16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL ÖĞRENİYORUM Eposta:adnandincer?hotmail.com N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Değişik 11 Değişmeyen Zico Ö ULUSAL TAKIMA Romanya uyarısı R omanya karşısındaki futbol adına konuşulacak çok şey var. Hepsini hatırlatacağız. Daha önce de köşemizde defalarca ortaya koyduğumuz gerçeklerin futbolumuza getirdiği zararlardan bahsetmiştik!.. Medyadaki çıkar ve fikir çatışması nedeniyle zorunlu oluşan, geçmişi bilmeyen; tam tersi dünü bilip hazmedemeyen takımdaşların fanatik ve eyyamcı köşelerinden gelen yanlışı doğru gösterme edebiyatları denizi bitirdi!.. Kahraman yaratma ve yok etme dünyası, yerini sözde globalleşen yeni milenyum aldatmacası ile oyalarken öncelikle Almanya, Amerika, Fransa, Israil ve AB ülkeleri ırkçılığı kullanmaya başladılar. Ve hazin olan bizim “onlarla olmak adına” ülkesine çağdaş düşünce ile sahip çıkanlarımıza koyduğumuz yanlış tavırlar... Geçmişe özen duyarken geleceğin yanlışlarına boyun eğdirilmek istenen sistematik zorlanmamın hamisi AB ülkelerinden Almanya, aldığı son kararla ırkçılığın daniskasını yaptı. Bir günde T.C. vatandaşı yapılan futbolculara giydirilen ulusal formanın bizim için anlamını öğretmek olanaksızken bu uygulamanın yanlış olduğunu söyleyen bizlere karşı sergilenen kıyımın karşısında herkes suskun kaldı! Konu mankeni gibi her giysiyi kolaylıkla kendilerine uygun görenlerle futbolumuzu yorumlarken tek buluşma noktamız, eğitimin göstermelik alanlarda yetersiz kişilerin eline, çıkar ilişkileri doğrultusunda teslim edildiğini kabul etmeleri olabilir. Dünya üçüncüsü olduktan sonra en önemli gerçek, yerimizi muhafaza etme zorluğu idi.. Bir sonraki kupaya İsviçre faciası ile katılamadık ve fatura kimlere çıktı, oradan işe başlamak gerekir. Türkiye’ye getirilen kalitesiz yabancıların sayısının artması ile yabancı çalıştırıcı ve ayakcı (belgesiz menajer) sahtelerinin pompaladığı ortama boyun eğen bilgisiz ve acemi yöneticilerin elindeki futbolumuzun son durumu. İç gerçek dışa yansıyacaktı. Yansıyordu da... İthal malı eğitim ile yetişmiş; ya da bir iki üst düzey futbolcumuzun takım oyunu dışındaki becerileri ile kazanılan günlük başarılar, acı sonu görmemizi engelliyordu. Endüstriyel futbola hazır olmayan plansızlık ve eğitim yetersizliğimiz bize ihraç değil, ithal futbol karmaşasını getirdi. Futbol yöneticiliği sadece ticari rant olmak gibi bir düşünceye terk edildi. Bu anlamda güçlü lobiler oluştu. Bugün 2. Lig’de dahi yabancı olup T.C. vatandaşı olacak diye göz yumulan teknik adamlar görev alırken futbolun çağdaş düzeye erişmesine neden olan idealist futbol adamları çalıştırılmaz oldu. Romanya karşısında futbol oynamadık. Ama bir çok nedeni var: 1 Futbol ortamımızın dünya üçüncüsü olduktan sonra gerekli gerçeklere uyumsuzluğu ve nedenleri, 2 Teknik kadronun yaşanan olumsuz gerçeklerin ulusal takıma yansımayacağı varsayımıyla düşünce rahatlığı, 3 Formsuz bazı futbolcuların gereksiz yere gözden geçirilmesi, 4 Taktik arayış ile mevcut oyun sistemini zorlamak, 5 Liglerimizde oynanan yavaş futbol ve pozisyon hatalarının önüne geçecek koordine çalışmaların yapılmaması, 6 Teknik kadro ve futbol takımımızın maçın havasından uzak görüntüleri, 7 Rakibin iyi incelenmemiş olup çabuk ve süratli futbolu ile gole dönük tarzına önlem alınmaması, 8 Ön liberosuz denemenin başarısızlığı, 9 Futbolcularımızın kişisel pozisyon hataları, 10 Rakibin başarılı oyunu. Ben bu satırları bugün ve muhalafet olmak adına değil, tam tersi daha da tehlikeli gelecekten endişe duyduğumu belirtmek adına yazıyorum. Kulüplerin başında 1 maç dahi duramayan teknik adamların bulunduğu, maçların son 30 saniyesinde takımı galip iken sahaya inen seyirci nedeniyle ceza alan kulüp ve yöneticilerin çaresizliği. Ulusal değerdeki yeteneklerimizin futbol gerçeklerine karşı duruşunun onaylandığı ortamda tehlikenin farkında olmazsak geçmişteki faciaları yaşarız. Fakir ve minik futbolcuları ülkemize kazandırmak için verilen eğitimin tamamlanmasından önce onları satarak ülkemize zarar veren uygulamalara dur diyemezsek burnumuzun dibindeki Romanya yerine Güney Amerika’nın en güneyi ile kuzey kutbunun en kuzeyinde futbolcu almaya devam eder ve komşularımız da atı alıp üsküdara geçerken biz de arkalarından mendil sallarız.Hedef, çağdaş futbol olmalı ve asla bundan ödün vermemeliyiz. Aksi halde Marikaların yol geçen hanı oluruz ! nce F.Bahçe Teknik Direktörü Zico denedi, sahaya 11 değişik futbolcuyu sürdü. Ortalık karıştı, futbol dünyası günlerce mal bulmuş gibi üzerine atladığı olayı tartıştı. Aslında bu gibi futbol tartışmalarına ben taraftarım, geyik muhabbetlerinin yanında en azından bilimsel birkaç söz ve zihinsel puzzle ortaya çıkıyor. Zico olayında tek somut görüntü sahadaki değişik 11 futbolcuydu, tartışılan da mantığa ve futbol geleneklerine aykırı olmasıydı. Ve tabii ki bu 11 değişik futbolcunun Gaziantep’i yenmesi de tartışmaların odak noktasına Zico’yu oturttu. Çok tartışıldı ama yine de gerçek anlaşılmadı. Gizli kalan nokta dünya futbolunda yıldız futbolcu olarak yer alan Zico’nun bu davranışı, son şampiyon F.Bahçe’nin teknik direktörü olmasının verdiği moral ve sonuçta kendi başına buyrukluğun tezahürü müydü yoksa F.Bahçenin patronu Aziz Yıldırım’la danışıklı dövüşün göstergesi mi? Zico’nun davranışını cinnet olarak yorumlayanlara göre Yıldırım bu olayın dışındaydı. Ama işin ekonomik yanına bakarsak Aziz başkan F.Bahçe’nin patronu, Zico ise onun maaşlı bir işçisidir. Değişik 11 eğer maçı kaybetseydi, Zico bugün yerinde kalır mıydı bilemem ama F.Bahçe Başkanı bu konuda herhangi bir yorum yapmadığına göre bunun birlikte kotarılmış bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Zico’nun 11 değişik futbolcusu başarılı bir sonuç almıştır, kazanılan maçlar hiçbir zaman masaya yatırılmaz demek durumundayız. Ne var ki Zico Anderlecht maçı için kendini içinden çıkılamaz bir kuyuya atmıştır. Neden derseniz Sıvasspor’a çıkardığı klasik takımına sadece Selçuk ve Tümer’i almıştı ama bu 90 dakikayı doldururken bile ecel terleri döktü desek yeridir. Geldiği günden bu yana Sarı Lacivertlilerin aklında soru işareti bırakan Kezman’a Zico daha ne kadar tahammül eder bilemem ama elindeki golcü Semih’i daha 1 hafta geçmeden unutmasını kabul edemiyorum. F.Bahçe’nin bir golcüye ihtiyacı var, bu asla Kezman değil... Dağıtıcılığına diyeceğim yok ama kendisi zaten dağınık, yürüyecek hali de yok. Hele Sıvasspor maçındaki egoizmiyle takım oyunundan çok tribüne oynuyor ama tribünler de ona tepkili. Terim’i Anlamak Zor F utbolda yenilik arayışında olan bir başka futbol adamımız da Ulusal Takım Teknik Direktörü Fatih Terim’dir. Fatih futbolu bilen, futbolcusunun yapısını bilen, futbolu okuyan deneyimli bir direktördür. Ama ulusal takımın geçen hafta Romanya’daki maçı 20 kaybetmesi doğrusu Terim adına yitirilen artılardır. Maç sonrası yorumcuların birleştiği nokta takımda ön libero ve oyun kurucu olmadığı şeklindeydi. Fatih Terim bunu neden yapsın, neden böyle bir arayışın içine girsin? Ulusal takımın kadrosunda bir ön libero bir oyun kurucu bulamadı mı yoksa aramadı mı? Fatih Terim bunları düşünmüyor mu? Elbette ki düşünüyor, yenilgiye bir neden aramak gerekirse bu yenilginin analizini Fatih Terim yapar, yapmalıdır da... Rumenlerin çok daha hızlı bir tempoyla kalemizde rüzgâr gibi estiğini söylersek sorun ne ön liberosuzluk ne de oyun kurucusuzluk, sorun takımın genelinde Romanya maçını akıllarından silmeleridir. 11 futbolcumuzun performansını düşük gördük. 12 Eylül’deki Macaristan maçı pek kolay geçeceğe benzemiyor. Medyadaki eleştirilere göre Fatih Terim daha önce ilan ettiği 11’i son dakikada değiştirmiş. Eğer doğruysa verdiği demeç gerçekten ilginç... “Medyaya idmanı kapadıktan sonra baktık ki stadın arkasında çalılara kameralar yerleştirilmiş, Rumenler antrenmanı izliyor. Onun için sahaya farklı bir 11 sürdüm. Bu casusluk olayı hiç şık olmadı.” Fatih Terim’in bu demecini okuyunca doğrusu inanamadım ama haberde Tayfun Bayındır’ın imzasını görünce Fatih Terim’in değişiklik nedenine şaşırdım. Daha da şaşırdığım nokta Rumenlerin idmanı kamerayla izlemesinin casusluk olayına benzetilmesi. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra casusluk olayları sanayide ve teknolojide çok sık görülmüştür de pozisyonu pozisyonuna, saniyesi saniyesine uymayan, 2 kere 2’nin 4 etmediği futbolda bir antrenmanın izlenmesinin casuslukla bağdaşmasını anlayamadım doğrusu... Şaşırdım. Ulusal Maç Hazırlık Maçı Olamaz U lusal maç ismi üstünde ulusal kimliktir; tartışılmaz, üzerine oyun oynanmaz, deneme tahtası değildir, asla ve asla herhangi bir maçın hazırlığı da değildir. Ulusal maç elbise mi ki provası olsun? Ulusal maçın statüsü tektir, ister resmi ister özel maç, fark etmez. FIFA’nın klasmanında yerini alır. Son zamanlarda nedense ulusal maçların sıradanlığa alınması, 2. sınıf bir futbol karşılaşması düzeyine indirilmesi Futbol Federasyonu’nun tercihi de olsa bu sınavların sonucu FIFA klasmanına girdiğine göre ulusal maçları ciddiye almadığımız sürece de klasmanda hep aşağılara düşeriz. Ulusal maçlarda ulusal takımımızın ulusal formayla sahaya çıktığını unutmayalım. Ulusal forma bizim bayrağımızdır, onurumuzdur, tarihimizdir. Ulusal formamızın kimliğini bir başka yazıda anlatmaya çalışacağım. SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle