03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G S y B L I U K ermann Keyserling Bir Filozofun Gczi Günlüğü'nde Hint dansözlerinin oyunlannı anlatır: Bugün saatlerce Madura tapınağinın dansözlerini seyre aldım. Önümde, yarı aydınlıkta, Hindistan'ın her töreninde boy gösteren o tuhaf orkestranın eşliğinde dans ediyorlardı. Dans ettikçe de beni büyülüyorlardı. Sonunda zaman kavramını yitirdim. Filizofumuz, Hint dansının, Avrupa dansıyla ortak yanı olmadığına inanır. Daha doğrusu bu, yakınlık değil uzaklıktır. Hint dansözlerinde büyük ve geniş beden devinimlcri görülmez. Başı ve sonu olan bir bileşime, bir komposizyona yüz vcnmemişlerdir. El, kol ve baş jestleri bir su aynası üstündeki geçici kınşıklıklardan başkası değildir. Kimileri dansa elleriyle başlar, elleriyle bitirirmiş. Kimileriyse yumuşak ve kımıltısız bedenlerinde yavaş yavaş kendilcrini üretirlermii). Dansözler yıldız yıldız parlayan giysiler de giyerlermiş. Süsler, takıîar, inciler de boyuna yansırmış. Filozofumuz, Hintli dansözlerin, ne kadar canlı olurlarsa olsunlar, hızlılıkla hiçbir alışverişleri bulunmadığını da söyler. Ne ki bu, sanatın usanılmadan seyredilmesini sağlıyordu. Keyserling, aralıkta, Avrupa dansının açıkseçik ve sonlu olduğunu da fıslaı Ona göre bu dans, zaman içinde başlar, zaman içinde son bulur. Avrupa seyircisi devinimlerin, çizgilerin oyununa kaptırır kendini. Onlann anlamıyla özdeşlemeye çabalar. Dansın planı, resmi sona erdiğinde de içi, iyisinden yıkılır. Keyserling bunun nedenini de açıklar: Çünkü kimse kendi varlığının dışında, uzun boylu yaşayamaz. Haa, bir de bu jestlerin en eksiksiz oyununu bir scyircinin uzun boylu scyredemeyeceğini ileri sürer. Madura tapınağında dans eden gençkızlann oyunıı bu açıdan da çok değişiktir. Bu dans, kendisine hayranlıkla bakan scyirciyi kendisinin dışına taşımaznıış. Onu kendi öz yaşamınm bilincine götürürmüş. Yani Hintli dansözlerin esneksiz devinimleri, oyunun sonunda, yaşamın scssiz sedasız nehrinin hayıhuyuna yuvarlanırmış. Bu da seyircileri, şipşak, o yaşam nehrini düşünmeye itelermiş. Çünkü seyirciler, kendiliklerinden, o yaşam nehrinin bilincine varamazmış. Kanlannın damarlannda aktığinı onlara ancak bu küçük olaylar haber verirrniş. Keyserling, giderek, sözlerini şöyle bağlar: Hint dansı, insanoğluna özcllikle kendi öz varlığını duyurur, öz yaşamını anlamasında ona kolaylık sağlar. Hint dansının anlamı budur. Tüm Hint oluşumlannın, formasyonlannın temelinde de bu nitelik vardır ama tapınaktaki danslarda bu, daha belirgindir. 4 A L A H R S E L Bir dâhinin günlüğü 25 Aralık 1991 H 27 Aralık 1991 ingdong, dingdong. Ressam Salvador Dali'ye göre bu, Tarih saatinin sesidir, Tarihteki izm'lcrin sesidir. Bunlann bir gün kanı kuruyacak ve bireylerin soluk almasına izin verecek saatlcr çalmaya başlayacaktır. Yani Dali'nin vakti gelip çatacaktır. Dali'nin günlüğü bir dâhinin her günkii yaşamını, ııykusunu, ycmekleri öğütmesini, csrimclcrini (kendinden geçmelerini), tırnaklannı ve de nezlelerini sergiler. Dali, onu, kunduralarını boyattıktan sonra yazmaya durmuştur. Ressamıınız 19521963 yıllarını kapsayan günlüğün ilk sayfalarında şöyle der: Güıılükte gizli yaşamımı anlatan kimi olaylar yayın dışı bırakılmıştır. Bunu üzülerek, yayımcının da evetini alarak yaptım. Çünkü demokrutik hükumetler, şimşck çakan açıklamalara hoşgörüyle bakmaz. Ne var Dali, durumlar elverdiğinde o kitaptan düşülen parçalan yayımlayacağıııa söz verir. Yalnız, o vakte değin, okurlar onlan soluk soluğa beklcmclidir. Doğrusu Dali, kendisini sevenlerin gıcığını urtırmak için de ellerinden gelcni yapar. 18 aralık 1955'te Paris'c Sorbonne Üniversitesi'nde bir konuşma yapınaya gittiğinde, Rolls marka arabasını karnabaharlarla doldurmuştur. Bir başka deyişle, elleri ayaklan tir tir titreyen dinleyiciler konuşmayı kızgın dam üstünde dinlemeye durmuştur. O akşam Dali günlüğüne şu notu düşer: ıstediklerini aldılar. Hvet istediklcrini almışlardır. Alınca da çılgınca alkışları veryansın etmişlerdir. Nasıl ctmcsinlcr ki Dali, lafa başlar başlamaz, Fransa'nın en entel, en usa uygun bir memlcket olduğunu raya koymtıştur. Kendisinin dünyaya geldiği ispanya ise en akıl dışı, en mistik bir ülkedir. Picasso ile kendisi, bu nedenlerden ötürü Paris'e göç etmişler, Fransızların gözü önünc gerçeğin çiğ ve kanayan bir parçasını uzatmışlardır. Şunu da belirtmek isterim ki, Fransızlar yine de alkışlara hemen sanlmazlar. Salonda ilkin kıkırdamalar başlar ki bunlar Dali'nin kendi kendine "kazandım" demesine yol açar. Ama Dali, son çağın en önemli ressamlanndan birinin hiç kuşkusuz Fransız Henri Matisse olduğunu, onun Fran D sız ihtilalinin sonuçlannı beş pençe çarşaf ettiğini de söyleyince, işle tam o vakit, alkış Uıfanı salonu tutsak almıştır. Diyeceğim Dali, inanılmaz şeyleri bile olduğu gibi verir. Paul Leautaud da günlüğünde gerçekleri başı üstünde taşıyan bir yazardır. Kendisinin vıdıvıdıcı olduğunu ilan etmekten bile çekinmez. Ama Valery'nin de dcdikoduya taptığını araya sıkıştırmayı savsaklamaz. Hele onun, Anatole France'ın sekreteri Brousson üzerine ürettiklerini günlüğüne, virgülünü kaçırmadan aktanr: Brousson'un ne mene bir kişi olduğunu bilmiyorum. Yalnız France'la birlikte Arjantin'e gittiğinde, Efcndisinin ne na kontra olduğunu görüyorum. Kendisine kcsilcn bir sürü insanın da hiçbir şeyden anlamadığına inanıyorum. 19 Kasım 1925 günü ise şiirlerinin bir maskaralık olduğunu belirtecektir. Ne yapsın? Edebiyat alanında duyduğu antipatiler Leautaud'yu kıskıvrak bağlamıştır. Bunu kendi de kabul eder. Hoş kendi üzerine gerçeklcri de saklamaya kalkmaz. 22 Nisan 1925'te giinlükte şu laplama süzünı süzüm süzülür:' Dün geceyi A... ile geçirdim. Kadınlarla uyumak ahşkanlığım olmadtği için sabaha dek gözümü kırpmadım. İflahım kesildi. O ünlü oyunda bir hayli başarılı oldumsa da, A... öyle çığlıklar attı ki, yukarı komşular ve de odanın küçüklüğü yapacağını, neler söyleyeceğini Bayan Caillavet'ye yetiştinnek için ondan para ulmıştı. Uzun yıllar France'ın sekreterliğinde bulundu. Aylıklı olarak. Ama para için, Efendisinin gizlerini başkalanna anlattı. Anlatmadı diyebilir misin? Bence o, damarsız yezit hizmetçilerden biridir. Durun, Valery yalnız France'ın sekreterini değil, kendisini de vıdıvıdı çemberinden geçirir: Biliyorsun, Mallarme'nin kitaplık görevine atanmasını France önlemişti. . öte yandan, Leautaud, Valery'ye oldum bittim kapalıdır. Bir yerde şöyle yazar: Valery'nin şiirlerini sevmiyorum. onlann, şiirden anladığım şeyle taban taba yüzünden o işi dc çok uzatamadık. daha: Leautaud, I>e Petit Ami (Küçük Dost) adlı kilabında, annesinden gelen son mektubu yıllar geçtiği halde okunıadığını yazmıştır. Kitabın yayımcısı Alt'red Vallete'in eşi Bayan Rachilde de onun bir palavracı olduğuna varmıştır. Ama bir gün, aradan yine yıllar geçmiştir, yayınevinde (Mercurc de France) otururlarken Leautaud söz konusu mektubu hâlâ okumadığını bir daha açıklayınca Bayan Rachilde: Demek yazdıklannızın tümü de doğru Bense uydurma sanıyordum. Bundan böyle, yazacağınız her şeyin gerçekliğine inanacağım. Evet, evet. Oyle yapmanız gerekir. 20 C U M H U R İ Y E T D E R O İ 1 1 EK İ M 1 9 9 2 S A Y I 342
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle