Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN eposta: ayucelman@cumhuriyet.com.tr Skor ve Menajer Yazarlığı! Aklın Yolu Bir Derlerse de... spor bilimini sağlıkla birleştirip tez hazırlamış kıl ve mantık süzgecinden geçen her şey olan Yasemin Soysal’ın savı kafamda doğru mudur?.. Büyüklerimizin “Aklın şekillendiğinde, futbolcuların maç öncesi yolu bir” deyimi hüküm gibi günümüze motivasyon adı altında yapılan terapiye karşı dek gelmiş. Bu deyiş doğrumudur diye zaman zaman neden kayıtsız ve sonuçta düşünen, tartışanlar olmuştur kuşkusuz.. ama başarısızlığın, bir başka açıdan, neden geldiğini bu yasa hâlâ halkın dilinde sürüyor. Akil anladım. Öyle ya.. ben bu maçı kazanacağım, adamlarca ve mantık hocalarımıza göre en iyi performansımı göstereceğim doğrudur ama.. doğru verilerle ve dahası, düşüncesine karşı sahadaki dökülüş; niyetimin deneyimlerle bütünleşip akıl ve mantığın başka, fiziksel güce giden komutun başka ışığında ise... Yoksa ülkemizde akıl ve mantığın olduğunu ortaya koyuyor. Şişmanlık ve emrettiği halde uygulamasını görmediğimiz obezliğe giden yol ile spor sahalarındaki nice yanlışlar oluyor... Kutsal kitabımız performans tartışmalarının aynı noktada Kuran’da “Oku” emri vardır. Biz daha lise birleşmeleri gerçekten de önemli. Şişmanlıktan sıralarında felsefe ve mantık okuduk. kurtulamayan bir insanın istediği kadar aç Okumakla, düşünce ve mantık felsefesini kalmasına rağmen “Su içsem yarıyor.. ne birleştirdiğimizde ortaya çıkacak olan şey yapayım” demesinin ardında, zihinsel emir ve zihinsel check up’tır. Celal Bayar Üniversitesi komuta zincirindeki anlaşmazlığın ortaya Spor Akademisi’nin spor yöneticiliğinden çıkması gösteriyor ki, futbolcularımızın Avrupa mezun olmuş Yasemin Soysal ile yapılan bir takımları karşısında lime lime dökülmesinin röportajı okuyunca, bu toplumun zihinsel nedeni de zihinsel iletişimdeki terapiye gereksinimi olduğuna bir kez bozukluktan kaynaklanıyor. daha inandım. Sağlıksız bir toplum Sigara tiryakiliği, buna benzer olduğumuz tartışılmaz. Ülkemizin bir iletişimde niyetkomut okuma yazma oranı ve genellikle arasındaki ters ilişki de kız çocuklarının okula nedeniyle çoğu zaman gönderilmemesi gibi adeta vazgeçilemez oluyor. gelenek haline gelmiş bir Kısaca.. her şey çarpıklığın, Cumhuriyet’in beyinde bitiyor desek ilanından 86 yıl sonra de beyne giden Cumhuriyet öncesinden de komutun ne olduğunun kötü günlere dönüştüğü galiba farkında değiliz. günümüzde ve hele Milli Sonuç olarak, acaba Eğitim anlayışımızın imam psikolojik motivasyon ve hatiplilerle bütünleşmesini terapi konusunda futbol çok iyi izlememiz ve karanlık takımlarımızın bu günlerin daha da Kazım, davranışları konularda eğitim eksikliği, yoğunlaşacağını bilmemiz, nedeniyle her ne kadar inatla reddedilse anlamamız gerekiyor. Spor de, önemli bir eksiklik değil midir? yöneticiliği eğitimi aldıktan sonra eleştiriliyor. Biliyoruz ki zaman zaman yaşama atılan Yasemin Soysal, psikologlar, mentorlar ve NLP uygulamalar, yaşamın zorlukları içinde deneyim kazanmış, terapistler kulüplerinde futbolculara yardımcı bu arada insanların kilo sorunu ve obezlik olmaya çalışıyorlarsa da fazla bir değişiklik konusunda yüzlerce kişi üzerinde zihin kontrolü olmadı ki sonunda kulüpler, “İşe yaramıyorsa ve egzersiz deneyimleri yapmış. Soysal diyor bir terapistin veya psikoloğun ne gereği var” ki, “Gerçekte her şey zihinle ilgili. İnançlarımız diyerek bilimsel bir yöntemi kulak ardına beynimizdeki algıyı etkiler. Teknik attıklarıdır.. Ama görülüyor ki terapi küçük çalışmalarımla bunu değiştiriyorum.” çocuklardan başlayarak insana her yaşında “Zihnimizi, yani düşüncelerimizi, tabulaşmış yardımcı olacak bir bilim dalıdır. Çoğu takıntılarımızı değiştirebilmemiz için ne kadar kitaplarda ve TV’lerde okuyoruz, görüyoruz.. süre gerekli” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor ailelerin; aile doktoru, aile avukatı gibi aile Soysal: “Kilo sorunu olan her kadın, durumuyla psikologları var. Bizde ise psikologlara gitmek ilgili bir bilgiye sahiptir. Kendisine bir set “delilik” ile eşanlamlı. Bir fıkra ile konuyu noktası koyar ki, beyin bunu bilinçaltına kodlar.” noktalayayım.. Bir adam akıl hastanesinin Ben bu yazımda, Yasemin’in kilo ve obezlik parmaklığından hastanenin bahçesinde sorunu ile ilgili çalışmalarından çok, sporun dolaşan bir akıl hastasına sormuş: “İçerde kaç zihinsel güç ile ilgili görüşlerine değinmek kişisiniz?” Akıl hastası gülmüş.. “Siz dışarda istiyorum. Yasemin Soysal’ın savı şu: “Pozitif kaç kişisiniz...” düşünce yoktur. Bu bilimsel ve deneyimsel Seçimler yaklaşırken medyamızdaki sonuca göre beyin her ne kadar pozitif niyetli tartışmalara, bir avuç açgözlülere karşı aç ise de.. komut farklı olunca, her şey tersine gezen insanlarımızın haline tanık olurken dönüyor.” Spor Akademisi’nde 4 yıl dirsek düşünüyorum: “Biz dışarda kaç kişiyiz?..” çürütmüş, o yetmemiş, spor yöneticiliğinde F utbolu adil yorumlamak için mutlaka soyunma odasının o kendine has ter kokusuna karışan havasını teneffüs etmek gereklidir aslında. Ancak bunun istisnası amatör de olsa futbol topu ile kurulan ilişki ve top koşturmanın yaratıcılıkla meslek ahlakına bulaşmış yansız, bilimsel takibi ile kaleme alınan yazı sahipleri de vardır... Spor ve futbol psikolojisini iyi bilen, takip eden, kendini geliştiren yaratıcı beyinlerin de adil görüşlerine saygı duyulur. Ne var ki sadece lobileşen ahbapçavuş ilişkilerinin sonucunda fanatizmi körükleyen yanlı yorumların sonucunda ortaya çıkan açmazlar, futbolumuzun “el freni” gibidirler. Bir ortamda olmayan futbol adamını yerden yere vuranlar, onun yüzüne karşı samimi davranmazlar. Arkadan kaçak konuşmak, ülkemizin önemli bir ayıbı ve alışkanlığıdır. Ayrıca modadır da! Benim hafta içi ekranda yaptığım yorumlar ile açık açık ürkek Delgado’nun Sıvas’ta olmaması ve NobreHolosko ikilisinin Yusuf ile birlikte oynaması fikrim, bir yazar yorumu değil; teknik direktör olmamın taktik düşüncesidir. Bunu söyleyebilmenin isabetini ilk kez yaşamıyorum. Köşem açıktır incelenmeye. Ayrıca bu hafta Nobre dışında Beşiktaş kadrosu Sıvasspor karşısında doğru bir taktikle oynarken Bülent Uygun da dengeli olmayı son haftalarda aldığı sonuçlardan sonra çıkardığı 11’le sahaya aktardı. Kısacası kazanmak isteyen iki takım da daha çok iki yönlü oynayan futbolcularına görev verdiler. Ancak alınan sonuç oyunun hakkıydı. Çünkü şampiyonluğa en yakın iki takım Sıvas ile Beşiktaş’tır. Bundan sonraki karşılaşmalarda az hata yapan ve kazanmasını bilen şampiyon olacaktır. Öncelikle Trabzonspor arka arkaya kaybettiği puanlarla şampiyon olacak bir devamlılık gösterememiştir. Fenerbahçe maç seçen futbolcuya dayalı düzenin kurbanı olmaktadır. Futbolun gereği olan biçimi az da olsa seçtiklerinde mükemmel olurken, kendileri gibi oynama laçkalığının sorumlusu olarak Aragones’in arkasına sığınmaları üzücüdür. Galatarasaray Hamburg ve Trabzon maçlarında futbolcu ruhu ile hocalık yapmaktan kurtulamayan Bülent Korkmaz’ın tedbirsizliğinin kurbanı olmuştur. Sonu göremeyen başlangıç adamıdır Bülent. Öğrenmeye ihtiyacı vardır. Ama bu çok erken geldiği Galatasaray olmamalıydı. Günü kurtarmak adına yapılan operasyonların başarısı kısa vadelidir. Bunu Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam, Kalli ve Cevat Hoca süreçlerinde yaşadık. Ama ders almıyoruz. Hop oturup hop kalkıp etrafımızın çıkışları ile bunalımdan sıyrılma telaşı ve oluşturulan saha dışı lobilerin baskıları, hazin SıvasBeşiktaş maçı sonların nedeni oluyor. Bu zirvenin en önemli evrimde oluşan “menajer mücadelesiydi. yazarlığı” tipi de etkin olmaktadır. O kadar çok canlı yayın ve köşelerde yazanlar çatışması var ki, işin içinde çıkar ilişkisi ve beklentisi olmayan az sayıdaki yorumcular dikkate alınmıyor: Futbol, futbol için yorumlanmalı. Kavga, çirkin hareket, kabadayılık, çarpıcı açıklamalar, lider ve inandırıcı olmaktan uzak mevki sahiplerinin kulüpler içinde ve dışında bulunsalar da etkinlikleri ortamı germekte, hatta şaşırtmaktadır. Dışarıdan izlenen endüstriyel futbol ile organik uyum sağlayan başarılar, iyi sentez yapmayan tercüme ve yorumlar ile adaptasyon gerçeğinden uzak ‘ben bilirim’ mantığı olarak dayatılınca, az sayıda doğru futbol adamını kimse önemsememektedir. Galatasaray UEFA Kupası’na giden yolda daha etkili yorumlanmak yerine Ş. Saraçoğlu’na bayrak dikme saçmalığına kurban edilmiştir. Bu bir daha asla futbol tarihinde yakalanması mümkün olmayacak bir birlik beraberlik şansı idi. Ama saha dışındakiler bu şansı anlamsız yorumlarla saptırdılar. Hepimiz yıllardır skor yazarlığının acımasızlığının güçlü baskısı ile çalıştık. Ama içine şimdi de menajer kalemşorların girmesini beklemiyorduk. Bu ülkede 70 milyon teknik direktör varken şimdi 70 milyon başkan, menajer hatta her şeyi en iyi bilen ahkâmcılar var. Ne yazık ki bir bölümü benim de emek verdiğim ama ilkelerinden ödün veren ve üstüne giydikleri ‘çıkar ilişkili formalarla’ amaçları doğrultusunda konuşan ‘unutkan’ gençlerimiz! Doğrusu, onlardan daha ciddi olmalarını bekliyorduk. Olmuyor ama yine de umudum var. Birçoğu bu köşeyi okumak zahmeti yerine siyasete girmek ve rant elde etmek gibi yollara sapan; hatta halka şeker verip oy almak isteyen ucuz gol provaları yapan eski gol krallarını görmek beni artık şaşırtmıyor. Çünkü “yaşam menajerliği”ne soyunup kendi gerçeklerini görmek istemeyenler de bizimle birlikte üzülecek ve sevineceklerini unutmuşlar. Gol atıldığında yaşanılan sevinç ve zevki, gol yenildiğindeki keder ve üzüntüyü unutmuşlar. Sürekli yabancı oyuncu becerilerine bağlanmış futbolumuzda Taner Gülleri gibi bir golcü işte bu ayıplarımız sonucu ancak kendini gösterebilmiştir. Ama yine de ulusal takıma davet etme cesaretini eğer Terim gösterememişse, konuşacak bir şey kalmamıştır futbolumuzda. Lig bitiminde Beşiktaş veya Sıvas şampiyon olur. Bunu ilk günden beri söylediğimde kızanlara sevgilerle tekrarlıyorum. Bu önemlidir ama aynaya bakmamız daha da önemlidir!.. A Zenginler Kulübü Selçuk Selçuk’a Nasihatım enerbahçeli futbolcu Selçuk, 1 milyon doları az bulmuş. Bu krizde 1 milyon doları kim bulmuş ki.. Önce iki sezonda oynadığın kaç maçta ortalamayı geçtin, son transferde aldığın paranın hakkını verdin mi ona bak!.. Yoksa sana “haddini bilmeyen adam” derler. Selçuk kardeşim, kimsenin dolduruşuna gelmeden önce bir de oynadığın maçların kasetlerini izle (eğer varsa.. yoksa ayıbı senin), sonra da git kulübüne imzanı at. Benden sana nasihat... G ün geçtikçe biz de düşüncelerimizi değiştirmek zorunda kaldık. Ne diyorduk: “Fenerbahçe dünya kulübü olma yolunda...” Şimdi ise “Fenerbahçe zenginler kulübü olma yolunda” diyoruz. Fenerbahçe zenginler kulübü de olur dünya kulübü de.. ama bugünkü anlayış ve yöntemle asla Avrupa’nın futbol oynayan ünlü üç beş kulübü arasına giremez. Parayla alınan çok şey vardır ama.. parayla ulaşılamayan çok şey de vardır... O da Avrupa Şampiyonluğu... F 15