23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜRCİSTAN 30 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA 3 Ordu yolunda üç lezet durağı Yazı ve fotoğraflar Cemil CİĞERİM amsunKarayolu ile Samsun’dan Ordu’ya giderken, Fatsa’dan sonra Türkiye’nin en uzun tünelinin de bulunduğu otoban yerine Sahil Yolu’nu tercih edenler, köfteyi Yalıköy’de, çayı Medreseönü’nde içerler. Otoban yerine sahili tercih ederek yeşil ile mavinin kucaklaştığı yolda temiz deniz ve doğa havasını ciğerlerine çekerek yoluna devam edenler için ilk ‘mola’ yeri Yalıköy beldesi oluyor. Yalıköy beldesinde Burhan Ay’ın ‘Yalıköy Köftesi’ tüm Karadeniz kıyı şeridinde pek meşhurdur. Karadeniz’de küspe yerine yeşil otlarla beslenen büyük ve küçük baş hayvanların etinden yapılan köfteler diğer köfteler benzemiyor. Yalıköy köftesi, içine ekmek koymadan sadece sarmısak ile yoğrularak köfte hamuru ile Yalıköy etinden yapılıyor. Yalıköy’de yenilen köfteden sonra tavşan kanı çaydan içmek için 45 kilometre daha yol katederek Medereseönü beldesinde ‘Uzun Saçlının Yeri’ne uğramak gerekiyor. Uzun saçlının adı Nusret Doğan. Nusret Doğan, odun közünde seramik çaydanlık içinde çay demliyor. ‘Çevreci’ Uzun Saçlı Nusret, çay bardağını da deterjan yerine külle yıkıyor. Medreseönü’nden geçip de Uzun Saçlı’nın Yeri’nde çay içmemiş ünlü de yoktur. Uzun Saçlının Köfteyi Yalıköy’de Yeri’nde çay keyfi yediniz, çayı Medreseönü’nde içtiniz, bir kaç kilometre daha yolculuktan sonra Ordu’nun en güzel ilçesi Perşembe’ye vardınız. Ordu’nun meşhur tostunu da yemeden geçmek olmaz. ‘Ordu Tostu’ tutkunları Perşembe’deki Aşiyan Kafe’ye uğramadan edemiyorlar. Deniz kenarındaki Aşiyan Kafe’nin yöreye özgü ‘serendi’sinde de Ordu Tostu yemek bir başka oluyor. Başka yerlerde tost için ekmek ya da sandaviç kullanılırken, Ordu Tostu için özel ekmek yapılıyor. Bu ekmek odun ateşinde piştiği için hem lezzetli oluyor, hem de tosta ayrı bir tat katıyor. Ordu Tostu ekmeği Ordu’dan başka bir şehirde üretilmiyor. Ordu Tostu’nda kullanılan sucuk da o bilinen sucuklardan yapılmıyor. Dökme sucuktan yapılıyor. Özel ekmeği, özel sucuğu ve uygun fiyatı ile doyurucu olması da Ordu Tostu’nu cazip kılıAşiyan Kafe’deki serendide yor. Yalıköy’de tost keyfi bir başka oluyor köfte yedikten, Medreseönü’nde çay içtikten, Perşembe’de de Ordu Tostu’nu yedikten sonra Ordu’ya varmak için 13 kilometre daha yol katetmeniz gerekiyor. Yolculuğun sonunda; Ordu Emniyet Müdürlüğü tarafından konulan “Trafik Kurallarına Uy. Ceza Yeme. Fındık Ye” yazılı tabela ile karşılanıyorsunuz! Kazalara fındıkla karşı konuluyor. TİFLİS ? Kura Nehri’nin S ortadan ikiye böldüğü şehir eski ve yeni olarak iki kısma ayrılıyor. Eski Tiflis turizm merkezi. Sharden caddesi, mistik ortamı bulabileceğiniz en güzel yerlerden biri. Dünyanın çeşitli kültürlerinin bir araya geldiği bu sokakta istediğiniz müziği dinleyebilir, istediğiniz birayı içebilirsiniz. Kura’nın iki yakası Melih ERİŞ iflis, Gürcistan’ın başkenti, Kura Irmağı’nın her iki yakasında yer alıyor. Tiflis, endüstri, sosyal ve kültür merkezi olan bir kent. Ayrıca önemli bir küresel enerji projesinin (BaküTiflisCeyhan Boru hattı) geçiş hattı üzerinde. Kent, tarihi İpek Yolu üzerinde yer almasından dolayı Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesi, Türkiye ve Güney Kafkasya’daki (Transkafkasya) Ermenistan ve Azerbaycan arasında önemli tarihsel bir role sahip olmuştur. Kentin Gürcüce adı Tbilisi’nin bir efsaneden geldiği kabul edilir. Bu efsaneye göre Tiflis, milattan önce 5. yüzyılda ormanlarla kaplı bir yerdi. Bir gün Kral Vahtang Gorgasal ava çıkar. Aralıksız uçan sülünün peşine eğitilmiş atmacasını salar. Aradan zaman geçer, ne atmaca ne de sülün görünürde yoktur. Onları aramaya başlarlar ve kısa süre sonra ikisini de sıcak suya düşmüş olarak bulurlar. Kral orayı çok T beğenir ve bir kent kurmalarını buyurur. Kente, orada bulunan tsheli (sıcak) ya da eskiden söylendiği gibi tpili (sıcak) sudan dolayı Tpilisi ya da Tbilisi adı verilir. Tiflis’de kaldığımız dört gün boyunca sokaklarını adım adım gezerken burada yaşayan Türklerden de edindiğimiz bilgiler de hep bu yöndeydi. Gürcistan’ın geneline baktığımızda halkın gelir düzeyinin çok düşük olması, halkın sosyoekonomik ve kültürel değerle rinin yok olması başkent Tiflis’de kendini iyice belirtmektedir. Bu aşırı dengesizlik insanların altlarındaki son model arabalar ve bu araçların nasıl ve nereden alındığı konusunda da hayrete düşmüyor değiliz. Tiflis’de erkeklerin tamamına yakını günün her saati alkol alıyor. En yaygın olanı ise votka, bira ve şarap. Arabada, sokak başlarında, kafeteryalarda her zaman kalabalık görebilirsiniz. Hatta öyle ileri gidilmiş ki bazı büfe gibi yerler sifonla bira satıyorlar. Tiflis’in tarihsel dokusu bunların yanında görülmeye değer bir ortam sunuyor. Kura Nehri’nin ortadan ikiye böldüğü şehir eski ve yeni olarak iki kısma ayrılıyor. Eski Tiflis turizm merkezi. Sharden caddesi, mistik ortamı bulabileceğiniz en güzel yerlerden biri. Dünyanın çeşitli kültürlerinin bir araya geldiği bu sokakta istediğiniz müziği dinleyebilir, istediğiniz birayı içebilirsiniz. Tiflis gezip görülmesi gereken yerlerden biri diyebiliriz, hatta Tiflis’e 16 kilometre uzaklıkta bulunan eski Tiflis Mtskheka’yı da ziyaret etmelisiniz. Burada UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınan SvetiTskhoveli Katedrali ve Jvari Manastırı bulunuyor. Ayrıca nehrin iki yanına kurulmuş geleneksel yapı fotoğraf severler için önemli pozlar verebilir. Türkiye’den Tiflis’e gidebilmek için bir çok seçenek var. İstanbul ve Trabzon’dan düzenli olarak otobüsler kalkıyor, İstanbul ve Batum’dan uçak seferleri gerçekleştiriliyor, karayolunu da tercih edebilirsiniz. Sarp sınır kapısından Tiflis, 390 kilometre. meliheris@fotogezgin.com Aya Mama Deresi Turgay TUNA tunaturgay@yahoo.fr ya Mama deresi, Bizans dönemindeki adıyla Ayios Mamas, milyonlarca yıl öncesinde geniş bir nehrin, dere şeklinde günümüze kalmış bir kırıntısı. Yani, milyonlarca yıl önce gürül gürül bir nehir şeklinde akan bu su, gelip geçen uzun zaman süreci içinde küçülüp ufalmış ve bugünün Aya Mama deresi olarak günümüze kadar gelmiş. Dere adını, Kapadokya’nın Aksaray ili sınırları içinde, eski Mamasum ya da bugünkü adıyla Gökçe köyünde doğup büyümüş, çobanlık yaparak geçinmiş ve İsa’nın öğretisini benimsemiş olduğu için, pagan Romalılar tarafından genç yaşta katledilmiş bir Hristiyan azizinden alıyor. Bizans kilisesinde büyük saygınlık gören Aziz Mamas A Gelecek ay koltuk seçimleri de ücretli B ritish Airways, gelecek aydan itibaren, bir günden önceden uçacakları koltukları seçen yolculardan ilave ücret alacak. Uygulamaya göre Avrupa uçuşlarında 10, uzun mesafe uçuşlarında ise 20 pound ücret alınacak. Şirket eskiden son 24 saat içinde yapılan tercihlerden dahi ücret talep etmiyordu. Turizmde yenilikler rotel tarafından satışa sunulan, JTECH KonukUyarı (GuestAlert) sistemi, misafirlere, masaların hazır olduğuna dair uyarı veriyor. Tesis, çağrı cihazları sayesinde müşterilerin sabit bir yerde beklemek yerine, kapsama alanı dahilinde bulunan herhangi bir yerde vakit geçirmelerini sağlayabiliyor. Bir diğer yenilik ise Turkcell’in iş ortağı Turatel ile birlikte hazırladığı www.memnunmisafir.com sitesinin tesis sahiplerine tanıdığı pazarlama kolaylıkları. P Pegasus’tan işbirliği egasus Hava Yolları ve Almanya’nın ikinci büyük havayolu şirketi Air Berlin işbirliklerini başlattı. Bu işbirliği sayesinde Pegasus web sitesi aracılığıyla, Almanya’nın beş şehrinden Meksika’dan Uzakdoğu’ya, Küba’dan Amerika’ya dünyanın 28 şehrine uçuş seçebilecek. Bu seçim sonrası, Pegasus yolcuları www.airberlin.com sitesine yönlendirilerek biletlerini satın alabilecekler. lutfiozg@gmail.com P için başkent Konstantinopolis’in iki önemli noktasında kült yerleri oluşturuluyor. Bunlardan biri, Diplokonion’da (Beşiktaş), muhtemelen Sinan Paşa Camisi’nin bulunduğu yerde, ikincisi de Hebdomon (Bakırköy) sınırları içinde iki önemli manastırla, bu manastırlara ait kilise, ayazma gibi binalardan oluşan birer yapılar topluluğu inşa ediliyor ve Hebdomon’un batısından geçip Marmara Denizi’ne dökülen söz konusu dereye Aziz Mamas’ın adı veriliyor. 1970’li yıllara kadar, es ki Baruthane arazisi içinde, bugünkü Ataköy 9. Kısım Mahallesi’nin bulunduğu, Aya Mama deresinin yakınlarında, tarlalar arasında Bizans döneminden kalmış tarihi bir yapının kalıntıları görülürdü. Burası, kaynağı Ortodoks Kilisesi tarafından kutsanmış ünlü Aya Mama ayazmasıydı. Aradan yıllar geçti, Emlak Kredi Bankası’nın yaptığı Ataköy evleriyle birlikte ayazmanın taşları buldozer kepçeleriyle yerlerinden sökülüp yok edildi. Ayazma’nın tek bir taşı bile kalmadı, tarihten silinip gitti. Tabii ki, İstanbullu Rumların içi buruktu, bir Müslüman için kutsal bir mekânın ortadan kaldırılıp yok edilmesi ne ise, onlar için de bu ayazmanın yerle bir edilmesi aynı şeydi. Yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Aradan yıllar gelip geçti ve uzun yıllar Aya Mama deresinin yatağına imar izni verilmedi. Ta ki, yirmi yıl öncesine kadar. Nasıl olduysa bu yasaklı, yasaklı olduğu kadar da tehlikeli arazinin üzerinde yavaş yavaş binalar yükselmeye, arkasından birbiri ardına yapılar dizilmeye başladı. Ok yaydan çıkmış misali, ne imar yasağı kaldı, ne de Mimarlar Odası’nın, çevreci sivil toplum örgütlerinin protestoları dikkate alındı. Ve bundan on dört yıl önce, 1995 yılında patlak veren sel felâketiyle dere ilk yıkıcı darbeyi vurduğunda, hemen ardından alınacak önlemler, derenin ıslâhı gibi bir yığın konu masanın üzerine yatırıldı; ancak gerçek şu ki hiçbir şey yapılmadı. Tam tersine, gerekli önlemlerin alınacağı yerde, ateşin üzerine körükle gidilir misali ve de kimilerinin söylediği gibi böyle bir afetin yüz yılda bir değil ama, on beş yıl gibi kısa bir zamanda da olabileceği gerçeği gözler önüne serildi. Politikacılar, her ne kadar dere yatağına imar yapılmasının uygun olmadığını, derenin intikamını aldığını söyleseler de, aynı politikacılar Aya Mama deresinin en kötü yerine, Marmara Denizi’ne döküldüğü noktaya kendi elleri, kendi iradeleri ve kendi yetkileriyle Toki Ataköy Konakları’nı yaptırdılar. Milyonlarca yıl ötesinden günümüze gelen alüvyonlu, yumuşak dere yatağının üzerine bu evlerin yapılması kadar kötü ne olabilirdi ki?. Allah geçinden versin ama, görünen o ki, yüksek ölçekli bir Marmara depremi, dere yatağındaki kimi evlerin toprak tarafından yutulmasına, deyim yerinde ise Aya Mama deresinin daha büyük bir intikam almasına neden olacağı şüphesizdir. Artık, bu Aya Mama deresinin intikamı mı, yoksa Aziz Mamas’ın laneti mi olur, orasını Tanrı bilir... FOTOĞRAFIN DİLİ Bu fotoğrafı Sedir Adası çevresinde adını hatırlayamadığım bir koyda çektim. Sakinliği, sessizliği görsel öge ve ışıkla yorumlamaya çalıştım. Özellikle yat üzerindeki insanın hareketini takip ettim ve fotoğrafa katkısı olacak bir durumda gördüm onu. Kadrajımı yata göre ayarladım. Henri Cartier Bresson, “ Fotoğraf çekmek belgesel değildir, sezgidir, şiirsel bir deneyimdir” diyor. Gültekin Çizgen ise bir yazısında, “Fotoğrafın dünyamızın görsel izdüşümü haline geldiğini söy Lütfi Özgünaydın SADELIK SESSIZLIK leyebiliriz” diyor. Makinenizle siz de bu serüvenin içerisindesiniz. Neyi anlatmayı istiyorsanız, anlatmaya çalıştığınızı izleyici hissetmeli. Bunu şiirsel hale getirmek için ışık size hep yardımcı olacaktır. Bu fotoğrafı çekerken ben sadeliği, sessizliği, anlatmaya çalıştım. İstedim ki izleyen bu fotoğrafa bakarken o mekâna gitsin, biraz rahatlasın. Akşam ışığı bana gereken desteği verdi. Siz de, öncesinden düşünüp düşüncenizi kadraja aktarmak için çaba harcamalısınız. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle