Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS 2003. SAYI 907 11 Dükkânlardanhaiil scslcryayılıyor,45lik plakJarçalıyordu. Osıralarçok sigara içildiğj için vebodrum katında olduğu için bu böImeycFiravun Mezarlığı dcrlermiş. Oteki bene dedim ki. Hele lan, neyim lan ben; 21 yaşında tığgibidelikanlı. Yiirii lanAJlahsız. Veyürüdüm. tçimdcki sesi kendime en sadık dost, arkadaşyapmıştım. Yiirii rken de söyledim öteki bene: "Acımasızhayat dişlileri arasından alnının akıyla çıkabilmek zordur. Benim gibi feleğin sillesini yemiş aile çocuklarının bir mucizeyebağlıdırhayatı." "Lan" dedi. 'Allahsız, daha birkaç ay öncc Mezitli Dağlan'nda, askeri çadırda iki ay posralını çıkarmadan yatıp kalkan sen deel miydin? Kıbrıs'ayapılacakçıkarmada ön saflarda sen olmayacak mıydın ? Lan Allahsız daha tüfek tutmasını bile bilmeden, canlı kalkan olacak olan sen deel miydin?" Hem çalmış hem söylemiştim. Bölüğün Ferdi Tayfur ve Necla Nazır "Her Şeyim Sensîn" filminde. ber vcrdi. Neyapacağını bilcmiyordu. Gözünden yaşgeliyordu. Tutamıyordu kendisini. Mevlana'nın türbesinin karşısına geldiklerindeteyzeoğluonudurdurdu. Baktığı yere o da baktı, öldürdüğünü sandığı adam, koltuk değneğini duvara dayamış, önünde bir boyacı sandığı müşteri bekliyordu. Rüyalarında, az mı idam sehpasından düşmüş, ipten kıırtulmuştu. Mutlulıığunun nazara gelmesinden korkuyordu. Kutlamaya, Saz'a gittiler. Biraz rakı içti. Rahmetli babası kafayı çektikten sonra kopan bir kavgadaöldürülmüştü. Sevmiyordu sarhoş olmayı.Ogeccnin şerefineiki üç şarkı söylemişti. Beğenmişlerdi sesini.Kaytan bıyıklı §ef garson kaç yaşında olduğunu sormuştu.Çok sevinçliydi. Gece geç saatlcre kadar uyumadı. Ve o kâbus CIOILI günlcrin birsenaryoyu andırdığını, bir gün filmini yapmak gerektiğini konuştular. Osıralarhayatını trakrörsürerek kazanıyordu.CaterpillarpaJetlisindeyıldızlara az şarkı söylemedi. Tekideali sanatçı olmaktı. Askerliğini yaptıktan sonra Istanbul'a gidip sesini dinletecckti. Ankara Muhabere Okulu Bando Bölüğü'nde askerlik yaparken, Kıbrıs müdahalesi gündemc geldi. Iki buçuk ayını Mczitli Dağlan'nda askeri çadıılarda geçirdi. Geri döndü vc Konya'dan terhis oldu. Bir gece riiyasında Emirgan sahilinde yüzerek denizden çıktığını görünce kararını verdi: Plakçılar Çarşısı'nagidecekti. *** Havacı Başçavuş Cevdet Özcan Abi öğretmişti bana saz çalmayı. Kendisi Eskişehirliydi. Sirkeci'deki Doğubank îşham'ndaki PlakçılarÇarşısı'nagittim. tçeri dalmadan önce bir ikisaatgezindimdurdum. Sanırım sazımı oralarda bir dükkâna emanet bjrakmıştım. Yarım paket sigara tüttürdükten sonra ve de kimsenin benimle ilgilenmediğinekanaat gedrince daldım beni bugünlere taşıyacak sihirli mahzene. Koridorun başında durdum, baktım. Plakçılar, karşılıkh sırayla dükkânlar.... Once siyanür... MÜŞERREF HEKİMOĞLU apı çaldı, karşımda Bilkent Üniversitesi'nden Zeynep Onay, yanında güzel kızı. Periler ülkesinden uçup gelmiş gibi, yıldızlar parhyor saçlarında. Periler kadar güzel gerçekten. Şimşekler çaktı birden, ben de kanatlandım, başdöndüriicü bir yolculukla aile evinden Oren kıyılarına, Adriomytos'a, daha ötelere uçuverdim birden. Elbet siyanürlü altın olayı da geldi gündeme, renkli bir fılm gibi izledim. Bu olayı okurlanmla birlikte yaşadım. Bergamalı kadınların yürüttüğü savaşı unutamadım. Körfezli kadınlar ilginç bir tepki gösterdi siyanürlü altına. Kocalarını yataklarından attı, "önce siyanür, sonra aşk" dercesine tepkiler gösterdiler. O günlerde gelen mektupların sevinciyle hâlâ titrer yüreğim. Bergama kadınlan "Eurogold bizi soymadan biz soyunalım" diye elbiselerini çıkanp eylemler yaptı. Altın savaşının öncüsü onlar kuşkusuz. tçeride ve dışanda masal türü anlatıldılar. Boğaz Köprüsü'nde bayraklar gibi dalgalandı giysileri. Yaptıklan eylemlerle masalsı bir kimlik kazandılar. Kocalarından altın firmalarını kovmasını istediler, yoksa yataklarına almayacaklarını söylediler. Dağlar, taşlar siyanürlü altını dışlayan olaylara kucak açtı. Belleklerde güzel izler bıraktı Bergamalı kadınların eylemleri. Şimdi nerede o kadınlar? Ya da biz neredeyiz? *** Zeynep Onay bir solukta özetliyor ayrı geçen günleri. Ersin Onay öğrencileriyle güzel çalışmalar yapıyor, Bilkent orkestraları Körfezlilere bir ses bayramı yaşatıyor. Dünya bu bayramda buluşmanın sevincini kutluyor. Bu sevinci okurlanm da yaşadı sanırım. Gerçekten bayram niteliğinde bir olay. Gençliğin özlemini yansıtıyor herşeyden önce. Ne güzel caz konserleri dinledik, dinliyoruz. Değişik konserlerle cazın gizemini hissediyoruz. Çirkinliklere karşı güzellikler de var. Onlan görmezlikten gelemeyiz. Tersine, özlemi soldurmadan yarınlara taşımalıyız. Kolay değil ama bu da bir görev. Çirkin olaylar, hastalıklar, soygunlar, kazalar da var ama, kötümserliğe yer vermemek gerekiyor. Bir telefon, uzaktan, yakından bir sesleniş yaşamdan güzel bir uyarı gibi diriltiyor insanı. Güzelliği yitirmeden yaşamak insanca bir olay. Asıl güzeli, büyükanneler, nineler, dedeler değil torunlar konuşuyor çevremde. Özlemlerini anlatıyor, geçmişten geleceğe güzel köprüler kuruyorlar. Yaşamtn gizemi bu. Bir sevinç dalgası, dünyanın ötesine götürüyor bizi. Şu anda telin ucunda Selçuk BakkaJbaşı. Bir yapı işçisinin başarısını kutlar gibi, onardığı duvarlan anlatıyor bana. Duvarları yıkanlar da var ama onarmak isteği ağır basıyor. Yıkımın faturasını da genç kuşaklar üstleniyor. Başkentlilerin bir bölüğü yaz aylarında Bayramoğlu'nda. Üç kuşak bir arada, torunlar arası söyleşiler toplumsal yaşama başka bir renk katıyor. Solmayı değil, yeşermeyi duyuruyor. Acıyı da yaşıyorsun, sevinci de kutluyorsun. Yan komşudan Paris şarkıları geliyor. Nevin Menetnencioğlu'na gülümsüyorum. Kızı Ayşegiil Sirmen karasevda hikâyesindeki ağanın kızına âşık masum gencin oyun hakkını veremeseydim, ondan sonraki filmleri kesinlikJe çekemezdim. Bana sorarsanız şarkıcıların arasında en iyi oyuncu kimdir diye, Zeki Müren derim. Onda bir başkalık vardı. Onun filminde aşk vardı, sevda vardı, yoksulluğun ezilmişliğin, başkaldırısı ve azmi vardı. Belgin Doruk'tu sevdiği kız. Çok yakışmışlardı birbirlerine. Zeki Müren'in tek dayanağı vardı fHmde, o da sesiydi. Bizim gibi fakir, ezilmiş, kabiliyetli çoculdara sanki yol gösteriyordu. îşte bizim gibi kader kurbanlarının gerçek tercümanı...# gülüydüm. "Neden öteki adamlarda seni sevmesinler?" dedi öteki ben... Yüreklendirmişti beni. Az önceyaktığım sigara sönmüştü. Tekrar yaktım ucu kömür kokulu bir sigarayı. tştevitrininebakıyordunıcennetin. Vitrin, Ali Ercan ve Barış Manço resimleriyle süslenmişti. Ürkekbirkuşgibiydim. Höt deseler uçacak, hadi oradan deseler kaçacakgibiydim. Ve..SayanPlak'ınsahibirahmetliFahrettin Sayan Bey'e uzattım kartı. Baktı giildü. "Bağlamamıçalıyorsun" dedi. "Evet!.." dedim. "Yanındagetirmedinmi?" "Hemen şuracıkta; yukarda bir yerde..." "Gitgetir, dinleyelim seni!" Fırlamışım bir ok gibi, tutana aşkolsun!.. Vedinledibeni: "Tamam" dedi. "Yeter, yormakendini..." Telefon etti bir yerlere, gün aldı. Plak başı, 500 liraya, altı 45 'lik plak anlaşması yaptık. "Bir ay sonra şu tarihte gel, oku plağı" dedi. " Tam amefendim!" dedim. "Hayırholsun!" dedi Müdür Ata Bey. "Bir derdin olursa ara beni." "Pekiefendim!" Derleyen:DUYGU YAZICI Zeynep Onay ve kızı, periler ülkesinden uçup gelmiş gibi... Paris'ten tatile gelmiş. Derken üçleşiyoruz telefonda. Nevin Paris'te, ben Ankara'dayım, "Müş" diye seslenen de Ayşegül Sirmen. înandmaz bir rastlantı ama olay böyle. Kimi zaman hayal gücü de yetmiyor insana. Düşler gerçekleşiyor, gerçekler düşe dönüşüyor! Çok sevdiğim bir dostun önce sesini duyuyor, sonra birlikteliğimizin güzelliğini yaşıyoruz. Güzel bir duygu değil mi? Birlikteliğin izleri silinmeden yeni çizgiler oluşuyor bir solukta. Özlemini yaşıyor insan. Yıllann ötesine uçuyor. Tüm güzellikleri kanaüarında taşıyor, taze bir bakışla kucaklıyor dünyayı. Yaşamın gizemi bu. Ölümü değil, doğumu çağnştınyor, O çağnşımla direniş gücünü de yakalıyor insan. Yoksa yüreğindeki yangın sönmüyor. Bergamalı kadınların kulağı çınlıyor mu? •