Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL 17 HAZIRAN 2008 SALI ZICO Beyaz Pele’nin sessiz vedası F .Bahçe’ye gelirken Zico’nun teknik direktörlüğüyle ilgili bilgi sahibi değildim ama onun yetenekli ve çok iyi bir futbolcu olduğunu biliyordum. Kendisini oynadığı dönemlerde defalarca televizyon başında izleme fırsatı buldum. Kıvraktı, zekiydi, çevikti, akıllıydı. Nereden nereye... Bir anda Sarı Lacivertlilerin gündemine geldi. Başkan Aziz Yıldırım hemen işi bitirdi. Zico, F.Bahçe’ye gelmeden önce Dünya Kupası’nda Japonya’yı çalıştırmıştı. Medyamız; yani bizler Brezilyalı daha gelmeden ‘stajyer’ ifadesini kullanmaya başlamıştık. Neler yazılmadı neler... Beklemek, görmek diye bir şey yok. Oysa zaman her şeyin ilacıdır. Takımın çoğunluğunun Brezilyalılardan oluşması Zico’nun işini kolaylaştıracaktı. Yönetim de teknik direktörü getirirken böyle düşünmüştü. Yine bizler bazı şeylerin farkında değildik. Brezilyalı teknik adam bazıları tarafından ilgi görmese de kısa zamanda çevresine sevenleri doldu. Futbolcularla kaynaşması fazla sürmedi... Doğrusu Zico’nun F.Bahçe’si merakla bekleniyordu. Lig maçları başladı, ‘stajyer’ diye adlandırılan Zico büyük işlere imza atmaya kalkışmıştı. Neredeydi o atıp tutanlar... F.Bahçe almış başını gidiyordu. Tutabilene aşk olsun; alkışlar Zico’ya; sevgi seli ‘Beyaz Pele’ye... Zico, 100. yılında F.Bahçe’yi şampiyon yapmıştı. Bu aynı zamanda F.Bahçe’nin ligdeki 17. şampiyonluğuydu. Sırada Avrupa vardı. Ancak SarıLacivertliler’in Avrupa’da başarısızlığı had safhadaydı. Açıkçası buradaki tablo F.Bahçe’ye yakışmıyordu. Başkan Aziz Yıldırım da her F.Bahçeli gibi bundan rahatsızlık duyuyordu. Ama... İşte bu ama yok mu? Bir gün başkan Yıldırım’ın istediği gerçekleşecekti. İnanıyordu, güveniyordu. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Dinamo Kiev’e yenilerek yoluna UEFA Kupası’nda devam eden Sarı Lacivertliler; Palermo, Newcastle United, Celta Vigo ve E.Frankfurt’la mücadale etmeye başladı. Sonuçta F.Bahçe grubunda üçüncü oldu ve AZ Alkmaar’la eşleşti. Hollanda ekibine 33 ve 22’lik beraberliklerle, yenilmeden elenmesi şanssızlık değildi de neydi?.. Yaşanan tablo diğerlerine göre daha iyiydi, görünürde gelecek için bir ışık söz konusuydu. Yönetim Zico’yu ‘başarılı’ ilan etmişti. SU¨P E R L IG K A R N E S I SEZON MAÇ G B M 200607 200708 34 34 20 22 10 7 4 5 A V R UP A K A R N E S I Ş.LİGİ ÖN ELEME UEFA 10 6 8 5 4 3 2 1 3 3 1 2 Brezilyalının F.Bahçe’yi ilk yılında hem şampiyon yapması hem de Avrupa’da başarı sağlaması ‘stajyer’ olarak adlandırdığımız teknik adamın artılarıydı. Artık, Zico F.Bahçe’ye; F.Bahçe de Zico’ya ısınmıştı... AVRUPALI F.BAHÇE Bir sonraki yıl F.Bahçe Avrupalı’ydı artık. Burada başarı zincirini hayli genişletmişti. Anderlecht, Inter, CSKA Moskova ve PSV Eindhoven karşısında ne maçlar yapmıştı öyle... Ya Sevilla’yı penaltılarla yenerek Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkması?.. Türkiye ayağa kalkmıştı. Beklenen olmuştu. Daha büyüğüne de ramak kalmıştı. Rakip Chelsea’ydi. Saracoğlu’nda F.Bahçe 21 kazanmıştı; ama deplasmanda yenilmişti. Yarı final kaçmıştı. İyi maçlar yapmıştık, başa baş mücadele etmiştik. Futbolcular adlarına yakışır biçimde büyük oynamışlardı. Avrupa’da oynamak her futbolcuya nasip olmaz. Çünkü Avrupa her zaman iyi bir vitrindir. Peki ya Zico?.. Başarının mimarı; yere göğe sığdırılamıyordu. Avrupa’da ve Türkiye’de ‘Beyaz Pele’ ünvanlı teknik adam manşetlerden inmiyordu. Ne var ki F.Bahçe’nin Avrupa maçları sonrası lig karşılaşmaları keyif vermiyordu. Yabancılar kendilerini zorlamıyordu, Zico da zaman zaman kadroda değişiklikler yapıyordu. Ama bunlar hep hüsrânla; puan kayıplarıyla noktalanıyordu. Düşünebiliyor musunuz; bir sezonda İstanbul Belediye’ye 5 puan kaybetmişsiniz, Bursaspor’a yenilmişsiniz, Ankaraspor’dan uzatma dakikasında gol yemişsiniz... Kezman kazanılan penaltıyı tribünlere atmış!.. Bunlar Avrupalı F.Bahçe için hiç de hoş olmayan durumlardı. Bir de G.Saray karşılaşması araya sıkışmıştı; ‘Al bu maçı şampiyon ol’. F.Bahçe kaybetmişti, G.Saray şampiyon oldu. Aziz Yıldırım bir kez kızmaya görsün. Açtı ağzını yumdu gözünü... Zico’ya defalarca serzenişte bulundu. Kabullenemedi yenilgiyi ve kaçan şampiyonluğu. Ona göre F.Bahçe’nin yürüyerek şampiyon olması gerekirdi. Ama işler başkanın düşündüğü gibi gerçekleşmedi. Geçmişte Denizlispor maçında da yine buna benzer bir olay yaşanmış, başkan Yıldırım o dönem takımın başında olan Alman teknik direktör Daum’u göndermişti. Şimdi de aynı durumdan Zico gitti. Oysa Zico F.Bahçe’de kalmaktan yanaydı. Ama başkan ve diğer yöneticiler nedense onunla çalışmak istemediler. Kaçan şampiyonluk rahatsız etmişti çoğunu... Zico da istemezdi böyle olmasını... Bir ay kadar önce kendisiyle ilgili ‘kalsın mı gitsin mi’ diye bir anket yapıldı. Kalmasını çok isteyenler oldu. Ama bu anketler alınan bazı kararları değiştirmiyor. Evet; Zico da F.Bahçe’den ‘gelip giden’ teknik adamlar kervanına katıldı. İyi insandı, iyi işler yaptı, bir beyefendiydi, kimseyi kırmadı; sevdi, sevildi. Bizden biri olmuştu. Ama böyle gönderilmemeliydi. Hak etmedi. Antrenörlerin kaderlerlerinde bu yazgı hep vardır zaten; ‘Patron ne derse o olur...’ Hİ LM İ TÜ R K A Y 2