Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 Eylül 2013 Salı 7 Kayıp Alzheimer hastaları ‘parmak izi’ ile bulunacak Ekonominin gerçek (maskesiz) yüzü Fizikçi P.B. Smith ve iktisatçı M. MaxNeef’in ‘Economics Unmasked’ adlı ortak kitapları dilimize de kazandırıldı (Ekonominin Gerçek Yüzü, Yeni İnsan Yay.,2013). Yapıtta gerek bugünkü ülkelerarası eşitsizlik, gerekse de bugünkü ve gelecekteki kuşakların gereksinimlerinin giderilmesi anlamındaki eşitsizlik eleştirilmektedir. Üretimin sınırsız arttırılması ve büyüme odaklı yaklaşımla bireylerin isteklerinin son damlasına dek sömürülmesini esas alan yeni liberal iktisat ve küreselleşme düşünce ve uygulamalarının sürdürülebilirliği sağlayamayacağı belirtilmektedir. Yapıtta söz edilen denkserlik(adalet) ve sürdürülebilirlik idelerinin kısa erimde eşanlamlı olmayabileceği vurgulanırken, denkserlik olmadan sürdürülebilirliğin gerçekleşemeyeceğinin altı çizilmektedir. Yeni liberal iktisat akımının paradigmasının ev geçindirme (oikonomia) değil, aç gözlü insan davranışı bağlamında sömürü olduğu söylenmektedir. Yapıtta, bilgiye kanmadan anlamaya çalışmak, iktisadın toplumdaki işlevi, dürüstlük ve öncül değerler, indirgemecilik ve matematiksel modeller aracılığıyla pozitif bilimlere öykünme, iktisadî büyüme, şefkat, yeni bir iktisat anlayışı gereksinmesi ve 21. yüzyıla uygun insancıl bir iktisadî tasarım, yetersiz gelişen bir ulus özelliğiyle ABD, zehirsiz bir iktisat eğitimi, uygulama gibi bölümler var. Egemen modeli ayakta tutan efsaneler şöyle sıralanmış: Kalkınmanın tek etkili yolu küreselleşmedir. / Dünya iktisadî dizgesine daha iyi eklemlenmek yoksullar için iyidir. / Karşılaştırmalı üstünlük başarılı bir dünya yaratmak için en etkili yoldur. / Daha fazla küreselleşme daha fazla istihdam demektir. / Dünya Ticaret Örgütü demokratik ve hesap verebilirdir. / Küreselleşme kaçınılmazdır. Doç. Dr. Yapıtta bu modele karşı seçenek olarak özellikle MaxNeef’in geliştirdiği ve açgözlülük, MELİH rekabet ve birikime dayalı paradigmadan BAŞ dayanışma, işbirliği ve şefkate dayalı bir paradigma olarak insan ölçekli gelişme (human scale development) önerilmektedir. Bu paradigmanın kimi ana çizgileri şöyle: Para olarak yerel para biriminin kullanımını esas almak / Olanaklı olduğunca yerel üretimyerel tüketim / Gümrük ve nicel sınırlamalar aracılığıyla yerel ekonomileri korumak / Tekelleşmeden kaçınmak için yerel işbirlikleri kurulması / Ekolojik vergilerin kullanılması / Yerel iktisadî yapıya geçişte verimliliği ve eşitliği sağlamak için daha fazla halkerkil (demokratik) kararlılık Yazarlar böyle bir anlayışın sonunda, 21. yüzyıl için insan ölçekli gelişme (kalkınma) ilkeleri olarak şu beş ilkeyi sıralıyorlar: 1. İnsanlar iktisada değil, iktisat insanlara hizmet etmelidir. 2. Kalkınma nesnelerle değil insanlarla olur. 3. Büyüme ile kalkınma aynı şey değildir, kalkınma için büyüme şart değildir. 4. Ekodizgenin sunduğu hizmetler olmaksızın iktisat olanaklı değildir. 5. İktisat daha büyük ve sonlu bir dizge olan dirimyuvarın (biosfer) alt dizgesidir, bu yüzden kalıcı büyüme olanaklı değildir. Yapıttan son olarak söz etmek istediğimiz şey, yazarların bir örnek olsun diye tasarımladıkları gereksinimlerdoyurucular dizeyi (matrisi). Temel insan gereksinimlerinin sınırlı, az sayıda ve sınıflandırılabilir olduğunu belirten yazarlar, esasen bunların zaman ve kültüre göre değişmediğini; değişen şeyin bunların nasıl ya da hangi yollarla doyurulduğunun altını çizmektedirler. Yazarlar, insan gereksinimlerini varoluşsal ve değerbilimsel olanlar biçiminde ikiye ayırmışlar ve bunları bir dizeyde bir araya getirmişler. Bu dizeyde bir yanda (sütunlar) Olmak, Sahip olmak, Yapmak ve Etkileşmek gereksinimlerini ve diğer yanda (satırlar) Mevcudiyet, Koruma, İlgi, Anlayış, Katılım, Boş zaman, Üretim, Kimlik ve Özgürlük gereksinimleri arasındaki etkileşim gösterilmiş. Çok önemli bir tasarım, mutlaka incelenmeli ama Malinowski’nin ihtiyaçlar matrisi ile birlikte göz atmanızı salık veriyoruz. Sonsözü yazarlara bırakalım: İnsanların temel insansal gereksinimlerini yeterli ölçüde karşılamanın koşullarını yaratmak... Yeni iktisadın 21. yüzyılın sorunlarıyla tutarlılığının sağlanması için en önemli koşul budur. D ünyada yaklaşık 38 milyon, Türkiye’de ise 350400 bin Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. Yaşlı nüfusun artış hızı göz önüne alındığında, önümüzdeki 40 yıl içinde dünya çapında 115 milyon demans hastası olması beklenmekte. Bu durum hem hasta yakınları hem de sağlık sektörü açısından sürekli yeni arayışları ve yeni çözümleri zorunlu kılıyor. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü çerçevesinde de Türkiye Alzheimer Derneği tarafından Alzheimer hastalarının ve yakınlarının yaşamlarını kolaylaştıracak ‘Parmak İzi Takip Sistemi’ tanıtıldı.“Alzheimer Hastalığı: Nereye Geldik” başlıklı toplantıda, Prof. Dr. Murat Emre Türkiye’nin 2050 yılında 65 yaş üstü nüfusun normal nüfusa oranla daha kalabalık olması beklenen dört ülkeden biri olduğunu ifade ederek unutkanlığın hayatın hiçbir evresinde normal bir davranış olmadığını, yaşla gelen unutkanlığın Alzheimer hastalığının habercisi olabileceğini ifade etti.Toplantıda İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaşadıkları ileri derecede hafıza kaybı nedeniyle sıkça kaybolma riski taşıyan Alzheimer hastalarına yönelik “gönüllü parmak izi verisi toplama” uygulaması da gerçekleştirildi. Kaybolan Alzheimer hastalarının kimlik tespiti ve takibini kolaylaştırmayı amaçlayan parmak izi takibi pilot projesi ve Parmak İzi Takip Sistemi anlatılarak hastaların parmak izleri alındı. Tamamen gönüllülük esasına dayanan proje ile kaybolan Alzheimer hastalarının kayıtlı parmak izinden kolayca kimlik tespitlerinin yapılarak yakınlarına ulaşılması hedefleniyor. Alzheimer, kalp hastalığı ve kanserden sonra topluma mali yükü en fazla olan üçüncü hastalık. Bu yüzden hastalığın zamanında ve doğru teşhis edilmesi hastaya verilecek tıbbi ve sosyal yardımın bir an önce sağlanması bakımından çok önemli. Prof. Dr. Murat Emre “Erken tedavi ile hastalığın ilerleme hızında az da olsa bir yavaşlama sağlanır, hastanın yaşam kalitesi artırılabilir, hastalığın hasta yakınları üzerindeki yükü azaltılabilir. Bu nedenle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Alzheimer hastaları için ihtisas bakım evleri kurma projesinin en kısa zamanda hayata geçmesini umuyoruz” dedi. Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Başar Bilgiç de “Bir Alzheimer hastası için en az 4 aile bireyi yaşam şeklini değiştirmek zorunda kalıyor. Alzheimer söz konusu olduğunda yalnız hastaların değil hasta yakınlarının da psikolojik destek sağlanmasına ihtiyaç var”derken Alzheimer Derneği’nin bilgi broşürleri hazırlayarak, aileler için hasta çay saatleri, moral ve destek toplantıları düzenleyerek, gündüz yaşam evi hizmeti vererek ve hasta yakını ve personel eğitimi yaparak yardımcı olmaya çalıştığını vurguladı. 3. havalimanında riskler büyük S u yönetimi ve drenaj alanında faaliyet gösteren ACO Türkiye Genel Müdürü Ender Özatay, Türkiye’nin küresel ısınmaya bağlı olarak, görülebilecek bir iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden birisi olduğuna dikkat çekti. Özatay; “Örneğin Sarıyer’de 2012 Ekim ayında 5 dakikada hektara 646 l/s lik bir yağmur düştü. Bu 100 yılda bir olması beklenen yağış miktarıydı. İstanbul’a yeni yapılacak ve 9 senede bitirilmesi planlanan 3. havalimanının altyapı tasarımında da 100 yıllık ihtimaller ve riskler hesaplanmalı. Aksi takdirde özellikle havaalanı gibi altyapı ve drenaj sistemlerinin öneminin büyük olduğu yerlerde bu yetersizlikten dolayı oluşabilecek aksaklık ve gecikmelerin maliyeti çok olur” diyen Özatay, altyapı yüzünden hava trafiği gecikme maliyetinin dakikada 114 dolar olduğunu söyledi. “Havalimanı Gelişim ve Geliştirme Zirvesi 2013”de, havalimanlarında maksimum güvenliğin önemi konuşuldu. Su yönetimi doğru yapılmadığı takdirde, tehlikeli sonuçları beraberinde getireceğini ifade eden Özatay, “Zaman zaman su basan havalimanlarını görüyoruz. Uçakların iniş ve kalkışlarındaki en ufak bir risk insan canını tehlikeye sokar. İşin bir diğer boyutu da altyapı yüzünden hava trafiği gecikme maliyetleri” dedi.