Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 16 Turızm Bu yaz daha çok turist gelecek!.. B u başlık sadece bır sezginin sonucudur, ne her yıl Ankara çıkışlı, moral dozu yüksek, fakat sonuçlarla hıç de denkleşmeyen resmi bir kehanet ne de bir romanın bakla falında çıkan bir beklentidir... Bu, günlük konuşmalanmızın çogunda yer alan 'perşembenin gelişi çarşambadan bellidir...' tekerlemesının geçerliliğinin değışik bir ifadesi olabilir... Evet, bu yaz ülkemize daha çok turist gelecek, çünkü Batı, geçen kış aylarından soğuklardan çok çekti, çok üşüdü, biz de aynı sıkıntıları paylaştık, onlar kadar olmasa bile... Hava tahminlerinde, ünlü Alman, Ingiliz ve Fransız meteorolojistleri de bu kış çok çuvalladılar, kredileri ve güven puanları düştü! Baharı müjdelediler, kar yağdı.. güneşli olacak dediler, yağmur... Bu kışın sürprizlerle dolu günlerinden sonra geçenlerde Avrupa basınında çok güzel bir karikatür yayımlandı. "Şakır şakır yağmuriu, soğuk bir gün, kasabanın ortasından cenaze geçiyor!.. Kalabalık, herkes koyu renk giyinmiş, şemsiyeler altında yürüyor. Kaldırımda iki kadın.. biri diğerine soruyor: Şu Panama şapkalı, açık renk keten elbiseli de kim?' Diğeri cevap veriyor: 'Tanımadın mı? Bizim kasabanın yeni meteoroloji müdürü!.." Bizim de Istanbul'da hava durumlannı açıklayan Kandilli Rasathanesi Müdürü Fatin Hocamız vardı... O günlerdeki mevcut imkânlarla çok doğru tahminler yapar, adeta Kandilli sırtlarından evlere haftalık raportar verir, herkes işini, giyimini, gezmesini ona göre ayarlardı.. Hava deyince; 'Fatin Hoca', deli deyince de; 'Mazhar Osman' isimlerinin anımsandığı, taş plaklı, borulu, yandan kurgulu 'Sahibinin Sesi' gramofonların evlerın lüksü olarak başköşelerde yer aldıkları günlerde!.. Meteoroloji, II. Dünya Savaşı'nda çok daha önem ve yenilikler kazandı. Sahillere çıkartmalar, hava akınlan, hedef bombalamaları, paraşüt indirmelerinde. Hepsı de meteorolojinin ön bilgi ve sağlam hesaplarına dayanıyordu. Savaş sonunda Birieşmiş Milletler'e bağlı 'Wor1d Meteorology Organization' (WMO) Dünya Meteoroloji Organizasyonu'nun kurulmasıyla havacılıkla birlikte bundan turizm de yararlanmaya başladı! Yugoslavya'nın Yugoslavya olduğu yıllarda meteoroloji turizmle kol kola ıdi... Adriyatik kıyılannda Yugoslav turizminin ünlü Dalmaçya sahillerindeki Dubrovnik, Makarska, Ploçe, Sibenik, Split Hvar, Rijeka, Ploçe gibi tamamen turistik bölgelerde sigortalı turizm uygulaması yapılırdı... Kalacağınız günler saptanıp, bu süre içerisinde güneşsiz ve yağmuriu geçecek her güne karşılık gün veya günler ücretsiz olarak tatilinize eklenirdi. Bu örnek; Yugoslavya'nın turizmle meteoroloji işbirliğinin tipik bir yeniliği idi. Evet, Batı geçen kıştan, karanlık günlerden bıktı, çok üşüdü.. meteorolojinin siciii bile bozuldu... O nedenle, rahatlıkla, bu yaz ülkemize daha çok turist gelecek diyebiliyoruz... Duyumlara göre; zaten Antalya'nın çoğunluğu Belek bölgesindeki beş yıldızlı tesisler de 'Ne olur, ne olmaz!..' önyargısı ile odalannı neredeyse üç yıldız fiyatlanna vermişler... Desenize turistlere bu yaz bayram da var... Döviz gelirierı ne olur.. Onu bilemeyiz?.. Amma; bu yaz ülkemize daha çok turist gelecek!.. Hem hasret giderıp kemiklerini ısıtmaya, hem de güneş depolamaya... i & Turizm Haluk Durukal Kısa...Kısa...Kısa... • Havayollan birleşiyor: Uluslararası tarifeli milli havayollan şirketleri, dünyada devamlı artış gösteren çeşitli işletmecilik masrafları ve charter uçaklarla fiyatlarda rekabet edebilme, aynı zamanda bilet fiyatlarını da asgaride tutabilmek için birbirleriyle anlaşmalı hat ortaklıklarına girmektedirler. Yolcu açısından bu ortak şirketlerin birinden kesilen tek bilet ortakların tüm uçaklarında da geçerlidir. Örneğin; Alman Havayolları Lufthansa, Amerikan United, Taylan Thai ve Iskandinav SAS şirketleriyle yaptığı hat ortaklığı anlaşmasıyla mevcut 219 uçağı yerine 1011 uçağı oldu.. Personel sayısını da 28 binden dünyada 156.400'e yükseltmiş, yıllık 32 milyon yolcu taşıma toplamını da 143 milyona çıkaran bir grubun ortağı haline gelmiştir!. Aynı şekilde Avusturya Havayollan AVA da Amerikan Delta, Isviçre Svvissair, Belçika Sabena Havayollan ile kurduğu hat ortaklığı ile şimdi çok daha büyük, çok sayıda ülkeye yolcu taşımaya başlamıştır. • Vıyana'nın 73 müzesi "Bir ülkenin kültür ve tarih zenginliği o ülkenin herhangi büyük bir kentinde mevcut müzelerin konser salonlannı, tiyatroların, sanatsal gösterilerin adetleriyle ölçülür" sözünün doğruluğunu Ayusturya'nın başkenti olan Viyana ispatlamaktadır. Son sayımlarda 1.700.000 nüfusu olan, 8 milyonluk Avusturya'nın başkentinde turistlerin ilgilerini çeken 73 adet müze, müze niteliğinde görülmeye değer yer ve daimi sergi saptanmıştır. • Haydi, Türkiye'yi keşfedin!.. Turizm Bakanlığı'nın bu yıl yaptığı tanıtım atağında kullandığı "Haydi, Türkiye'yi Keşfedin!." sloganının 1997'de ülkeye 9 milyon turist, 6.5 milyar dolar getireceği bekleniyor. Bakanlık yetkilileri ülkenin sezona 340.398 yatakla girdiğini Akdeniz kıyı şeridi rezervasyonlarının tamamen dolu olduğunu belirtiyorlar. Baü 'çiftfik ve köy' tuıizmini çok sevdL. urizm anlayışını üç "S" olarak isimlendiren "Sun, Sea, Sand" yani güneş deniz kum klasiğine kilitlenmişlikten daha ötelere götürmek isteyen turizmciler, hem yenilikler, çeşitler ve hem de turizm Köy turizmi için ayrılan evler, her ya«j grubuna hitap ediyor. T ekonomısıne yenı kayhdklar yaratma peşindeler... Trekking, rafting, canoeing, dağcılık, bisiklet, at gezileri, macera turizmi, mağaracılık, paralaiding yamaç paraşütü, flora sauna, deniz paraşütü, inanç turizmi, gastronomi, safari türleri, şato turizmi, çiftlikköy turizmi gibi çok sayıda turizm çeşidi!.. Bu yenilikler arasında çoğunluk gençliğe dönük, gençliği turizm disiplinine çekıp alıştırarak ileriye yeni potansiyel kazandırmayı amaçlıyor... Türkiye hiçbir yeniliğe karşı olmayan bir ülke, bunlardan çoğunu denemeye almış bile!.. Ne var ki öncelikle bu turizm olgusunu bütünleştirecek rehber ve altyapı vasat. Sermaye yetersizliği köy ve çiftlik turizminin gelişmesini geciktiriyor.. Halen Batı'da bu çeşitlemeler arasında her yaş grubuna açık çiftlik ve köy turizmi en çok gelişme gösteren tür olarak dıkkati çekiyor! Bunun en önemli nedeni de; bu tür turizme erken girmiş ülkelerde kazanılmış olan tecrübelerdir. Örneğin; Macaristan, Hollanda, Ingiltere gibi... llginin insancıl nedeni de; kentlerde uygarlığın beraberinde getırdiği gürültü, stresler, trafik kaosu, kalıplar içerisinde yaşama zorunluluğu. Hatta telefon zilleri, kompütür ve TV'lerden kısa bir zaman dilimi için bile olsa, doğal seslere, sessizliğe ve gıdalanmaya karşı içgüdüde saklı olan hasretin uyanmasıdır... Bir diğer nedeni de; apartman hayatının verdiği yalnızlık zincirini kırmak, unutulmuş olan insanlar arası beraberlik duygularını yeniden hayata geçirme, beşeri hayat tecrübelerini yaşam terazisinde tekrar kefeye koyma, bir tür yeniden doğma zevkine yaklaşmaktır... Köy hayatına arabayla tarlaya giderken şarkılarla ortak olmak. Atların dizginlerini ele alma, at binme veya binmeye çalışma... Ot toplama, ellerin saion kremlerinden arınıp hışırdamaya başlaması, bir yumurta uğruna tavuğun feryatlarıyla güneş doğarken uyanma, folluktan alınan yumurtanın sıcaklığını hatırlama... Uzaktan seyretmeye başlanılan yıllardan sonra göl, dere kenarında balık tutma hevesinin ve heyecanının yeniden yaşanması... Tarladan kendi elleriyle kopartılan domates ve biberlerin mutfakta, yine tarladan toplanan soğanlarla aynı tencerede buluşup, tat birliğine kavuşması. Yemeklerde neşe ile içilen şarapların zevki... Kentten köy hayatına yapılan bu kısacık kaçamak, hayat romanınızın ilk sayfalarına oturacaktır herhalde...