Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• Mavıs 1074 7 CUMHTTRtYTTT ^n vil °ki; 3 Cumhuriyet nasıl çalışıyor HER SABAH ELİNÎZE ULAŞAN CUMHURİYET BU SALONDA HAZIRLANIYOR. Dışardan bireysel çabalann ürünü gibi görünen gazete aslıntfa toplumsal bir çabanın ürünüciür. Bir gazetenin. çıkması başyazarından müret1ip çırağına, okuyucuların eline ulaşması ise görtvlerini yaz • kış demeden sürdüren dağıtıcıların çabalarına bağlıdır. Her gazete hemen hemen aynı yöntemlerle çıkar. Bir solukta özetlemek de mümkündür: «Muhabirler haberlerini, yazarlar yazılarını, foto muhabirleri fotoğraflarını verirler. yazıişleri «ayfalarını hazlrlar. yazılar dizgiye, fotoğraflar klişeye gönderilir. Mürettiphanede sayfalar bağIsnır, matrisler alınır, baskı bölümii sayfalann kalıbmı döker ve gazeteyi basar. Iş artık dağıtıma gelmiştir. Muhasebe, ilân ve idare bölümleri de gazetenin çıkması içın üstlerine düşen görevleri aynı sürede yerlerine getirirler». Evet her gazete aynı yör.temle çıksr ama, Cumhuriyet'in her sabah okuyucunun karşısma çıktığı sekliyle hazırlanması diğerlerind'en ayrı bir özen ister. örneâin muhabirleri her düyduklarınt vaznazlar. Kafaya takılan bir «acaba»yı ortadan kaidırmak için kaynaklar kezlerce aranır. Tutulan sayfalarca not bazen çöp sepetine atıhr. Bazen de keçiboynuzu örneği üç satırllk bir haber haline dönüştiirülür. Aynı duygu yazarlan için de geçerlidir. Çunkü belki de dünyanın en vefalı ve en dikkatli kişıleri Cumhurjyet'i okuyanlar. En küçük bir yanlışlığı bile affedemezler, daha doğrusu Cumhuriyet'lerine yakıştıramazlar. Telefonlara sarılırlar. mektuplar yazarlar... GENÇAK, Fikret DAĞLIOGLU, Cevat SÖNMEZ, Naim ARABACILAR. Adnan ÇELlK. özer 07.. LER, Konur ERTOP, Zeki YÜCEL. Refik DURBAŞ. Medenl AKGÜL, A. Refik YOKSULABAKAN, Kemal AYDAR. Fikret OTYAM. Yılmat GÜMÜŞBAŞ, Ümit GÜRTUNA, Turhan ILGAZ, Naci AKIN, Günây ŞİMŞEK. Hikmet ÇETİNKAYA, Mehmet MERCAN, Faize BİRİNCİOĞLU. Bir «7 MAYIS» idi... Cumhuriyet'in 50. yılında gazeteniz Cumhuriyet de 50 yasında. Bu yasıtlığa bir de kendi yaşımı katıyorum. Ben de 50 yaşındayım. Benim 50 ynşmda olmamın bir değeri yok kuşkusuz. Bu bir rastlantı. Fakat şunu demek iştiyorum : 50 yaşında, 30 yıllık gazetecilik yaşamımın 13 yıh, 50 yıllık Cunıhuriyet'te geçti. Ankara'da, olaylann beşiğinde. Benim için önem ve değer taşıyan da bu işte. Bir «moda» şarkı var: (Kimler geldl, kinıler geçti'! diyor. Bunu andırıyor. bizlerin Ankara'daki 13 yıldır sürüp giden gazetecilik yaşamımiz. (Neler geldi, neler geçti) bıçiminde değisik güftesiyle.. Bir avuç seçkin arkari^ışımla EÜrdürmeye çahşıyoruz Ankaradaki güç görevimlzi. Ateş hattında bir «manga» gibiyiz doğrusu.jHer olayı, her kişiyi, her patlayışı ilk göğüsleyen, karşılayan.. j Bir an geriye dönüp Ifaktığımızda nelere tanık olduğumuzu, ne tür olaylann içinden geçip geldiğimizi hatırlamakta güçlük çekmiyoruz. Bunlann herbiri, geçmişin düzlüğvnde taze kum tepecikleri gibi seçilebiliyor. 22 Şubat'lar, 21 Mayıs'lar, büy^k seçimler, iç politikanın dehşet veren çekişmeleri. Ve. tabii 12 Alart. < 1071 yılırun Mart avi.ın 12. şünü ssat 13'te Türkiyc racfyolanndan o ünlu 'muhtıra»yı can kulagıyle dinlerken. Cumhuriyet olarak yıllardır. belli bir «zihniyete» karşı veıdiğimiz savaşta yalnız olmadığımızı görmenin kıvancını da yaşıyorduk g'ıriinüşte... Nerden bilebilirdik? «Parlamento ve Hükümetin süregelen tutum, görüş ve icraatı ile» «Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ağır bir tehlike içine riüşürülürken», onu, tehlikeye iten Demirel'in elinden yarım saat içinde alan 12 Mart «infilâkunın meydana getirdi#i toz dumanın Cumhuriyet'e de zarar vereceğini nasıl bilebilirdik ki? Tarihi bir yanılgıya, unutulmayacak bir paradoksa tanık oluyorduk: Cumhuriyet, Sıkıyönetim tarafından 29 Nisan 1971'de kapatıhyordu. KEMAL AYDAR On günlük kapatılma süresi içinde yer alan 7 Mayıs 1971 tarihi Cumhuriyet'in 48. yıhna rastlıyordu. Acı. ama gerçekti. Telefonun öbür ucunda Başbakan sayın Nihat Erim vardı. Kendlsinden şumı nca etmekteydim: Cumhuriyet kapatılmıştı. Oysa 7 Mayıs, bu gazetenin 48. yıldönümü idi Kapatma kararı uyannca Cumhuriyet 7 Mayıs'ta yayınlanamıyacak. bu nedenle Cumhuriyetle yaşıt Cumhuriyet. 4H. yaşını nk sayfalarında kutlayamıyacaktı. Acaba Başbakan. kapalı kalacağı 10 çürılük süre içinde Cumhuriyet'in. hiç olmazsa bir gün, 7 Mayı = 'ta yayınlarvnası için 'komutanlar neztiinde» bize yardımcı olabillr miydi? O gunlercie, Başbakan, ilgili birkaç bakan sayın Kııçaş riahil Ger.elkurmay Baskanı (Orgeneral Tağmaç) ve Sıkıyönetim komutaniarının. «konrriinasyon toplantılarnnda önemli konuları görüştuklerl bilımvordu. Bu toplantılara Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri de (o zaman sayın C. Alpan) katıhyordu. Sayın Erim bu masum dileğimizi «koordinasyon toplantısı»na sntürmüştür'. Hatta, bugAn bir «hak« olduğunu üa ıçtenlikle savunmuştur Bunu vakından bılıyarum. Kendısınden aynı yolBV ricarfâ bulunduğum sayın C. Alpan. çok sonra hana 'Başbakan diieğinızl vukufla savundu. Bu bak^mdan bana söz düşmedı» diyerek bu içtenliği kamtlamıştır. Gerek sayın Erim in aerekse sayın Aipan'ın o gıinlere rastlayan ve bu konuya eğilen ilgilerir.i bugün de teşekkürle yâdetmeyi görev bilirim. Ancak, Cumhuriyet açılmad'ı. 7 Mayıs 1971'i «kapalı» olarak idrak ettik. Nedeni de belli olmuştu: Orgeneral Taemaç bu konuda «ikna» edilememişti! *** Cumhuriyet, Cumhuriyet'in 50. yılında 50. yaşım kutluyor. «Açık» olarak. Bu mutluluk. Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapan okuyucuya da, bizlere de veter de artar bile. İdare Sadun TANJU. Şahabettin AKTARI. Yılmaz ŞtPÂL, Erol ERKUT, Ayhan BÜLBÜL, Meriç ÎZGt, Nail ÎNAL. Refik ZORLU. Orhan UÇA.V SU. Naci YENER. Ziya ERGENE, Özden ÖZGEI.EN. Ataman TEKELİOGLU, Ertuşrul DEMİRKAN, Fasih YULUĞ, Yalçın ERYALCIN, trfan ÖZKEÇELİ. Kâzım ŞİRÎNYURT, Nihat KARMAN. Hüseyin ALPI, Fuat TOKCAN, Kadrıye TAMGÖR. Necati IRMAK. Soğu TUĞRUL. Vural SAYGILI Erhan ÇlMRİN.~Çoban YURTÇU, Mistafa ÖZAYTEKİN, Erdoğan KÖSEOGLU, Hasan SAYILGAN. Halit TEZCAN. Burhan ERAYLA, Faruk TEKlN. Arif TEZCAN, Mehmet DEMİRKAYA, M. Galip ÇETtNER. Mehmet İKÎKAT. Selâhattin DURAN. Ismail YILDIRMIŞ. Turhan TOPUZ. Teyfik TALAYOGLU, Hüseyin TAŞKINOGLU, Hasan YANARDAÛLAR, Süleyman ÇELİKEL, Gültaze YANARDAGLAR, Dilâver VAROL. Hüseyin. TALAYOĞLU, Mustafa OLGUN, Sezer BAYIR. Ali ASLAN, İsmail ER Hüseyin SOYSAL, Halil ÖRENÇ, Murat TETİN, Ahmet ALTUN, Halil TOSUNOÛLU, Ali ÇETİN, Dilâver ÇAGATAY .Hasan CAGDAŞ. îbrahim ÖZMEN, Süleyman GÜMÜŞTEKİN, Rasim KARAKAYA. Mevlut TURGüT, Hikmet TANEROGLU. Mahir YARLİGAN. R t fat TANEROGLU, Nazile BATU. Ayşe MAMAN, Sultan TİMOÇİN, Süleyman ÖZGÜR, Metin TOPYILDIZ. Zeki KÖSTENCÎ. Mehmet Ali ÖZKORAL, Münir ALATÜRK. Mustafa ÎSPÎR. Rıza YAYLAÖNÜ. Mehmet ÖZÜGÜZEL, Ömer KAFADAR. Hasan ÖMEROCLU. Hüseyin AKSOY. Yusuf GÖÇÜMEN. Mehmet Ali IŞIK. Mıthat KIZILKAN, Orhan SARIYILDIZ, Süleyman KUŞKAYA, Yusuf ÜXAL. Semir YALÇIN". Abdullah ILGAZ, Ahmet ALTUN. Ali TURGUT. Cephe gerisindekiler Gazeteyi çıkaranların büyük çoğunluğu cephe gerisin.de yer alan savaşçılara benzerler. Okuyucuya görünmezler ama haberlerin, yazıların, fotoğrafların gazete haline dönüşmesi onlann da özen göstermelerine bağlıdır. Örneğin yazıişlerind'en gönderilen yazılar, özenle dizilip tertiplenmez ve düzeltmeler yapılmazsa, drcgi ve tertip bölümün.de çalışanlar, Cumhuriyet'in Cumhuriyet olmayacağını çok iyi bılirler. Gazetenin basılacağı kâğıttan mürekkebine kadar olan gereksinmelerini sağlamak, pazarlamasını yapıp. dağıtımım gerçekleştirmek idare bölümünün işidir. Parasal olanakları sağlamak, çalışanlann ücretlerini zamanında hatta sırasında önceden ödeyebilmek için yapılabileceklerin son kertesini gerçekleştirmek, Muhasebe Servisinin sorumluluğundadır. Bir gazetenin maliyet unsurlan Türkiye'de ilân denilon nesneyi basının en değerli ıçeriklerinden biri haline getirdiğı içın en zor görevi yüklenen ekiplercfen bir digeri de İlân Servisidir kuşkusuz. Burası, Cumhuriyet Ankara Bürosu 120920, 129544, 175735, 120906 telefon numaralarını çevirenler, • Cumhuriyet Ankara» cevabını alırlar. Burası. bizim çahşma yerımizdir, Atatürk Bulvarı. Yeuer Apartrnanında ikinci katta. Sabahır. ilk keyfi, büroya erkenden gelip gazeteleri toplucu Eözden gocirmek. Şimdi emekJi olan, büromuzun emeklisi Şaban Efendüiin nedense C'r.a Şaban değil Şahin derdik yaptığı kahveyi yudumlamak. Şahin eraek'ı olunca yeğeni Mustafa İsp:r': yerleştirdi yerine. Şahin arasıra u£rar büır>ya, boynuna sarılır hal ftatır sorarız. çok çılemizı, kalirımızı çekmı>tir Kahvecisi olsun. odaosı olsun, muhabiri olsun, şeü olsun, gazetecilik zaten IMtaz çile'dır. Çile çekilır, çay Kahve içilir ve Ankara Temsilcimız Kemal Aydar'ın önüne çektigi kâğıda bazı şeyler yazdığı görülür. Bu, yapacağırnız ışıere ait notlardır, görevlerimizdır. Biraz sonra ya teleksin fıkırtısı duyulur, v: da şehirlerarası arandığının işareti ardı ardına çalan telefonıın uyarısı. Istanbul aramaktadır. Yapılacak işler bir kez daha saptanır, Istanbul Merkez;n. izlenmesıni istediği işler de lıste>e alınır. Yeni bir çalışma günü başlamıştır, bir süre sonra büro tenhalasır, arkadoşlar görevlerine dağılmışlarclır. Ögleye doğru elinde notlar, teypler arkadaşlar bürodadır bu sefer daktilo makinalarının tıkırtılan başlar, telefonlar işler... Kılı kırk yar^rcasına ara^tırılır onbeş satırlık bir haber. En sıkı çalışma, saat onüç onbeş arası, yapıhr, yazılan haberleri yutar teleks makinesi. Yemeğimizi yeriz bir yandan. soğur, ısıtılmaz... Büromuz her zaman tam neyimiyle anababa günüdür ckurlarla. Bakanından. sade \atandasa dek, birîe" soranlar, derdini anlatanlar, şikâyet edenler, jurdun dört bir varundan. öfretmenler, memurlar. işçiler. köylüler. Kapı durmadan çalar... Haber bültenleri yığılır masalara... Bunlar:n çcğu yeniden soruştunılur ve haber haline getirilir. öğleden sonra Parlamentodan haberler yazdınlmaya başlanır, Ankara Ttmsilcimiz bir nevi «kontrol sübabıdır», dalgınlıkla işlenen hatalar, O'ndan gori döner... Bir parlamenterin adı, partisı, seçim bolgesi, yahut müyaı yen r e milyon, milyon yerine milyar. deiar, dönüm ve benzerleri, cümle düsükıükleri, haberin kuruluşu buradan geri döner... Saat onsekiz, ondokuza doğru büro yeniden bir sessizliğe biiıünür. «eyvallah» diyen gider, büro artık nöbetçi arkadaşa kalmıştır. Saat 23 DO'e kariar sürer çalışma Matbaa ile ilişkı, gece olup bitenier, devam eden bir h?.berin sonucunun alınmasından sorumludur nöbetçi... Ve çalışma evden de devam eder, gerektiği zaman... En dalgın anda, uyanırsınız telefonun çahşıyla... Yıl 1940. İkinci Dünya Sava^ı. beni de askere aldılar. Balıkesir'e gıttim. Gazetedeki maaşımı eksiksiz ve düzeru? olarak oradak: bayiden alıyorum Ailemi de birilkte 30•ürdüğüm için parem i'etışmedikçe bayie uğruyor ve istediğim kadar ç?kebiliyorum. Askerliğim bittiğinde 8U0 lira borçlanmışım. Bayiden borç alma müsaadesı verılirken aldığım paranm aydan aya kesilerek ödeneceği sövlenmişli. Maaşım o zamanki para ile 200 lıraydı. Yunus Nadi Bey borcumun ayda 100 lira kesilerek kapatılması için Muhasebeye emir vermiş. Duyunca elimde kalacak 100 lira ile geçinebilmenin zorluğunu aniatmak için odasında Yunus Nadi Beyi zıyaret ettim... Verdigi emrin kesm olduğunu söyleyince yapacak bir şevim kalmamıştı. Aybaşmda 100 liramı almak içın vezneye uğradığımda Veznedaı Sadı Bey 200 lira uzatınca şaşırdım. Yunus Naoi'nin emrıni hatırlattığım zaman aldığım cevap benim için büyük bir sürpriz oldu Sadi Bey hem bordroyu ımzalamam için uzatıyor hem de anlatıyordu: «Onu kestik. Ama beyefendi senin için (o askerken biz burada arkadaşlanna zam yaptık. O bu zamdan mahnım oldu. Maaşına zarn yapın) dedi.» Sanırım ki, o devirde Babıali'de yukarıda şükrân ve minnetle andığım buna benzer bir örnek dalıa gösterilemez. Kimi neden ve niçin saklamalı? îlân ve Abone bölümüne Cumhurıv.'t'in e?kilerinden, Konya muhabiriyken Ankara Bürosuna atanan Sofu T'jğri'l'un oclEsınm bir adı rta «Konya Kıraathanesisdir. İlân ve Abone Odası Konyalı konuklarla doludur, Sofu'nun her türden öyküierı sonıu.u pstlar, yemek tarifinden, «oturak alemi» öykülerine kadar nersey Konu.'iıur. Farlamento Muhabiri Turhan Ilgaz, boş zamaniarda ya uçak mode.ler va ^a ev planları çizer renklı kalemlerle. Yılmaz Gümüşbaş. nerj nobe' eeoe^rını düsünür, kitap getirmediyse evden, kıvranır kitap bulınak içın cn m"akl. oldugu şey, masaların üzerinde duran sigara paketinden sıgara ıçmpmir. çakmağı da kullanır ve Otvam seslenir, «Reis. ağızlık da verevirn mı':» Ümit Gürtuna dışışleıine de bakar Başbakanlıgın yanı sıra. Türkçeyı yenı öğrenen yabar.c:lar arar çoğunluk. Türkıye CJazeteciler Seııaik&sı AnKar?. bube Başkanıdır aynı zamanda. ziyaretçisi boldur. Otyam'ı çoğunluk ögretmenler, köylüler arar. yurdun dört bir vanıtıdan Kelenler. dertlerinı Oh'am'a anlatır. işleri eğer olacak cınstense Oıduruhır. Ankara Temsilcımiz Aydar. perhızıne çok dîkkat eder. Şe«er nastasıdır. Bu nedenle hastaneye yattıgında ziyaretıne geıen rahmetli tnönü «enr(:sini % dmledikten sonra «îşte ÇOK yaşayacak bırisi daha» demışti Aıa sıra o" zar rıehrızi döner, pilav, Adana kebabı zıyafetı çeker Kendine CI'ŞUJJUK esınin haben olmaz. O da Otyam gibi kuş meraklısıdır. Titizdir aıabasmdan geıpn bir tıkırtıyi günlerce dert eder kendine. Matbaa Gece Amiıi Vural Saygılı imdadına yetişir. Vural Saygılı Spora da bakar. «Konya K:raathanesı»n. de spor tartışmaları yapılır. en çok Vural'ın sesi duyuluı. Büro'nun devamlı konuidan vardır... Aktör Kerim Afşar. yazar Adnan Binj'azar, Dursun Akçam, Prof. Bahrı Savcı, emekli albay Turgut Alp<igoıt. ressam Orhan Peker. Cemil Ünlütürk. daha nicelerı... Çelik masalarda zaman zaman diğer arkadaşlan arar gözıerınm tc\'e. Güresin, Dündar Arcayürek, Sait Arif Terzioglu, özgen Acaı Ah Ahalı... Simdi Istanbul Merkezde çalışan Bülent Dikmener, Çetin özbavrak arıılar üstüste çekilmiş fotograflar gibidir... Bir haberin doğrulult derecesı aranıyordu. Konuk köşesınde Dir arkadası bekleyen Anadolu'dan gelmiş bir vatandaş çayını yudumluyırdu.. Saatler sonra haber vazıldı Onbeşyirmi satırlık bir haberdı. Konuk cAfftdersiniz» demişti, «bütün çaba bu kadar haber için mi?« O kadar çaba onbesyirmi satırlık haber ıçindi. İşimiz, elden gelenden de fazla. doğru, güvenilir haber vermek bu Cumhuriyet'in Ankara Bürosunun da ana ilkesidir Lâf aramızda ben de sıkıştıkça Vartan Efendinin şakaaını belki de ondan daha fazla kullandım... ' ••• Cemal Efendi, Cumhuriyet kuruldugu günden beri küçük bir çocukken babasımn kahve ocağında yetişmiş, ölünceye kadar bu hizmette bulunmuş, eskı bıı taaırıe son derece nüktedan, nekregu zekî bir insandı. Bir gün Doğan Nadi'nin odasmdaki misafirlere kahve ıkram ediyordu.. Cemal Efendi gülünce, Doğan Nadi neye güldüğünü sordu. Cemal Efendinin cevabı şoyleydi : «Kızmazsanız misafirlere r>ir Datan ömer Rıza, Raşit Rıza, Vssfi Rıza, Necmi Rıza. Burada bir Allahın rızası eksik.» * * * Rahmetli Hamdi Varoğlu üe Cemal Efendi pek şakalaşırlardı. İçilen ıcahvelerin parasım isterken «Aİlah nzası için» diye avuç açması Varoğluuun sinirine dokunurdu. «Yahu derdi, sen kahveci mlsin? YoKsa Medine dilendsi mi? Sunu adam gibi istesene..» Cemal Efendl, bana bir gün onu şikâyet ederek: «Elif ağabey, ne yaparsın evde beş evlât ekmek parası bekler » •Beş çocuk! Sen akhnı mı Kaçırdın Cemalciğim bu devirde beş çocuk yapılır mı?» O melul melul yüzüme bakarak şöyle dedi: «Agber, daha da çok olacaktı ama AUah razı olsun Demokrat Partiden.. Anlayamadığımı görünce «Üstat dedi. Bir gün evden çıktım, köşe başında bir afis: Yeter! Biz de geleceklenn arkasmı kestik.. Bu, bir el, altında yeter yazısı olan DP* nln meşhur afi$idir. Dizgi ve Tertip N'ecmetün ÖZÜTUNALI. Rafet BAYSALGİL. Turhan CULUM. Ferit ERDİNİ. Haydar KÜÇÜK, Metin DİZER, Şerif TÜZÜN, Necdet HAZAN. Adnan ORAL, Nazif BİLEN. Cenaiz DARCAN, Cengız ORAL. Serdar HAZAN. Hüseyin ERŞAH. Celâl BİLGİÇ. Yarar SUSUZ. Nazır.i DAĞLIOĞLU, Alpa.y TAŞKIN. Hıdır ERCAN, Recep DAÛLI. Celâl HOCAOGLU Burhan KOCAPEHLİVAN. Ahmet CANDAN, Salih AKDAG. Selâmi MET, Xuhfer ESEN. Orhan DEGİRMENCÎ. Teyfik Fikret KARA. Serhan HAZAN, M. Emin KESKtN. Erhan HAZAN. Semih YÜKSEL, Seracettin ÇETİN, Nihat ASLANPAY, Sadlk AYDIN, Şaban ERMAN. Baskı Ramazan KAYA, Celâl ÜTGİN, Yalçın ÖZVERİR. Mustafa KIRMIK, Akbulut ÖZTALAY, Ismail AKSU, Fehmi KESİKÇE, Cemal KAYA, Nuri AKMAN, Yusuf BİLİCl, Rafet KIZILCIK, Îbrahim YEŞİLYURT, Mehmet AKYILDIZ. Hıdır KAYA, Abdullah ÇİFTÇİ, Ahmet ÇAKRAK. Mehmet ŞİŞMAN, Şevki DÜLGER, Nihat DÜLGER. Hikmet CENGİZ. 24 saat ayakta Cumhuriyet'i ckuyucularına sunmak için kadrolu olarak çalışan 215 Cumhuriyetçi, içlerinir. niteliğine göre günün 24 saatinde de görev başmdadır. Öşle üzeri Genel Yayın Müdürünün başkanlıgında yapılan çok önemh konularda Başyazarın görüşüne de başvurulan toplantılardan sonra daha da yoğunlşan çahşma biçimi geceyarüarırıa doğru sona erer. Bir Cumhuriyet daha okuyucularına sunulmaya hazır hale getirilmiş ve yenisini hazırlamanın heyecanı, rotatifin ağzından henüz çlkmış gazeterin. mürekkebi kurumadan başlamıştır. Cumhuriyetin okurlarına sunulmasında çeş,itli bölümlerde görev alan arkadaşlanmız şunlardır; lunamıyor» gibi lâflar sıkça tekrarlar olmuştu. Bu hava içinde bir gün ranmetli Doğan Nadi benı çağırdı: «Elif dedi. Şu kitapları gözden çıkardım. Ama bir türlü atmaya kıyamıyorum. Al onlan. İhtisasma havale ediyorum.» • •• Cemal Nadirin öldüğü günıerde Eminönü Halkevinde adma bir toplantı yapılmıştı. Salonu hınca hınç dolduran kalabâlık sokağa kadar taşıyordu Bu yüzden konuşmalar hoparlörle dısarı da verilıyordu. Konuşmacı olarak Nadir Nadi, Cihad Baban ve ben vardık. Ben, Cemal Nadir ile başka başka gazetelerde çalışan iki fırça arkadaçının kaderinden bahsederken, «Bir şişe mürekkebi paylaşarak» nihayet Cumhuirj'ftt'te de buıuştuğumuzu söylemiştim. Bu sözüm yüzünden kim olduğunu hâlâ öğrenemediğim biri Nadir Nadi'ye şikâyet etmisti: «İki ressamm bir şişe mürekkebi paylaşmasına şaştım. Cumhuriyet Gazetesi jribi bir gazete onlara ayn ayn birer şişe mürekkep alamazmış gioı konuşmasını ay.pladını doğrusu.» Benden ör.ce gazetemizin arşivini idare eden Vartan Efendi hoşsohbetkği ile BabıaU'nin çok sevilen bir kişisi İdi. Abidln Daver Bey bir gün Ingiltere Kralı'mn başı taçli bir resmini istemiştî. Vartan Efetldi'nin getirdıği resim ise taçsızdı. Daver Bey taçh resimde israr edince, getirdiği resmi bile güç belâ bulabilen Vartan Efendl dayanamadı, «Beğim. Tacı bırak kralı bulduğuna şükret.» Yönetim Kurulu Leylâ UŞAKLIGtL, Berin NADl. Reşat ATABEK. Prof. Dr. Cavıt Orhan TÜTENGİL, Hüsnu TURCAN. Murakıp Şükrü Kaya AKTARI Yazı tşleri Nadir NADİ Oktay KURTBÖKE, Sami KARAÖREN, Bulent DİKMENER, Çetin ÖZBAYRAK, Orhan ERİNÇ, Müfit ALAÇALI, Soner GİRGİN, Ali ACAR, llhan SELÇUK, Selmi ANDAK, Oktay AKBAL. Ali SİRMEN, Ali Ulvi ERSOY, Agop ARAD, Elif NACt, Ergun BALCI. Aykut SAGNAK, Şevki ADALI. Selâhattin GÜLER, Ihsan ONUR, Şükran KETENCİ, Yalçın BAYER, Güman BİRİNCİOĞLU, Yalçın PEKŞEN, Nuri ÖZDENİZ, Dogan KATIRCIOĞLU, Hasan CEMAL, Yalçın DOĞAN, Kosta DAPONTE, îbrahim KÖSEOĞLU, Tülây DİVİTÇİOGLU, Ali ALAKUŞ, Abdülkadİr YÜCELMAN, Tuncer BENOKAN, Erhan GÜRER, Saadettin ATEŞ, Turgut GüNGÖR, Abdullah GELGEÇ, Dursun GÜRLER, Reha ÖZ, Deniz SOM, Şakir ÜNDEYİCÎ, Barbaros ••• ELİF NACİ'DEN ANILAR ••• Gazetenin arşivi için yapılan gaka yoUu iftiralar gün geçtikçe artıyor. Arkadaşlar ben geçerken işitebileceğim yükseklikte «Orada her şey kaybolur», cNe aransa bu