Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL ÖĞRENİYORUM Eposta:adnandincer?hotmail.com N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN G eçen hafta futbolumuzun sınavı oldu. Fenerbahçe İnter’le oynarken Beşiktaş Marsilya deplasmanında ve Galatasaray da Sion karşısında İsviçre de oynadı. Bu 3 maçın bizim açımızdan incelenmesi gereken futbol tarafı önemlidir. Bu nedenle geçen haftaki yazımın devamını gelecek sayımıza bırakarak bu önemli maçları analiz etmeyi siz okurlarım için uygun gördüm . Avrupa’da ne yapt? ık İş Dünyası Yelkene Sarıldı ş dünyamız son yıllarda yelken sporuna büyük önem vermeye başladı. Neden dersiniz yelkencilerin iş dünyamıza katılmaları mı yoksa iş adamlarının zengin sporu sanılan yelkene olan sempatisi mi? Ne öyle ne de böyle... İş dünyası işine gelene yeşil ışık yakar, nerede ışık görürse oraya koşar; baktılar ki yelken sporu insanın gelişmesine katkı veren ,ekip çalışmasına değer veren sporlar arasında geliyor, çalışanlarını da bu spora yöneltmeye ve yönlendirmeye karar verdiler. Bugün birçok şirket üst düzey yönetici kadrolarına yelken sporu eğitimi veriyor. Peki yelken sporunun katkısı nedir? Bu katkı nasıl sağlanır? En başta yelkencilerin kendilerini öven bir slogandan söze başlayalım... “Bir yelkenci birim zamanda diğer sporlara göre ortalama 300 kat daha fazla karar üretir.’’ Bu çok önemli bir iddia ama sadece laf değil sevgili okurlar. Yelken doğayla mücadele sporu, çok çabuk karar vermek zorunda kalındığında beyin refleksinizin şarj etmesi söz konusu olur ki sonunda ölümle karşı karşıya kalmak da vardır. Yelken sporu gerçi güzelliğiyle, doğasıyla, fotoğraf veren görüntüsüyle birçok sanatçıya da ilham kaynağı olurken, yelken sporu hem yelken kullanan hem de yelkencileri izleyenlere keyif verir. Ufuk düzeyinde dünyayı keşfetmenin hazzını verir, insanı başka dünyalara götürür. Bu duyguyu Lizbon’da Avrupa’nın Atlas Okyanusu’yla buluştuğu noktada yelkenleri izlerken yaşamıştım, bambaşka bir duyguydu. Yıllar öncesinde de ülkemizde yelken sporu ve yelkenciler vardı ama sonraki yıllarda medyada yelken sporunun zengin sporu olduğunu ifade eden yazarların sayesinde (!) toplumun büyük kesimi bu spora sıcak bakmadı. Sadun Boro’nun yelkenle dünya turu yapması bile sadece birkaç denize gönül vermişlerin dışında... Ne var ki o zamanlar yelken sporunun bir eğlence, bir hobi, bir tutku olduğu düşüncesi egemendi. Yelken sporu dün de bugün de performans sporuydu. Bugünün dünden farkı ise iş dünyasında fonksiyonel bir yanı ve özel bir konumu olmasıdır. Bu arada şunu da eklemekte bir sakınca görmüyorum. 3 tarafı denizle çevrili olmasına karşın toplumumuz bugün denize bakıp rakı içmeyi, tekneyle denize açılmaktan fazla seviyor. Yelkencilerin ilkeleri vardır, bu ilkelerin kimisi kağıt üzerinde de olsa çoğu geçerlidir. Deniz kurdu Cahit Üren’in dediği gibi, ‘’İşin sonunda ölüm de var. Yelken sporu hafife alınacak bir spor değildir.’’ Yelkencilerden çok tanıdığım var. Eski yelkencileri dinlemek bana oldukça keyif verir; hikâyeler anlatırlar, başlarından geçenleri anlatırlar, en çok hoşuma giden yanları da anlatırken aynı heyecanı yaşamalarıdır. Cahit Üren duayen bir denizci, zaman zaman yine de tekne hobisini gideriyor. Açık Deniz Yat Yarışı Derneği Genel Sekreteri. Konuşuyoruz yelkenden, denizden... ‘’Çok yetenekli olmak gerek’’ diyor, sonra da sıralıyor: “Havayı bilecek, rüzgârı bilecek, fırtınayı hissedecek, navigasyonu yani elektriği, makinayı, elektroniği, klasik navigasyonu (teknoloji öncesi) da bilecek. İnsan yönetimini öylesine bilecek ki tekne içindeki 2530 metrekarelik bir alanda birbirine değmeden, birbirini engellemeden 1315 kişinin nasıl çalışacağını bilecek. Bunlar yine de yetmez. Bir yelkenci en az 2 kişinin bildiği bilgileri de bilecek ki bir sakatlık bir fenalık veya bir başka nedenden dolayı devre dışı kalan arkadaşının da görevini üstlenecek.’’ ‘’Daldık gittik yine, iş dünyasıyla ilgisine dönelim...’’ Bana bir broşür veriyor, okuyorum. ‘’Yelkenci doğanın büyüklüğünde kendi küçüklüğünü görür. Önde gittiği yarışta bile yarışı bırakıp rakibinin yardımına koşar. Bilgilidir, tüm deniz kurallarını bilir, yenilikçidir. Donanımını kendisi yeniler, korkusuzdur. Bildiğini iyi bilir, bilmediğini öğrenir, sabırsızdır, saygılıdır, özverilidir. Gönül zenginidir, belirleyicidir.’’ İşin sırrı çözülmüştü. İş dünyası disiplinli ve ekip çalışmasının ne olduğunu bilen, stratejik elemanlarla çalışmak istiyor. Bu nedenle de yelken sporu iş dünyamıza giriyor. Büyük şirketler üst düzey yöneticilerini yelken kurslarına, 15’er günlük yelken kamplarına gönderiyor. Yelken sporunun gerektirdiği yeteneklere ve sorumluluğa sahip olanlar ise iş dünyasında daha başarılı oluyor. Ayrılırken de son sözünü söyledi... ‘’Yelkende bir deyiş vardır... Zamanında verilmiş yanlış karar, geç verilmiş doğru karardan daha iyidir.’’ Bir anlamda beyin refleksinin bir başka tanımı. Yelken açan yeni ufuklara açılıyor, iş dünyasının istediği de bu!.. İ FENERBAHÇE İNTER Öncelikle tek cümleyle bu karşılaşmadan çok Fenerbahçe’nin oynadığı çağdaş futbolu ve tribüne zevk veren coşkulu ,estetik dolu donanımı alkışlamalıyız.Tüm F.Bahçeliler takımlarıyla övünebilir. Sahada oynanan akıl, taktik dolu bir futbol vardı. Sarı Lacivertlilerin yüksek top tekniklerini üst düzeyde bir takımdaşlıkla bütünleştirdikleri aşırı güven içindeki sakinlikleri, atak ve savunma gerçeklerine bağlılıkları, kısacası 90 dakikalık futbol disiplinleri zaferi getirdi. Evet, bu bir zaferdir. Bugüne dek saha içinde takımını böylesine iyi yöneten ve süper oynayan, koşan harika bir Alex izlemedik. Onun yanında görev alan orta 2’li Aurelio, Deniz ve onlara sol tarafta katılan Vederson, takımın en önemli taktik İYİ KÖTÜ İÇ İÇE adamlarıydı .VederGalatasaray, Sion karşıson’un arkasında yıldız sında kendi yanlışlarının bir futbolcu olmanın öteözellikle Kalli’nin beklentisine sinde büyük bir takım oyunuyamayan oyuncularının kurbanı cusu olan kalite profesyonel oldu. Oyuna baskılı ve çok adamR.Carlos bizleri çok mutlu la alan daraltarak oynama düetti. Ona Türk futbolu adına şüncesiyle başlayan Sarı Kırüstlendiği bu misyonerlik mızılılarda savunma görevleri örneğinden ötürü teşekkür çok eksikti. Özellikle Carrusca etmeliyiz. Atak ve savunma Volkan ikilisinin oluşturduğu sol kullanımının nasıl yapılakanat Sion için bir madendi. Bu cağını ve nerede neyin ikili o kadar çok gedik verirken yapılması gerektiğini acemilikler içinde oynadılar ki çağdaş örneklerle bize Kalli’nin uzun süre skora yanyaşattı R.Carlos. Gitti sıyan bu felâketi gol atarız diortaladı, kaleyi bombaye düşünmekten unutması ve ladı, direkten dönen engel olmamasına şaşırdık. müthiş şutlar attı; geldi, Ayhan’ın oyuna katılımı dençok tehlikeli ortamda geyi bir ölçüde sağlarken ortek vuruşlarla kalesintaya müthiş bir futbol güzeldeki kritik pozisyonları liği ve gerçeği çıktı. Kazanönledi. Savunmada Önmak için 2 takım da çekinmeLINCOLN G.SARAY’A YETMEDİ der’in savunma ciddiyeden gol aradı oyun süresince. ti ve başarısıyla Edu’nun üstün kademe ve kaLinderoth ve Lincoln’ün sürüklediği G.Saray 3rarlı markajı yanında oyunu sürekli takımına kat2’yi yakaladı ama yenilgiye engel olamadı. Bu kı sağlayacak şekilde kullandığı toplarla üst düoyunda G.Saray’ın ataktaki riskini biraz abartılı zeyde bir oyun oynaması F.Bahçe’yi bir anda gebulduğumuzu söylemeliyiz. Sanki düzeni sadeçilmez bir kale yapmıştır. Lugano tatlı sert ce atak üstüne kurmuşlardı. Ve Sion’u küçümadam markajıyla İnter forvetlerini kilitlerken belsedikleri belliydi. Bu önce Kalli’den başlayan bir ki de F.Bahçe’deki en başarılı oyununu sergiliyoryanlış düşünce oldu. Kaçan birçok gol vardı. Adu . ma H.Şükür’ün vuruş acemiliği ona yakışmadı. Sonuçta Zico’ya eleştiri getirirken herkesin Sion gerçekten iyi karşı atağa kalktı. Sağ “Futbolu bilmiyor” kelimesini kullanmalarının kanatlarını G.Saray’ın yumuşak karnı olarak çok iyi kullandılar. Bu bir uyarıdır. İstanbul’da ayıp olduğunu hatırlatırım. G.Saray kazanır ama averaja dikkat etmek BEŞİKTAŞ’IN YANLIŞI zorundadır. Ama müthiş bir futbol vardı sahada ve izleyenleri son ana dek mutlu etti. YaBeşiktaş ürkek bir oyun sistemi ve kimliğiyle ni F.Bahçe ve G.Saray maçları futbol adına oynadığı maçtan beraberlik beklercesine bir tarzdoyurucuydu. Beşiktaş ise düşündürücü!.. da dizilince Marsilya’nın sert oyununa teslim olK.Erciyes için sadece şunu söylemeliyiz.Tedu. Son karşılaşmalarında sürekli yenilen Franşekkürler!.. sız takımı savunmasını oyuna sokmadı ama orta alan ve forvetinin topa atak ve savunmadaki sert ve faullü müdahaleleri Siyah Beyazlı futbolcuları şaşkına çevirdi. Beşiktaş’ın birinci bölgede savunma anlayışına dayalı tarzı hatalıydı. Karşı 18’de Bobo ve kendi ceza alanı önündeki son adam olarak Diatta ve İ.Toraman’ın belirlediği savunma hattının büyüklüğü rakibe baskı yapma imkânı veremezdi. Ayrıca Delgado, Ricardinho ve Cisse’nin Koray’sız bir bölgede top kazanma olasılıkları azdı. Tello ve S.Özkan’ın da kanatlarda etkili ataklar yapması set ve çabuk oynayan Marsilyalı futbolcularla engellendi. Buna ek olarak S.Kurtuluş’la Ricardinho’nun erken sakatlanarak oyundan çıkmaları E.Sağlam’ın oyuna taktiksel değişimle müdahalesine engel oldu. Ayrıca iyi oynarken zamanlama hatası yapan kaleci Hakan’ın yediği gol takımı çökertti. Gerçek kadro gücünden uzak bir tarzla oynayan Beşiktaş, İnönü’de maç kazanmak için de atakta çoğalan ve yapılan ortaları takip eden, direklere koşan, gol düşünen bir iştahla tatlı sert oynamak zorundadır. Bu tip oyuncuların oluşturduğu kadro baskılı oyun tarzına dönüşünce daha çok gol ve sonuç gelecektir . Eposta:ayucelman?cumhuriyet.com.tr SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14