Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Y O RGUN F UT B OL Futbolumuzun Sorunu Altyapı Eğitimi H Ü aftasonu Messi’li Barcelona’yı ve haftaiçinde Arsenal, Chelsea, Manchester Utd. Liverpool gibi üst düzey futbol takımlarını izlerken bizim oynadığımız futbolun gözden geçirilmesine ihtiyacı olduğuna bir kez daha inandım. Mustafa Denizli’nin Beşiktaş’taki tempo değişikliğinin ve Bursaspor karşısındaki Fenerbahçe’nin oynadığı futbolda ne kadar iyi niyet ve değişim görülse de çok net eksikliklerimiz göze çarptı. Genelde takımlarımız savunmaya dayalı çoğalma mantığını önde tutan orta alan futbolu oynamaktadırlar. Yani rakibi durdurmak ve hatalarından yararlanarak gol aramak! Koskoca Fenerbahçe bu anlamdaki sıkıntısı nedeniyle Güiza’yı ileride tek başına koşturup duruyor! Beşiktaş Mustafa Denizli ile daha çok adamla çıkma becerisini Tello’yu forvete yakın tutarak gösterse de geriye dönüşlerde futbolcuların canı çıkıyor adeta. Her takımımız bloklararası bütünlüğü sağlayamadığından topa yakın olan futbolcularını kaderiyle başbaşa bırakıp gününde bir motivasyonla oynuyor ve baskı yapabiliyorlarsa başarılı görülüyorlar. Ve genelde klasik ataklarla top kaybetme lüksü ve riskiyle oynamaktalar. ve skoru istediği gibi elinde tuttu. F.Bahçe kalesine yakın olumlu pas trafiği baş döndürücü ve sonuca giden etkinlikteydi. Top kaptırılsa dahi geri çekilmeden çok adamla orada kazanılabiliyor ve rakibe bilinçli kullanma rahatlığı verilmiyordu. (Örnek 4. gol) Aynı şekilde Messi’li Barcelora bunu o kadar başarılı uyguluyor ki top gezdirirken işin içine çalım, fantezi, çabuk oyun, baskı, harika verkaçlar ve fantastik görüntüler ile futbol temaşası getiriyor. Çaresizlik faullere uzanırken sadece kişisel becerilere, karşı takım hatalarına dayalı az çalışılmış ve fizik Messi. ÇOK TOP KAYBEDİYORUZ En çok top kaybeden takım yüzdeleri incelendiğinde futbolumuz önde gidiyor. Savunmadan oyuna etkili giren defans oyuncusu eksikliğinin yanında dönüşler yavaş olduğundan takımlarımız tek mi, çift ön liberolu mu oynayacaklar karar veremiyorlar. Bu nedenle de her takım Aurelio tipi oyuncu arıyor. Beşiktaş Cisse, Galatasaray Ayhan’a destek veren Meira ve Fenerbahçe Selçuk’un yanındaki Maldonado ile bunalımlarına çare arıyorlar. Sorun atağa kalkarken çoğalamamakta. Yani gole giderken topun daha çok oyuncu ile desteklenen atak organizasyonuna geçilemediğinden blokların yakınlığı yetersiz kalıyor. Top ayağında olan futbolcuya çok sayıda arkadaşı destek veremediğinden zor durumda kalınca kendisine ayağını gösteren futbolcu arkadaşını bulamadığından kişisel oynamaya ve sonuçta anlamsız girişimlerle topu kaybetmeye mahkum oluyor. Arsenal Fenerbahçe karşısında ikinci yarıda bu yanlışın doğru olan dersini bize net olarak gösterdi. Oyunu güce uygun mekanik futbol bu gelişme karşısında ikinci sınıf kalmaya mahkumdur. Bu eğitim ve beceri ile futbolun yeniden coşkulu ve hoş, eğlendirici yüzü ortaya çıkmalıdır. Bunun için çok ciddi zamana karşı eğitim yapmak ve genç futbolculara beceri, teknik ve çağdaş eğitim vermek zorundayız. Öyle ahlarla, vahlarla ya da son dakika golleriyle üç puanı alıp kurtarılan sonuçlara dayalı futbol mantığımızı değiştirmezsek dünyanın en iyi futbolcularını da alsak sistemsiz oyunda kaybolmaya mahkum kalırız. mit takımımızın maçını izlerken doğrusu futbolumuz adına, futbolumuzun geleceği açısından üzüldüm. Ümit takımı oldum olası ümidimizdir. Ulusal takıma giden köprüdür. Ama Belarus’a karşı çıkan takımımız ne yazık ki bekleneni veremedi. Bir takım iyi gününde olmayabilir, yenilebilir ama ben onun peşinde değilim. Gördüğüm kadarıyla geleceğin umutları olan bu gençler altyapı eksikliğinden kaynaklanan alışkanlıklarından kurtulamıyor. Top kaybı futbolumuzun belası zaten ama top çalmayı bilmeyen bir futbolcunun rakibiyle mücadelede yan yana yani atbaşı koşarak meşin yuvarlağı kapamayacağını demek ki bu çocuklara kimse öğretmemiş. Rakibinden top çalamayan futbolcular da Belarus maçında bol bol faul yaptı. Çünkü faul yapmanın da bir usulü olduğunu bilmiyorlar. Demek ki onu da kimse öğretmemiş bu gençlere. Yazımı yazarken Metin Tükenmez kapıdan girdi. Metin akademisyendir, İTÜ’de futbol üzerine dersler verir, futbolla yatıp futbolla kalkar. Futbol üzerine kitapları vardır. Gazetelerde makaleler yazmıştır. Hazır gelmişken dumanı üstündeki konuyu kendisine sordum... “Ne dersin?” Bir örnekle konuya girdi Metin; “90’lı yılların başı... Almanya’da Köln Spor Akademisi’ndeyken milli takımımızın maçlarından görüntüler üzerinde yorumlar yapıldı. Türk futbolcular futbolun istediği çok basit kuralları bilmiyor, sizin sözünü ettiğiniz gibi topa ve rakibe karşı pozisyon almayı beceremiyor. Bir kural vardır futbolda; top sendeyken korkma, ama top rakibindeyse ilk düşüncen topa sahip olmaktır. Bu konuda altyapı hocaları yıllarca eğitim verdi. Serpil Hamdi Tüzün, Adnan Dinçer ve Özkan Sümer gibi altyapıya önem veren hocalar artık yok. Şimdi işin kolayına kaçıyor herkes. Topa ve rakibe karşı pozisyon almak futbol eğitiminin önemli ilkelerinden biridir. Buna arı kovanı sendromu derler. Arı kovanındaki arıların ana arının peşinde koşması gibi futbol eğitiminden yoksun futbolcular top neredeyse oraya koşuyor.” Metin Tükenmez’in dediği gayet açık. Böyle olunca da ne sistem kalıyor ortada ne de oyun disiplini... Ayrıca topsuz futbol da güme gidiyor. Metin Hoca’yla sohbetin tam zamanıydı. Sordum kendisine, “Şampiyonlukta kim şanslı? G.Saray açık ara şampiyon olur mu? Mustafa Denizli’nin Beşiktaş’a gelmesine ne dersin?” diye... “Mustafa Hoca’ya göre Beşiktaş, açık ara şampiyon olacak. Beşiktaşİstanbul Belediye maçında Fanatik yazarı Hamit Turhan ve ben Mustafa Hoca’yla sohbet ediyorduk. ‘Beşiktaş’ın her mevkide 23 futbolcusu var. Bu takım şampiyon olur’ demişti” diye yanıtladı Tükenmez... Mustafa Hoca bunu söylediğinde henüz Beşiktaş’a geleceğinin lafın bile yoktu. İşte büyük laf etti, büyük Beşiktaş’a geldi. “Metin sen Beşiktaşlısın ama kendi takımına değil de Galatasaray’a şans veriyorsun. Neden? “Ağzındaki baklayı çıkardı” Beşiktaş’ın yönetim sorunu var... Bir yenilgiden sonra ne karar verecekleri belli olmuyor, sahaya çıkmayalım diyorlar, PAF takımını çıkaralım diyorlar. Beşiktaş, 3 büyük kulübün içinde en hassas en kırılgan takım. Ağır söylemleri kaldıramaz. Onun için Galatasaray şampiyon olur. Trabzon iyi takım kurmuştu, ama bak ne oldu, G.Saray 3 golle vurdu geçti. Çünkü kadrosuında iyi gençler var. Hakan Balta, Sabri, Mehmet Topal, Arda, Barış, Uğur. Yedek olanlar da iyi. Yabancıların içinde sadece Kewel’i al, gençlerle takviye et, Galatasaray yine şampiyon olur.” “F.Bahçe’nin ismi yok mu?” dedim. Tükenmez’in yanıtıysa çok kısa oldu... “F.Bahçe treni kaçırdı. Hamle yapacakken yapamadı. F.Bahçe’nin bir de tek adam sorunu var. Her şey tek adamla bitiyor.” Sohbet biter, Türk futbolunun sorunu bitmez. 15