02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 4 14 MAYIS 2010 CUMA KONUK YAZAR FETHİ KARADUMAN Sayıları artırılarak biyolojik mücadelede kullanılacak 19 Mayıs kurtuluş ve bağımsızlık yolunda atılan ilk adımdır Mustafa Kemal, Mondros Silah Bırakışması'nın imzalandığı 30 Ekim 1918 günü ertesi, atandığı Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı görevi için Adana'ya geldiği Adana'dan İstanbul'a hareketinden önce istasyonda kendisini uğurlamaya gelenlere “Arkadaşlar, silah ve cephanenize sahip olunuz. Bizim için savaş bitmedi, asıl şimdi başladı, Allah yardımcımız olsun” diyerek veda eder. İstanbul'da, Boğaz'daki işgalci güçlerin donanması arasından motorla Avrupa yakasına geçerken, emperyalist güçler için “Geldikleri gibi gidecekler!” düşüncesini kararlılıkla dile getirir. İstanbul'da kaldığı süre boyunca, yakın arkadaşlarıyla ve değişik kesimden insanlarla görüşür. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan bir kurtuluş yolu bulabilmek için arkadaşlarıyla özel olarak görüş alışverişinde bulunur. Kendi kurtuluş düşüncesini, önerilerini de açık biçimde arkadaşlarıyla paylaşır. M. Kemal, Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşına Anadolu'dan başlamayı planlamaktadır. Ancak bir olanak bulup, tam yetkilere sahip olarak etkin bir görevle gitmesinin daha yararlı olacağını düşünmektedir. Bunun için uygun fırsat kısa süre sonra gelir. O günlerde, İngiliz Kuvvetleri Komutanı Osmanlı Hükümeti'ne başvurarak Samsun ve dolaylarındaki Rum köylerine Türklerin saldırdığını bildirir, 'Bu saldırıları önlemek gerekir; siz yapamazsanız, biz önleyeceğiz' denilir. Bunun üzerine Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Sadrazam Ferit Paşa'nın da isteği doğrultusunda M. Kemal'i olayları incelemek üzere Samsun dolaylarına görevlendirir. Şişli'deki evinde Bandırma Vapuruna gitmek üzere hazırlanırken Rauf Bey (Orbay) gelir. Aldığı bir habere göre “M. Kemal'in ya yola çıkışına engel olunacağını ya da vapurunun Karadeniz'de batırılacağını” söyler. M. Kemal, o an ki duygularını içtenlikle dillendirir: “Yıldırımla vurulmuşa dönmüştüm, bir an yalnız kaldım ve düşündüm: Bu dakikada düşmanların elindeydim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimde bir şimşek çaktı: tutabilirler, sürebilirler; ama öldürmek? Bunun için beni Karadeniz'in coşkun dalgaları arasında yakalamak gerekirdi. Bu olasılık mantığa uygundu. Ancak, benim için artık yakalanmak, tutuklanmak, sürülmek, düşündüklerimi yapmaktan alıkonulmak, hepsi ölümle eşitti. Hemen karar verdim; Arabaya atlayıp Galata Rıhtımına geldim. Yirmi yedi yıllık yaşlı kaptana ürkütücü olasılıkları anlattım. 'Ne ters rastlantı!' dedi, 'Bu denizi de iyi tanımam; pusulamız da biraz bozuk!' El verdiğince kıyıları izlemesini söyledim. Çünkü bundan sonra benim tek istediğim, Anadolu'nun bir kara parçasına ayak basmaktı. Sinop'ta Samsun'a kolaylıkla gidilebilecek yol olup olmadığını soruşturdum; yazık ki yokmuş. Bilmem neden Samsun'a bir an önce ayak basmak için öyle acele ediyordum ki, zaman yitirmektense, tehlikelere göğüs germeyi yeğledim. Yeni baştan Bandırma Vapuruna bindik. Değişmeyen düzenle gezimizi sürdürerek sonunda Samsun'a vardık!” 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gelen M. Kemal, Osmanlı Devleti'nin yıkıntıları arasında, Anadolu'yu ve Türk Ulusunu kurtarmak için bağımsızlık ve özgürlük savaşımını başlatacaktır. Yok edilmek istenen bir halkın, teslim olmuş bir devletin yerine, yeni bir ulus ve egemen bir devlet kuracaktır. Ancak genel durum ve koşullar hiç de uygun değildir. Ülkede yokluklar, yoksunluklar ve hastalıklar kol gezmektedir. Ayrıca işbirlikçi hainler, mandacılar, bir başka devletin koruyuculuğuna sığınmak isteyenler de ortalıkta dolaşmaktadır. Tüm güçlüklere karşın, gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası olan “Ya bağımsızlık, ya ölüm” diyerek çıkılan yolda, yurt içinde direniş örgütleri ve daha sonra düzenli ordu kurularak, kongreler aşamasından geçilerek, içteki ayaklanmalar bastırılarak, ateş ve ihanet çemberinden geçilerek bağımsızlık yoluna devam edilir. Atatürk önderliğinde, Türk Ulusunun emperyalizme karşı verdiği uzun, zorlu destansı savaş ve kazanılan utku sonucunda bağımsızlık ve özgürlük elde edilecek, tüm dünyaya örnek olacak çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kurulacaktır. Kınalı keklikler doğaya bırakıldı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Kahramanmaraş ve Antalya bölgesinden getirilen 2 bin 600 kınalı keklik Adana’da doğaya bırakıldı. “Tarım Zararlılarına Karşı Kanatlı Yaban Hayvanları ile Biyolojik Mücadele Projeleri” protokolü kapsamında Kahramanmaraş İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden getirilen 2 bin ve Antalya Keklik Üretme Çiftliği’nden getirilen 600 kınalı keklik, tarımın yoğun yapıldığı bölgelerdeki buğday ekili alanlara bırakıldı. Karaisalı çevresine bırakıldı Adana Valiliği, İl Çevre Orman Müdürlüğü ile Çukurova Bölgesi Avcılık ve Yaban Hayatı Derneği’nin katkıları ile alınan 2 bin 600 kınalı keklikten bin 100 tanesi önceki gün Karaisalı ilçesi Kocaveli ler köyü yakınlarında doğaya salındı. Tarım İl Müdürü Fikret Coşkun, Jandarma İl Komutanı M. Özer Güneş, Adana Defterdarı Tamer Utkucu, Vergi Dairesi Başkanı Serdar Aksoy, Çukurova Kaymakamı Abdulhamit Erguvan, Yüreğir Kaymakamı Abdullah Dölek, Karaisalı Kaymakamı Huriye Küpeli Kan’ın da katıldığı törende konuşan Vali İlhan Atış şunları söyledi: Süneye karşı kullanılacak “Çukurovanın yerli hayvanı olarak bilinen keklikler ile turaç ve benzer türlerin doğadaki varlıklarının ne denli yararlı, biyolojik mücadelede ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Buğdaylara zarar veren süneler ile günümüzde büyük tehlike arz eden keneleri yemeleri bile bizim için yeterlidir. Turaç ve kınalı keklik popülasyonunun artması için elimizden geleni yapmalıyız.” Vali atış, avcılara da seslenerek, “Onları gördüğümüzde vurmamalı, vuranları da ihbar etmeliyiz” uyarısında bulundu. Kekliklerin doğaya bırakılma törenine Vali İlhan Atış da katıldı. Doğaya bırakılan kekliklerin süne mücadelesinde yararlı olacağı belirtildi. Genç mucitler ödüllerini aldı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Uluslararası bilim dünyasında Türkiye patentli proje ve buluşların sayısını artırmak amacıyla yola çıkan MEF Eğitim kurumları’nın, Eğitimi ve Bilimsel Araştırmaları Destekleme Vakfı (EBAV) ile birlikte yürüttüğü Liselerarası Araştırma Proje Yarışması’nda derece alanlara ödülleri verildi. Yarışmaya Adana’dan katılan Özel Adana Başkent Fen Lisesi’nden Helin Türk ve Çağla Hakkani de Biyoloji Beltaş dalında gösterdikleri başarıdan dolayı kazandıkları ödülün mutluluğunu yaşadıklarkını söyledi. Bu yıl 19. kez düzenlenen ve amacı Türkiye’deki fen öğrenimini desteklemek, bu alanda yetenekli öğrencileri bilimsel araştırmalara yönlendirmek ve onların ‘Geleceğin Bilim Adamları’ olarak yetişmelerini sağlamak olan yarışma 47 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşti. Fizik, kimya ve biyoloji dallarında, lise ve dengi okul öğrencileri arasında düzenlenen yarışma sonunda Türkiye’den 66, Abhazya, Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, İsveç, KKTC, Kosova, Macaristan, Makedonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya ve Ukrayna’dan ise 25 proje sergilenmeye değer bulundu. Çukurova’da mucuk sıkıntısı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Çukurova Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nün yaptığı bir araştırma, ilçe halkının en çok bir sinek türü olan mucuktan yana dertli olduğunu ortaya koydu. Vatandaşın Çukurova’nın belalısı olan sivrisinekle ilgili şikayetinin ise, bit pire, karasinek ve hamamböceğinden sonra geldiği de araştırmanın sonuçları arasında yer aldı. Yetkililer, sivrisinek şikayetlerinin gerilerde seyretmesinde yapılan yoğun ve aralıksız mücadelenin büyük rol oynadığını söyledi. 2010 yılının ilk günlerinden 30 Nisan tarihine dek kendilerine gerek internet ve gerekse telefon aracılığıyla 133 şikayetin geldiğini belirten Çukurova Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü yetkilileri mücadeleyle ilgili şu bilgileri verdi: Adana başarılı oldu Yarışmada Özel Adana Başkent Fen Lisesi’nden Helin Türk ve Çağla Hakkani de öğretmenleri Yıldız Şeker ve Gülhan Tokmak danışmanlığında hazırladıkları, “Çöp Sızıntı Sularında Antibiyotik Direnç Gelişimi” adlı projeleriyle Biyoloji dalında ‘Beltaş Ödülü’nü alarak .büyük bir başarı elde ettiler. Adana’dan etkinliğe katılan Adana Akdeniz Okulları öğrencilerinin projeleri de büyük ilgi gördü. Yabancı konukların ve akademisyenlerin dikkatini çeken projeler hakkında bilgi veren öğrenciler, gelecekte de araştırma yapma konusunda motive olduklarını, okullarının bilimsel çalışmalara verdiği desteğin önemini vurguladı. Adana’yı temsil eden Başkent Fen Lisesi’nden Helin Türk ve Çağla Hakkani projeleriyle ‘Beltaş Ödülü’nü aldılar. Ersöz: Toplum kitap okuma alışkanlığı edinmeli ADANA (Cumhuriyet Bürosu) ÇYDD Çukurova Şubesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin çağrılısı olarak geldiği Adana’da bir konferans veren ŞairYazar Cezmi Ersöz, Türkçenin düzgün kullanılması gerektiğinin genç kuşaklara anlatılması gerektiğini belirtti, “Bunun gerçekleşmesi için sadece gençlerin değil, toplumun her kesiminin kitap okuma alışkanlığı edinmesi gerek” dedi. Sivrisinek ilaçlaması sürecek “Sivrisinek mücadelesinde zaman ve dönem kavramı tanımadan çalışılmaktadır. Bu kapsamda 28 bin 143 ev ve apartman bodrumu ile ASKİ ve PTT rögarları ilaçlanmıştır. Kış aylarında yapılan larva mücadelesinin sivrisineği üremeden ve çoğalmadan bitirdiği, ya da asgari düzeye indirdiği görüldü. Larva ve sinekle mücadele Yaz ayları boyunca da devam edecek. Katılım yüksek oldu ÇÜ Mithat Özsan Amfisi’nde ÇYDD, ADD, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği ve Köy Enstitüsü çıkışlı öğret menler ile çok sayıda öğrencinin katıldığı etkinlikte konuşan Ersöz şunları söyledi: “Şu anda toplumumuzda yaşanan ve giderek büyüyen çeşitli sorunlar ancak eğitimle ve bilinçlendirilmiş gençlikle çözümlenebilir. Bu ülkede ÇYDD gibi eğitime ve gençlere verdiği destek ile tüm dünyaya örnek olacak birçok oluşum vardır. Bunlara hepimizin her zaman destek olması gerekir.” Gençlerin düşünceleri ve önerileri önemli Gençlerin düşüncelerinin dinlenmesi, onların getirdiği çözüm önerilerinin ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Ersöz şöyle devam etti: “Günümüzde gençler arasında sık rastlanan dil kaybının iletişim bozukluğuna yol açtığı bir gerçektir. Türkçemizin düzgün kullanılması gerektiği özellikle gençlerimize iyi anlatılmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için de sadece gençlerin değil, tüm toplumumuzun kitap okunma alışkanlığı edinmesi gerekir.” Eğitimle beraber Kültürel değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini, gençlerin bu konuda da çok hassas davranması gerektiğini irdeleyen Ersöz, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenler ile sempozyuma katılan bazı öğrencilere kitap armağan etti, kitaplarını imzaladı. Yakağan’la da mücadele edilecek Halk arasında yakağan olarak bilinen sineklerin ‘Şark çıbanı’ diye bilinen hastalığın taşıyıcısı olduğunu belirten yetkililer, özellikle gece aktif hale gelen ve ısırdıkları yerlerde yanma ve günlerce süren kaşıntıya neden olan bu sineğin üreme alanı olarak bilinen yerlerde de sıkı bir ilaçlama çalışması yapılacağını kaydetti. ÇYYD Çukurova Şube Başkanı Filiz Güllüler, konferans sonrasında ŞairYazar Cezmi Ersöz’e teşekkür plaketi sundu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle