06 Ocak 2025 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ATATÜRK’ÜN DOSTLARI “Atatürk’ü görüp O’nunla görüşüp de O’na hayran olmamak, O’na canla başla bağlanmamak acaba mümkün müydü? O, cezp eder, ikna ederdi. Onun için nice krallar, şahlar, emirleri yabancı edebiyatçılar, yazarlar, devlet adamları ziyaretine gelmişler, hepsi de aynı hayranlık hisleriyle yanından ayrılmışlardı. İran Şahı, Irak Kralı, Ürdün Emiri hep aynı şekilde dostluk bağlılıkları ile ülkelerine döndüler ve bu dostluklarını sonuna kadar devam ettirdiler. Hele İran Şahı Rıza Pehlevi, Atatürk’e o kadar sevgi ile bağlanmıştı ki ‘menim birader’ derdi. Birlikte İzmir’e gidiyorduk. Tren Alaşehir civarına gelmişti. Şah kalkmıştı, Atatürk ise henüz uykudaydı. Halk davul zurna ve mızıkalarla istasyonları doldurmuştu. Şah, Atatürk rahatsız olmasın diye tren camından eğilerek halka şöyle seslendi: Milli Mücadele yıllarında Ankara. ‘Menim birader uyuyor! Rahatsız etmeyesiz, susasız!’ Şah’ın bu isteği üzerine davullar, zurnalar ve mızıkalar sustu. Uşak istasyonuna gelmiştik. Sarıklı cüppeli bir kişi, Halk Partisi’nin adamı olarak kendisini takdim etti. Laik bir ülkede böyle bir kıyafetin ancak dini görev sırasında giyilmesi kanun gereği iken bu kişinin bu kıyafetle görünmesini Atatürk beğenmedi. Uzanarak ve elleriyle işaret ederek başındaki sarığı çıkarmasını isterken, öteki pencereden şah uzandı, hocanın başındaki kalpağı çekip çıkardı. Atatürk trende Salih Bozok, Nuri Conker ve beni arkadaşlarım diye takdim edince, şah bize dönerek şöyle demişti: ‘Anladım. Sizler çok bahtiyar kişilersiniz!’ Atatürk’e veda ederken söylediği son sözü ise şu olmuştu: ‘Biraderim! Bilesiz ki, Şarkta (kendisini kastederek) bir kolordu kumandanınız vardır!’ Afgan kralı Emanullah Han’ın hayranlığını da anlatmam gerekiyor. Atatürk’e o kadar inanmış, O’na o kadar bağlanmış, dost olmuştu ki, tahtından çekildikten sonra bile bu dostluğu ve hayranlığı devam ettirmişti. Atatürk’ün ölümünü haber alır almaz Roma’dan kalkıp İstanbul’a gelmişti. Onun cenaze törenindeki hali, Atatürk’ün arkasından akıttığı gözyaşları yürek yakıcıydı. Krallardan, emirlerden, şahlardan başka Herriot’lar, Emil Ludvig’ler, Mareşal Voroşilof’lar, Mac Arthur’ler Atatürk’ten hep hayranlıkla ayrılmışlardı. Atatürk ile yaptığı görüşme Herriot üzerinde öylesine hayranlık yaratmıştı ki, bunu her fırsatta anlatmayı kendisine adeta bir görev sayıyordu. Bir kitabında şöyle diyordu: ‘Atatürk gibi milletiyle kaynaşan, onun için savaşan, onun için ıstırap çeken ve birçok engele rağmen onu asıl alınyazısının gerçekleşmesine sevk eden bir şefe tarihte az rastlanır.’ (Kılıç Ali’nin Anıları, der. Hulusi Turgut, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2005) 349
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle