05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C SPOR FUTBOL TEMMUZ SALI BAKINCA Yabancı SERDAR KIZIK Ümit, Tuncay ve Rüştü’nün gitmesinden sonra Fenerbahçe’de geçici olarak kaptanlığı üstlenen Semih demiş ki: “Semih değil, Smith olsam oynardım...” Çok haklı. Türk futbolunun düştüğü açmazı gösteriyor bu sözler. Nice yetenekli futbolcular vasat, yaşlı ve yıldız eskisi yabancılar yüzünden kızakta. Peki bu durumu kim sağlıyor? Başta Fenerbahçe olmak üzere büyük kulüplerin istemlerine direnemeyen federasyon... Yalnızca bir yabancı transferine verdikleri parayla altyapı oluşturabilecek, Türk futboluna katkı sağlayacak, aynı zamanda gelir elde edebilecek kulüpler kendi ayaklarını kurşunluyor adeta. Yeni Tuncay’ların, Emre’lerin, Tugay’ların, Nihat’ların yolu daha nasıl baştan kesilir? Memleketin düzeni, geleceği yabancılar üstüne kurulmuş. Her şey yabancıya göre tasarlanıyor. Ülkenin uzun yıllar boyunca oluşturulan birikimleri yabancıların eline geçiyor. Borsanın yüzde 74’ü, bankaların yüzde 42’si yabancıların. İktidar PETKİM, TÜPRAŞ, TELEKOM’u, havaalanları ve limanları yabancılara peşkeş çekti. Türkiye, tüm varlıklarıyla yabancılara satılıyor. Sonuç olarak Semih’ler değil, Smith’ler oynuyor... O da ne? Bin bir güçlükle kurduğumuz, yaşattığımız kârlı kurumları yabancılara satan iktidarın başı RTE, geçen hafta pek savunduğu küreselleşmeye, serbest piyasa ekonomisine aykırı sözler etti. Gençlerbirliği OFTAŞ Kulübü yöneticileri ve futbolcularını kabulünde yabancılarla ilgili sınırlamanın kaldırılmasını isteyen kulüplere karşı çıktığını söyledi. Ardından da ekledi: “Biz eğer bu sınırı koymaz da sınırsız hale getirirsek ben inanıyorum ki biraz parası olan kulüplerin hepsi Türkiye’yi ithal futbolcu mezarlığına çevirecek. Ve yarın biz milli takımımızda arzu ettiğimiz, istediğimiz üretimi yapmakta, kaliteyi yakalamakta başarılı olamayacağız...” Şu yaklaşıma bakar mısınız? Her alanı yabancıya sonuna dek aç, futbolda sınırla!.. Neymiş, milli takımın durumu ne olurmuş!.. ??? Öte yandan federasyonun yabancılarla ilgili kararı Fenerbahçe’yi vurmuş. 6+1 olarak arttırılan yabancı oyuncu kontenjanı yeterli görülmemiş. Hayal kırıklığı yaşanmış. Transfer konusunda tüm planlar bu kararla bir anda altüst olmuş. Yabancı sayısının sınırsız olmasını isteyen başkan vekili Nihat Özdemir, bu durumda Fenerbahçe’nin zararda olduğunu söylemiş. Yabancı hayranlığının, özgüven eksikliğinin sınırı yok. Fenerbahçe gibi ülkenin öz değeri bir kulübü tümüyle yabancılardan kursak; UEFA’da, şampiyon kulüplerde Türkiye’nin temsil edildiği nasıl söylenebilecek? Fenerbahçe hangi ülkenin takımıdır? Önemi yok mu bu sorunun? Nasıl bir yaklaşımdır, nasıl bir güvensizliktir bu? 70 milyonluk bir ülke, futbolda uluslararası arenaya kendi öz gücüyle çıkamayacak mı? Gençlerin önü daha nasıl kesilebilir ki? Bu tutumun altında ne yatıyor? Bir çeşit özgüven eksikliği olmasın? Ülke “aydın”larının bir bölümü bile özgüven eksikliği sorunu yaşıyor. Fikri altyapısı “kendini aşağıda görmeye” dayanmayan aydın sayısı sınırlıdır bu ülkede. Türkiye’nin, Türk halkının geleceği üstüne ahkâm kesen sözde aydın tayfası arasında ülkesinin bayrağından utananlar bile var. Aslında kendisine duyduğu utancın bir yansımasıdır bu. Yabancı meselesi her alanda olduğu gibi futbola da böyle yansıyor. Türk futboluna, Türk gençlerine yazık oluyor.... Minikler Ülker’le coştu T ürkiye’nin ekonomik kalkınmasının dışında sosyal ve kültürel açıdan da gelişmesini isteyen Ülker Şirketler Topluluğu; çocukların küçük yaşta spor yapmasını, paylaşımı ve dostluğu öğrenmesini sağlayacak projeleri hayata geçiriyor. 2007’nin çocuklara yönelik spor etkinliklerinin ilk ayağı, 24 Haziran 1 Temmuz tarihleri arasında Ankara’da yapıldı. Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen 132 takımdan 2 bin 200 çocuk, 1 hafta boyunca Ülker’in desteğiyle spor yapmanın yanı sıra öz disiplini ve sosyalleşmeyi de öğrendi. Ülker Miniminikler Futbol Şenliği, Futbol Federasyonu’yla birlikte UEFA’nın başlattığı Grassroots projeleri çerçevesinde düzenlendi. Şenlikte 39 ilden 64 takımdan 1200 sporcu, 1 hafta boyunca lig usulü maç yaptı. Beşiktaş’ın Kocaeli Büyükşehir Belediye Kâğıtspor’u 30 yenerek şampiyon olduğu şenlikte Konya Şekerspor da Samsunspor’u geçerek üçüncülüğü elde etti. BASKETTE 68 TAKIM 5. Ülker Minikler Basketbol Şenliği’nde ise 41 ilden 50’si erkek, 18’i kız olmak üzere toplam 68 takımdan bin çocuk mücadele etti. Şenlikler sırasında Anıtkabir’i ziyaret eden sporcular maçların ardından yapılan piknikte hem yorgunluk attı hem de dostluklarını pekiştirdi. Basketbolda kazananın ya da kaybedenin olmadığı karşılaşmalar sonrası tüm oyunculara madalya ve katılım belgeleriyle hediyeler verildi. GRASSROOTS NEDİR? UEFA’nın ülke federasyonlarına önerdiği ve ‘elit futbol’ olarak tabir edilen profesyonel futbol dışında kalan, rekabet içermeyen ve 7’den 70’e herkesin oynayabileceği bir oyun olarak isimlendiriliyor. Grassroots’la özellikle gençlerin ve çocukların sporu bir yaşam şekli haline getirmesini sağlamak, sporun gelişimi için altyapıyı desteklemek ve bütün bunları yaparken de toplumu kültürel ve sosyal konularda bilinçlendirmek amaçlanıyor. Geçen yıl başlayan Grassroots projeleriyle ilgili Güney Afrika’da AIDS, Danimarka’da kültürlerarası diyalog, İngiltere’de bayan futbolu, Sri Lanka’da da savaş mağduru çocukların kişilik gelişimine yönelik çalışmalar yapıldı. GRASSROOTS VE ÜLKER Türkiye’de bir ilk olarak Futbol Federasyonu tarafından yürütülecek Grassroots etkinlikleri, Ülker Şirketler Topluluğu tarafından destekleniyor. Bugüne dek futbol ve basketbol başta olmak üzere birçok profesyonel takım ve bireyleri destekleyen Ülker Şirketler Topluluğu; çocukların ve gençlerin sporu bir yaşam şekli olarak benimsenmesi için sadece üst düzey futbola değil, altyapıya da destek vermeyi hedefliyor. ÇOCUKLARIN BİR ‘MURAT’I VAR Ü lker Miniminikler Futbol Şenliği’ne katılan Kocaeli Derince Belediye’den 11 yaşındaki Murat Zerey’in büyüklere yönelik yazdığı mektup çok şeyi açıklıyor... “Futbol oynamak istiyorum. Eğer yeterince iyiysem kazanabileceğimi biliyorum. Ama kazanma keyfini yaşarken kaybeden arkadaşlarımı kırmamam gerektiğinin de farkındayım. Futbol bir oyun... Kaybetmeyi de kazanmayı da bilmeliyiz. Büyümekten de korkuyorum. TV’de seyrettiğim görüntüler korkutuyor beni. Koca koca insanların sahadaki oyundan keyif almak yerine bazen birbirleriyle kavga etmesine hiçbir anlam veremiyorum. Hele tribünlerde bir eğlenceyi izlemeye gitmiş insanların sahaya bir şeyler atması çok şaşırtıyor beni. 1 hafta sonra yine stada gelip oturacakları koltukları neden kırdıklarını düşünüyorum ama bir sonuca varamıyorum. Bir keresinde statta çıkan bir kavgada babasının kucağında korunmaya çalışan bir çocuk gördüm TV’de... Gözleri korkudan büyümüştü ve ağlıyordu. O anda o çocuğun yerinde asla olmak istemediğimi düşünmüştüm ben de... Büyüklerimden rica ediyorum. Ben statlara gitmek, çok sevdiğim bu oyunu yerinde izlemek istiyorum. Lütfen büyük gibi davranın ve biz çocuklara da korkmadan, endişe duymadan sevdiğimiz bu oyunu izleme fırsatını verin. Hem Atatürk’ün ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklı olanını severim’ sözünü dilinizden düşürmüyorsunuz hem de bu sözü sık sık çiğnemekten geri kalmıyorsunuz. Ben büyüklerin Atatürk’ün bu sözüne bağlı kalmasını istiyorum. Futbolu çok seviyorum. Lütfen!.. Beni çok sevdiğim futboldan uzak tutmayın.” EPosta: serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle