22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 8 Eylül 2013 Pazar a4 Yaşam OKUR GÖRÜŞÜ Ankaragücü bugünlere nasıl getirildi? Koro şefi Fatma Bildiren anlatıyor: Ancak onun bu hareketine taraftarlar ve kulüp, izin vermemiş ve bu hamleyi “tehlikeli” görmüştü. O yıllarda bu hamlesinde başarısız olan Gökçek, daha sonra, amatör kulüplerden Ankaraspor’u ele geçirerek, bu kulübün adını Ankara Büyükşehir Belediye Spor olarak değiştirdi. Kulüp, belediyenin olanaklarıyla süper lige çıktı; adı da Ankaraspor olarak değiştirildi. Ancak taraftar desteği bulamadı. Bunun üzerine Gökçek yeniden Ankaragücü’nü ele geçirmek için harekete geçti. Gökçek’in hesabı şuydu: Ankaragücü A.Ş kurulup, ligden düşürüldüğünde isim değişikliği yapılarak, kulüp ele geçirilecekti. Gökçek’lere düşen de Ankaragücü’nü tekrar süper lige taşımaktı. Hesaplar bozulunca, sezon bittikten sonra, Cemal Aydın, Melih Gökçek, Cengiz Topel Yıldırım görüşmelere başlanmıştı. O dönem yönetimdeyken, beraber çalıştığım Cengiz Topel Yıldırım’a bu birleşmenin içinde olursa, yöneticilik görevimden istifa edeceğimi söyledim. Fakat benim uyarılarımı dinlemeyen Yıldırım, birleşmenin içinde yer aldı. Ben de istifa ettim. nakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, ilk kez 1994 yılında A Ankaragücü’nü ele geçirmeye çalışmıştı. ‘Şarkı söylemek özgürleştiriyor’ S anatçıların yaşamöykülerine şöyle bir baktığımızda pek çoğunun çoksesli müzikle tanışmalarının koro çalışmaları ile başladığını görürüz. Çocuk korolarında birbirini dinleyen, hoşgörülü, sanat sevgisi taşıyan bir birey olmanın zor yolculuğu başlar, evrensel değerlerin tohumları atılır... Okulların ders zillerinin çalmasına bir hafta kala bu önemli konuyu, uzun yıllar ülkemizin çocuk koro müziğine hizmet eden Fatma Bildiren’le enine boyuna konuşuyoruz: I Çoksesli müzikle tanışma öykünüzü, Bitlis’te başlayan öğretmenlik yıllarınızı anlatır mısınız? Çoksesli müzikle tanışma öykümden önce, “okuma” öykümü anlatmam gerekecek sanırım. İlkokulu 1963 yılında bitirince ailemin, “Kız çocukları okumaz” önyargısı nedeniyle, ortaokula gönderilmedim ve çocuk işçi olarak tarlada çalışmaya başladım. Bir yıl sonra, ortaokul kayıtlarının başladığını duyar duymaz “ailemden habersiz”, Aydın Kuyucak Ortaokulu’na kaydımı yaptırdım. Başarılı geçen üç yıllık eğitimden sonra Nazilli İlköğretmen Okulu’nun sınavlarına girdim. Başarılı olunca öğretmen olmaya karar verdim ve bu okuldaki müzik derslerinde çoksesli müzikle tanıştım. Piyanoyu ilk kez burada gördüm ve adını da ilk kez burada duydum. Daha önce hiç müzik öğretmenim olmadı. Müzik derslerindeki ilgimi fark eden müzik öğretmenim Sayın Prof. İsmail Bozkaya ile piyano çalışmaya başladım. Beni, Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nün giriş sınavlarına bu okulda hazırladı. olunca koro müziğine ilgim arttı. Bir yıl sonra Ankara Çankaya Lisesi’nde göreve başladım ve burada gençlerle 16 yıl koro çalışmaları yaptım. Sevda Cenap And Müzik Vakfı ile Türkiye Filarmoni Derneği’nin düzenlediği “Ankara Liseler Arası Çoksesli Koro Yarışmaları”nda çok güzel ödüller aldık. Bu çalışmalar sonucu, opera ve çoksesli korolarda şarkı söyleyen ya da koro şefi olarak müzik okullarında görev yapan birçok öğrencim var. ‘Şarkı dağarcığımız TRT ile zenginleşti’ I TRT Ankara Radyosu’ndaki çalışmalarınız koro müziği yolcuğunuzda önemli bir dönemeç. Hem o yılları hem de TRT’nin çocuk koro müziğine katkılarını anlatır mısınız? 1985 yılında, TRT Ankara Çocuk I Aileniz müzik Korosu’nda eğiticilik görevi teklifi öğretmenliğine sıcak aldım ve koro müziğine ilgim daha bakmamış... da arttı. Burada 1998 yılına kadar Babam müzik öğretmeni çocuk korosu şefliği görevimi olmamı istemiyordu. Yine sürdürdüm. Bu süre içinde TRT benim zorlamalarımla giriş Ankara Çocuk Korosu’nda çok sınavı için geldiğimiz değerli koro şefleri ile çalışma Ankara’da müzik bölümünün şansını yakalamış oldum. TRT sınavlarına bir gün kala “Geri Ankara Çocuk Korosu ile birlikte döneceğiz, haydi hazırlan” çalıştırdığım diğer çocuk koroları deyince, hayatımın kararını sayesinde Evrensel Çocuk orada verdim. Babama karşı Müzikleri ile de tanışma şansım çıktım ve ona müzik öğretmeni oldu. Portekiz, Hollanda, Çek olmak istediğimi, geri om l.c ai Cumhuriyeti, Çin Halk gm muziklipazar@ dönmeyeceğimi söyledim. Babam Cumhuriyeti, KKTC gibi değişik beni orada bırakarak, Aydın’a ülkelerdeki çocuk korolarını dinleme fırsatı döndü. Bana, daha önceden tanıştığım ve yakaladım. TRT’nin çocuk koro müziğine Aydınlı olan bir arkadaşım ve babası sahip katkıları tartışılmaz. Her şeyden önce TRT çıktı. Sınavlara girdim ve başarılı oldum. herkes için bir okuldu. TRT Çocuk Koroları Arkadaşım, bugün okulumuzda profesör olarak ülkemiz çocuk korolarında ortak bir söyleme çalışmalarını sürdüren Sayın Şeyda Çilden ve biçimi oluşturdu. Çocuk koroları repertuvarı babası emekli iköğretim müfettişi Sayın bugün TRT var olduğu için zengindir. Popüler Hikmet Dönmez’e son nefesime kadar Çocuk Şarkıları Yarışmaları, bestecilerin bu müteşekkir olacağım. alandaki çalışmalarına hız kazandırdı. Daha önceleri okullarda uyarlama şarkılar I Ya Bitlis’teki yaşam... Bitlis nasıldı? seslendirilirken bugün özgün şarkı Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nden dağarcığımız TRT ile zenginleşti. 19721973 öğretim yılında mezun olunca Bitlis İlköğretmen Okulu’na atandım. İlk koro ‘Amaç sadece şarkı söylemek değil’ çalışmalarıma burada başladım. I Yıllar içindeki deneyimlerinize Cumhuriyetimizin 50. yılı nedeniyle Bitlis dayanarak birlikte şarkı söylemek çocuklara Valiliği’nin düzenlediği “Çoksesli Koro neler kazandırıyor? Yarışması”nda çalıştırdığım koro, birinci Çocuk korolarında şarkı söylemek, çocukların kişilik gelişimine çok önemli katkılar sağlıyor. Çocuk korolarında amaç sadece şarkı söylemek değil elbette. Her şeyden önce birlikte başarıya ulaşmanın tadına vararak toplulukta sosyalleşmeyi öğreniyorlar. Bir gruba ait olmanın mutluluğunu ve sevincini yaşıyorlar. Düşüncelerini özgürce paylaşabiliyor, duygulu, duyarlı ve mutlu insan olarak “ben” yerine “biz” olmayı öğreniyorlar. Ayrıca konsantrasyon düzeyleri artıyor. Kaliteli iletişim kurmayı da öğreniyorlar. Çocuk korolarının eğitimsel işlevleri de çok önemli. Şarkılar yoluyla Türkçeyi güzel kullanıyorlar, müziksel işitme düzeyleri artıyor. Ayrıca, müziği meslek olarak seçme şansına da sahipler, bunların örnekleri çok var. Artık bugün şarkı söyleyen çocuklar bilimsel olarak inceleniyor ve sonuçlar çok etkileyici biçimde olumlu olarak karşımıza çıkıyor. I Ankara’nın ve ülkemizin müzik yaşamına 40 yıldır çok şeyler katan Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın önce Akyurt sonra da JM Çocuk korolarındaki çalışmalarınız neler? Sevda Cenap Anda Müzik Vakfı ve çocuk koroları deyince ilk akla gelen Akyurt Çocuk Korosu’dur. Bu koronun kuruluş öyküsü beni çok etkilemiştir. Vakfın başkanı Sayın Mehmet Başman’ın, 1994 Eylül ayının sonlarında, “Akyurt’taki çocukların hiçbir sosyal etkinliklerden yararlanma şansları yok. Müzik vakfı olarak, bizim oradaki çocuklara kendilerini ifade edebilecekleri bir ortamı sunmamız gerekir. Orada bir çocuk korosu kurmayı düşünüyorum, bana yardımcı olur musunuz?” sorusu, bir eğitimci olarak beni neredeyse ağlama noktasına getirdi. Çok duygulanmıştım. Ertesi gün birlikte Ankara Valisi’ne giderek, konu ile ilgili izin yazısını aldık ve ben hemen Akyurt İlköğretim Okulu’na gittim. Okul yöneticilerinin yardımı ile bu okulun öğrencilerinden oluşan koroyu kurdum ve yıl sonunda ilk konserimizi gerçekleştirdik. Daha sonra benim TRT Ankara Radyosu’ndaki görevlerim nedeni ile bu koronun çalışmalarını halen Sayın Pınar Alpay Yüksel sürdürüyor. SCA Müzik Vakfı aynı zamanda JMI’nın (Dünya Gençlik Müzik Örgütü) Türkiye temsilciliğini yapmaktadır. Bu örgüt dünyanın en büyük ve çok önemli bir müzik organizasyonudur. Amacı hiçbir kültürel, yöresel ve ideolojik ayrım yapmaksızın sınırların olmadığı, barışın ve karşılıklı anlayışın ortak dil olan müzik yoluyla gerçekleştirmektir. Bu amaç çerçevesinde 2006 Eylül ayında kurulan JM (Jeunesses Musicales) Ankara Çocuk Korosu çalışmalarını şefliğimde halen sürdürüyor. Bu koro ile yurtiçinde ve yurtdışında bir çok konser, festival ve yarışmalarda yer aldık. Ayrıca, 19 Haziran tarihinde KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin (DAÜ) sorumluluğunda yeni bir çocuk korosu kuruldu. Bu koronun seçmelerinde DAÜ’nin davetlisi oldum ve büyük bir incelik gösterdiler, koronun adını benim koymamı istediler. “DAÜ Ada Işığı Çocuk Korosu.” Kurulduğu günden bu yana yaz tatilinde bile çalışmalarını çok değerli koro şefi Sayın Erkan Dağlı ile sürdürüyor. Bu koroya repertuvar ve eğitim danışmanlığı konusunda desteklerim devam edecek. Ve felaket dönemi! Ve kongre yapıldı. Kongrenin sonrasında, güçbirliğinin “güçsüzbirliğine” dönüşmesinin ardından, önce Cengiz Topel Yıldırım sonra da Cemal Aydın beni aradı. “Kongrenin iptali için dava açalım, yapılan yanlışı düzeltelim” dediler. Ben de en başından beri bu duruma karşı olduğumdan teklifi kabul ederek, kongrenin iptali için birlikte dava açtık. Davada, bilirkişi, Gökçek yönetiminin yok hükmünde olduğunu mahkemeye bildirdi. Bir günde ilamsız takiple, aynı avukatla 33 milyon TL borçlandırdılar. Kulüpte maaşlı çalışan Genel Menajer Ender Yurtgüven de 1 milyon 800 bin TL alacaklı hale geldi. Bu borç, şu anda faizleriyle 50 milyon TL’yi buldu. Çoğu tahsil edilen ödemeler de devam ediyor. Ancak ben de bu borçlandırmanın usulsüz olduğunu düşünerek, savcılığa suç duyurusunda bulundum. Yargıtay, 2011’in Temmuz ayında kongrenin iptalini onadı. Böylece yeni bir süreç başladı. Gökçek’ler, valilik görüşüyle, 30 Ağustos 2009 öncesi yönetimine devredilmesi görüşü kararını çıkarttı. Cemal Aydın da ben de kulübü “kayyum” seçimle veya “koşulsuz devirle alalım” görüşündeydik. Fakat Cengiz Topel Yıldırım, Gökçek’lerle görüşmesinde, takımın Saray Tesisleri’nde kalacağını ve Gökçek’lerin personeliyle devam edeceğini söylemesi üzerine karardan vazgeçtim. Yönetimi aldı fakat 19 Kasım 2011 tarihinde yeniden kongreye gidildi. Yanıt bekleyen sorular 30 Ağustos 2009 öncesi transfer yasağı yoktu. Futbolcu borcu yoktu. Kulübün borcu da 22 milyon TL’ydi. Cengiz Topel Yıldırım, 24 Ağustos 2011 yılında kulübü Gökçek’lerden devraldıtan sonra da kulübün transfer yasağı devam ediyordu. Kulübün borcu ise 94 milyon TL’ye çıktı. Futbolcuların alacakları devam etti ve kendilerine ödeme yapılmayınca yönetime ihtarname çekerek, serbest kaldılar. Peki, tüm bunlara karşın neden en başında kulübü Gökçek’lere verdiniz? Neden konrge iptal davası sonucunda birlikte hareket edilmedi? Ankaragücü çok büyük bir takım. Değerini bilmeyenler son 4 yıldır kulübü zarara uğrattılar. Her kim bu kulübü zarara uğrattıysa onlardan hesap sormayan yönetimler de suçludur. Görevini kötüye kullanan yönetimlerin mahkeme yoluyla haklarında “rucu davası” açılması gerekir. Hikmet Hancıoğlu Eski Ankaragücü Kulübü Genel Menajeri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle