24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com NEYMİŞ 2 ABDÜLKADİR YÜCELMAN HERKES İÇİN FUTBOL! ir işte başarı bekliyorsanız o işin önce alt yapısını oluşturmanız gerekir. Bizim çoğu konuda gelişme adına oldu bittiye getirdiğimiz birçok konu var ki sonradan başımıza iş açmıştır. Toplumu derinden sarsan birçok adaletsizlik, adam kayırma ve çıkar ilişkilerinin başarımızı engellediği de gerçeğimizdir. Ama olsun önemli olan günü kurtarmaktır. Bu nedenle daha kulüplerimizin profesyonel olmadığı bir düzende, dünya futboluna antrenör, hakem hatta futbolcu ihraç edemediğimiz süreçte milyon dolarlık ihtilaf dosyalarının UEFA önünde durmasına bakmaksızın bir yanlışı acele oldu bittiye getirmemeliyiz. Futbolu iki yıl oynamış ve akademide okumuş olmak antrenörlük yapmak için yeterli olurlardı. Herkes için futbol projesinde şimdi çok farklı yenilikler var. Ahmet Güvener’in TFF Futbol Geliştirme Merkezi Direktörlüğü’nde önemli çalışmalar yapılıyor. Türkiye futbolu kucaklıyor projesi aslında çok önemli bir planlama olabilir. Geçmişten bu güne bu alanda çilekeş ve başarılı kişilerin omuzlarında buralara getirilen futbol acaba herkesi kucaklayacak mı? Konulan bu adın anlamına layık olmayan bir gidiş olduğunu söylemeliyim. Bundan böyle ‘Herkes için futbol’ projesi kapsamında açılacak 40 saatlik kursa katılıp E lisans sahibi antrenör olarak mahallede veya okulda işe başlayabilirsiniz. Gelecekte de en büyük kulüplerin başına geçebilirsiniz. Kursları ve çalışma şartlarını yerine getirdikten sonra bir gün kendinizi Süper Lig’de teknik adam olarak GÜVENER bulursunuz. Bu yeni bir proje. ‘Herkes için Hakemlik’ projesi de yakın zamanda geçecek. Futbolumuza mı yoksa buradan nemalanacak adayların yolunu açma adına ortaya yeni sıkıntılar yaratacak ortama mı fayda getirecek? Burada şahsen teredütlerim var. Futbola zaten varolan 70 milyonluk ahkâmcılara şimdi de belge vererek antrenör olma yolunu açarken ortalığın toz duman futbol savaşına dönmesine neden olabilirsiniz. Daha şimdiden federasyonun bazı başarılı kişilere sahip çıkmakta zorluk çektiği ve 11 bin antrenörün ortalıkta dolaştığı bu işsizlikte, sayıyı böyle kolayca çoğaltmak belki serbest piyasa rekabetine uygun gibi gelebilir. Ancak sadece nazari hatta teknolojik beceri ile bu gün futbol alemine etki yapan futbol hobisinin bu işi meslek edinmiş sahadan gelen yaşamını ona adamış kişileri nasıl harcadığını görmüyor musunuz? Proje yapılırken Ahmet Güvener kriterleri önce mevcut teknik adamların ülke futboluna hizmet anlamında yerleşmesine ve eşit koşullarda güncellenmiş olarak hizmetine önem verse de iş alma şansını çözememektidir. Bu anlamda belli bir acil program yapılarak işsizlik sigortası, sahiplenilmiş ve yarını olan sendikalaşmış futbol kendi endüstrisinin alakasız kişilerce tayinine izin vermek ve ayakçıların cebine inen transfer usülsüzlüklerinden kurtarılıp, sisteme, yasalara dayandırılmalıdır. Sonra da işin ekstrası olan diğer projelerin gelmesine yol açılmalıdır. Bir dönem akademililere B lisansı hakkını verdirmekteki yetki ve çalışmalarım 800 imzalı teknik adam protestosuna ve hatta görevden ayrılmayı göze alarak onlara tanıma savaşım olumlu olmuştur ama şimdi akademik zihniyetin tribün ahkamına teslim olma tehlikesi nedense hiç kimse tarafından dikkat çekilmemektedir. Hatırlatılım dedik.! Düşünce Güzel Ya Sonrası 009 ekonomik krizden mi yoksa daha önceden düşünülmüş proje midir bilemem ama kulüplerin genç futbolculara yönelmesi çok olumlu bir gelişmedir. Güzel bir başlangıç ama sonrası ne olur? Yarım yüzyılı aşan spor yazarlığımın birikimi içinde bazı kuşkularımdan söz etmek istiyorum. Genç futbolculara kucak açmak başka şey, bu gençlerden iyi ve kaliteli futbolcusporcu yetiştirmek başka şeydir. Genellikle gençlerimiz 17 yaşlarına gelinceye dek Avrupa’da ve dünyada katıldıkları bir çok spor branşında başarılı oluyorlar. Onlardan her zaman umutlu olduk, gerek futbolda gerek atletizmde ve diğer sporlarda. Ama gençlerin 17 yaşı sınır yaşıdır. Ülkemizde spor ile eğitimin bir arada gitmediği gerçeğini unutmadan diyeceğim şu; bu gençler ya spor ya eğitimi tercih etmek zorunda kalıyorlar, çünkü başka şansları yok. Geçmişte spor bakanlığının kurulmasının en büyük amacı da iki bakanlığı bir araya getirmekti. Ama ne yazık ki iki bakan bir araya gelip spor ve eğitim birlikteliğini çözemediler: Spor Bakanlığı kaldırıldı, Devlet Bakanlığı’na bağlandı. Daha yukarı sınıf ve yaşlarda da YÖK ile anlaşmazlık oldu ve bu anlaşmazlık da sürüyor. Ulusal takımın sporcuları Üniversite sınavları ile Ulusal müsabaka arasında seçim yapmak zorunda kalıyor. Ne garip değil mi... İlköğretimdeki spor felaketini bir başka yazıya bırakıp kulüplerin bu yıl kadrolarına aldıkları hatta sözleşme imzaladıkları genç futbolcuların durumlarını irdeleyelim. 1720 arasındaki bu genç sporcular acaba eğitimlerine devam edebilecekler mi? Yoksa “Hocam beni sınava gönder” gibilerden yalvaracaklar mı? Bir gerçek var ki son belki 20 yıldır eğitimini yarıda kesmiş, kültürden uzak kalmış büyük bir sporcu ordumuz var. Ülkemizin spor ve eğitim sistemine göre ayrı ayrı ve birbirinden habersiz, birbirinden ilgisiz insanlar yetişiyor. Sporcu yetiştiren kurumların başında kulüpler ve üniversitelerin spor eğitim bölümleri geliyor. Önceliği kulüpler alıyor. Yetenekli ve genç sporcular kulüplere girince eğitim ikinci planda kalıyor. Okullarda başarılı olan sporcular avantajlı olarak üniversitelerin spor bölümlerine girseler bile onların ekonomilerini düzeltmek için yılları beklemeleri gerekiyor. Oysa kulüplerde başarılı olanların cebi daha erken para görüyor. O zamanda seçimin, ekonominin ağır bastığı tarafta olması yadırganmıyor hatta ekonomi açısından kimi aileler tarafından teşvik ediliyor. Bugün profesyonel kulüplerimizde genç hatta yıldız düzeyinde futbolcular var. Eğitimi tercih edenler yollarına sporu hobi olarak devam ediyor. 3 büyük kulübümüzün gençlerle ilgili uygulamalarına bakarsak en erken yola çıkıp başarılı olan kulüp Galatasaray. Sarı Kırmızılılar alt yapıdan gelen futbolcularını pişsinler diye ya kiralık başka kulüplere, ya da PAF takımına gönderiyor. Ama kimi futbolcusunu da deneyim açısından profesyonel A kadrosuna alıyor. Beşiktaş alt yapısını yıllar öncesinden yaptı ama nedense bozdu, dağıttı. Takımı gençleştirme projesi içinde fazla ısrarcı olmayıp takımın yaş ortalamasını yükselten transferler yaptı. Örneğin Batuhan’ı Eskişehir’e, Aydın’ın bonservisini de eline verdi. Aydın harcanacak bir futbocu muydu bilmem ama Denizli’nin gıkı çıkmadığına göre... F.Bahçe her zaman pişmiş, hazır hale gelmiş, yıldız futbolcuların peşinde koşmasına rağmen bu sezon A.Gücü’nden biri 17 yaşındaki Abdülkadir’i diğeri 20 yaşındaki Gökhan’ı, Sakarya’dan da Furkan(17) ile Onur’u (17) aldı. Gökhan’ı biliyoruz da 17 yaşındaki ve İngilizlerin peşinde koştukları Abdülkadir’i alması bana 17 yaşında Manchester’e transfer olan 2008’de de yılın futbolcusu seçilen Ronaldo’yu anımsattı. Ama bakalım Aragones ne düşünecek... Çünkü Ferguson’un muhalefetine rağmen yönetim kurulu Ronaldo’yu transfer etrmiş, Ferguson Portekizli bu genç futbolcuya şans vermeyince Manchester United’lı futbolclar adeta başkaldırmışlar, Ferguson’un inadını kırmışlardı. Ronaldo bugün Ferguson’un en güvendiği golcüsü. 17 yaşındaki Abdülkadir gerçekten yeteneklidir, belki değildir ya da yeteneklidir de Fenerbahçe forması ona büyük gelir, onu da bilemem. Furkan U 17 takımında oynuyor, Onur’a ise orta sahanın geleceği diyorlar. Derler ama sonra ne olur bilemem. Genç futbolcular için söyleyeceğim şudur. Gençleri kontrol etmek, onların gerçekten yetenekleri varsa üzerinde durmak, futbollarının ilerlemesine bilimsel açıdan yardımcı olmak da yetmez. Onlara baba şefkati gösteren, kulübü aile yuvası gibi görmelerini sağlayan biri de gerekir. Bunu profesyonel takımın teknik direktöründen beklemek yanlış olur. Futbolda ilerlemiş ülkelerde olduğu gibi profesyonel futbol takımının başındaki gibi yetkili ve futbol uzmanı futbolu seven ve sevdiren birisinin olması gerekir. Yetenekleri açık veya gizli ne olursa olsun gençlerin alışılmış hatalarını düzeltmek için özel ilgi şarttır.. Kulüplerin özellikle de Fenerbahçe’nin gençlere yönelik bu projesini olumlu buluyorum ama F.Bahçe’yi de çok iyi tanıyorum. Yazık olmasın bu genç çocuklara... B T.C yurttaşı olmak kolay değil Alex’ten sonra Lincoln de Türk yurttaşı olmak istiyormuş. Bu futbolcuların TC yasalarından haberi olmayabilir, ama bunların kulüpleri var, menajerleri var. Ayrıca her gün beraber oldukları spor medyamız var. Birisi çıkıp da “Yasalara göre artık TC vatandaşı olmak ve ulusal futbol takımda oynamak için 5 yıl beklemek gerek” demiyor mu? Yoksa bunlar Türkiye’de 5 yıl daha kalmayı garantilemek mi istiyor? Lincoln otuzuna merdiven dayamış, Alex son kullanma tarihini geçmiş ama spor medyamız konuyu ısıtıp ısıtıp ortaya koyuyor. Birileri hayal satıyor ötekiler de müşteri... Bakan’dan aganigi naganigi! Enerji Bakanımız Hilmi Güler demiş ki “Doğal gazı, kömürü yiyemezsiniz ama enerji için avuç avuş fındık yiyin.” Bakan beyin elbette bir bildiği vardır. Belki evinde de fındık kombi kullanıyordur. Bakan bey boş konuşmaz! Futbolculara duyurulur: Birer fındık kombi edinsinler, hem ısınsınlar hem enerji toplasınlar. R A L L İ D Ü N Y A S I / Ş E V K İ G ÖK E R M AN dı Dakar, ancak Afrika’daki Dakar’la isimden başka bir ilintisi yok, ağırlığı ‘yolsuz yöreler’ olan bu yarışın. Bundan sonra yapılacak ‘rally raid’ denilen bu tür etkinliklere ‘Dakar Rallisi’ ismi verilirse hiç şaşmayın. İddialı isimlerden Stephane Peterhansel ve Nasser Al Attıyah kalmışlardı Arjantin’den Şili’ye geçiş öncesinde. Başta giden ‘El Matadaor’ lakaplı Carlos Sainz 12. etapta takla atarak yarışı terk edince meydan onu inatla izleyen Giniel De Villiers’e kaldı. Patagonya ovaları, And Dağları ve Atakama Çölü sonrası Cordoba’dan çıkılıp A Dakar’ın Galibi De Villiers Buenos Aires’e gelindiğinde Güney Afrikalı De Villiers hedefine ulaşmış ve VW’li takım arkadaşı Mark Miller ile birlikte zirveyi paylaşmıştı. Mitsubishili İspanyol Joan Roma’yla çekişen Hummer sürücüsü ABD’li Robby Gordon’un önünde… Motosiklette İspanyol Marc Coma, Kamyonda Rus Firdaus Kabırov, Atv’de Çek Joseph Machacek zaferle ayrılan isimlerdi. Gelelim bizim motorcularımıza... Kutlu Torunlar, 8. etaba ‘Valparaiso La Serena’da yaşadığı mekanik arıza yüzünden devam edemedi. ‘Destek almadan yarışanlar’ sınıfında yer alan Kemal Merkit, yalnızlığın yarattığı her türlü zorluğa karşın finişe ulaşmayı başardı, bu çok zor serüvenin içinde... Dile kolay; altınızda iki tekerlekli makine, yol varmış yokmuş, kumlukmuş, kayalıkmış, çölmüş, dağmış, her türlü zorlukları aşarak 10 bin km.’ye yakın yol git ve finişe gel... Klasmanda kaçıncı olduğu hiç önemli değil; start alan 217 motosikletten yarışı bitirebilen 112’sinin De Villiers. içinde yer alması alkışlanacak bir sonuç... Önümüzdeki hafta karlı asfalt zeminde koşulacak Monte Carlo Rallisi var.Bu yıl zorlamayla yaratılmış alternatif şampiyona ‘IRCKıtalararası Ralli Çelenç’ta yer alıyor. S2000 sınıfında neler yapılıyor, görülecek... 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle