22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2003 CUMA 8 UGUR MUMCU OZEL EKİ GOZLEM UĞUR MUMCU Uğur Mumcu'nun yazısı oratoryo oldu A NKARA Uğur Mumcu' nun ünlü ya/ % zısı "Sesleniş", besteci Mustafa Erdo Aığan tarafından oratoryo haline getınldı. Bu gece ılk kez seslendırılecek olan "Sesleniş" oratoryosu ile ılgili bılgı veren Mustafa Erdoğan. "Sesleniş \xnsı kcndi içinde şüri ve müziği banndırrvordu. ÖnemK olan söz ile beste arasmdaki samimi uvıımu sağlamakn. Ben de omı yapöm" dedı. De\ let Opera ve Balesı koro ve orkestrası sanatçılan tarafından bu akşam saat 20.00'de Ankara Büyük Tiyatro"da ilk kez seslendınlecek olan "Sesleniş" oratoryosunda koroyu ve orkestrayı Mustafa Erdoğan yönetecek. Oratoryonun sohstleri, soprano Gülce ÇeHk ve bas Bülent Ateşoğlu Oratoryonun bestecısı Mustafa Erdoğan, yapıt ile ılgili olarak Cumhuriyet'ın sorulanna şu yanıtlan verdi: Neden Uğur Mumcu? Uğur Mumcu'nun gazete yazılanm, kitaplannı ılgıyle ve severek okurdum. Hala onun iyi bir okuruyum. O halkını, memleketını çok seven gerçek bır gazeteci, gerçek bir yazar ve aydındı. Hukuk, demokrasi, ınsan haklan, özgürlük, sevgi, banş kültürü gibi içi boşaltılan yüce kavramlann gerçek anlamlannın ve gerçek uygulamalannın peşındeydi. Özgürce, cesurca bilgılennı aktanrdı, araştırmalan gerçeklen yansıtırdı ve herşeyden önce çok iyi bir insandı. Yen doldurulamaz. Zaten son zamanlarda yaşananlar onun yıllar önce yazdığı herşeyın ne kadar doğru olduğunu kanıtladı. Bu yüzden Uğur Mumcu için bır eser bestelemeyi sorumluluğum olarak göriiyorum. Çünkü unutmadıgımız, unutturmadığımız zaman Uğur Mumcu daima yaşayacaktır. Sesleniş yaasında bir muzik var mrydı? "Sesleniş" içinde kendi şiırini ve müziğinı banndıran, çok kendıne özgü ve elbette bır yazıdan daha öte nıtelıklere sahıp. "Sesleniş"ten söz ederken sadece bır makaleden bahsetmıyoruz. O yazı bır dönemı özetlemekle kalmıyor. Aynı zamanda, o dönemın duygulannı çok özgün bir şekılde ıfade edıyor. Bu nedenle Sesleniş makalesi bence gazetecilikte ve köşeyazılan arasında çok farklı bir yere sahıp. Bır başyapıt. Çok sade ve kesın ıfadelerle okuyucunun olaylann ardında yaşanmış acıyı, kaçınılmaz sessız öfkeyı hissetmesını sağlamıştır. Bu da çok samımı bır ruh halıyle yazılmış olmasından kaynaklanıyor Doğruyu söylemek gerekırse bır köşe yazısını olduğu gibi alıp değişikliğe uğratmadan besteleme fikri başlangıçta beni biraz tedırgüı ettı. Çünkü şiirin içinde müziği şekillendirmeye yarayacak, en azuıdan temel noktalan saptamamıza yardımcı olacak ntm öğesini bulursunuz Bu da bestecinin ışini belli bir açıdan kolaylaştınr. Oysa düzyazının keskin ve periyodik olmayan köşeli ritmi, sizın daha zor yoldan ulaşılan farklı bir yapı kurmanıza neden olur Kompozitör bestelediği şıır, libretto. düz yazı ya da herhangi bir olay ile kendi tekniği, duygulan ve düşünceleri arasında bir köprü kurma, bir sentez yaratma arayışını getirir Burada her bestecinin kendine özgü müzikal üslup, bıçim gibi gerek teknik, gerek düşünsel ve duygusal tercihleri belirleyici olur. Doğrusu da budur çünkü sanat ıçtenlik, dürüstlük gerektırir. Sonuçta şiir olsun düz yazı olsun asıl önemlı nokta. yazının içindeki açık ya da içrek, gızli ntmı yakalayıp onu kendi ntmınizle senkronıze edebilmenizdir. "Sesleniş" yazısındaki şiiri ve müziği, klasik batı müziği temelli bıçım, armoni ve bizım müzikal motıfier ve rıtmlerle birleştırmeye çahştım. Burada önemli olan Uğur Mumcu'nun yazısına uygun bır müzikal ifade bulmaktı, sözlerle beste arasındakı samimi uyumdu. Ben de onu yaptım. Oratoryonun yazıhş sürecini özetler misiniz? Sesleniş oratoryosunu 2002'nın 1617 Nisan' ında yazmaya başlamıştım. Yazım aşaması Temmuz ayında yoğunlaştı Neden oratoryoyu seçtim pekı? Orator söz söyleyen kimse, hukukta ise "davaa" anlamına gelir kı bu da Uğur Mumcu'nun kişiliğine çok uyan bir anlama sahipti. Müzikal açıdan baktığımda ıse, sesleniş yazısının biçemi, anlamı oratoryo türiinden bestelenmeye çok uygundu. Zaten Sesleniş yazısı bana göre paragraflardan oluşan uzunca bır şıır gıbıydi. Eser ekım ayında bıttı. O tanhten itıbaren aralık ayının sonuna kadar orkestrasyonunu tamamladım ve Ankara Devlet Opera ve Balesi solo, koro ve orkestra sanatçılan ile provalara başladık. Bızler elimızden gelenın en ıyısını yapmaya çalıştık. Konserde emeğı geçen Kültür Baİcanlığı Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Akbulut De\let Opera ve Balesı Genel Müdürü Remzi Buharab ve tüm Ankara Devlet Operası koro ve orkestrasına gönülden teşekkürü bir borç bilınm. SESLENÎŞ adlı Sesleniş... Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplanmızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vuaılduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. Işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. Isteseydik, diplomalanmızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalanmız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllannı, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi... Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. Insanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz. öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. Istanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollanna teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlanmıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlanndaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi... Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. Içimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi... Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi... (25/8/1975 tarihli Cumhuriyet gazetesinden) I ğ esteci Mustafa Erdoğan'ın "Sesleniş" 1 / oratoryosu bu akşam ilk kez seslendiriliyor. Besteci Mustafa Erdoğan, "Sesleniş kendi içinde şiiri ve müziği banndınyordu. Önemli olan sözle beste arasındaki samimi uyumu sağlamaktı. Ben de onu yaptım" diye konuşuyor. Öldürülüşünün 10. yılında, yazdığı her yazı bugüne ışık tutuyor I stanbul Haber Servisi "Ekonomimiz alaturka, Kberalizmimiz arabesk, sermayemiz nazfa, işadarrumız narindir. Ekonomide serbest, siyasette grekoromen güreşiriz. Ama hep tuş oluruz. Uçan kuşa borcumuz var, uçamayana hıncımız... Devrim yasak, evrim sakuıcah. döneklik yararlıdır az gefişmişdemokrasilerde" dıyen Uğur Mumcu'nun um.ag tarafından yenıden yayımlanan kıtaplan ve tüm yazılannın üzerinde çalışılarak oluşturulan kitaplar, a>Tu zamanda vakfın gelır kaynaklanndan bınnı oluşturuyor. Düzeni Qusling Cephesi Amerika Küsmesin Çağın Suçu Sağcı Düşünce Yolsuzluk Şıddet Bağımlıhk Devlet Silah Adalet Kontrgerilla Öğretileri Bir Devlet Arıyoruz Milliyetçilik AŞ Hukuk, Devlet, Aşiret Sistem Atam tzindeyiz Bağımsızlık Gülü Esir Teşebbüs Namuslu Olma Cesareti Alaturka Kapitalizm 24 Ocak Anayasası Engelli Demokrasi Orîadirek Türkülerı Devlet Modası: Tek Yol Özal Ermeni Mandacıları Kuvvayi Ticariye Ruhu Sahte Ataturkçülük Demirel ve Çankaya 12 Eylül ve Şeriat Laiklik Ruhuna Fatiba Kurtar Bizı Baba Paşa Tasarruflan Modern Türban Tohum ve Toprak Askeri Marksızmden Demokratik Sosyalizme Yabancdaşma, Kenanizra ve Özalizm Petrol Bekçisi Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu Serbest Piyasa ve Kemalızm Örs ve Çekiç Kemalizm Sendromu ve Pax Amerikan Son Yazılar Bütün Yapıtiarı Dizisi Suçlular ve Güçlüler Sakıncalı Piyade Bir Pulsuz Dilekçe Büyöklerimiz Çıhnaz Sokak Tüfek tcat Oldu Silah Kaçakçıhğı ve Terör Söz Meclis'ten Içeri Terörsüz Özgürlük PapaMafyaAğca Liberal Çıftlık Devrimci ve Demokrat Aybar ile Söyleşi tnkılap Mektupları Rabıta 12 Eylül Adaleti Bır Uzun Yürüyuş TarikatSiyasetTicaret Kâzım Karabekir Anlatıyor 40'ların Cadı Kazanı Kürtlslam Ayaklanması Gazi Paşa'ya Suikast Kürt Dosyası Sakıncalı Piyade (Tiyatro) Mobilya Dosyası Ağca Dosyası Söze Nereden Başlasam Bu Duzen Böyle mi Gidecek Bomba Davasıîlaç Dosyası Diğer um:ag yayınları Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi Suikast Raporu 9396 Uğur Mumcu ve 12 Mart Araştırmacı Gazetecilik Kentsel Gerilim Uğur Mumcu Cinayeti TBMM Araştırma Komisyonu Raporu Uğur Mumcu Seçmeler Dizisi Saklı Devletin Güncesi "Çatlı v.s" Gazetecilik Polemikler Uyan Gazi Kemal Dost Yüzlerde Zaman Bütün Yazıları Dizisi Batı Kulübünde Dans Katiller Demokrasisi Hırsızlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle