Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR SAG^LIK AHMET YAZICI 2 ARALIK 2008 SALI SPOR VE YAŞAM Ç ocuk gelişiminde beslenme kadar sporun da önemli bir yeri vardır. Çünkü sportif faaliyetlerin içinde yer alan çocuk, sosyal anlamda çevresiyle iyi ilişkiler kurup kötü alışkanlıklardan uzak bir yaşam sürüyor. Bu nedenler dahi çocukların spora yönlendirilmesini zorunlu kılıyor. Ayrıca teknolojinin gelişmesiyle çocuklarımız sedanter (hareketsiz) bir yaşama sürüklenmekte. Bir de fast foodlar, aşırı yağlı besinler, düzensiz beslenme, çocuklarımızın kilo sorunu (obezite) yaşamasına neden oluyor. Bu sorun küçük yaşlarda çocuğu rahatsız etmese de ilerleyen zamanlarda hem fizyolojik hemde psikolojik olarak etkiliyor. Sağlık ve yaşam için dahi olsa çocuklarınızı mutlaka spora yönlendirin. Ama diyorsanız ki “Benim çocuğumun bir şampiyon. Performans sporcusu olmasını istiyorum” o zaman uymanız gereken bazı kurallar var. İlk olarak erken yaşta çocuğun yeteneği bulunmalı. Çünkü çocuğunuzun belirli branşlara karşı özel bir yeteneği olabilir. Bu da çocuğunuzun antrenman yaşını (spor yaşantısını) uzatabilir. En önemli konulardan birisi de ‘Çocuğun spora başlama yaşı.’ Genel olarak performans sporcuları kendi branşlarında üst düzeye ne zaman ulaşırsa ondan 810 yıl önce spora başlanmalıdır. Örneğin... Martina Hingis, 17 yaşında 3 Martina Hingis ‘Grand Slam’ kazandı. Bu nedenle teniste en üst performansa ulaşma yaşını 17 olarak söyleyebiliriz. Bu spor dalına başlama yaşı da 7 olabilir. Tüm branşlar için bu yöntem geçerlidir. İlk antrenman döneminde (79 yaş) çocuğun koordinatif yetenekleri geliştirilir ve branşa yönelik temel teknikler öğretilebilir. İlerleyen antrenman döneminde (913 yaş) tekniğin incelikleri verilir ve çocuk yarışmalara başlayabilir. 1419 yaş aralığında ise tekniğin stabil (sabit) hale getirilmesi amaçlanırken antrenman yüklemeleri de artacaktır. Ayrıca düzenli yarışmalara bu dönemde başlanabilir. Eğer çocuğunuzu 16 yaşında spora başlatırsanız ne olur? Çocuğun 79 yaş aralığında öğrenmesi gerekenler çocuğa geç yaşta aktarılabilir. Bu durumda çocuk rakiplerinin gerisinde kalabilir ve antrenmansızlık nedeniyle yapılan yüklemeleri kaldıramayıp sakatlık yaşayabilir. Bu nedenle de istediğiniz ve hedeflediğiniz başarı düzeyine ulaşamayabilirsiniz. Bu hafta uygulayacağımız egzersiz hareketi triceps (arka kol) kas grubuna yönelik olacak. Ayıca sürekli rahatsızlık yaratan sırt ve omuz bölgesindeki ağrıları da azaltmaya yardımcı olacak bir gerdirme yapacağız. İlk olarak dirseğinizi göğsünüzden diğer omzunuza doğru yumuşak bir şekilde çekin. Bu pozisyonu 10 saniye koruduktan sonra omuz bölgesinde yoğun bir germe yaratmak için sol elinizle sağ kolunuzun dış tarafından tutun. Sol elinizle direnirken, sağ kolunuzu vücudunuzdan uzaklaştırmaya çalışın. Bu egzersiz sayesinde omuz ekleminde yaşabileceğiniz sakatlık riskini en az indirgeyeceksiniz. Spor dolu günler… EDİTÖRDEN Spor erken yaşta başlar G Fenerium Tribününden ARİF KIZILYALIN eçen hafta sonu F.Bahçe Beşiktaş derbisi vardı İstanbul’un Anadolu yakasında. Gerçi artık dilim varmıyor Kadıköy’deki dev buluşmalara derbi demeye. Çünkü F.Bahçe hangi ruh halinde olursa olsun 90 dakikadan galip ayrılıyor. Bunun ‘şansla’, ‘denk gelmeyle’, ‘rüzgârın o yönden esmesiyle’, ‘harika futbolla’ falan ilgisi yok. F.Bahçe kafaca ve fizikçe iyi hazırlanıyor derbilere, seyirci futbolcu yönetici bütünleşmesi sağlanıyor, konfetiler, bayraklar, flamalar derken işi götürüyor çubuklu Sarı Lacivertliler... Bunu 41’lik G.Saray maçından sonra 21’lik Beşiktaş derbisinde de gördük... Beşiktaş da tıpkı G.Saray gibi favori geldiği Şükrü Saracoğlu cehenneminden puansız ayrıldı... Sözün özü o gün derbiyi yaşayan, derbinin heyecanını camiasına yaşatan, birlikteliği sağlayan (yani F.Bahçe) ismini ‘galip tarafa’ yazdırıyor Kadıköy’de. Ve ne ilginçtir iki 90 dakikayı da F.Bahçeli seyircilerle birlikte Fenerium tribününde izledim... G.Saray maçında lacivert, Beşiktaş maçında ise sarı tribündeydim... Birbirinin birebir benzeri iki tribün de kullanım olarak mükemmele yakın. İkisinin de girişi, çıkışı, tuvaletleri, büfesi, koltukları harika. Maça 5 dakika önce gelip bitiş düdüğüyle kendinizi bir anda Bağdat Caddesi’nin önünde buluyorsunuz. Hava ne kadar soğuk olursa olsun, üzerinizi çıkarıp formanızla, kazağınızla oturabiliyorsunuz. Eşinizle, kız arkadaşınızla, çoluk çocuğunuzla gönül rahatlığıyla maça gelebileceğiniz bir alan yaratmış Aziz Yıldırım ve ekibi. Ve gerçekten de küfür en alt seviyede. Örneğin G.Saray’da Arda, Ayhan, Beşiktaş’ta da İbrahim Toraman’la Cisse dışında kimseye öyle ağır hakaretler edilmiyor, hele hele koro halinde küfür kesinlikle yok. İşin garibi seyirci ciddi ciddi bilinçlenmiş. Örneğin sayılmayan bi golde ya da ofsaytta herkes telefonuna sarılıyor, evdeki, işteki arkadaşını arıyor, “Pozisyon gol mü değil mi, ofsayt mı değil mi”nin kontrolünü yapıyor, sonra hakeme tepkisini gösteriyor... Hatta ‘onlardan’ olmadığını anladıkları seyircilere bile sataşmıyorlar; “Hadi gözünüz derbi görsün” diyerek işi şakaya vuruyorlar. Devre arasında tuvalete gidip lüks otel ayarındaki lavabolarda elinizi, yüzünüzü yıkıyor, maç başladıktan sonra bile gelip koltuğunuza oturabiliyorsunuz. Sadece eskiden kalan ‘ayağa kalkma’ huyundan vazgeçememiş insanlar. Eğer onu da aşsalar, Şükrü Saracoğlu’nun Old Trafford’dan farkı kalmayacak... Stat görevlileri güler yüzlü. Polisimiz için aynı şeyleri söyleyemeyeceğiz. Sanırım fazla mesaiden kaynaklanan bir ruh durumu hakim. Örneğin sarı tribün 16 numaralı kapıdaki genç bir komiser ve aynı yaşlardaki polisler arama tarama işini söylenerek yaptı. Hele aralarından birinin, “Artistlik yapanı tut kulağından çıkar dışarı” söylemi hiç hoş değildi. Keza üzerinizdeki 50 YKR’yi alıp Kızılay sandığına attıran polisin hemen yanı başındaki büfede 1.5 YTL’ye satılan bardak suyun para üstüne ses çıkarmaması da ilginçti... Böyle olunca da kombine karta yıllık 11.5 milyar para ödeyen taraftarın tepesi atıyor. Sanıyorum Aziz Yıldırım, bu konuyu da İl Güvenlik Kurulu’ndaki spor aşığı vali yardımcısı Ergun Güngör’le görüşüp çözebilir. Artık darısı İnönü ve Aslantepe’nin başına... Çünkü insanlar can ve mal güvenliği sıkıntısı yaşamak istemiyor artık gişe kuyruklarında. Eğer G.Saray ve Beşiktaş da Avrupa standartlarını tutturursa ki Aslantepe’nin Almanya’daki Arena auf Schalke ayarında olduğu söyleniyor İstanbullu futbolseverler her yıl 100 binin üzerinde kombineyi gözü kapalı alır... Evet, Kadıköy’deki derbileri bitirdik... Şimdi İnönü ve Ali Sami Yen’dekileri de izleyeceğiz eğer bir aksilik olmazsa... Ve oradaki görüntüleri de sizlerle paylaşacağız... Yeniden görüşmek üzere... UZMAN GÖRÜŞÜ YRD. DOÇ. MEHMET ÖZTÜRK İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu Spor Yöneticiliği Bölüm Başkanı Çocuklarda Doğru Eğitim ve genel eğitimle işbirliği sağlanmalıdır. Bu işbirliği aslında çocukların genel eğitimi açısından da son derece önemlidir. Eğitimdeki bu işbirliğinin sağlanmasından sonra yetenekli sporcuların belirlenmesi için yapılan çalışmalar yetenek arama ve yetenek seçimi olarak iki bölüme ayrılır. Ana okulundan başlamak üzere çocuklara öncelikle temel motor beceriler ve devamında farklı spor branşlarına özgü beceriler öğretilir. Bu arada çocukların izlenmesi ve kaba değerlendirilmesi yetenek arama sürecini oluşturur. Çocukların belirli spor branşlarına yönlendirilmesi aşamasında ise yetenek seçimi süreci başlar ve sporda ulaşılacak en üst seviyeye dek devam eder. C SPOR S AY I 1 2 3 İMTİYAZ SAHİBİ: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk GENEL YAYIN YÖNETMENİ: İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ: Arif Kızılyalın SORUMLU MÜDÜR: Miyase İlknur EK KOORDİNASYON: Cumhur Önder Arslan GÖRSEL YÖNETMEN: Ersin Öztekin GRAFİK TASARIM: Süleyman Abay YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 Şişli 34381 İstanbul BASKI: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu 34580 Esenyurt / İstanbul CUMHURİYET REKLAM: Telefon (0212) 251 98 74. GENEL MÜDÜR: Özlem Ayden. GENEL MÜDÜR YARDIMCISI: Nazende Pal. REKLAM KOORDİNATÖRLERİ: Neşe Yazıcı Hakan Çankaya. REZERVASYON YÖNETMENİ: Onur Tunalı. Eğitimin genel amaçlarında olduğu gibi spor da çocukların psikomotor, bilişsel ve duysal gelişimini sağlamayı amaçlar. Spor bu açılardan eğitimin en etkili aracıdır. Çünkü eğitimin bu amaçlarının tümünü en iyi geliştiren spordur. Sadece bu yönüyle bile çocukların mutlaka spora yönlendirilmesi gerekir. Çocuklara bu amaçla ve erken yaşlarda verilen spor eğitimi aynı zamanda yetenekli sporcu yetiştirilmesi ve seçiminin temelini oluşturur. Erken yaşlarda gerek genel gerekse spor eğitiminden yeterince nasibini almayan çocuklarda yetenek aramak hayalciliktir. Ortaya çıkacak yetenekli sporcular ise denizde bir kum tanesi misalidir. Erken yaşlarda çocuklara verilecek spor, bilişsel duyuşsal 3