19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 ARALIK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA GÜNEY DOĞU 5 İSKEN için suç duyurusu Su Ürünleri Fakültesi'nce İSKEN'in istemi üzerine belirli bir para karşılığında hazırlanan rapor için beş yıl süreyle yapılan ölçümlerde görev alan öğretim üye ve görevlilerine bu paradan ücret ödendiği, ayrıca İSKEN tarafından fakültenin gereksindiği bazı teknik aygıtlarla malzemelerin de alındığı öğrenildi. Yumurtalıklı balıkçıların Avukatı İsmail Hakkı Atal tarafından yapılan suç duyurusunun sonuç bölümünde şöyle denildi: “Yumurtalık kaymakamıyken görevinden ayrılarak eski sıfatını İSKEN A.Ş.'nin kullanımına sunan ve maaşlı genel müdürü olan Sırrı Uyanık'ın ve İSKEN A.Ş.'nin sağladığı maddi çıkar karşılığında hazırlanmış olan raporları kamuoyundan gizleyen ve kendi hazırladıkları raporları çürütmek için yardım karşılığında çarpık belgeler hazırlayan Prof. Dr. Dursun Avşar ve Prof. Dr. Oya Işık'ın eylemleri aynı zamanda 'Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için çıkar sağlama' suçunu oluşturmaktadır.” Bu ara, söz konusu raporda İSKEN'in bulunduğu İskenderun Körfezi kıyılarında deniz suyu sıcaklığının ekolojik dengeyi bozacak biçimde 3 derece, balıklardaki ağır metal yoğunluğunun insan sağlığına zarar verecek boyutta, 10 kat arttığı, sadece sıcak denizlerde bulunan ve öbür deniz canlılarının yaşamasını engelleyen işgalci deniz yosununun hızla yayıldığı, balıkların besin maddesi olan planktonların büyük oranda, balık popülasyonunun da yüzde 98 oranında azaldığının belirlendiği öğrenildi. ÇÜ Kamuoyundan uzun süre gizlenen raporu inceleyince çarpıklıkları fark eder etmez Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunan Avukat Atal, veri manipülasyonu bir yana, yüzeysel bir bakışla bile incelendiğinde denizde dramatik bir düşüşle yok olan canlıların birkaç yıl sonraki verilerde mucizevi biçimde çoğalmış gibi algılanacağını belirterek şu bilgileri verdi: “2005 ilkbaharında 1 litrede 35.375 olan fitoplankton sayısı, 2007 ilkbaharda litrede 9.150'ye düşmüştür. 2006'da her nedense ilkbahar ölçümü yapılmamıştır. 2008 ilkbahar ölçümüne bakıldığında ise 32.150 rakamı görülmektedir. Böylece sanki 2005 ( 35.375 ) ile 2008 (32.150) arasında önemli bir fark yokmuş gibi bir kanı uyandırılmaya çalışılsa da dikkatli bakıldığında 2008 ölçümünün m3 (yani ton) bazında yapıldığı anlaşılmaktadır. Yani 2005'te 1 litrede 35.375 olan fitoplankton sayısı, 2008'de 1 tonda 32.150'ye düşmüştür. Bu, 1 litrede 32 plankton demektir. Yani, plankton sayısı 35.375'ten 32'ye düşmüştür.” Atal, ÇÜ ekibinin ölçümlemeleri farklı saatlerde yaparak deniz suyu sıcaklığı verilerini de olduğundan azmış gibi gösterme çabası içine girdiğini savlayarak şöyle sürdürdü: “Deniz suyu sıcaklığı gözlemlenirken ilk ölçümler 2004 yılında yapılmıştır. 2004 yılı yaz dönemi ölçümü saat 15.34'de deniz suyunun neredeyse en sıcak olduğu saatte yapılmış ve 28.65 derece deniz suyu sıcaklığı bulunmuştur. (2004 raporu syf. 79) 2005 yılı yaz dönemi ölçümlemesi ise saat 9.15'de riyle yetinilmiş... İlkbahar ve sonbahar verileri yer almamış. Raporların bazı bölümlerinde sayısal veriler yer alırken örneğin, bir tür sayısında azalma olmuşsa bu duruma ilişkin sayısal veriye gerek duyulmamış. Buna karşın, dip canlıları türlerini oluşturan birey sayıları aktarılırken mevcut tür ve sayıların dışında kalanlar için nedense ayrıntılı döküm yapılmamış. Ayrıca, zooplankton (su piresi gibi küçük sucul canlılar), fitoplankton, bentoz, semiplejik (suyun orta bölümünde gezen sucul canlılar) ya da pelajik (suyun her kesiminde gezen canlı) incelemelerinde yoğunluk ve tür sayılarında yıllara göre değişen büyük farklar bulunmasına karşın, bu iniş çıkışların nedenleri konusunda ayrıntılı yanıtlar verilmemiş, alınması gerekli önlemlerin neler olduğu bildirilmemiş. Dip canlıları için yapılan incelemelerde cephalochordata (kafadan bacaklılar) ile nemertini (suyun her kesiminde gezen büyük organizmalar) türlerine ilişkin sayısal veri yerine istatistiksel şekillerle yetinilmiş. Beş yıllık çalışma sırasında sadece 2007 ilkbaharındaki veriyle yetinilen echinodermata (denizyıldızı gibi derisi dikenliler) için de sadece biçimsel gösterge var... 20042006 arasında yapılan çalışmalarda dip canlıları tür ve sayı bakımından düşerken 2007 ve 2008'de birçok kalemde tuhaf bir yükselme görülüyor. Kirlilk boyutu bilinenden yüksek Kamuoyundan bir sır gibi gizlenen 5 yıllık raporun tamamı incelendiğinde, İSKEN kıyılarında 2008 Kasımında yaptığımız haberdeki kirlilik boyutunun çok üstünde bir kirliliğin meydana geldiğine ilişkin acı gerçekle karşılaşıldı... Raporda, deniz ekosisteminde canlıların ilk besinlerini oluşturan fitoplankton (yosun gibi bitkiler) sayısındaki düşüşün yanı sıra balık yavrularının ilk besinlerini oluşturan zooplankton (su piresi gibi canlılar) organizmalarda da azalma görüldü. 2004'de metreküpte 225710304 aralığında olan zooplankton yoğunluğu 2006'da dramatik bir düşüşle 9661884 aralığına geriledi. Benzer olumsuzluk deniz ekosisteminin önemli halkalarını oluşturan bentoz (solucan gibi dip canlıları)'da da görüldü. Rapora göre, 20042006 yılları arasında tür sayıları bakımından Mollusca (midye ve istiridye gibi canlılar) 53'den 26'ya, Echinodermata (derisi dikenliler) 4'den 1'e, Cephalochordata (kafadan bacaklı) 1'den sıfıra, Polychaeta (sucul canlı) 25'den 7'ye, karidesleri içeren grup olan Crustacea 7'den 2'ye düştü. Bunun yanı sıra bu türleri oluşturan birey sayısında da önemli azalmalar olduğu dikkati çekti. 2004 2006 yılları arasında türlerin birey sayıları bakımından Mollusca 712'den 403'e, Echinodermata 50'den 17'ye, Cephalochordata 54'den sıfıra, Nemertini 47'den 5'e, Polychaeta 1007'den 38'e, Crustacea 107'den 27'ye düştü. lüğüne yol açıyor. Zeytin örneğinden gidilecek olursa zeytin çiçeğinin ağzındaki sıvı, kayganlık sağlayarak çiçek tozunun içeriye alınmasını sağlamakta ve bu şekilde yumurtayla toz birleşerek döllenme gerçekleşiyor. Ancak, termik santral bacasından çıkan gazlar yere indiğinde H2SO4'e ( sülfirik asite) dönüşen ve çiçeğin ağzına geldiğinde çiçek ağzındaki sıvıyı kurutarak tozun içeri girmesini engellediği için üründe verim düşüklüğü meydana geliyor. Bulutlar içinde taşınan termik santralin baca gazı atıkları ve külleri Adana Osmaniye ve çevresine yağmurlarla birlikte saçılıyor. Daha sonra soğuyarak Yumurtalık Adana bölgesine geri dönen hava akımı Körfezde bir ısı adası oluşturuyor. lanıyor. Bir termik santral 2 milyon otomobile eşit sera gazı salıyor çünkü. Termik santrallerin dünyanın geleceği açısından çok önemli sakıncalar yaratmasının yanı sıra asıl önemli zararı bölgesel açıdan kısa vadede canlı yaşamını tahrip ederek maddi zararlara yol açarak veriyor. Termik santraller ormanlara, deniz ortamına, havaya ve toprağa zarar vererek canlıların yok olmasına da neden oluyor. Termik santralde kömürün yakılması nedeniyle hava kirleniyor, atmosfere atılan partiküller tarım alanlarına zarar veriyor, asit yağmurlarıyla toprağı çoraklaştırıyor, suya kanserojen maddelerin bulaşmasına neden oluyor. Termik santrallerin bacalarından çıkan gazlar asit yağmurlarına dönüşüp rüzgarla çökelerek tarım topraklarıyla su kaynaklarının yanı sıra canlı yaşamı tahrip ediyor. Bunun yanı sıra küresel ısınma nedeniyle 2020 yılında su savaşları çıkacağı ve bu savaşta açlık ve susuzluk sonucu 2 milyar insanın öleceğine ilişkin kıyamet senaryoları yazılıyor. Bu nedenle önümüzdeki 10 yılda küresel iklim değişiklikleri dikkate alındığında tarım arazileri ve su kaynakları stratejik önem kazanıyor. Asit Yağmuru Tehlikesine Karşın ÇED Raporu Av. İsmail Hakkı Atal, Sugözü Termik Santralı kurulmadan önce alınan ÇED raporunda santralın bacalarından çıkan gazların asit yağmuruna dönüşerek bölgedeki tarım arazilerini ve su kaynaklarını tahrip edeceği belirtilmesine karşın, bazı bilimadamlarınca her nasılsa ÇED raporunun olumlu verildiğini söyledi. Av. Atal, “Atmosfere atılan SO2 gazları sülfürik asite (H2 SO4) dönüşerek yaş ve kuru çökelme mekanizmalarıyla toprak ve suyun PH seviyelerini düşüreceği belirtilmiştir” dedi. Termik Santraller Dünyayı Tehdit Ediyor Uzmanlar ve bilim adamları termik santrallerin dünyanın geleceği için en büyük tehlikeyi oluşturduğunu belirtiyor. Küresel ısınmaya yol açan sera gazlarının yüzde 30'u termik santrallerden kaynak Termik Santraller Ülkesi Türkiye Bu ara Türkiye'nin adeta bir termik santraller ülkesi yapılmak istendiği öğrenildi. Şu anda Türkiye'de 55, Doğu Akdeniz Bölgesinde (Mersin'den Hatay'a kadar olan bölge) ise 17 yeni termik santral kurulması için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanlığı'na başvuru yapıldığı belirlendi. Sugözü termik santrali deneyimi nedeniyle dehşete düşen Doğu Akdeniz'deki çevre dernekleri, Adana Tabip Odası ve Adana Ziraat Mühendisleri Odası tarafından EPDK'na karşı Ankara 3. İdare Mahkemesinde dava açıldı. Yumurtalıklı balıkçıların avukatı İsmail Hakkı Atal, insan ve canlı yaşamını, doğayı tahrip eden bu termik santrallerin yoğunluklu olarak Türkiye'ye kurulmak istenmesinin nedeni endüstrileşmiş ülkelerin tek taraflı çıkarları olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bilindiği gibi şu anda Almanya ve Fransa Türkiye'nin AB'ye imtiyazlı ortak olmasını istemekte ve müzakere faslının açılmasını engellemektedirler. Zira müzakere faslı açılırsa AB çevre mevzuatına uyum için Türkiye artık termik santral ve çimento fabrikası kuramayacaktır. Böylece AB müzakere süreci başlamadan Almanya kendi ülkesine kurmadığı termik santralleri, Fransa da kendi ülkesine kurmadığı çimento fabrikalarını Türkiye'ye ihraç etmek istemektedir. Daha sonra da 'siz zaten AB'ye giremezsiniz. Baksanıza AB çevre mevzuatına aykırı bir sürü termik santraliniz, çimento fabrikanız var', diyecekler büyük olasılıkla.” Alman Şirketinin İki Yüzü Öğrenildiğine göre, İSKEN'in sahibi Alman şirketi Evonik STEAG A.G.'nin termik santrali Türkiye'ye kurduğunda Dünya Bankası'ndan kredi aldı. Bunda, Türkiye'nin Dünya Bankası'nca kalkınmada öncelikli ülke statüsünde bulunması rol oynadı. Sadece bu nedenle banka, İSKEN ya da başka bir termik santral kurulurken maliyetinin neredeyse yüzde 80'ini kredi olarak veriyor. Ama aynı Dünya Bankası, bu termik santral Avrupa'da kurulmak istendiğinde kesinlikle kredi vermiyor. Zaten termik santraller de artık AB çevre mevzuatına uygun bulunmuyor. Bu çöp teknolojileri Avrupa ve ABD'de artık kullanmıyor. Batı, kullanmadığı bu teknolojileri Türkiye gibi ülkelerde kuruyor, bu durumda ise Alman Evonik şirketinin İSKEN girişiminde olduğu gibi Dünya Bankası tarafından çok çekici ve uygun kredi olanakları sağlanıyor. Öte yandan, bu şirketler kendi ülkelerinde yenilenebilir enerji olan rüzgar ve güneş enerjisi yatırımları yapıyor. İSKEN Sugözü A.Ş.'nin asıl sahibi Alman Evonik STEAG A.G.nin internet sitesine girildiğinde yenilenebilir enerji konusunda yaptıkları çalışmalara ilişkin ayrıntılı bilgilere ulaşılabilir. Yani, Evonik şirketi Almanya'ya rüzgar ve güneş enerji santrali yaparken Türkiye'ye Güney Afrika'yla Kolombiya'dan gelen kömürle çalışan termik santral dikti. “Eski Kaymakam Halkı Kandırdı” İSKEN'in şu anda genel müdürü olan Sırrı Uyanık'ın, İSKEN'in kuruluş sürecinde Yumurtalık Kaymakamı olduğu öğrenildi. Avukat Atal, Sırrı Uyanık'ın İSKEN'in kurucusu olan Alman firmasına o süreçte yardımcı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Sırrı Uyanık'ın daha önce devletin ilçedeki en büyük mülki amiri sıfatını taşıması ve halkın devlete olan saygısı nedeniyle halk üzerindeki etkisinden faydalanılarak kuruluş sürecinin sorunsuz atlatılması sağlanmıştır. Bilindiği üzere Dünya Bankası kredileriyle kurulan Sugözü termik santraline kredi alabilmek için, kuruluş sürecinin halkın tepkisi çekilmeden atlatılması gerekmekteydi. Bu nedenle, eski Kaymakam Uyanık'ın halkın gözündeki devletin temsilcisi sıfatı kasten kötüye kullanılmıştır. Şirketin başında eski Yumurtalık kaymakamının olması nedeniyle, Yumurtalık halkı devletle eşdeğer tuttuğu bu kişinin taşıdığı kimliğin etkisiyle santrale sesini çıkarmamıştır. Yumurtalık halkı iş ve aş vaadiyle kandırılmıştır.” yapılmış ve 26. 82 derece olmuştur. (2005 raporu syf. 124) 2006 yılı yaz döneminde saat 7.35'de 28.57 dereceye çıkmış, 2007 yılı yaz döneminde saat 9.34'de 28.44 dereceye çıkmış, 2008 yılı yaz döneminde ise saat 08.55'te 28.95 dereceye kadar çıkmıştır. Böylece 2004 yılı ilk ölçümü 15.34'te denizin en sıcak olduğu saatte yapılmak suretiyle sanki 2004 ile 2008 arasında deniz suyu sıcaklığında sadece 0.30 C artış olmuş gibi gösterilmek istenilmiştir. 2005 2006 2007 2008 yıllarında hemen hemen aynı saatlarde yapılan ölçümlerde 2004'ten 2008'e kadar yaz döneminde deniz suyu sıcaklığının yaklaşık 3 derece arttığı açıkça görülmektedir. Bu durum kış aylarında da değişmemiş, bölge denizi 3 derece artışı korumuştur.” Bağlar, Bahçeler Tehdit Altında Gelinen noktada bugün Yumurtalık bölgesindeki çam ormanlarında, buğday ve karpuz tarlalarında kükürt yanıklarına rastlanıyor. Bu da verim düşük Boşluklarla Dolu Bir Rapor 2004 yılında fitoplankton (yosunlar gibi küçük sucul bitkiler), bentoz (solucan gibi dip canlıları), molusca (midye ve istiridye gibi yumuşakçalar) ile suyun orta ve üst kısmında yaşayan balıklarla ilgili veriler, sayılar sunulurken sadece yaz ve kış verile “İSKEN Mevzuata aykırı” Av. Atal, İSKEN'in mevzuata aykırı biçimde kurularak işletmeye açılmasını bir hukuk skandalı ve kara gülmece olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Gayrı Sıhhi Müesseseler yönetmeliğine göre 1. sınıf gayrı sıhhi müessese olan İSKEN kara ve deniz yönünde 500 metre sağlık koruma bandı bırakılması gerekirken denize sıfır yapılarak işletilmeye açılmıştır. Denizden her gün 5.300.000 ton soğutma suyu çeken ve sıcak bir şekilde denize deşarj eden santralin su kirliliği kontrol yönetmeliğine göre 1.300 metre olması gereken deşarj boru boyu ise resmi kayıtlarda 1.100 metre olarak gözüküyor. Buna rağmen kurulmasına ve işletilmesine izin verilmiştir. Yürürlükteki hava kalitesinin korunması yönetmeliğine göre deniz seviyesinden itibaren 222 metre olması gereken santralin baca yüksekliği de mevcut durumda 150 metre. Biz Yumurtalık balıkçıları vekili olarak bu mevzuata aykırılıklar nedeniyle dava açtık. Raporlarla da sabit olduğu üzere körfezde balık nesli yüzde 98 oranında azaldı.” Rapor kamuoyundan gizlendi 784 Sayfa ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi, Su Ürünleri Temel Bilimler Bölümü, Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı tarafından İSKEN'de 20042008 yıllarını kapsayacak biçimde beş yıl süreyle inceleme yapıldı. Raporu kamuoyundan gizlenen projenin tam adı şöyle: “İSKENSUGÖZÜ Enerji Santralı Etki Alanı Deniz Ekolojisi İzleme Çalışması Projesi” Tam 784 sayfa tutan rapora konu inceleme çalışmalarında 2 Prof., 2 Doç., 2 Dr., 7 Ar. Gör., 1 Uzman,1 Öğr. Gör. görev yaptı. İnceleme ekibine katılanların adları şöyle: Prof. Dr. Ercan Saruhan (2004 Proje yön.), Prof. Dr. Dursun Avşar, Doç. Dr. Sevim Polat, Doç. Dr. Cem Çevik, Dr. Hacer Yeldan, Dr. Meltem Manaşırlı, Ar. Gör. Erdoğan Çiçek, Ar. Gör. Benim Toklu, Ar. Gör.Deniz Ergüden, Ar. Gör. Mine Perçin Olgunoğlu, Ar. Gör. O. Barış Derici, Ar. Gör. Tuba Terbıyık, Ar. Gör. Sinan Mavruk, Öğ. Gör. Mustafa Çekiç, Uzm. Meltem Özütok. Çalışmalar, ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi'ne ait balık ve balıkçılıkla ilgili Akdeniz tipi dip trolü ağı kullanan mesleki trol teknesi Coşkun Reis'le yapıldı. Beş yılda (her yıl 30) elde edilen 150 bulgu 212 çizelge, 219 biçimsel göstergeyle değerlendirildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle