Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapsamlı bölümler elliye yakın film... YARIŞMA DIŞI YENİ TÜRK SİNEMASI Ankara Sinema Derneği’nin 2007’de Gezici Festival kapsamında düzenlediği Kısa Film Senaryo Yarışması’nın teması olan Kars için çekilen beş kısa filmin birleştirilmesiyle oluşan filmde, tüm yönleriyle Kars ele alınıyor. ‘Vagon’, ‘Şellale’ ve en son ‘Eve Giden Yol’ filmleriyle tanınan yönetmen ve senarist Semir Aslanyürek, Antakya’da geçen, son filminde farklı inançlar, diller ve kültürler arasında birbirine bağlı hikâyeler anlatıyor. Berlin Film Festivali’nde de Panorama Special bölümünde gösterilen Kosmos, Reha Erdem’in ‘Hayat Var’ın ardından çektiği uzun metrajlı filmi. Sermet Yeşil, Türkü Turan ve Hakan Altuntaş başrolleri paylaşıyor. Çözülmeler filmiyle 1994’te Festival’de En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan Yusuf Kurçenli, son filminde 19. yüzyılın sonunda Karadeniz’de yaşayan Müslüman Esma ile gizli bir Hıristiyan olan Mustafa’nın aşk hikâyesini anlatıyor. Tayfun Pirselimoğlu’nun, Rıza’nın yakaladığı başarıdan sonra şubat ayında Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde ilk kez izleyici karşısına çıkan son filmi Pus, İstanbul’un varoşlarında, Altınşehir’de geçen karanlık bir hikâyeyi anlatıyor. Aşk Üçlemesi’yle tarzını belirleyen Cemal Şan’ın son filmi Acı, özgürlükleri savunan bir genç kız ile aileyi savunan bir dedenin, Nesrin ile Hıdır’ın hikâyesini anlatıyor. 2008’de Made in Europe ile birçok ödül kazanan İnan Temelkuran’ın ikinci uzun metrajlı filmi ‘Bornova Bornova’, işsizlik ve onun yarattığı haleti ruhiye üzerine bir İzmir filmi. Ertekin Akpınar’ın ilk sinema filmi olan ‘Melekler ve Kumarbazlar’, 17 Ağustos depremi sonrasında yönetmenin kendi çevresinden esinlenerek yazdığı yaşanmışlıklara dayanıyor. Yardımcı yönetmenlik ve reklam filmleri yönetmenliği yapan İlksen Başarır’ın bu ilk uzun metrajlı filmi, işitme engelli Onur’un çağrı merkezinde çalışan Zeynep adlı bir kıza âşık olmasını şiirsel bir dille anlatırken, aşkın hiçbir engel tanımayacağını birbirinden ilginç anekdotlarla beyazperdeye aktarıyor. Ödüllü yönetmen Selda Çiçek’in Batman’da yaşanan gerçek bir hikâyeden esinlenerek senaryosunu da yazdığı ilk uzun metrajlı filmi olan ‘İncir Çekirdeği’, Mardinli bir ailenin bir gününü konu alıyor. Hakkı Kurtuluş’la, kısa film yönetmeni Melik Saraçoğlu’nun bu ilk yönetmenlik denemesi, annebabaablaerkek kardeşten oluşan, parçalanmış, dört bir yana savrulmuş, eski İstanbullu bir ailenin öyküsünü anlatıyor. Birçok belgesel yazıp yöneten ve uzun metrajlı filmlerde görev alan Handan Öztürk’ün ilk uzun metrajlı kurmaca filmi, Hasankeyf’i anlatıyor. Bahtı Kara, birçok kısa film ve video projesinde çalışmış olan Theron Patterson’ın ilk uzun metrajlı filmi. Yazılı bir senaryoya bağlı kalsa da, oyunculara senaryo verilmeden, doğaçlama olarak çekilen film, aşk ile ölüm korkusu arasındaki bağlantı ve güzel ile çirkin arasındaki çizgi üzerine psikolojik bir kara mizah. Emre Yalgın ve Zeynep Özcan’ın yazdığı Teslimiyet, İstanbul’un Tarlabaşı semtinde oturan dört travestinin hayalleri ve mücadelelerini ele alıyor. TÜRK SİNEMASI 20092010 BELGESELLER Belgesel Çingeneleri, Türkiye’nin her yanındaki Romlar, Lomlar ve Domların yaşamları, kültürel farklılıkları, sosyal düzenleri, gelenekleri ve kendi aralarındaki çelişkilerini, sosyal, kültürel ve ekonomik açmazlarını anlatıyor. İlk kısa filmi ‘Kâğıttan Para’ ile uluslararası festivallerde yer alan Yeliz Karatürk’ün ilk uzun metrajlı belgesel filmi, kaybolmaya yüz tutmuş bir dili kayıt almak amacıyla, Trabzon’un Köknar Köyü’nden yola çıkarak, atalarından kendilerine miras kalan hatıralarla bildikleri Karadeniz’i ve Romeyika’yı yaşatmaya çalışan ikinci nesil Yunanistanlı Karadenizlilere kadar uzanıyor. Televizyon sektöründe daha önce yapım ve yönetmen yardımcısı ve senarist olarak çalışan Kamil Koç, İran sinemasının en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiarostami ve sineması hakkında yazdığı tezden yola çıkarak ilk uzun metraj filmi ile festivalde yer alıyor. Yeşim Ustaoğlu ve Kazım Öz filmlerinde sanat yönetmenliği yapan, Mezopotamya Sinema Kolektifi’nden Özkan Küçük, son belgeselinde Türkiye’de bugünkü anlamıyla ilk cemevini hizmete açan öncü Alevi dedesi Musa Dede’nin hayat hikâyesini anlatıyor. Didem Pekün, filminde Tülay German’ın Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu isimli kitabını temel alıp, arşiv görüntüleri, ses kayıtları, müzikleri ve fotoğrafları kullanarak, tarihsel bir süreci bir sanatçının müzikal gelişmesini izleyerek irdeliyor ve geçmişin bugünle ilişkisini keşfediyor. Transkültürel sanat ağı Kultursprünge’nin kurucularından küratör Martina Priessner ilk uzun metraj belgesel filminde çağrı merkezlerini konu alıyor. 2009 yapımı Mezra Ezidiya ile yurtiçi film festivallerinden ödül kazanan, belgesel sinema alanında çalışmaya devam eden Rodi Yüzbaşı’ın son filmi Miraz, hızla değişen dünyada yaşanmışlıkları ve değişimleriyle doğuda bir köyden bir bekleyiş öyküsünü anlatıyor. Belgesel sinema alanında çalışmaları bulunan Güliz Sağlam ile Feryal Saygılıgil bir önceki filmleri Kafesteki Kuş Gibiydik’teki gibi, kadın sorununa değiniyor. Belgeselde, Türkiye’nin çeşitli serbest bölgelerinde çalışan kadın işçilerin çalışma koşullarına ilişkin tanıklıkları, deneyimleri, yaşamla ilgili beklentileri yer alıyor. Bilgi Üniversitesi’nde akademisyenlik yapan, ARTE için kısa, kurmaca ve belgesel filmler hazırlayan Alman yönetmen Dirk Schaefer, son filminde Mart 2009 yerel seçimleri sırasında Mardin’den bazı insanların günlük hayatlarına yer veriyor. İlk kısa filmi Kayıp Gölgeler’in ardından belgesel sinemayla ilgilenmeye başlayan ve senaryo yazımı, belgesel film ve fotoğraf alanında çalışmaya devam eden Gürsel Sütemen, dördüncü belgesel filminde ‘Hergelen Meydanı’nın, nasıl ‘Hergele Meydanı’na dönüştüğünün derin iç öyküsünü anlatıyor. Gazeteci Orhan Tekeoğlu, medya sektöründeki yirmi yıllık deneyiminin ardından ilk belgesel filmiyle, yakından tanıdığı Karadeniz kadınının çileli ama her zaman başı dik halini Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Taşören Köyü’nde yaşamış ve ölümü sırlara karışarak ‘efsaneleşmiş’ İfakat’ın yaşamından yola çıkarak anlatıyor. Türk sinemasında Lütfi Akad ile başlayan ‘Sinemacılar Çağı’nın’ yenilikçi yönetmenlerinden biri olan Feyzi Tuna’nın sinema hayatının dönüm noktaları bu belgesel ile anlatılıyor. Röportajbelgesel ve kısa video çalışmaları bulunan Esra Yıldız’ın ilk belgeseli, İstanbul’un en eski sahafını konu alıyor. Ata adlı kurmaca kısa filmleriyle uluslararası alanda büyük başarı elde eden Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti ortaklığının son ürünü Camera Obscura, görme engelli katılımcıların olduğu bir sinema atölyesinin hikâyesini anlatıyor. Çözülmeler filmiyle Festival’den En iyi Yönetmen ödülü kazanmış Yusuf Kurçenli’ye bir saygı duruşu niteliği taşıyan belgesel, Kurçenli’nin yönetmen yardımcılığını yapmış, sinemacı öğrencisi Yıldız Bakoğlu’na ait bir yapım. Festival’e daha önce ‘Transit’ ve ‘Bu Ne Güzel Demokrasi’ belgeselleriyle katılan Berke Baş, Avrupa kültür kanalı ARTE ile Fransız yapımcı Patrice Barrat’nın ortak projesi Öteki Türkiye serisinin bir filmi olan Beton Park’la taşrada bir grup genç üzerinden toplumun onların omuzlarına yüklediği ‘erkeklik’ durumunu anlamaya çalışıyor. Şair, yönetmen ve sinema yazarı Sadık Battal, Tolgay Ziyal ve Yavuz Turgul’un Dünyası’nın ardından sinemanın usta isimlerini belgesele aktarmaya ‘Türk sinemasının ta kendisi’ dediği Metin Erksan ile devam ediyor. 1996’dan bu yana çeşitli ulusal televizyon kanalları ve gazetelerin haber merkezlerinde muhabirlik yapan gazeteci Caner Canerik, 2009’da Festival’de gösterilen Pırdesur’un ardından bu yıl Bertij ile ‘Dersim’in geleceğine yönelik umudunu’ yansıtıyor. 2008 yapımı ‘Gezici Nalbant’ belgesiyle ulusal ve uluslararası birçok festival gezen Haydar Demirtaş, Babam Tarih Yapıyor’da beş vakit namaz kılan, köy kilise ve camilerini restore eden taş ustası babası Mehmet Usta’yı anlatıyor. ÖZEL GÖSTERİM Sanatı takdir edildiği ve çok sevildiği halde mutsuz olmuş ve inzivaya çekilmiş bir müzisyenin yaşam öyküsünü anlatır ‘Çığlık Çığlığa Bir Sevda’ Türkiye’nin ‘Sanat Güneşi’ olarak anılan müzisyen, Zeki Müren’i çağrıştıran bir karakterin hikayesini anlatıyor. Bertij Favori ‘Bal’, ‘Vavien’ sürpriz olmaz 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışması’nın en büyük favorisi, “Altın Ayı” ödülünü kucaklamış olan “Bal” filmi, hiç kuşkusuz... Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf Üçlemesi’nin “Yumurta” ve “Süt”ün ardından gelen son ayağı “Bal”ın en büyük rakibi ise Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) ve Yeşilçam Ödülleri’nde senaryo, müzik ve oyuncu performanslarıyla öne çıkan Taylan biraderlerin çektiği “Vavien” olacak. Antalya Altın Portakal’da en iyi film ödülünü paylaşan “Kosmos” (Reha Erdem) ve “Bornova Bornova” (İnan Temelkuran) ise yarışma dışı gösterilecekler. Keşke onlar da katılabilseydi, İstanbul, kıyasıya bir mücadeleye tanıklık etmiş olurdu. Tam 11 filmin yarışacağı bu dalda, Yılmaz Erdoğan’ın hem gişede iş yapan hem de eleştirmenlerin beğenisini kazanan “Neşeli ALPER TURGUT CANLANDIRMA ti Tallinn, 2011 yın bu yılki konuğu, başken onya. Festivalde ’nı ası em Sin a rm ndı nla Ca nti unvanını alacak olan Est lında Avrupa Kültür Başke dırma programı, Priit Pärn’ın dört kısa metlan en tanınmış temyer alacak olan birinci can onya animasyon sinemasının olarak etkin çaEst or. şuy olu en ind film lı cı raj ma bu yana çizer ve canlandır silcilerinden, 1970’lerden rinde kullanan ödüllü rle ese ü lüğ ücü üst çek lışan, kara mizah ve ger festivale konuk olarak gelecek ve bir de sinen, Estonyalı sanatçı Priit Pär k. ece ma dersi ver Yönetmenler: Priit Pärn & Olga Pärn / 2009 / DigiBe 3 / 35 mm / Renkli / 24’ 7 / 35 mm / Renkli / 25’ 2 / 35 mm / Renkli / 15’ ta / Renkli / 24’ PROGRAM 1 Yönetmen: Priit Pärn / 200 Yönetmen: Priit Pärn / 198 Yönetmen: Ülo Pıkkov / 200 6 / 35 mm / Renkli / 11’ Yönetmen: Priit Pärn / 198 Yapımcılığını ‘Gitmek’ filmiyle yurtdışında da büyük başarı yakalayan Hüseyin Karabey’in üstlendiği Taşlaşan Vicdanlar, Cenk Örtülü ile Zeynel Koç’un ilk filmi. Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocukların maruz kaldığı hukuk dışı uygulamaların anlatıldığı filmde, çocuklara uygulanan fiziki ve manevi şiddetin boyutları gözler önüne seriliyor. 8. SAYFA Ben Gördüm erde yeniden yükdırma film geleneği 1950’l ün yapımlarıyla lan can an lay baş a ard 0’l 193 özg ları kuran Estonya, ödüllü Estonya canlandırselirken kukla film stüdyo or. ılıy say den rin ele ülk gın say n ını yas dün ma gramda, son beş yıcanlandır n bir araya geldiği ikinci pro erin tümü çizimeri ekl örn n nda ası em sin ml ma dırma filmi yer alıyor. Fil lın en çarpıcı altı kısa canlanlanıyor. le canlandırma tekniğini kul / 17’ / 2009 / DigiBeta / Renkli Yönetmen: Kaspar Jancıs 2008 / 35 mm / Renkli / 19’ Yönetmen: Prııt Tender / 8 / 35 mm / Renkli / 5’ Yönetmen: Ülo Pıkkov / 200 Ülo Pikkov, Janno Kaspar Jancis, Mati Kütt, / 19’ its, Ern ıkı He r: nle me net Yö i nder / 2007 / 35 mm / Renkl Pıldma, Priit Pärn, Priit Te 15’ / 2006 / 35 mm / Renkli / Yönetmen: Kaspar Jancıs İKİ TUTAM SAÇ ‘DERSİM’İN KAYIP KIZLARI’ : Mimarlık öğrencisi Nezahat Gündoğan’ın barajları konu alan ilk projesi ‘Munzur Akmazsa’ belgeselinin yapımı sırasında bölge tarihini daha yakından tanımasıyla şekillenen ‘İki Tutam Saç’ trajik bir olayı gün yüzüne çıkartıyor. Bugüne kadar hep sosyal içerikli belgesellere imza atmış olan Petra Holzer ve Ethem Özgüven çifti, silikozis hastası kot taşlama işçilerinin sömürülen emek ve bedenlerinin ölümle noktalanan hikâyesini anlatıyor. 9. SAYFA ULUSAL YARIŞMA PROGRAM 2 Hayat”ı ile Çağan Irmak’ın en kayda değer yapıtlarından biri olan “Karanlıktakiler”i de es geçmemek gerek. Antalya Altın Portakal’da Nergis Öztürk’e en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırması dışında büyük bir düş kırıklığına yol açan Zeki Demirkubuz’un dönem filmi “Kıskanmak” ile yine Antalya’daki galasında hem alkış hem tepki alan Miraz Bezar’ın Güneydoğu’yu didikleyen “Min Dit”inin (Ben Gördüm), kazanma şanslarının çok düşük olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz aksi takdirde büyük bir sürprize imza atmış olurlar. Onur Ünlü’nün (Altın Portakal’da senaryo ödülünü kaptı) seve seve ‘tuhaf’ kategorisine sokabileceğimiz ekstra acı soslu ve hayli arabesk filmi “Beş Şehir” ve Atıl İnaç’ın oyuncularının kattığı renk dışında herhangi bir albenisi olmayan yapıtı “Büyük Oyun”... Her iki filmin de ipi göğüslemeleri, mucizeye eşdeğer bir şey olur. Zorlu psikolojik geri lim türünde, yer yer dengesini kaybetse de barajı aşan bir film ortaya çıkarmayı başarabilen Ümit Ünal’ın “Ses”i ve A. Taner Elhan’ın kara mizahla harmanlanan yer yer komik ve tam tekmil absürt eseri “Acı Aşk”ının, “Bal” ve “Vavien” ile rekabet etmeleriyse neredeyse imkansız. Son sıraya Nesli Çölgeçen’in “Denizden Gelen” adlı filmini koydum. Çünkü festivalin insan hakları yarışması bölümüne de seçilen bu yapıtı henüz hiç kimse izlemedi. Belki müthiş bir yapıttır ve tüm dengeleri altüst edecektir. Bekleyelim ve görelim. Ulusal Yarışma’nın jürisinin başkanlığını, geçen yıl “Pandora’nın Kutusu” ile övgü toplayan yönetmen Yeşim Ustaoğlu üstleniyor. Jürinin seçeceği en iyi film ve en iyi yönetmen, Altın Lale heykelciği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 50’şer bin TL’lik para ödülünü alacaklar. Senaryo, görüntü yönetmeni ve müzik kategorileri için para ödülü yok, en iyi kadın ve en iyi erkek oyuncuyaysa 10’ar bin TL’lik para ödülü verilecek. Efes Pilsen, Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) Jürisi’nin Onat Kutlar anısına seçeceği filmin yönetmenine ise bir sonraki yapımda kullanması için 30.000 Dolarlık para ödülünü takdim edecek.