Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 AĞUSTOS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA Kent ANKARA A3 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, sendikalı olma uğruna işten atılan işçileri akladı Bu karar örnek olsun MERT TAŞÇILAR Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “sendikalı oldukları” gerekçesiyle işten çıkarmaları protesto eden TOGO ayakkabı işçileri ile onlara destek veren Türkiye Deriİş Sendikası temsilcileri hakkında başlatılan üç ayrı soruşturmada, takipsizlik kararı verdi. Özgürlüklerin, demokratik toplumun temeli olduğu belirtilen kararda, toplanma özgürlüğünün, yalnızca kapalı yerleri değil, gösteri ve yürüyüşleri de kapsadığı vurgulandı. Ayakkabı üretimi yapan TOGO’nun fabrikasında çalışan bazı işçiler, 4 Nisan’da sendikalı olmak için Türkiye Deri İş Sendikası’na başvurdu. Bu durumu öğrenen fabrika yönetimi, 28 Nisan’da 9 işçiyi kovdu. Şirket yönetimi, daha sonra sendikalı olmak için başvuran 35 işçiyi de mayıs ayının başında işten çıkardı. Böylece kovulan işçi sayısı 44’e yükseldi. İşçiler, bu tarihten itibaren fabrika önünde eylem yaparak, işe geri alınmaları için mücadele başlattı. Hatta, başkentte 12 bin imza toplandı. Ancak, eyleme her zamanki gibi polis izin vermedi ve yapılan eylemler gözaltıyla bitti. İşçiler, gözaltına alındıkları günü emniyette, ifade vererek geçirdi, ardından serbest kaldı. Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevli savcılar da, eyleme katılan işçiler ile onlara destek olan sendika temsilcilerinin yaptığı bu üç eylemle ilgili soruşturma başlattı. Soruşturmanın sonucunda üç ayrı ey lemle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Yani, işçiler hakkında dava açılmadı. Gerekçe: Asayiş bozulmadı Fabrika önünde, 2 Mayıs 2012’de toplanıp pankart açtıkları, işveren aleyhine slogan attıkları ve işyerine giriş çıkışı engelledikleri iddia edilen Türkiye Deriİş Sendikası yetkilileri hakkında “2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yürütülen soruşturmada savcı Erdoğan Gökçek, “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Kararda, söz konusu eylemle, sendika temsilcilerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AIHS) yer alan “görüş açıklama ve anlatma, asayişi bozmayan toplantılar yapma” hakkını kullandığı vurgulandı. İşçilerin, fabrika önünde 11 ve 14 Mayıs’ta yaptıkları eylemler de iki ayrı soruşturma konusu yapıldı. Savcılar Ahmet Cemal Gürgen ve Kürşat Kayral, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na” muhalefet ettikleri ileri sürülen toplam 44 işçi hakkında takipsizlik kararı verildi. Her iki kararda da uluslararası sözleşmelere atıfta bulunularak, özgürlüklerin, demokratik toplumun temeli olduğu, toplanma özgürlüğünün, sadece kapalı yerleri değil, gösteri ve yürüyüşleri de kapsadığı vurgulandı. ATO Başkanı Özden Şener, sudaki alüminyumun uzun vadede taşıdığı riskleri anlattı Suda ‘organ yetmezliği’ riski MERT TAŞÇILAR Bakanlık, dava sonucunu beklemeden hastaneyi boşalttı; yargı‘dur’deyince işler karıştı... Etlik İhtisas şimdi ne olacak? SİNAN TARTANOĞLU Kimya Mühendisleri Odası’nın duyurduğu sudaki alüminyumun etkilerini Cumhuriyet Ankara’ya değerlendiren Ankara Tabip Odası Başkanı Özden Şener, alüminyumun vücutta ve organlarda yıllar içinde biriktiğine dikkat çekti. Şener, “Yıllar içerisinde organ yetmezliklerine yol açması kaçınılmazdır. Hem sağlıksız bir hayat geçirirsiniz hem de ömrünüz kısalır” dedi. Şener, başkentte suyun sağlıksız olduğunu belirtirken şu açıklamayı yaptı: “Ankara’da musluktan su içilemiyor. Hakikaten içilebilir tatta değil ve içerdiği bu unsurlar nedeniyle dar gelirli halk bile musluktan su içemiyor. Takdir edersiniz ki sadece içme suyu için kullanmıyoruz, çayımızı da buradan kullanıyoruz. Diğer bir etken de damacana sularındaki kirlilik. Halk hangi kötüyü tercih edelim çıkmazında.” ‘Suyu kaynatmayın’ ATO Başkanı, alüminyumlu su karşısında halkın alabileceği ön lemlerin fazla olmadığını belirtti. Ancak Şener, yurttaşların sudan korunması için “kaynatmadan içmek en sağlıklısı” dedi. Şener, açıklamasında “Alüminyumlu suyu kaynattıkça derişimi ve yoğunluğu artıyor. Ancak çayı ve yemeği kaynatmadan da yapamıyorsunuz. Halka içmeyin de diyemeyiz. Bir damacana 8 lira ise ailelerin bir aylık su gideri de bir çocuğun bir aylık süt ihtiyacına denk geliyor” ifadelerine yer verdi. ‘Başkan’ın ayıbı’ Dünyanın gelişmiş başkentlerinin tamamında musluktan su içildiğini anımsatan Özden, “Eğer Melih Gökçek Avrupa başkenti Ankara’nın belediye başkanı ise halka, musluktan su içirebilmelidir. Damacanadan içtiğimiz her yudum su Belediye Başkanı’nın ayıbıdır. Bu durum halka yapılan bir haksızlıktır” dedi. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda “şeffaf” olması gerektiğini belirten Şener, yüksek orandaki alüminyumun açıklandığı raporların kendilerine bir türlü gönderilmediğini de sözlerine ekledi. Levent Gök Meclis’e taşıdı CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Etlik İhtisas ile ilgili olarak 26 Haziran’da Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yanıtlaması istemiyle “Ankara’daki hastanelerde zaten yığılma yaşanırken, Ankara’nın en genç hastanesi olan Etlik İhtisas Hastanesi’ni yıkmak ve arazilerini de sermaye gruplarına vermek ne kadar etik ve ne kadar akılcıdır?” ifadelerini içeren bir soru önergesi verdiğini ancak Akdağ’ın yanıtlamadığını açıkladı. Gök, “Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı karşısında Akdağ’ı bir kez daha düşünmeye ve hukuka aykırı ihalelerden ve anayasaya aykırı düzenlemelerden vazgeçmeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı. Danıştay’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde tanıttığı “çılgın projeler” arasında yer alan Etlik ve Bilkent sağlık yerleşkeleri projelerinin ihalelerini durdurması “dereyi görmeden paçayı sıvamak” deyiminin canlı bir örneğini gözler önüne serdi. Proje arazisi üzerinde bulunduğu için dava süreci tamamlanmadan apar topar boşaltılan ve personeli dağıtılan Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi şimdi tam anlamıyla “hayalet binaya” dönüştü. Hastanenin ne olacağı belirsiz. Dünyanın en büyük sağlık kampusu olarak reklamı yapılan Etlik Sağlık Kampusu 8 Milyar TL’ye İtalyan – Türk ortaklığı olan AstaldiTürkerler şirketine verilmişti. Projeye göre Ankara’nın en köklü hastaneleri Etlik’teki araziye taşınacak, arazi üzerindeki Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi ise kapatılacaktı. İhale sürecinin yargıya taşınmasına karşın, sonucu beklemeden kollarını sıvayan Sağlık Bakanlığı, 14 Temmuz’da hastaneyi kapattı ve personelini çeşitli hastanelere dağıttı. Danıştay: ‘Kira ilişkisinin çerçevesi belli değil’ Ancak Danıştay 13. Dairesi, sürpriz bir kararla projelerle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verince ortaya yeni bir tartışma konusu çıktı. Karar, akıllara “Teçhizatı sökülen, personeli dağıtılan Etlik İhtisas’ın durumu ne olacak” sorusunu getirdi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Çetin Erdolu, “İhaleler ile ilgili mahkeme sürerken Sağlık Bakanlığı neden bu kadar aceleye getirdi, bu hastanenin boşaltılması kararını neden aldı? Personelin yeniden eski yerlerinde çalışması, Etlik İhtisas’ın yeniden etkin hizmet vermesi için Sağlık Bakanlığı’na hem bürokratik hem de eylemsel baskı yapacağız” dedi. Rektörler göreve başladı Yaz boyu süren altyapı çalışmaları şimdi yerini asfalt makinelerine bıraktı... Hoşdere Caddesi şantiyeye döndü İKLİM ÖNGEL Anakent Belediyesi, geçtiğimiz yıl asfaltlanan ancak bu yıl çeşitli kanal ve kablo çalışmaları nedeniyle tekrar kazılan Hoşdere Caddesi’ni bir kez daha asfaltlamak için tamamen trafiğe kapattı. Büyük iş makinelerinin ve kamyonların dolduğu cadde şantiyeye döndü. Hoşdere Caddesi’nde başlayan çalışmalar, 26 Haziran gününden beri tamamlanmazken, dün yolun bir kısmı trafiğe tamamen kapatıldı. Zaten caddenin başından itibaren kazı, çukur ve yarıklar nedeniyle slalom yaparak gitmek zorunda bırakılan sürücüler, caddenin çoğu yerinde tek şeride düşen yol yüzünden uzun süre beklemek zorunda kalıyorlardı. Yolun kapatılmasının ardından Hoşdere’den Atakule’ye doğru çıkışta Halide Nusret Zorlutuna Sokak’tan sonra cadde boylu boyunca kamyon ve iş makineleriyle dolduruldu. Alanda bulunan yetkililer, kapanan yolun yarın akşam saatlerine doğru açılacağını ancak Hoşdere’deki çalışmaların uzun süre daha devam edeceğini belirtti. Ankara’nın iki köklü üniversitesinin yeni rektörleri, düzenlenen devir teslim törenleri ile görevlerinin başına geçti. Prof. Dr. Erkan İbiş Ankara Üniversitesi’nde, Prof. Dr. Süleyman Büyükberber ise Gazi Üniversitesi’nde rektörlük görevine başladılar. Seleften halefe: ‘Allah utandırmasın’ Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’nde düzenlenen devir teslim töreninde eski rektör Prof. Dr. Rıza Ayhan, yeni rektör Prof. Dr. Süleyman Büyükberber ile ilgili olarak “Allah utandırması” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendisine büyük bir sorumluluk yüklediğini dile getiren Büyükberber,“Başarılı olmak zorunda olduğumun farkındayım. Bir seçim travması yaşatmadan üniversitemizi daha parlak günlere götüreceğimi düşünüyorum” diye konuştu. Ancak Büyükberber’in atanması tartışmalara yol açmıştı. Büyükber ber, üniversitede düzenlenen seçimlerde aldığı 188 oyla 5. olmuştu. YÖK, Cumhurbaşkanı Gül’e gidecek listede Büyükberber’i 3. sıraya yerleştirmiş, Gül’de rektör olarak atamıştı. Büyükberber’in, rektör adaylığı döneminde “Rektör milli değerlere saygı duymalı. Bilim insanı ‘bilimin dini milliyeti olmaz’ söylemleriyle içinde bulunduğu devletin ve milletin ekmeğini yerken ona sövemez. Devlet üniversitesi universal kurallar kadar devletin kurallarıyla da bağlıdır” açıklamasını yapması tartışma yaratmıştı. Prof. Dr. Taluğ, görevine dönebilir Ankara Üniversitesi’nin eski rektörü Prof. Dr. Taluğ da görevini Prof. Dr. İbiş’e devretti. Prof. Dr. Taluğ’un Ziraat Fakültesi’ndeki öğretim üyeliği görevine dönebileceği öğrenildi. Prof. Dr. Ayhan da Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki görevine dönecek. Köklühastaneler boşaltılacaktı Projeye göre, Ankara’nın en köklü ve merkezi hastaneleri olan “Numune, Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma, Doktor Sami Ulus Çocuk, Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma, Ulus Devlet, Dışkapı Çocuk, Ulucanlar Göz, Doktor Zekai Tahir Burak Kadın ve Doğum” hastaneleri, Etlik kampusuna taşınacaktı. İhaleyi kazanan firma bu hastaneleri yıkıp yerlerine otel gibi ticari işletmeler kurabilecekti. Sanayiciler iftarda buluştu Ankaralı sanayiciler ve siyasiler Organize Sanayi Bölgesi (OSTİM) Yönetim Kurulu’nun geleneksel iftar yemeğinde buluştu. Geçtiğimiz cuma günü verilen iftar yemeğine, CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün, AKP Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan, Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Ankara Ticaret Odası Başkanı Salih Bezci, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar ve işadamları katıldı. Yemekte konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, her yıl farklı bir temanın işlendiğini belirterek, bu sene “Hürkuş” temalı bir program hazırladıklarını kaydetti. Aydın, “Türkiye Cumhu Orhan Aydın C M Y B C M Y B riyeti, 90 yıl önce kendi uçağını üretti. Şimdi yerli uçağımızı yeniden tasarlayıp uçuşa hazır duruma getiriyoruz. Bu nedenle iftarımızın teması, ilk Türk uçağını tasarlayan ve uçuran Vecihi Hürkuş” dedi.