05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C D E N İ Z SPOR FUTBOL NİSAN SALI FUTBOL DEVRİMİ Ü L K Ü T E K İ N E ski Doğu Bloku ülkelerinden birinde oynanan bir maçı TV’den izliyorsanız ilk anda fark ettikleriniz yüksek ışıklandırma direkleri ve koşu pistiyle çevrilmiş tribünler, zaman zaman sahaya eğri bakan bir kamera açısı ve müzik kulağından yoksun bir topluluğun söylediği şarkılardır. Bunlar Doğu Bloku’ndaki yeşil sahalarda komünizm yıkılmadan önce de görebileceğiniz şeylerdir ve insanda, 100 yıl geçse de orada hiçbir şeyin değişmeyeceği hissi uyandırır. Oysa ki komünizmin yıkılması hayatın her alanını olduğu gibi futbol sahalarını da fazlasıyla etkiledi. Chelsea’nin sahibi Roman Abramovich, CSKA Moskova’ya yaptığı yatırımla kulübün 2005’te UEFA Kupasını kazanmasını sağladı. Abramovich’le birlikte takıma kazandırılan Daniel Carvalho ve Vagner Love gibi yıldızlar ise Rus futbolundaki tek yıldızlar değil. Komünizm sırasında, Alenikov ve Zavarov gibi futbolcular yurt dışına transfer olmak için kılı kırk yararken, Pavlyuchenko, Titov, Sychev, Leskov gibi Avrupa’nın üst düzey liglerinde rahatlıkla oynayabilecek genç meslektaşlarının gönüllü olarak ülkede kalmayı tercih etmesi de son derece ilginç. Tabii ki değişimin en önemli nedeni futbol kulüplerine yapılan yatırımların artması. ŞiDDET TIRMANDI B atı Avrupa’ya daha yakın olan Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkelerde genç kuşakların İtalya ve İngiltere’deki taraftarları örnek almaları sonucu futbolla ilişkili şiddet olaylarında hızlı bir artış yaşandı. Eski SSCB ülkelerinin aksine Demir Perde’nin batısında futbol bir hayli popüler bir uğraş. Polonya, Romanya, Macristan ve Çek Cumhuriyeti’ndeki takımların kuvvetli altyapıları olması ise genç yetenekler konusunda sıkıntı yaşamamalarını sağlıyor. Ancak bu yetenekleri uzun süre ülkede tutmaları ise pek mümkün değil. Bu ülkeler içinde belki de genetik olarak futbola en yatkın toplum olan Romanya’da ise komünizm sırasında devletin belli kademelerinden büyük destek gören S.Bükreş, Dinamo Bükreş ve Universitatea Craiova gibi takımlar, 90’lı yıllarda yaşadıkları ekonomik sıkıntıların üstesinden yeni yeni gelmeye başladılar. ROMANYA VASAT Üst üste üç Dünya Kupası’na katılarak başarılı bir çizgi yakalayan Rumen Ulusal Takımı, son yıllarda vasat bir ekip görüntüsünde. Özellikle Rosicky ve Nedved gibi yıldızlara sahip olan Çek Cumhuriyeti’nin ise 2004 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynamak dışında kayda değer bir başarısı yok. 1990’da Batı Almanya ile birleşene kadar aralarında oynadıkları tek maçı kazanan Doğu Almanya, Hansa Rostock dışında uzun süre Bundesliga’da yer alan bir takıma sahip olamadı. Avrupa kupalarında finale çıkma başarısını gösteren takımlardan Carl Jeiss Jena ve Dinamo Dresden bölgesel ligler ve ve ikinci lig arasında gidip gelirken; Dinamo Berlin ve birleşmeden sonra VfB Leipzig adıyla mücadele eden Lokomotiv Leipzig ekonomik sıkıntılar yüzünden kapandılar. Doğu’daki statlarda şiddet olayları artış gösterdi. Her ne kadar statlarda siyasi görüşler dile getirilmeye devam etse de siyaset Doğu Bloku’nda eskisinden olduğundan çok daha az öneme sahip. Gençler ise tıpkı dünyanın geri kalanında olduğu gibi futbolu, komünist sistemin geleneksel sporları sayılan cimnastik, halter veya buz patenine tercih ediyorlar. Çünkü artık iyi futbol onlardan çok da uzakta oynanmıyor. YATIRIM PATLAMASI Bu yatırımların kaynağı ise komünist sistemin yıkılmasıyla birlikte değişen devlet yapısındaki aksaklıkları iyi değerlendiren yatırımcıların ve tabii kaçınılmaz olarak mafyanın yatırım için futbolu seçmesi. Örneğin Schalke 04’le sponsorluk anlaşması bulunan Gazprom şirketinin 2005’te Fatih Tekke’nin de formasını giydiği Zenith St. Petersburg’u satın almasından sonra bu kulüp hızla yükselişe geçti ve ilerleyen sezonlarda UEFA Kupası gruplarında devamlı yer almaya başladı. RUSYA’NIN İZİNDE SSCB’den ayrılıp bağımsızlığını ilan eden diğer ülkeler ise ekonomik açıdan Rusya kadar şanslı değiller. Ancak Rus ekolünden gelen spor programları ve disiplinleri sayesinde ölçeklerine göre oldukça başarılı oldular. Bir basketbol ülkesi olarak bilinen Slovenya, Zahovic, Knavs ve Osterc’in önderliğinde yakaladığı jenerasyonla 2000 Avrupa Şampiyonası ve 2002 Dünya Kupası’na katılarak büyük bir başarı kazandı. Sadece 2 milyonluk bir nüfusa sahip olan Letonya ise hepimizin bildiği gibi 2004 Avrupa Şampiyonası play off’unda ulusal takımımızı eleyerek bir mucizeye imza attı. Rusya’nın kuzeyinde yer alan Letonya, Estonya, İskandinav tarzı yüksek toplara dayalı bir oyunu ve fizik güce dayanan futbol anlayışını tercih ederken Ukrayna ve Slovenya’da hızlı kanat adamları ve taktiksel oyun daha çok göze çarpıyor. Gürcistan ise yetenekli hücum oyunları ve sert savunmasıyla İtalya ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinin izinden gidiyor. SHEVCHENKO UKRAYNA’NIN YETİŞTİRDİĞİ EN BÜYÜK YILDIZLARDAN 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle