Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BIR ZAMANLAR NÜVİT TOKDEMİR Ringde yenilik ‘Spor Salt Futbol Değil’ Diyenlerden: Jilet Mehmet (Kiraz) poru benimsemiş olmak bireyin yaşamına kattığı önemli değerlerden biridir kuşkusuz. Sağlıklı yaşam koşullarının başlıcası olarak spor nitelendirildiğine göre, günlük yaşamın bir parçası olması çok doğal. Spor insanlık tarihiyle yaşıt bir olgu değil mi? Olimpizm ruhunun canlandırılmasıyla bugün tam karşılığını bulmuş, günlük yaşam içinde yapılan her hareket aslında bir spor olarak değerlendirilemez mi? Soruların yanıtları kişiye göre değişiyor olsa da spor varlığımızın ana nedenlerinden biri. Kişiyi düşünsel, bedensel ve fiziksel zenginliklerin oluşumunda üst düzeylere taşıyan olgu. Neresinden bakılırsa bakılsın, sporun bireysel ve toplumsal katkısı yadsınamaz. Seçenekleri kişiseldir ama toplumsallığı, birleştiriciliği bütünseldir. Olimpizm ruhunu geliştirip günümüze taşıyan da bu düşüncedir. Spor yapan ve yaptıran her birey ayrıcalıklıdır. Başarı derecesi değil, katılımcılık verilen değerin göstergesidir. Bir gün futbol oynayıp, sonrasında basketbol, tenis, yüzme gibi diğer alanlara yönelebilirsiniz. Kaldı ki bunun sporumuzdaki örneklerinden biri futbol ve basketbol oynayan sporcularımzdan Can Bartu’dur. Peki başka örnekleri yok mu? Araştırdığımızda çok örnekle karşılaşabiliriz belki de. Neden olmasın? Size böyle bir örneği İzmir’den sunalım o halde. Sporu salt futbol oynamak olarak algılamayıp, ilerleyen yaşında ‘gençliğinin ikinci baharını yaşıyor’ diyebileceğimiz Mehmet Kiraz... 1941 yılında Konya Doğanbey’de doğan Kiraz, İzmir’e 7 yaşında gelmişti. İlkokulu Şehit Fethi Bey İlkokulu’nda okudu. Küçük yaşta başlayan futbol ilgisi geleceğini önemli ölçüde etkiledi kuşkusuz. Lise öğrenimini Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü’nde yaparken, Basmane Altınpark’ta Altınordu’nun ve dönemin İzmirli tanınmış futbolcuları Toros Adnan, Efe Tahir, Beytullah Baliç, Memduh Gezer, Kar Kircez, Eşek Ziya ve elbette Metin Oktay gibi büyükleriyle oynama şansını yakalamıştı. Metin Oktay’ın kaleci Boru Rasim’e yaptığı şut çalışmaları gözlerinin önünden hiç silinmemiştir. 1956 yılında Sami Özok, sanat okulunda kendisini izleyip beğenince İzmirspor’a gider Mehmet Kiraz. Ancak lisans çıkacağı günlerde Mersinli Spor Kulübü’ne gider. Sonrasında Mahalli Lig’de Kültürspor ve İzmir Karması’nda oynar. Kaleci Ali Artuner, Tanzer Sencer, Mümin Özkasap, Şakir, Erol Baş, Cenap, Fevzi Zemzem takım arkadaşlarından bazılarıdır. 1963 yılında Ogün Altıparmak’ın F.Bahçe’ye gittiği sezonda Kiraz Karşıyaka’ya transfer olur. Sağbek olarak iyi performans gösterdiği bir dönemdir. O yıl Karşıyaka’yı efsane futbolculardan rahmetli Şükrü Gülesin çalıştırmaktadır. Kiraz’ın tatlı sert oyunu, yatarak müdahaleleri Gülesin’in hoşuna gider, bir maçta rakibine yaptığı benzer bir hareket sonrası Gülesin yedek kulübesinden seslenir, “Mehmet adamı jilet gibi kestin” diye. Kaleci Akın Barhan da tüm camiaya yayınca lakabı ‘Jilet Mehmet’ olarak kalır. Kiraz 196667 yıllarında yedeksubay öğretmen olarak vatani görevini yapmaya gider. Burada da Abdullah Çevrim, Ertan (A.Gücü), İhsan (G.Birliği), Mahmut, Namık (Altay) gibi futbolcularla birliktedir. Askerlik sonrası Samsun’un 35 bin liralık teklifine “hayır” der. Vefa’dan Hilmi Kiremitçiler’in çağrısına da gitmez. 1968 yılında Göztepe’ye gelir. Adnan Süvari ve Ahmet Cücen yönetimindeki efsane kadroda; Ali, Fevzi, Nevzat, Çağlayan, B.Mehmet, Sebahattin, Gürsel ve Halil gibi futbolcularla yanyana oynar. Bir yıl sonra da Doğan Emültay’ın çalıştırdığı İzmir Demirspor’a kiralık gider. Bu gelgitlerden sıkılınca da en son bir kez daha KSK’ye gider ve oyunculuğu bırakır. Elbette bu Mehmet Kiraz’ın spordan ve de futboldan kopması anlamına gelmiyor. Hem çalışıp, hem okuyan ve futbolu hiç ihmal etmeyen Kiraz, Alaybey Tersanesi, Boyarlar Fabrikası’ndaki makina teknikerliği günlerini de unutamıyor. Futbolcuğu döneminden ilginç bir anıyı da şöyle anlatıyor: “196465 sezonu. Türkiye Kupası’nda Eskişehirspor’la oynuyoruz. Bir hava topuna yükseldiğim anda önümde Kamuran röveşataya kalktı ve kaşım açıldı. Dışarı aldılar, demir penslerle kapattılar. ‘İşin bitti oynama’ diyorlar. Ama çıktım oynadım ve 20 yendik. Günün kahramanı oldum...” A diplomalı antrenör belgesinin sahibi olan Kiraz ‘sessiz jübilesi’ ni yine çalışarak yaptı Türk Tuborg’tayken... Sonrasında İzmir, Karşıyaka Sağırspor takımlarını İzmir ve Türkiye şampiyonluğu ödüllerine dek taşıdı. Ayrıca Berlin’de katıldıkları bir turnuvadan kupayla döndüler. Karşıyaka altyapısında da bir süre çalıştıktan sonra atletizme yöneldi Kiraz. Kendisini ‘tam bir atletizm tutkunu’ olarak nitelendiriyor. Bugün 67 yaşında gençlere taş çıkartacak denli yaşam koşusunu ve sporu birlikte sürdürüyor. Evinin duvarlarını süsleyen madalyalar ve başarı belgelerinin sayısını o bile anımsamıyor. Halen veteranlar atletizmde 18 yıldır kırılamayan salon rekorlarının sahibi. Dünya, Avrupa Şampiyonaları’nda Türkiye’yi temsil etti. Balkan Şampiyonası’nda 400800 ve 1500 metre birinciliklerini de bunlara eklemeliyiz. Ve dahası var; İstanbul Maltepe Üniversitesi 10 bin Uluslararası Sahil Koşusu, Avrasya Maratonu’nu kaçırmamaya özen gösteriyor. Bu uğraşların içinde yine de futbolu çıkarmıyor güncesinden Kiraz. İzmir Büyükşehir Belediye Sokak Ligi Kemeraltı Takımı ve KSK İşitme Engelliler Takımını çalıştırmayı sürdürüyor. Bir insan bu kadar mı sever sporu? Yaşamını spora ve sporcu yetiştirmeye bu denli mi verir? Adı Mehmet Kiraz ise, olur mu olur... Çünkü o spor için yaratılmış... S UMUT IŞIK Ç eposta: n.tokdemir@hotmail.com ok yakın bir gelecekte, mücadele sporları adına ülkemizde devrim niteliğinde bir yenilikle tanışacağız. Kuruculuğunu Muay Thai eski Dünya Şampiyonu ulusal sporcu Birol Topuz ve IKBFWMTA hakemi, uluslararası ring sporları koordinatörü olan Murat Dodurga’nın yaptığı Topuz Yapım isimli organizasyon firması, yepyeni bir projeye imza atmaya hazırlanıyorlar: Bir mücadele sporu zirvesi olan ‘Ring Masters Olympia’ (RMO). Tarih boyunca farklı coğrafyalarda insanlığın dönemsel ihtiyaçları doğrultusunda, kökenleri binlerce yılı bulan onlarca savunma sanatı ortaya çıkmıştır. Kungfu, Karate, Tekvando, Judo, WushuSanda, Muay Thai gibi asırlık sanatlara, Avrupalıların Uzakdoğu kültürünü keşfedip onları kıtalarına taşımalarıyla birlikte yeni birer açılım kazandırılmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte Avrupalıların etüt ettiği bu sistemler reforma uğrayarak çeşitlilik kazanmıştır. Kick Boks, Savate, Sambo gibi alternatiflerin ortaya çıkışı ve ABD başta olmak üzere Batı’nın da bu branşları tanımasıyla mücadele sporları tüm dünyada büyük bir izleyici kitlesine ulaşmaktadır. Günümüzde üzerine hemen her kıtada turnuvalar, unvan maçları, televizyon yarışmaları düzenlenen mücadele sporlarına yeni açılımlar kazandırma amacında olan RMO, daha önce hiç denenmemiş bir format ve kendine has şovlarıyla ring sporlarının dünya üzerindeki en iyi isimlerini belli bir amaç altında toplayabilmek için yola çıkmış bir projedir. Savunma sporlarının birçok dalı ve her birinin otantik bir sisteme ve kendine has kurallara sahip olması gerçeği karşısında, RMO’nun temel vizyonu çerçevesinde bu spor dallarının, hiçbirine iltimas göstermemek şartıyla eşit hak ve kurallar doğrultusunda bir araya 14 getirmek hedefleniyor. Başka bir amaç ise bu sporları eğlence kavramıyla harmanlayarak her yaştan izleyiciye hitap eder hale getirmek. Bu yepyeni oluşumun mücadele sporlarına ve izleyicilere kazandıracağı birçok değer bulunuyor. Her şeyden önce bu sporları sıfırdan tanıyacaklar için RMO biçilmiş bir kaftan olacak. Savunma sanatlarında zihin gücü ve analitik düşüncenin, sabır ve cesaretin, ruhla bütünleşme ve kendini aşmanın fiziksel üstünlükten çok daha önemli olduğunu, sadece güçle hiçbir kazanç sağlanamayacağını görecekler. RMO çerçevesinde farklı dalların Dünya Şampiyonları, Hollanda, Avustralya, Hong Kong, Dubai gibi bu sporların tansiyonunun attığı önemli ülkelerde yapılacak turnuvalar sonrasında birbirlerine üstünlük kurmaya çalışacaklar. Dört grupta tam 16 sıkletin birleşeceği turnuvanın galipleri yıl sonunda İstanbul’da bir araya gelecek ve ‘kralların kralı’ olmak için ter dökecekler. Böylesi büyük, tüm dünyadan izleyici kitlesine ulaşarak ulusüstü bir nitelik kazanma arzusundaki RMO, elbette sadece ring sporları müsabakalarından ibaret olmayacak. Göze hitap eden dekorları, görsel şovları, turnuvalar öncesi ve sonrası aktiviteleriyle sosyal yönü yüksek bir organizasyon olarak her kesimden izleyiciye hitap edecek, yerli ve yabancı sanatçılarının katılımının yanı sıra ünlü yüzlerin, spor ve medya camialarının önemli simalarının da katılımıyla renklenecek. Topuz Yapım, RMO’nun startını, 1 Kasım akşamı İstanbul’da yapacakları görkemli bir organizasyonla verecek. 5 kıtadan 16 sporcuyla başlayacak maratonda her grupta ülkemizi bir sporcu temsil ederken dünyanın şampiyonlarına karşı Türkiye için yarışacaklar.