22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C 10 KASIM Kar izleri örtmesin Dr. Orhan ÇEKİÇ Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı elanik İlkokul öğretmenlerinden Kırmızı Hafız Ahmet Efendi’nin oğlu Ali Rıza Efendi ile, Sofuzâde Feyzullah Ağa’nın kızı Zübeyde’nin evliliğinden üç kız, üç erkek çocuk dünyaya gelir. 1871 yılındaki bu evlilik ilk meyvesini hemen bir yıl sonra vermiş, çocukluktan genç kızlığa henüz adımını atmış olan Zübeyde, daha on beş yaşında iken işte anne oluvermiştir. Bebeğin adını Fatma koyarlar. Ali Rıza Efendi’nin kız tarafını bu evliliğe ikna edebilmesi hiç de kolay olmamıştır. Zübeyde’nin babası Feyzullah Ağa’nın birinci eşinden oğlu Hüseyin Ağa, bu evliliğin gerçekleşmesi için Zübeyde’nin annesi Ayşe Hanım’ı ikna etmede epeyi zorlanır. Ayşe Hanım Feyzullah Ağa’nın üçüncü eşidir. Hüseyin Ağa, Selanik eşrafından Hacı Süleyman Ağa’nın Langaza’daki çiftliğinde Subaşı (kâhya) olarak çalışmaktadır. Ali Rıza Efendi’nin vakitsiz ölümü üzerine Zübeyde Hanım’ın üç çocuğu ile birlikte bir süre kalacağı, küçük Mustafa ile Makbule’nin kargaları kovalayacakları çiftlik işte bu Rapla Çiftliği’dir, Hüseyin Ağa da bu çiftliğin yöneticisi. Sonunda Hüseyin Ağa’nın da telkinleri ile Ayşe Hanım yumuşar ve evlilik gerçekleşir. Zaten o günlerin âdetleri gereği, evlilik gibi konularda kararı erkekler verir. O nedenle bu konuda Zübeyde’nin de görüşünün alınmış olması beklenemez. Yeni evliler Selanik’te Ali Rıza Efendi’nin Yeni Kapı Mahallesi’ndeki baba evine yerleşirler ve ilk çocukları Fatma işte bu evde dünyaya gelir. (1872). Bu esnada Ali Rıza Efendi Osmanlı Rumeli’sinin o zamanki Yunanistan sınırında, Olimpos Dağı eteklerinde, Çayağzı veya Papaz Köprüsü denilen dağlık, ıssız bir yerde, gümrük memuru olarak çalışmaktadır. Fatma’dan sonra birer yıl arayla iki erkek çocukları daha olur. Ahmet 1874’te, Ömer 1875’te doğar. Ömer’in doğumuna henüz sevinemeden, Fatma’nın veremden ölümüyle sarsılırlar. (1875). Ali Rıza Efendi’nin görev yaptığı gümrük kapısı son derecede tehlikeli bir sınır geçididir, dağlar Rum eşkıyası ile doludur. Eşkıya bu gümrük kapısından geçen her şeyi haraca bağlamıştır. Rahat, huzur yoktur. Ali Rıza Efendi, Gümrük İdaresi’nden istifa edip ailesini Selanik’e taşır ve kereste işine başlar.. ama başı eşkıya ile gene derttedir. Bir defasında eşkıya tarafından kaçırılır, hayatından ümit kesilir, önemli bir haraç ödeyerek ancak kurtulur. O korku dolu günlerin acısı da çocuk Mustafa’nın belleğinden hiç mi hiç silinmeyecek, oluşmakta olan karakterinde önemli rol oynayacaktır. Kereste ticareti sayesinde gelir düzeyi nispeten yükselen Ali Rıza Efendi, eşi Zübeyde, çocukları Ahmet ve Ömer’le birlikte, Selanik’in Islahhane semtinin Ahmet Subaşı Mahallesi’ndeki üç katlı bir eve taşınırlar. S Mustafa işte bu evde dünyaya gelir. (İlerde, 1908 yılında Mustafa Kemal Bey bu evi satın alacak, Balkan savaşından sonra Selanik kaybedilince Zübeyde Hanım ve Makbule İstanbul’a geldikleri için ev terk edilecek, Lozan Antlaşması gereğince de mülkiyeti Yunan hükümetine geçecektir. 1937 yılında Selanik Belediyesi bu evi Atatürk’e armağan edecektir. Ev bugün müze haline getirilmiştir.) Kardeşinin ismini oğluna verdi Ali Rıza Efendi çocukken beşiğini salladığı küçük kardeşi Mustafa’yı kazayla beşikten düşürüp ölümüne yol açmıştı. Bunu hiç unutmadı. 1881 yılında bir oğlu daha doğunca, kardeşinin ismini oğluna verdi: Mustafa. Aile, Fatma’nın acısını Mustafa ile unutmaya çalışırken çok daha büyük bir acıyla sarsıldı. Ahmet ve Ömer 1883 yılında tüm ülkede hüküm süren çiçek salgınına kurban gittiler. İki kardeşin aynı anda ölümü, Ali Rıza Efendi’yi inanılmaz ölçüde sarstı. Şimdi ailenin tüm ilgisi, küçük Mustafa’nın üzerinde yoğunlaşmıştı ki 1885 yılında Makbule doğdu. Bu mutluluk da çok sürmedi. Ali Rıza Efendi 1888 yılında ölürken, Zübeyde Hanım Naciye’ye hamile idi. Naciye 1889 yılında doğdu. (1901’de de ölecektir.) Eşinden kalan ayda iki mecidiye gelirle ve üç küçük çocukla yaşam mücadelesi vermeye başlamıştı Zübeyde Hanım. Bu neredeyse imkânsızdı. Ağabeyi Hüseyin Ağa Zübeyde ve çocukları, Langaza’daki Rapla Çiftliği’ne götürdü. İşte Küçük Mustafa ile Makbule’nin kargaları kovaladığı çiftlik bu çiftlikti. Rapla Çiftliği’nin korucusu küçük Mustafa, duvar gazetesi çıkarttığı için zindanlara atıldığında Mustafa Kemal Efendi; Trablus’ta, Derne ve Bingazi’de, Çanakkale’de Mustafa Kemal Bey; Filistin Cephesi’nde Mustafa Kemal Paşa; Sakarya’da Gazi Mustafa Kemal Paşa; Dumlupınar’da Mareşal Mustafa Kemal ve nihayet Cumhurbaşkanı Atatürk olarak anıldı. 1893 yılında Selanik Askerî Rüştiyesi’nde giydiği asker üniformasını, 1927 yılında ordudan emekli oluncaya kadar büyük bir onurla taşıdı. Vatanını savunmak uğruna, Trablus’tan Kafkasya’ya; Çanakkale’den Filistin’e, Suriye’ye; Sakarya’dan Dumlupınar’a kadar tüm cephelerde savaştı, hiç yenilmedi. Dünya O’nu “Dâhi bir asker” olarak tanıdı ama asıl “... Savaş, mutlak bir zaruret olmadıkça, cinayettir!..” sözüyle hatırladı. O’nu bir savaş adamı olmaktan çok, bir barış adamı olarak selamladı. Birleşmiş Milletler’in kültür kolu olan UNESCO, 1981 yılının tüm dünyada ATATÜRK YILI olarak anılması kararını alırken, O’nun, • “ ...Emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren ve bu mücadeleyi zafere ulaştıran bir komutan, bir ulusal kahraman; • çöken bir imparatorluktan, halk egemenliğine dayalı, hukukun üstünlüğünü esas alan, çağdaş ve laik, demokratik bir cumhuriyet çıkaran bir devlet kurucu; • tarihin ender kaydettiği bir devrimci; • kendi yurdunda olduğu kadar tüm dünyada da barışı samimi olarak isteyen seçkin bir dünya yurttaşı...” olarak selamlıyor, • böylece Atatürk, tüm dünya için “aydınlık geleceğin bir simgesi olarak” yıl bo 2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle