01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 20 EKİM 2010 ÇARŞAMBA TURİZM C Türkiye’nin batı ucu: Gökçeada NİLHAN AYDIN Uç noktanın da uç noktası varmış… Benim gibi birisi de varmış… Türkiye’nin batı ucu olan Gökçeada’da, adanın da batı ucunda Uğurlu köyünden geçip, en en uca, uç noktasına ulaştım. Şöyle bir bakınıyorum, keçiler koyunlarla dolu bir çiftlik gözüme çarpıyor. Etrafla hiç ilgilenmeden doğruca uca doğru ilerliyorum. Vardım, aşağısı deniz. Neyin ucuna vardım ki, Avlaka Tepesi’ndeyim. Başında kasketiyle ufak tefek bir adam bana doğru geliyor, bir teke de onun peşine takılmış, herhalde çiftliğin sahibi diye düşünüyorum. Bana yaklaşınca da boynundaki fotoğraf makinesini fark ediyorum. Bir turist, gün batımını çekmeye gelmiş herhalde. Adam ve teke sarmaş dolaşlar, birbirlerini seviyorlar. Ben de tekeyi sevmek istiyorum, ona yaklaşıyorum, ama benden kaçıyor keçi adamın ardına saklanıyor. Adam biraz yürüsün bir karış ondan uzak kalmayan teke, çok iyi takipte, onu tanıyor besbelli. Adam ne çiftçi, ne de turist, merakımı da kendisi çok geçmeden gideriyor. Tanışıyoruz. Adı Kris. Dereköy’de yaşıyormuş. Dereköy eskiden Türkiye’nin en büyük ikinci köyü imiş. Ama göçlerle nüfus çok az kalmış. Kris ise yaşadığı Amerika’dan doğduğu topraklara geri dönmüş. Keçiyi bir türlü sevemedim. Keçi işte… Kris, tekeyi tepenin birinde zor durumda açlıktan ölmek üzereyken bulduğunda teke daha minicik yavru imiş, “belki üç dört günlüktü” diyor Kris. Kris onu almış evine getirmiş. Eşi ile birlikte tekeyi bakıma almışlar. Tıpkı Bozcaada’da benim bulduğum kuzu gibi… Eve yaralı bir canlı ile dönünce kızmayan bir eş, dost… Bizim kuzuyu büyüttüğümüz gibi Kris ve eşi de aynı sevecenlikte Teke’yi büyütmüşler. Teke büyüyünce de bu çiftliğe yalnız kalmasın diye getirmişler. Kris sık sık tekeyi ziyarete geliyormuş. Bugün de ziyaret için buradaymış. Teke ile Kris’in sevgi bağı çok kuvvetli, etkiliyor insanı… Bir hoşlukla “Benim gibi birileri de varmış” deyip keyifle ardıma dönüp bakınca güneşi göremiyorum, Güneş batmış… Buraya ne için gelmiştik, güneşi seyretmek için miydi? Olsun, Güneş her yerden güzel batar… Zorlukla yürüyerek çıktığımız bu tepeye bildiğim bir hissi paylaşmanın huzuruyla Kris’in 4 çeker cipi ile aşağıya gizli limana iniyoruz. Kris aforoz edilmiş eski bir papaz imiş. Hoş rahip olması da ilginç ya, zira Dereköy’de papaz yok diye papaz olmuş. Dedelerim de dedeleri de adalı idi diyor. Nedense bunlar pek ilgimi çekmiyor. Uzakları seyrediyorum, Nevzat Şateş’in Kaybolmuş cennet: ASSOS MMUZAFFER ERGÖZ [email protected] Assos ile ilgili kısa bir bilgi vererek meramımızı anlatalım. Yapının inşası 6. yüzyılın 2. yarısında başlamış. Tapınak kentin koruyucusu olan Tanrıça Athena’ya ithaf edilmiştir. Assos’un kendine özgü yerli taşından yapılan tapınak için akropolisin yüzeyi düzeltilmiş ve yapı kuzeybatıya güneydoğu yönünde oturtulmuştur, giriş cephesi ise Anadolu geleneğine uygun olarak doğuya bakar. Nekropol; Helenistik ve Roma dönemlerindendir. Nekropol’ün batı ve doğu kapılarını bağlayan yol boyunca, mezar ve anıtlar sıralanmıştır. Assos’ta ayrıca Osmanlı dönemimde (XIV. yy.) yapılmış Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üzerinde bulunan Behramkale Köprüsü bulunmaktadır. Gerek Osmanlılar gerekse Assos’u kuranlar bir tek amaç gütmüşler. En iyi ticaret merkezi olsun istemişler. Yüzerek gidilen Midilli ile de her türlü kan bağını tarihsel olarak kurmuşlar. Bugünün assos’una bakıldığında ne gördük? Kentin ekonomisinde ne ticaret var ne deniz kültürü var ne de Türkiye’nin bu günkü turizm pastasından gerekli payı almış durumda. İdari sisteminde kocaman bir köy azmanı olan, denize açılması yasaklanmış bir görünümü var. Assoslu turizmcilerin durumları nedir? Assos Antik kentinin zengin arkeolojisine, önlerindeki kirlenmemiş denizlerine kıskanılacak kadar iyi bekçilik yapmışlar. Neredeyse kent ilk kurulduğu kadar bakir, yine yollar geçit vermiyor, şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Türkiye’nin en temiz denizi buradadır. Devlet Assosluların denize açılmalarına deniz turizmi yapmalarına, denizci olmalarına pek izin vermiyor. Sadece eğri büğrü yollardan gelen kara turistlerine el ve avuç açmış durumdalar. Ayrıca Assoslu turizmciler devletten çok fazla bir şey beklemeden tek yönden gelen misafirlere inanılmaz güzellikte hizmet ediyorlar. (amcamın) ceketini çıkarıp yeni doğan buzağıyı temizleyen görüntüsü gözlerimin önünde… Kendi kendime tebessüm ettiğimi fark ediyorum. Bir yandan da Kris anlatmaya devam ediyor. Bu cip eşimin, benimki eski model bu tepeyi çıkamaz ama değiştiremiyorum işte, gönül bağım var diyor. Tıpkı Şateş Nevzat gibi, Şateş’te 1976 model Anadolu değiştiremedi hâlâ duruyor. Sanki ben farklıyım ya(!) yeşil gözlü arabamı bende değiştiremiyorum, nedense kıyamıyorum. Nasıl bir bağ ise… Kris zor yıllardan sonra adaya dönünce de annesinden sadece mantosunu bulabiliyor evlerinde. Evi restore ettiriyor, şimdi bu evde eşi ile birlikte yaşıyorlar. Bir fotoğrafı gösteriyor, eski bir fotoğraf… Dereköy’de doğmuş birine aitmiş, O da Kris gibi Amerika’ya gitmiş, birçok işte çalışıp, bir arsa almış ve o arsadan petrol çıkmış, zengin olmuş, bu arada da hiç vakit kaybetmeden doğduğu Dereköy’e okul yaptırmış. Kris ateşli ateşli anlatmaya devam ediyor ama benim gözlerimin önüne Şateş’im İbrahim Aydın geliyor. Şateş’te doğduğu köye okul yaptırdı. Ee bende amcalar çok, şimdi anlıyorum kardeşim Gökhan Aydın’ı, çocukluğunda üzüntüyle “benim çocuğumun amcaları olmayacak” demesini. Kris’in eşi üniversite de yabancı dil dersi veriyor. 18 Mart Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu, 1997 yı İsmini söylemeyen yılların eskimişliği yüzüne yansıyan yaşlı teyze bakın neler söyledi; “Oğlum ne köylülüğümüz, ne hayvanlarımız ne de tarlalarımız kaldı. Gençler birer birer uçup gittiler. Onların yerine turizm geldi. Ben de eldeki kaşıkları turistlere satabilirsem o gün evime ekmek götürebilirim. Kışın ne yapacağımı hiç bilmiyorum.” İşin bu yönü böyle peki Bakanlık Assos’a neler yapmalı? Bakanlık bir kere bu bölgenin koruma imar planlarını acilen yaparak insanları yasal haklara kavuşturmalı. Yine Bakanlığın kültür bölümü 90 yaşındaki ninenin turizmden ne beklediğini anlatacak bir kültür transformasyonunu sağ Onunda beklentisi var layacak eğitim programları geliştirerek bu yörenin insanlarını moral olarak turizme hazırlamalı. Binlerce yıl önce görülen ve geçim kaynağı olan deniz ticareti ve turizmi ciddi bir şekilde tarihi yerlerine oturtularak bugün de kullanılabilmeli. Milli Emlak ve Sahil Güvenliğin denize sokmadığı ve ağır cezaları yazmakta hiç tereddüt etmediği Türk köylüsünün nasıl denize girip denizci olacağına artık karar vermelidir. İşte bakanlığın önünde çok basit bir sorun var Assos, plan istiyor, denize açılmak istiyor, park yeri istiyor, eğri büğrü yolların kalite ve standardının yükseltilmesini istiyor. Bunu da 90 yaşındaki nine istiyor. Amos turizme kazandırıldı Turizm Eki Marmaris’in Turunç beldesinde, Rodos Adası’nın karşı yakasında yer alan Amos Antik Kenti, Marmaris Ticaret Odası tarafından 180 bin lira harcama yapılarak turizme kazandırıldı. Marmaris Müze Müdür Vekili Esengül Yıldız Öztekin, “Rodos karşı yakasının önemli yerleşmelerinden biri olan Amos Antik Kenti’nin tarihi dokusu hava koşulları ve kaçakçılar nedeniyle tahrip olmuştu. Yüksek bir tepe üzerinde bulunan antik kentin daha iyi algılanması için 8 yıl önce başlattığımız çalışmanın sonuçlandığını görmek bizi mutlu etti” dedi. Muğla Valisi Fatih Şahin’in de katıldığı törende, konuşmaların ardından 1300 kişilik tarihi amfitiyatroda, 2 bin yıl sonra ilk kez müzik sesi yükseldi. Fotoğraf: ÖZCAN ÖZGÜR Kapadokya, Brezilya’da tanıtılacak NEVŞEHİR (AA) Kapadokya bölgesi, Brezilya’daki turizm fuarında tanıtılacak. Kapadokya Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği (KAPTİD) Genel Sekreteri Nazif Demir, yaptığı açıklamada, Kapadokyalı turizmciler olarak 2022 Ekim 2010’da Brezilya’nın Rio de Jenario kentinde düzenlenen “ABAV 2010 Turizm Fuarı”ndan davet aldıklarını bildirdi. Fuarda, Brezilya halkına Kapadokya’nın turizm değerlerini en iyi şekilde tanıtacaklarını belirten Demir, son zamanlarda Brezilya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında da artış yaşandığına dikkati çekti. Demir, fuar fırsatını iyi değerlendireceklerini Portekiz ve İspanyollara da hitap etmiş olacağız. Turizm fuarları Kapadokya’nın tanıtımında önemli rol oynuyor ve bölgeye gelen turist sayısında artış sağlıyor. Katıldığımız fuarlarda artık Kapadokya’nın sadece peri bacaları ve kiliseleri ile gezilecek bir yer olmadığını, aynı zamanda ekolojik tarımdan kişisel zevklere kadar, doğa yürüyüşleri, binicilik, el sanatları gibi birçok alternatif ürünümüz olduğunu vurgulayarak alıcı kesimi etkileyip, kişi başı geliri arttırmayı hedefliyoruz. Brezilya’daki fuarda da bölgemizi böyle tanıtacağız.” lında o zamanlar üniversitenin rektörü Prof. Dr. Ramazan Aydın’ın büyük çabalarıyla açılmış. Denizi güneşiyle organik tarım yapılan tarih ile iç içe olan ada da üniversite okumak keyifli mi? Bilemem ama gençlerle birlikte adaya hayat gelmiş, neşe gelmiş. Bu evde canlı, neşeli cıvıl cıvıl… Pencereden uzaklara bakınca çorak tepe hiç rahatsız etmiyor. Yıkık evlerin fazla olduğu Dereköy sokaklarında yürüyorum. Bir madam hoş geldiniz diyor, onla sohbet ediyoruz. Rum Madam, “Biga’nın Eşelek Köyü gelince adada tekrar tarım başladı, Rumlardan sonra ilk tarım yapan onlar oldu, çok çalışkanlar sayelerinde ada yeşerdi, canlandı” diyor. Kaç gün oldu kendi adamdan uzağım. Benim adam kıskançtır, hemen dönmek istiyorum. İçimde bir şeyler kıpraşmaya başladı. Bozcaada’da bir şeyler oluyor, hissediyorum ada içten içe kaynıyor. Bir an önce her zamanki yerimde Polente Cafe’de melisa çiçeğinin yanında olan köşemde olmak istiyorum. ifade etti. Brezilya Federal Cumhuriyeti’nin sadece bir Brezilya olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Demir, şunları kaydetti: “Brezilya, Portekiz ve İspanya, karma bir milliyettir. Bu nedenle orada sadece Brezilyalılara değil aynı zamanda C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle