde zaman kaybetmeksizin çalışmamız gereken ve ayrıca önemli bir miktar ve değer de oluşturan yapı stoğumuzun durumudur. Yıllar içerisinde oluşmuş önemli bölümü (yarısından fazlası) kaçak ya da yasal olmayan ve halkımızın çoğunun konut, işyeri, kamusal bina vb. olarak kullandığı kentlerimizi oluşturan mevcut yapılarımızı değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu konuda yapılması gerekenlerden bazılarını kısaca sıralarsak: Mevcut yapı stoğumuzun belirlenmesi, yapı envanterinin çıkarılması ve gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi sonucu ne kadarının yürürlükteki deprem yönetmeliği, mevzuat ve standartlara uygun olduğu tespitiyle tüm kentlerimizin ve yerleşim alanlarımızın deprem ve diğer afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi, Öncelikli ve acil bir görev olarak mevcut yapıların sorumluluk sahiplerince deprem yönetmeliğine uygun dolayısıyla depreme dayanıklı hale getirilmesi gereklidir. Kaçak yapılaşma kesinlikle önlenmeli, açık veya üstü örtülü imar affı uygulamalarına kalıcı olarak son verilmelidir. Bu nedenle İnşaat Mühendisleri Odası olarak, depremden çok “depreme dayanıksız yapıların” kayıplara yol açtığını birçok kez ifade ettik ve etmeye devam edeceğiz. Depreme karşı önlem alması gerekenleri, deprem tehlikesini kullanarak çözüm olarak sundukları yeni rant alanları yaratan Kentsel Dönüşüm projelerini ve kentleri taşımayı, kentsel mekanları “Blok”lardan ibaret gören olumsuz bir kent kültürünün oluşmasını, tüm kentsel arazileri alınır, satılır ve apartman yapılır anlayışı ile eşdeğerli kılan anlayışı eleştirmeye devam etmeliyiz Kamu kuruluşu niteliğindeki TOKİ inşaatlarının ve Kamu Kurumlarınca yapılan işlerin; gerekçesi ne olursa olsun Deprem afete dönüşmesin ? Baştarafı 1. Sayfada 16 AĞUSTOS 2011 SALI denetim dışı bırakılmasından vazgeçilmelidir. TOKİ’nin bugüne kadar çok sayıda denetimsiz olarak inşa ettiği konutların yanında insanların kullandığı ya da toplu halde bulunduğu okul, hastane, sosyal tesis, köprü vb. yapıları da ürettiği dikkate alındığında tehlikenin boyutunun katlanarak büyüyeceği açıktır. Ne yazık ki yapı denetimi yasası bu yönüyle, denetimsizliği teşvik eden düzenlemeleri de gerçekleştirmiş olmaktadır. TOKİ inşaatlarının denetlenememesi önemli bir eksiklik olacak, kalite ve yapı güvenliği açısından önemli zafiyetler içeren sonuçlara yol açacaktır. Bu inşaatların projelerinin meslek odaları tarafından, inşaatlarının da yapı denetim firmaları tarafından denetlenmesi sağlanmalıdır. DAYANIKLILIK Binalarda proje ve denetime dikkat Özellikle 19751995 yılları arasında mahalleler içinde yıkılıp da yeniden yapılan bugünkü önemli yapı stoğunu oluşturan binaların müteahhitliğini yapmış olan kişilerin genelde müteahhitlik zihniyetini aşağıdaki fotoğraf en iyi şekilde göstermektedir. Aşağıdaki fotoğrafta birbirinin tıpatıp aynı olan iki blok görülmektedir. Bu iki blok kat karşılığı sözleşmesi ile bir blok mal sahibine, bir blok müteahhide ait olmak üzere inşa edilmiştir. ? Baştarafı 1. Sayfada Depreme hazırlıklı olma açısından kentimiz İzmir’i değerlendirdiğimizde ise; kamusal binalarımız ve diğer altyapı tesislerimizin durumlarına baktığımızda durum pek depreme hazırlıklı olduğumuzu göstermemektedir. İlimizdeki 1200’ü aşkın ilköğretim ve orta öğretim okullarında devam eden çalışmalar %25 mertebelerinde olup çok önemli kısmı güçlendirme ya da yeniden yapım için beklemektedir. Sağlık tesisleri ve hastanelerde ise durum pek farklı olmayıp önemli çoğunluğunda çalışmalara başlanması için kaynak gerekmektedir. Depremde toplanma ve geçici barınma alanları olarak kullanılacak spor tesisleri ve alanları için de yapılan belirgin bir çalışma bulunmamaktadır. Ulaşım sistemi anlamında karayolları ve demiryollarını ele alırsak deprem sonrasında da en çok gereksinim duyacağımız yollarımız, köprülerimiz, alt ve üst geçitlerimiz, viyadüklerimiz olacaktır. Kentimiz içinde karayollarında çevre yolları ile bağlantılarında ve köprü, viyadük, tüneller, şehir içi anayollar üzerindeki köprüler (Bayraklı, Turan, Şirinyer, Konak, Karşıyaka, Bornova Ege Üniversitesi, Otogar bağlantısı), alt ve üst geçitler (Karşıyaka Anadolu cad., Karabağlar aksı, Balçova) v.b. yapılar acilen incelenmeli, güçlendirilmesi gerekenlerin çalışmaları tamamlanarak deprem sonrasında da hasar almaksızın hizmet verecek hale gelmesi sağlanmalıdır. “Bir doğa olayı olan deprem afete dönüşmesin” diye, “depreme dayanıklı yapılar” tasarlamak ve üretmek, “yapı stoğumuzu depreme dayanıklı” hale getirmek zorundayız. İZMİR’DE DURUM ? Baştarafı 1. Sayfada nutların, kullandığımız sanat yapılarının dayanımı ve oluşabilecek hasarlarda uğrayacağımız can kaybı açısından doğrudan ilgilendirmektedir. Bu yaklaşım çerçevesinde; Devletin, devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin, görevleri ve sorumlulukları çerçevesinde yapması gerekenler ile özellikle biz inşaat mühendislerinin meslek örgütü olan İnşaat Mühendisleri Odasının görev ve sorumlulukları açısından yapması gerekenler olarak iki ana başlıkta toplayabiliriz. Devletin ve kurumlarının yapması gerekenleri kısa bir özetle şöyle sıralayabiliriz. Ülke topraklarımızın yüzde 92’inin, nüfusumuzun yüzde 95’inin deprem bölgeleri içinde yer aldığı düşünülürse, depremler öncesi ve sonrasıyla ulusal düzeyde bir program oluşturulmalıdır. Programın genel felsefesi, yapım, onarım ve güçlendirme işlerinin kamusal bir anlayış içersinde ele alınması ve değerlendirilmesi olmalıdır. Bu programın en önemli ayağı, insanlarımızı deprem ve doğal afetler konusunda sürekli bilinçlendirme olmalıdır. Bu konudaki eğitimler, sadece kısa bilgilendirmeden çok ilköğretimden başlayan ve belirli bir program çerçevesinde süreklilik taşıyan bir nitelikte olmalıdır. Programın diğer önemli ayağı ise, özele veya kamuya ait her türlü yapının yürürlükteki şartname ve standartlara uygun yapılıp yapılmadığının ciddi olarak denetiminin ve takibinin yapılabilmesidir. MAR AFLARI Ülkemizde yapı sektörü politik çıkarlardan uzak teknik ve bilimsel boyutuyla ele alınmalıdır. Siyasi iktidarların sırf seçilme gayesiyle sık sık gündeme getirdikleri “imar afları” artık kesinlikle gündemden düşürülmeli ve insanlarımıza gelecekte çıkabilecek bir affın umudu veya düşüncesi kesinlikle verilmemelidir. Marmara Depremi sonrası gündeme gelen ve yaklaşık 10 yıldır uygulaması yapılan “Yapı Denetim Sistemi”nde bugüne kadar görülen hata ve eksiklikler değerlendirilerek, hatalar hızla giderilmelidir. Özellikle, önümüzdeki süreçte 19 ilden 81 ile çıkartılacaki olan “Yapı Denetim Sistemi” şimdiye kadar gözlenen hataların giderilmesi çerçevesinde yeniden ele alınmalı, tüm ilgili kurumların ve özellikle TMMOB’ye bağlı meslek odalarımızın sistem içersinde yer alması sağlanmalıdır. Depremde hasar gören yapıların onarımı ve güçlendirilmesi için şartname ve uygulama esasları hızla hazırlanmalı, bu konuda halkın aldatılmasının önüne geçilmelidir. Her il için “Afet Riskini Azaltma Eylem Planı” hazırlanmalı ve bunların ulusal düzeyde koordinasyonu sağlanabilmelidir. Deprem riskinin yüksek olduğu illerimizden başlamak üzere, yapı envanteri çalışmalarına önem verilmeli, bu çalışmalar için gerekli kaynak mutlaka yaratılmalıdır. Yine deprem riskinin yüksek olduğu illerimizde; güçlendirilmesi gerekli olan ancak bugüne kadar yapılmayan okul ve hastane binalarının güçlendirme projeleri hazırlanması ve hızla güçlendirme işlemlerinin yapılarak tamamlanması gerekmektedir. Yerel yönetimlerin öncelikle yapması gerekenlerden bazılarını da kısaca şöyle sıralayabiliriz. Kaçak yapılaşma yerel yönetimlerce kesinlikle önlenmelidir. Bu amaçla, mevcut imar planında olmamasına rağmen, ileride çıkabilecek bir af çerçevesinde evlerinin üzerine kat çıkmak amacıyla bırakılan kolon filizleri yetkililerce kesilmeli ve sonralarına da izin verilmemelidir. Yerel yönetimler, inşaatların başlamasından önce vatandaştan aldıkları otopark, kanal ve su bağlantı vb. bedelleri yapım süreci tamamlandıktan sonra, oturma raporu aşamasında almalıdır. Önceden alınan bu bedeller başlangıç sürecinde önemli bir düzeyde olup, özellikle dar gelirli vatandaşlarımızı kaçak yapı yapmaya itmektedir. Yerel yönetimlerce ihaleye çıkartılan tüm alt yapı işlerinin deprem sonrası kullanılabilir olacak şekilde imal edilmesi için ciddi bir kontrolluk mekanizması oluşturulmalıdır. Şehir içindeki tüm köprü ve sanat yapıları yeniden gözden geçirilerek depreme karşı dayanım testlerinin yapılması gerekmektedir. Özellikle 1975 Deprem Yönetmeliğinden önce yapılan tüm yapılar belli bir plan çerçevesinde gözden geçirilerek güçlendirilmeli veya yenilenmelidir. Yapılarımızın mühendislik hizmeti almasını 17 Ağustos Kocaeli depremi... Kentlerimiz ve kent yenilemeye bakış ? Baştarafı 1. Sayfada SAYFA 3 kat çekmektedir. Bu da demektir ki, mevcut yapı stokumuz ister gecekondu/kaçak binalardan oluşsun, ister planlı/ruhsatlı olsun, sorunludur ve bu konuda bilimsel, teknik tedbirler alınmalıdır. Bunun için toplumun tüm kesimlerinde, ilgili kurumlarda gerek teknik, gerekse idari anlamda topyekun bir seferberliğe ihtiyaç vardır. Özellikle yapı stokunun iyileştirilmesi için ilgili kamu kurumlarınca, ayrı bir kaynak, Devlet desteği veya teşviki oluşturulmalıdır. sağlamak için meslektaşlarımızın bu konudaki duyarlılığını artırmak ve sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak için, İnşaat Mühendisleri Odası olarak yaptıklarımızı özetle şöyle sıralayabiliriz Son depremlerin de bizlere gösterdiği gibi okul sırasında alınan eğitimler süreç içersinde yeterli olamamaktadır. Üyelerimizin bilgilerini güncellemek amacıyla meslekiçi eğitimlere eskiye göre daha fazla önem vermekte ve yaygınlaştırmaktayız. Deprem bilincini artırmak amacıyla çeşitli yerel etkinlikler yapmaktayız. Özellikle İzmir içersinde okullarda ve kamu kurumlarında deprem bilincini geliştirmeye yönelik çeşitli seminerler ve etkinlikler gerçekleştirmekteyiz. Dönem dönem yaygın olarak deprem konusunda uyarıcı afişlemeler yapmaktayız. Toplumumuzun afetlere karşı hazırlıklı olmasını sağlamak, afetlere karşı toplumsal duyarlılığı artırmak için çeşitli etkinlikleri düzenlemekteyiz. Fuarlarda standlar açarak, insanların yoğun olarak bulundukları, metro duraklarında, çarşı girişlerinde “Deprem Konusunda Bilgilendirme” ve “Ev Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler” vb. açıklayıcı broşürler dağıtarak halkımızın bilgi düzeyini arttırmaya çalışmaktayız. İ İZCE YIKILAN BLOK KİME AİTTİR? Bir bloğun yıkılmış olmasının nedeni sadece yapım aşamasında işçiliğe gerektiği gibi özen gösterilmemiş ve küçük ama önemli hatalar yapılmış olmasındandır. Bu binaların statikbetonarme projeleri tamamen aynıdır. İnşaat yapım saf S hasında işçiliğe özen gösterilmemesinin ve bazı küçük ama önemli eksikliklerin bedeli toplam inşaat maliyetinin yüzde birinin bile altındadır. Yıkılan blok arsa sahibine, ayakta kalan blok müteahhide aittir. O halde sağlam, güvenli, depremlerde hasar görmeyecek bir bina elde etmek için ne yapılmalıdır? 1 Binanın projesini yaptırmak, 2Yapım aşamasının her kademesini denetlemek gerekir. Bu teknik hizmet binanın toplam maliyetinin yüzde 34’ü arasındadır. Binanın hastalığını ancak deprem ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle hasta bir konut sahibi olmamak için işin başlangıcında, düşünce safhasında iyi bir inşaat mühendisine başvurarak yola çıkınız. C DEPREM ÖZEL EKİ İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: MİYASE İLKNUR Görsel Yönetmen: OĞUZ YILDIZ İlan: ZUHAL ALTUNGÜNEŞ YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir eposta: izmir@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. C M Y B C MY B recinde onların bilgi düzeylerini artırmaya çalışmaktayız. İlçe Belediyelerle yaptığımız protokoller çerçevesinde, üyelerimizin ürünü olan projeleri yürürlükteki standart ve şartnameler çerçevesinde denetleyerek, olabilecek hata ve eksiklikleri en aza indirgemekteyiz. Bu sayede proje kalitesinin yükseltilmesi sağlanmaktadır. İnşaat Mühendisliği mesleğini ve meslektaşlarımızı etkileyen önemli bir konu da, inşaat mühendisliği hizmetlerinin talep edilen bir hizmet haline gelememesidir. İnşaat sektörüne egemen olan kesim, mühendislik hizmetini ucuz bir iş gücü olarak görmektedir. Yapım sürecinde sorumlulukları olmayan usta ve kalfaların ücretleri, sosyal hakları ve güvenceleri meslektaşlarımızdan çok fazladır. Ülkemizin yaşadığı ekonomik krize bağlı olarak, bir yapının oluşmasının en önemli ayağı olan projeleri yapan projeci üyelerimiz emeklerinin ve sorumluluklarının karşılığını alamamaktadır. Yapı denetim firmalarında çalışan meslektaşlarımızın ücretleri gerçekten çok düşüktür. Şantiyelerde zor şartlar altında çalışan üyelerimizin ise ücretlerinin düşüklüğünün yanında hiçbir sosyal güvencesi bulunmamaktadır. Yapı yapmanın ciddi ve sorumluluk isteyen bir iş, olduğunu düşündüğümüzde, sahip olacağımız toplumsal bilincinde buna paralel gelişmesi gerekmektedir. Toplumda bu bilincin gelişmesi, yaygınlaşması ve egemen olması daha nitelikli mühendislik hizmetlerinin alınmasını sağlayacaktır. Aksi durumda meslektaşlarımızca yapılmakta olan hizmet, sadece yerine getirilmesi gereken bürokratik bir işlem olarak görülmeye devam edilecektir. Sonuç olarak, yapım sürecinde yer alan her kişi ve yetkili kurum üzerine düşen görevleri tam olarak yerine getirdiği takdirde, deprem gibi doğal afetlerde binalarımızın yıkılması ve can kayıplarının olması mümkün değildir. Bu süreçte; Biz İnşaat Mühendislerine düşen görev, yürürlükteki standart ve yönetmelikler çerçevesinde proje üretmek ve denetlemek, Yapı Denetim Firmalarına düşen görev, sorumluluklarını aldıkları inşaatların proje ve yapım denetimlerini yürürlülükteki yönetmelik ve standartlara uygun olarak yapmak, Belediye ve diğer yetkili kurumların görevleri, yapı sürecinin ciddi bir süreç olduğu bilinciyle, mühendis ve mimar kadrolarını sayısal ve niteliksel olarak güçlendirmek, bu kadroların hiçbir politik baskı altında kalmadan görevlerini yapmalarını sağlamak, kaçak yapılaşmaya izin vermemek, Merkezi hükümetlerin ise sırf politik çıkarlar amacıyla sık sık başvurdukları “İmar Affı” uygulamalarına kesinlikle son vermeleri, Vatandaşlarımızın ise, bina alırken o binanın ne kadar mühendislik hizmeti aldığını sorgulamak olmalıdır. Belki de en önemli sorumluluk, bina alacak insanlarımızda olmaktadır. Bu anlamda iyi ve bilinçli bir tüketici olmak bu işin özünü oluşturmaktadır. Görsel ve yazılı basınımıza da yapım sürecinde son tüketici olan insanlarımızın bilgilendirilmesinde ve onların sorgulayıcı olmasını sağlamasında da önemli görevler düşmektedir. K ALİFİYE... Usta ve kalfalara eğitimler vererek, yapım sü Afete karşı sorunlu yapı stokumuz gerekçe gösterilerek, kent dönüşümü, kent yenilemesi planlanırken başkaca toplumsal sorunlara neden olacak girişimlerden kaçınılmalıdır. Günümüzde, kent planlaması ve gelişiminde, adına ne derseniz deyin, rant kaygısı, değer atışı, ticari kaygı, tüm zamanlardan daha çok belirleyiciliğini göstermektedir. Planlama çalışmaları adı altında çeşitli yöntemlerle kentli haklarına müdahale edildiği bu süreçlerde, belli güç ve sermaye odakların belirleyici olduğu ve olacağı aşikârdır. Günümüzde “kamu yararı” adı altında yapılan kentsel düzenlemelerin ve imar hizmetlerinin, bütüncül bir kent planlaması ve kamu yararı ile ilgisi olduğundan bahsetmek zordur. Özelleştirilen kamu hizmetlerinin, ister vakıf, ister dernek eliyle olsun, ister ticari işletme eliyle olsun, eğitim, sağlık, ulaşım vb pek çok alandaki hizmetlerin planlanması ve yatırımında idari işleme konu olacak pek çok örnek mevcuttur büyük kentlerimizde. Gerçek anlamda bir kamu kuruluşuna –ki geriye kamu yatırımı/hizmeti sunan bir kamu kurumu kaldıysa yasalardan gelen hakları vermek, diğer ticari kuruluşlara ise kamu kaynaklarını pay ederken, Anayasadan gelen haklar doğrultusunda, sosyalhukuk devleti olmanın gereği ile uygulamalarımızı sürdürmek ve özellikle planlama, imar, yapılaşma süreçlerini böyle algılamamız ve davranmamız, toplumsal adalet ve eşitlik ilkeleri açısından temel görevimiz olmalıdır. Kentsel dönüşümyenileme hizmeti yapılacak ise; ? Yerel halk ve ilgili tüm tarafların katılımı sağlanmalı ? Açık ve şeffaf yönetim modeli oluşturulmalı ? Yerel halkı yerinden etmeyen modeller geliştirilmeli ? Her bölgeye özgü olarak proje geliştirilmeli, sosyal, kültürel, ekonomik doku dikkate alınmalı ? Yaratılan değer artışları, öncelikle yerel bölge halkı ile hakça paylaşılmalı ? Depremin yol açacağı afetlere karşı en riskli bölgelere (ilgili kamu kurumları ve meslek odalarının katılımı ile) öncelik verilmeli ? Kentsel yaşam standardını yükseltmeli ? Kent halkına ulaşım, eğitim, istihdam vb. konularda ek külfet getirmemeli, bu alanları geliştirmeli ? Sosyal adalet ve fırsat eşitliğini gözetmeli. Kentsel dönüşüm/yenileme konusunda İmar Yasalarında hala bir düzenleme olmaması, yapılan uygulamaların ilgili kurumların veya yetkililerin inisiyatifi ile yürütüldüğünü göstermektedir. Uygulamalarda esas alınan yasalar şunlardır: 1 Toplu Konut Kanunu: 1984 yılında yürürlüğe girmiş olup, özellikle 2000’li yıllardan günümüze kadar, birçok maddesinde TOKİ’ye ayrıcalıkistisna tanıyan değişikliğe uğramıştır. (Resen kentsel dönüşüm ve yenileme projesi hazırlamak, uygulamak, sosyal konut üretmek, ayrıca kaynak sağlamak amacıyla şirketler ve şirket ortaklıkları kurmak, özel sektörle işbirliği yapmak, tüm hizmetlerini “kamu kurumu/kamu yatırımı” niteliğinde, imar kanunu, yapı denetim kanunu ve diğer imar mevzuatından muaf olarak sürdürmek) 2 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu: 2004 yılında yürürlüğe girmiş olup, Büyükşehir Belediyelerinin bu konudaki görev, yetki ve sorumluluklarına yer verilmektedir. 3 5393 Sayılı Belediye Kanunu: 2005 yılında yürürlüğe girmiştir, Belediyelerin arsa ve konut üretimi, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı hükümlerini düzenlemektedir. 4 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu: 2005 yılında yürürlüğe girmiştir, İl Özel İdaresinin Görev, Yetki ve Sorumluluklarını düzenlemektedir. 5 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi Ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması Ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun: 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. 6 Kalkınma Planı (20072013): Yoğun göç ve çarpık kentleşme neticesinde ortaya çıkan sosyokültürel uyum sorunlarını azaltıcı önlemler alınması planlanmıştır. 7 Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu: 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Ankara’ya özgü uygulanan ilk dönüşüm yasasıdır. Sayılan yasalardan anlaşılacağı üzere, dönüşüm uygulamaları, yetki ve kavram kargaşasından ibarettir. Parçacı ve bütünlükten uzak olan düzenlemelerin, dayanağını Anayasa’dan alan, mülkiyet hakkını zedelemeyen düzenlemelere yerini bırakmalıdır. Zira, Kentsel dönüşüm yasa dayanaklarının Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle açılmış 2 adet dava mevcuttur. Kent dönüşüm yasaları ve uygulamalarına, CHP tarafından açılmış dava ŞPO'nun Ankara'da belediyenin kentsel dönüşüm uygulamasını, Ankara 3. İdare Mahkemesine götürmesi sonucu, İdare Mahkemesi 5393 sayılı yasanın 73. maddesinin iptali için aldığı Ara Karar ile konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşımıştır. İdare Mahkemesi, kentsel dönüşüm uygulamalarının, Anayasa'da yer alan Hukuk Devleti, Mülkiyet Hakkı ve Yerel Yönetim kavramları ile bağdaşmadığını onaylayarak, konuyu karara bağlanmak üzere Anayasa Mahkemesi’nin onayına sunmuştur. Dava dosyalarının gerekçeleri ile birlikte ele alınarak, sonuç Mahkeme Kararlarının kamuoyuyla paylaşılması, bu konularda duyarlılık oluşturulması sağlanmalıdır. KENT DÖNÜŞÜMÜ VE KENT YENİLEME