Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com NEYMİŞ ugün 85 yaşında ve yine dimdik, yine yakışıklı. Kırdığı rekor, bugün hâlâ kırılamamış bir rekortmen. Atatürk’ün son süvarilerinden... Yıllardır görmemiştim Kemal Özçelik’‘i. Odamdan içeri girince şaşırdım doğrusu, yaşlanmış ama ihtiyarlamamıştı. 1948 ve 1956 Olimpiyatları’na katılmıştı. 1954’te Marsilya’da 2.10 engelini aşarak kırdığı rekor bugün hâlâ Türkiye’de kırılamamıştı.1956 Olimpiyatları’nda ‘Cros Country’ yarışını hatasız bitiren tek biniciydi. Yüzbaşıyken 1960 Roma Olimpiyatları’nda tanımıştım. Londra’dan Viyana’ya, Stockholm’den Roma’ya sayısız konkurhipiklere katılmış, son olarak Nice’te sakatlandığı için Roma’da yarışamamıştı. Ordudan emekli olduktan sonra 16 yıl 3 cumhurbaşkanımıza danışmanlık yapmış, Türkiye Jokey Kulübü’nün (TJK) yönetiminde görev ABDÜLKADİR YÜCELMAN eposta: ayucelman@cumhuriyet.com.tr Canavar Burhan’a İhtiyaç Var Atatürk’ün Son Süvarisi B u satırları okurken yarınki İspanya karşılaşmasına odaklandığınızı biliyorum. Kimi düşünceleri bir kanara bıralım; gerçekten Dünya Kupası’na katılma arzumuz ve mecburiyetimiz İspanya’yı yenmemezi gerektiriyor. BosnaHersek, Belçika’yı deplasmanda yenince hesaplarımız bozuldu. Bernabeu’da oynanan karşılaşmadaki eksiklerimiz değil, Ali Sami Yen’de neler yapacağımız önemli. İspanya maçı öncesinde kendi adımıza yaptığımız yorumlarda dikkatli oynama ihtiyacımızdan bahsetmiştik. Ayrıca bir önemli zorluk da İspanya’nın oyun anlayışıyla taktik farkını içerdedışarda ortadan kaldırmış olmasıydı. Şu anda hangi sahada olursa olsun çabuk ve çok pasa dayalı, topu hareket halinde tutma becerisiyle rakibi yoran ve çılgına çeviren bir başka takım yok dünyada. Az pas hatasıyla kendine olan güvenli oyun ve sükuneti ile 90 dakikada kazanmayı bilen İspanya’da taktik değişmiyor. Asla telaşa kapılmadan oynuyorlar. Tempolarıyla rakibi yoruyorlar. Orta alanı, özellikle de ikinci bölgeyi çok iyi kullanıyorlar. Baskı altında kalan futbolcularının top kaybetme oranı düşük. Çünkü her şartta yakınında pas verecek bir futbolcu arkadaşlarını bulabiliyorlar. İleri çıkışlarda daha çok son yarım saatte etkili oluyorlar. Yorulan rakipleri oyundan düşmeye başlayınca kanatları iyi kullanıyorlar. Ramos’un son yarım saatte sağ kanattaki etkisini gördük. Takımın tempo ayarlayıcısıysa Senna... Her anlamda oyunun içinde var. Beklenmeyen ve beklenen her yerde iki yönlü B Canavar lakaplı eski ulusal futbolcu Burhan Sargun. almış, 27 yıl Tarım Bakanlığı yüksek komiserler üyesi olmuştu. Eski günleri konuştuk eski dost Kemal Ağabey’le. Atatürk’ün süvarilerinin Roma’da Mussolini Kupası’nı nasıl kazandıklarını, 1959’da rahmetli Nejat Eczacıbaşı’nın Binicilik Federasyonu Başkanı olarak İstanbul’da düzenlediği uluslararası konkurhipiklerdeki başarısını, İnönü Stadı’nı 3 gün tıklım tıklım dolduran atseverleri, Mussolini Kupası’nı kazanan ‘Yıldız’ isimli atı 25 bin kişinin ayakta nasıl alkışladığını konuştuk. 67 Kemal yaşlarındayken başlayan at sevgisinin duygusal Özçelik yanlarından, iki ayrı cinsten canlının bir yarıştaki birlikteliğinden söz ettik. Kemal Ağabey 2006’da Stockholm Olimpiyatları’nın 50. yılı nedeniyle aldığı davet üzerine gittiği Stockholm’de eski şampiyonlarla birlikte nasıl ağırlandığını anlattı, “Neden bizde böyle şeyler olmuyor?” diye de dert yandı. Haliç Üniversitesi’nde Binicilik Paneli H futbol yıldızı olarak topu kazanma ve etkili şekilde atağa dönüştüren taktik adamı. Adeta programlanmış gibi oynuyor ve oynatıyor. David Villa ve Fernando Torres kontrol edilirse kazanacağımızı sananlar bir kez daha kendi hastalığımıza yenik düştüğümüzü gördüler. Duran top dikkati ve pozisyon almakla zamanlamadaki yetersizliğimiz puan alabileceğimiz karşılaşmadan tek golle yenik ayrılmamıza neden oldu. Rakibimizin İngiltere karşısında dahi açık oynanan ve kendi futbolunu kabul ettirmeye zorlayan mücadelesinden farklı galibiyetle ayrılması nasıl bir futbol ekibi olduklarının açık belgesidir. Bu gerçekten bakarsak Ulusal Takımımız orta sahada alan daraltarak topa koşularla rakibi oynatmamak ve baskı kurmak zorundaydı. Uzun süre de başarılı oldu. Ne var ki kazanılan topları ilk beş dakika dışında etkili atağa dönüştürme becerimiz ve gücümüz yoktu. Takım halinde bu düşünceyle rakibi kontrol edip başarılı mücadele verdik. Ama bizi koşturup yordular. Özellikle Semih, Tuncay, Aurelio, Gökhan Gönül, İbrahim Üzülmez hatta Nihat çok koştular. Arda ve Emre Belözoğlu beklenenden uzaktı. Emre Aşık ve Hakan Balta gerçekten başarılıydıler. Volkan Demirel kalede güven verdi ama bu yetmedi. Çünkü son yarım saatte etkimiz azaldı, yorulduk. Topu koşturmasını bilenlere karşı koşarak ancak bu kadar dayanabilirdik. Şimdi Ali Sami Yen’de rakibimizle yeniden oynayacak ve üç puan almaya çalışacağız. Bizim geçmişimizde Dünya Kupası’na katılmamızı sağlayan başarı ve şansa, hatta Burhan Sargun’a ihtiyacımız var. Çünkü 1954’teki golcümüz oydu. Roma’da minik Franco’nun çektiği kuraya kadar giden golleri o atmış, İspanyol boğalarının karşısında bizim canavarımız olmuştu. Hamit’i aradık... Topu tutacak ve rakip kaleye biraz da kişisel becerisiyle gidebilecek donanımlı bir forvete ihtiyacımız olacak. Golü atmak için yapacağımız 60 dakikalık akıl dolu mücadele sonucu son otuz dakikada diri ve biraz da kontrollü oynama şansını yaratmamız gerekecek. Semih rakip savunmaya gerekli baskıyı yaparken Tuncay’a kaleye daha yakın olma şansını vermeliyiz. Emre Belezoğlu yerine Ayhan belki de daha etkili olacak. Belli bir süre, özellikle de son yarım saatte Kâzım işimize yarayabilir. Çok açık ve agresif bir oyun tarzı seçerken teknik beceriyle sakin oynayan rakibimizin tuzağına düşmemeliyiz. Tüm futbolcularımızın ‘Canavar’ Burhan’ın motivasyonuna ihtiyacı olabilir. Fatih Terim’i eleştirmek yerine kendi eksiklerimizi saklı tutup üst düzey başarı ihtimallerimizi birlik beraberlik içinde sahaya yansıtmalıyız. Biz bu maçı alacağız. Bunu da canavarlaşarak, kırıp dökerek değil; topu rakibe vermeden kazanıp çok çabuk ataklara çıkarak yapacağız. Becerimizle üç puana ulaşıp tarih yazacağız. Ondan sonra gereksizlikleri konuşuruz. Hiç olmazsa iki gün daha sabırlı olamazmıyız!.. aliç Üniversitesi Beden Eğitimi ve Yüksekokulu’nun düzenlediği ‘Kemal Özçelik’le Türkiye biniciliğinin gelişim süreci’ konulu panelde yine beraberdik eski dost Kemal Özçelik’le. Panele katılan konuşmacılar binicilik sporunun gelişimini ve bugünkü durumunu anlattı. TMOK Başkanı Togay Bayatlı binicilik sporunun olimpik anlamını, ben de Kemal Özçelik’le ilgili anıları anlattım. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Rektörü Prof. Dr. Gündüz Gedikoğlu’nun sporu ve binicilik sporunu biraz iğneleyici ve düşündürücü konuşmasından sonra bölüm başkanı ve panelin moderatörü Prof. Dr. Kut Sarpyener tarafından Atatürk’ün son süvarilerinden Kemal Özçelik’e plaket verildi. Kısaca eski günlerin yinelenmesi ve binicilik sporunun gündeme getirilmesi açısından güzel bir gündü. Lincoln Bilmecesi G azetelerdeki Lincoln’le ilgili başlıklar farklı ama sonuçta Brezilyalı yıldızın garip davranışları olduğu yadsınamaz. Ama bana göre Kalli daha bir başka bilmece. Lincoln gidince ya da Bülent eleştirileri artınca Kalli yine ortaya çıktı. Kim getiriyor, neden getiriyor, G.Saray’daki görevi, yetkisi nedir? Nedir, belli değil... Sonra bakıyoruz, bir gün ansızın ülkesine dönmüş... Kim göndermiş, neden gönderilmiş, gittiği gibi yine gelecek mi? O da belli değil. Ama hazır kuvvet gibi sanki Kapıkule’de nöbet tutuyor. Yani Kalli, Lincoln bilmecesinden daha karışık, daha bilinmeyenli. Aslında G.Saray yönetimi kendi içindeki sorumluluk ve yetki çizgilerini belirlerse Lincoln’ü de Kalli’yi de çözmek kolaylaşır. Bilmem anlatabildim mi? Menajerler Yarışıyor S ezonun sonu yaklaştıkça futbolcu menajerlerinin yarışı da hızlanıyor. Kulüpler krizin tam ortasında, hangi kulübün parası varsa oraya hücum... Bu nedenle menajerler F.Bahçe Kulübü’nü adeta basmış. Sarı Lacivertlilere Güney Amerika’dan habire transfer teklifleri(!) yağıyor; Edu’ya, Lugano’ya, Deivid’e ve de henüz imza atmamışlara... F. Bahçe’nin istihbaratı var mı yok mu bilemem ama menajerler Sarı Lacivertlilerin transfer yapacağından emin. Bu açıdan yağlı müşteriyi kaçırmamak için müthiş yarış var. Menajerler şu sıralarda futbolculardan daha hızlı ve daha formda. Üstelik F.Bahçe, sözleşmesi biten futbolcularını pek seviyor. Nasreddin Hoca fıkrasıyla noktayı koyalım... Sıcak bir yaz günü hocanın canı karpuz istemiş. Kestiği karpuz kabak çıkınca ‘tuh’ demiş kenara atmış. Güneş tepeye gelip daha bir sıcak başlayınca hocanın içi de yanar olmuş. Üzerine tükürük attığı kabak karpuzun başına geçmiş, “Buna değmiştir, buna değmemiştir” diye diye karpuzu afiyetle bitirmiş. F.Bahçe’ninki de o hesap... 15