Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BAŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu ankaya'da 196O'lı yıllarda yuvarlak masa toplantıları yapılırdı. Demokrasinin çıkmazlarını açmak, düğümlerini çözmek için liderler bir araya gelirdi. Çoğunlukla hiçbir şey üretmeyen toplantılardı bunlar. Belki de katılanların kişilikleri, eğilimleri nedeniyle. önyargılarını aşamazlar, "yuvarlak masa" daha çok köşelenirdi nerdeyse? Geçende, "Demokrasi Kurultayı"nı izlerken, o yılları da anımsadım, yaklaşık bin delegeden oİuşan Demokrasi Kurultayı'nın güzel Urünler vermesinı diledım. tlk bakışta kadın detegeler azınlıkta Demokrasi Kurultayı'nda. Profesör Sadun Aren, çok sayıda çağrıldığını; ama katılmadıklarını söyledi. Galiba altmış iki kadın vardı. 194O'lı yılları anımsıyorum, eniştem Enver Kök nedeniyle izlediğim Demokrat Parti kongrelerini. 1949 yılında şimdi konser salonu olan sergievinde, Demokrat Parti'nin ikinci büyük kongresinde köylü, kentli birçok kadın vardı... Eşme delegesi Ümmtt Hala, tstanbul delegesi Nazlı Tlabar, Ankara delegesi Piraye Bigat, lçel delegesi Müflde llhan, değişik nedenlerle beni en çok etkileyen kadınlar. Nazlı Tlabar ve Piraye Bigat, Demokrat Parti'deki antidemokratik eğilimlere ilk direnen kadınlar. Piraye Bigat'ı rahmetli Turan Güneş'in anısına düzenlenen bir toplantıda gördüm iki yıl önce, konuşmaları acı bir gülümsemeyle izliyordu... Ç Demokrasi ve kadınlar Yıl 1949: Demokrat Parti'nin ikinci büyük kongresinde, köylü kentli, birçok kadın vardı Eşme delegesi Ümmu Bala (solda), Müşerref Hekimoğlu ile biriikte... Demokratik yaşamda, kadınların sayısının arttığı yıllar... en güçlü soluğu onlarla aldım, en güzcl türküleri onlarla söyledim. Sıdıka Su ile konuşurken o türküler de çınlıyor kulağımda. Ruhi Su'yu düşünüyorum sevgiyle, bu kurultayı o da yaşasaydı ne mutlu olurdu kimbilir... Dikerdem nasıl?" TUtuklu olduğunu söyleyince, Kral Hüseyin çok şaşırdı, yüzüme bakakaldı; Banş Derneği'ııden ötüru deyince, ne yorum yaptı bilmem? Mahmut Dikerdem'i kırk yıl boyunca çok değişik konumlarda gördüm. Parlak bir diplomat, Süreyya da güzel danslarıyla göze çarpar, dost toplantılarında güzel Fransızca şarkılar söyler, kimi Fransızca şarkılan dinlerken Dikerdem'i ve rahmetli Malikc Akbay'ı anımsarım. Yves Montand ve Edith Piaf'la yarışabilirler. Ama bir de türkülerimiz var. Mahmut Dikerdem türkülerimizi de çok güzel söyler, 1960'Jı yıllarda ne güzel türkü geceleri yaşadık. Yalnız Dikerdem ile değil, Sadun Aren ile Mehmet Ali Aybar ile Behice Boran ile.... Ruhi Su ile unutulmaz türkü gecelerimiz var. Dikerdem uzun süre dış göreve çıkamadı, Gana'ya atanınca da çok şaşıranlar oldu; ama onu Afrika'da unutmak istediler belki de... Oysa ne oldu biliyor musunuz?... Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Acra'dan gelen bir telgraftan söz cttı bana. Nkrumah'ın Kıbrıs konusunda arabuluculuk yapacağı bildiriliyor. Gana, Gine, Seku lure ile söyleşiler çok güzel; ama Mahmut Dıkerdem'in sağlıgına aldıran yok. Gana'dan sonra da Hindistan'a atandı. tndra Gandi ile karşılaşmaktan hoşlansa da Dikerdem düzeyinde bir diplomat, mesleğini başka bir görev de sona erdirmeliydi doğrusu.,. Hangi dalda olursa olsun, sol düşüncenin faturası ağır oluyor ülkemizde. Adalet Partisi'nin Dışişleri Bakanı Çaglayangil'in bir sözünü hiç unutmam: Büyükelçi Dikerdem parlak bir diplomat, VVashington'a da atanır, Moskova'ya da. Ama ben onu ancak Yeni Delhi'ye atayabillyorum. Belki de AP grubunun baskısı ile. Mahmut Dikerdem'in Agra'dan bana yazdığı bir Mektup açılmış, gereği de böyle düşünülmüş galiba... Ceza gerekçesi ise demokrasi özlemi. TtP'in ağır topları seçimlerde oy alıp Meclise girebilirlerse demokratik gelişmeye büyük katkı olur, diyor Mahmut Dikerdem. O katkı da yadsınamaz kuşkusuz. lştc demokrasi tarihimiz, nereden nereye geldik, denge bozulunca, siyasal yaşamdaki boşluk dolmayınca nasıl yalpalıyoruz... Sadun Hoca ve öğrenciler Bu yazıyı, Profesör Sadun Aren ile ilgili bir anıyla sona erdıriyorum. 196O'lı yıllarda Arenler le yoğun bir beraberliğimiz var. Türkiye'de dalgalı yıllar yaşanıyor. Mecliste ilericigerici lartışnıaları oluyor. Senatoda bir görüşmede siyasal bilgiler fakültesindeki solcu, hatta komunist öğretim üyelerinden söz ediyor bir üye. ötekiler sesleniyorlar: "Kimler bunlar, adlannı verin" diyorlar. Sadun Aren'in adı veriliyor. Tabii senatörler çok üzülüyor, hemen siyasal bilgiler fakültesi dekanına gidiyorlar, özür dilıyorlar. Rüzgârlı, soğuk bir gün, kar yağıyor, Sıhhıye'de Hanımeli Sokağı'ndaki çatıkatımızda öğle yemeği yiyoruz. Burhan Arpad da konuğumuz... Caddeden sesler geldi birden. Pencereye koştuk, bir şey görünmüyor; ama kalabalığın rüzgârını hissediyoruz. Sadun'un ogrencUeri, diyorum ben... Meclise gidiyorlar dünkü konuşmaya tepki... Gerçekten Meclisin kapısına dayandı öğrenciler. Yukarıdan bir pencereden onları seyredenler de o konuşmayı yapana şöyle dediler: Ifte düşüncenin gücü. AkşaırtUstU Arenler'e telefon ettim. Olayı coşkuyla anlattım. Sadun Aren sessizce dinledi: Evel öyleymiş, ben de duydum, dedi o kadar... Elbet o kadar değil, ama Sadun Aren'in sade kişiliğine yaraşır bir yanıt bu. "Sadun Hoca"nın gizi de bu sade kişiliğinden, özü sözü birliğinden kaynaklanıyor bence... D Pariamentoda kadınlar 195O'li yıllarda çok az kadın var pariamentoda. 196O'lı yılların ilk parlamentosunda birkaç kadın var; ama onlar siyasal yaşamda soyadları nedeniyle yer aldılar, DP hükümetinin son tçişleri Bakanı Namık Gedik'in eşi Melahat Gedik, Samet Agaoglu'nun eşi Neriman Agaoğlu ya da Bayar'ın kızı Niliifer Giirsoy'un sesi kürsülerde hiç duyulmadı. Parlamento ya da alanlarda parlayan kadın, TtP'li Behice Boran'dı o dönem. Konuşmaları sessizce, saygıyla dinlenirdi her zaınan. Yalnız Türk Parlamentosu'nda dcğil, katıldığı uluslararası toplantılarda da sesini güzcl duyururdu. Demokrasi Kurultayı'nda O'nu da aradı gözlenm. Ortak dostlarla anılarımızı ta/eleyerek hüzünlendik. Cumhuriyel Senatosu'nda da Fatma Hikmel Işcen'i, Bahriyc Üçok'u, profesör Nertnin Abadan Unat'ı anımsıyorum. Biri TtP senatörü, ikisi cumhurbaşkanlığı kontenjanından, Uçü de seslerini duyuran kadınlar. Bugün de çok az kadın var pariamentoda, bir de kadın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı var, ama siyasal partılerin hatta sosyal demokratların kadına bakışı çok dcğişmiş dcğil. Kadının demokratik yaşamdaki görcvini alabilmesi için de ayrı bir kurultay gerekiyor galiba... Demokrasi Kurultayı'nda başkanlık kürsüsünde Reha İsvan'ı seyreltım bir aralık. Hayli ağarmış dümduz saçları, boyasız yüzü, ateşi sönmeyen gözleriyle hâlâ çok hoş bi kadın. Onca hapis, onca acı bir yaz yağmuru türü gelmiş geçmiş gibi, kara bulutlardan sonra aydınlanan gökyüzü gibi bir berraklığı var. Duruşunda, yürüyüşünde Melris'in i/leri de hissediliyor; ama onurlu direnişi ağır basıyor. Demokrasi Kurultayı'nın benim için başka bir anlamı var doğrusu. Delegeler arasında her kuşaktan dostlarım var. Kimini yaşamımı parlatan yıldızlar diye düşUnürüm. Kişiliğimi oluşturan taşlarda onlar da var. En güzel anılarımı onlarla yaşadım, "Seni çok iyl gördüm" Azlz Nesln ile kucaklaşıyoruz. Az görüşmekten yakınıyoruz. Seni çok iyi gördüm, diyor. llhan Selçuk, Sadun Aren de aynı şeyi söylüyor. Perdeyi kapayıncaya kadar iyi görünmeye çalışıyorum, galiba başanyorum, dıyorum, gülüşüyoruz. Ayağa güçlükle kalkarken Aziz soruyor: Neden bu? Bu yaşta kızamık olacak degUim, diyorum, kahkahayı basıyoruz yeniden... 1950'li yıllarda Aziz Nesin ile Akşam Gazetesi'nde aynı odada çahşırdık. Belli bir saat gelir, yazısını hızla yazar, çantasını alır giderdi. Arasıra bir sigaralık söyleşiler yapardık. Sigarayı söndürürken fırlar giderdi Aziz Nesin. Dergilere de yazılar vermesi gerekirdi, görev ve sorumlulukları hayli ağırdı. Bir gün uzun bir Amerikan sigarası ıızattım ona. Söyleşimiz biraz daha uzasın, dedim. Çok duygulandı. Yıllar sonra Ören'de, Kazdaglan'nda uzun söyleşiler de yaptık; ama artık çok az görüyoruz birbirimizi. Az gördüğüm dostlardan biri de Mahmul Dikerdem. Banş Demeği Başkanı'nı, Yaprak Dergisi'nde tanıtım ilk kez. Melih C'evdel, Orhan Veli, Oklay Kifat ve arkadaşlanmn çıkardığı dergıye başyazılar yazardı. Ben öğrenciyim, o genç bir diplomat. Parıltısını hiç yitirmedi, mesleğindeki tırmanışı parıltısı doğrultusunda değil; ama dünyaya baska bir açıdan bakışı nedeniyle. Yoksa mesleğinı de parlatan bir kişi Büyükelçi Dikerdem. Fatin Rüştii döneminde Amman ve Tahran elçiliği var. ÜrdUn Kralı Hüseyin Amman'daki TUrk Elçiliği'ne sık sık geliyor o zaman. Türk büyukelçisiyle çok iyi iliskileri var. Kral şaşınyor Birkaç yıl önce, Amman Sarayı'nda Kral Hüseyin ile konuşurken birden sordu: "Büyükelçi Amman Sarayı. Kral Hüseyin (sağda), Müşerref Hekimoğlu'na, Büyükelçi Mahmut Dikerdem'i soruyor 0 yıllarda tutuklu olduğunu öğrenince, çok saşırıyordu.