11 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA A2 ANKARA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2012 PERŞEMBE Kültür Sanat İstanbul’da sayısız opera eserinde, dizilerde ve filmlerde görev alan Gürsan Piri Onurlu: ‘Ankara’da huzurluyum’ SELDA GÜNEYSU Televizyon izleyicisi için tanıdık bir isim Gürsan Piri Onurlu. “Yağmur Zamanı”, “Binbir Gece”, “Bir İstanbul Masalı”, “Yol Arkadaşım” gibi dizilerde, çeşitli reklam filmlerinde rol aldı. Selim Güneş’in yönettiği “Kar Beyaz” adlı sinema filminde de “Baba Halil” Şefik KAHRAMANKAPTAN se [email protected] izlence Alışveriş Festivali’nde Hadise konseri Hadise, Ankaralı hayranlarıyla Alışveriş Festivali’nde buluştu. Ankara Alışveriş Festivali kapsamında düzenlenen konserler devam ediyor. Dün akşam yapılan konserde, Hadise Ankaralı hayranlarıyla buluştu. Festival programında 19 Haziran’da yapılması planlanan konser; Yeşiltaş’ta 9 erin şehit edilmesi nedeniyle ertelenmişti. Natavega ve Anatolium alışveriş merkezlerinin bulunduğu “alışveriş vadisi” adı verilen bölgede gerçekleşen konsere ilgi büyüktü. Hadise, bir saat gecikmeyle, saat 20.00’de sahneye çıkınca, hayranları gerginliğe yol açtı. Sahneye dansçıları ile çıkan Hadise, hareketli parçalarıyla alanı dolduran hayranlarını eğlendirdi. Eski ve yeni albümlerinden sevilen parçaları seslendiren sanatçı, ayrıca İngilizce şarkılar söyledi. Hadise, konser sonrasında sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden “Meleklerim, dün Ankara Alışveriş Festivali konserimizde bizlerle coşan herkese teşekkürler!” yazarak, hayranlarına teşekkür etti. rolündeydi Onurlu. Sadece TV dizileri ve filmler mi? Hayır. Gürsan Piri Onurlu’nun özgeçmişi kabarık. Onurlu, aslında bir opera sanatçısı. İzmir 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezun. İzmir ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde çeşitli eserlerde solistlik yaptı. Sonra operadan tiyatroya kaydı, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda birçok oyunda rol aldı. Derken, “Kar Beyaz” adlı filmde, Ankaralı tiyatro oyuncusu Ziver Armağan Açıl’la kesişti yolu. Pılını pırtısını toplayıp, Açıl’ın kurucularından olduğu Mavi Sahne’de sahnelenen “Oyunun Oyunu” adlı oyun için Ankara’ya geldi, geçen sezonun başında. Peki, Onurlu, herkes dizilerde oynamak için İstanbul’a gitmeyi hayal ederken, neden Ankara’ya geldi? Onun tek bir nedeni var: “Her zaman huzurlu olduğu yerde sanat yapmayı seviyor.” Onurlu ile sanat yaşamını konuştuk: I Aslında opera üzerine eğitim aldınız... 2004’te İstanbul Devlet Tiyatrosu’na (DT) geçtim. Operayı çok sevmeme rağmen... Benim şöyle bir huyum var. Huzurlu olduğum yerleri seçiyorum. Eğer bir yerde huzurlu değilsem, öleceğimi bilsem o mekânda durmam. Tiyatroya geçince rahattım. Zaten tiyatronun içinde olduğunuz zaman, “Bu aslında operacı” diyorlar. Nedense o çarkın içinde kabul edilmiyorsunuz. Bu sene gerçi DT için bir şey yapmadım, biliyorsunuz Mavi Sahne’ye katıldım. I Tiyatrodayken de dizilerde rol aldınız... Çalgı Öğrenmenin Yaşı Yok... İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün 50 yaşından sonra viyolonsel dersleri alması örnek gösterilir hep... İstedikten sonra öğrenmenin yaşı yok. Evet. 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezunum. Henüz konservatuvarda öğrenciyken, İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde (DOB), 1996 yılından 2000’e dek pek çok eserde solistlik yaptım. Daha sonra İstanbul’a geldim. İstanbul’a gelmemin en büyük nedeni, ne yazık ki yıllardır kapalı kalan ancak benim için “A sınıfı” bir sahne olan Atatürk Kültür Merkezi’dir. (AKM) simin rengini çok beğendiler. “Ağacı” seslendirmesen de “dev”i mi seslendirsen falan dediler. Sonra “şehzade” rolüne kaydım, başrole yani. (Gülüyor) Böyle başladı İstanbul macerası ve orada 20’nin üzerinde eserde çeşitli görevler yaptım. Neredeyse hemen hemen her gün temsile çıkıyordum. Deyim yerindeyse, operada yatıp kalkıyordum. Mersin DOB’da, “Gılgameş” adlı eserle, Mehmet Ergüven’in rejisiydi, İstanbul’a, turneye gittim. İzmir DOB’dan gidip de AKM’yi görünce deyim yerindeyse “büyülendim.” “Benim burada olmam gerek” diye düşündüm o an. Sonra, İzmir DOB’un müdürüne durumu anlattım. İstanbul’a gitmek istediğimi söyledim. “Nasıl olur, sezon ortasındayız, mümkün değil” dedi. “Ben gereken neyse yaparım, gelir burada eserdeki görevimi yaparım ama gitmeliyim. AKM’de solistlik yapmalıyım” dedim, kabul etti. Nitekim, geldim İstanbul’a, AKM’nin kapısından içeri girdim ve “Ben İzmir DOB’dan geliyorum. Pek çok eserde görev aldım. Ancak bundan sonra burada, AKM’de olmak istiyorum” dedim. “Biz şu anda kimseyi almıyoruz” yanıtıyla karşılaştım. Üsteledim, “peki” dediler. O zaman İstanbul DOB’un müdürü Sedat Öztoprak’tı. Bir çocuk eseri sahneye konulacaktı, beni çağırdılar. “Masalcı” adlı çocuk eserinde bir “ağacı” seslendirmek üzere... Figürasyon yani... Derken, se I AKM mi? Çok ilginç... Opera sanatını çocukluğumdan beri severim. Rahmetli anneannem keman çalardı, dedem de Türk müziğine yatkındı. Öyle bir ortamda büyüdüm ben, İzmir’de. Bence opera biraz genetik. Cezbediyor beni... Ancak, ben aslında tiyatro sanatı ile ilgileniyordum. Konservatuvarda da pek çok arkadaşım vardı. Bilkent Tiyatro’ya gitmek istiyordum. Birinci sınava girdim, ikinci sınava girecektim ki, sınavın tarihini bana yanlış yazmışlar. Birinci sınavdan sonra hemen bir kulis ortamı olmuştu. “Sen kesin kazanırsın” diyorlardı. Neyse, ikinci sınava girmek için Ankara’ya geldim. Lakin sınav falan yok. Meğer okul yönetimi tarihi karıştırmış. Sonra Cüneyt Gökçer devreye girmek istedi, hata yaptıklarından, Hacettepe Konservatuvar’da sınava girebilmem için... Lakin olmadı. Ben de 9 Eylül Üniversitesi’ne girdim. Burada da benim operaya olan yatkınlığımdan, tiyatro yerine operaya yönlendirdiler. “Hoşlanmazsan seni tiyatroya alırız” dediler. Ama ben operayı zaten seviyordum, buradan mezun oldum. I Ama opera sanatından sonra yeniden tiyatro tutkusu başlamış olmalı ki, bir süre sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’na geçip, oyunlarda rol aldınız... I Peki nereden bu operaya merak? ‘Bence opera biraz genetik...’ Dizilerde, reklam filmlerinde ve filmlerde... Bakınız, aktörlük denilen şey bana göre her an kendinizi değiştirmekten geçiyor. Örneğin ben “Kar Beyaz” film projesi için 15 kilo aldım, bu fiziki bir değişim. Çünkü “Baba Halil” için heybet, yaş gerekiyordu. Benim çekimlerime 20 gün kala da filmin çekildiği Artvin’e gittim. O yörenin insanlarını tanımak gerekiyordu çünkü. Filmde, çocukla baba arasında geçen sadece tek bir sahne vardı ve o sahne “kilit” bir sahneydi. Bunu yanlış yansıtmak istemedim. Kendimi değiştirmek için bunları görmem gerekiyordu. Ayrıca benim için başarı bir noktada karakter yaratmaktan geçiyor. İstanbullu, zengin adam gibi klişe şeyleri okumuyorum bile... Benim için farklı yapımlar olması gerek. O yüzden sevmiyorum belki de dizilerde çalışmayı. ‘Böbürlenmeyi sevmem, sanatseverim’ I Film çekimleri sırasında da Ziver Arma ğan Açıl ile tanıştınız değil mi? Evet. Ziver ile çok iyi arkadaş olduk. Ben yaradılış gereği sakinimdir. Ziver de öyleydi, egoları yoktu. Ben işimi yapmayı seviyordum, Ziver de öyle. Böbürlenmekten nefret ederim, Ziver de öyle. Her şeyden önce sanatseverim ben. Yani her bakımdan iyi anlaşıyorduk Ziver’le. Bir gün İstanbul’daydım, Ziver aradı. “Oyunun Oyunu diye bir projem var Mavi Sahne için. Gelir misin?” dedi. Hiç düşünmeden geldim. O gün bugündür de Mavi Sahne çatısında bir aradayız. Söyleşinin başında da dedim ya, her zaman huzurlu olduğum yerlerde çalışmayı seviyorum ben. AKM’de festival coşkusu ZAYİ 10942214 öğrenci numaralı Ankara Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrenci kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. Emre TOKA ANKARA ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı’ndan 5 Haziran 2006 tarihinde aldığım yüksek lisans geçici mezuniyet belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. Erhan AKDEMİR Fotograf: Mert Taşçılar Ankara Alışveriş Festivali çerçevesinde kentin farklı noktalarında birçok etkinlik sürerken, ünlü şarkıcıların konserleri büyük ilgi gördü. Salı akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) gerçekleştirilen konserde, pop müziğinin ünlü isimlerinden Murat Dalkılıç ve Murat Boz sahneye çıktı. Yaklaşık 15 bin kişinin izlediği konserde, Ankaralılar gönüllerince eğlenirken, sahneye ilk çıkan sanatçı Murat Dalkılıç oldu. Ünlü şarkıcı yaklaşık bir buçuk saat sahnede kaldı ve konser alanına gelenlere unutulmaz bir gece yaşattı. Dalkılıç’ın ardından sahneye çıkan Murat Boz ile birlikte coşku daha da arttı. Gecenin sonuna doğru konsere gelen aileler ve çiftler, AKM alanında kurulan stand ve çadırlarda vakit geçirdi. AKM’de en çok ilgiyi ise festival kapsamında Güven Park’a yerleştirilen dinozorlar çekti. Acaba günümüzde de bir meslek sahibi olduktan sonra çalgı dersleri alan var mı diye merak ederdim. Yanıtı, Ankara CAKA’nın yıl sonu dinletisinde aldım. Demek ki, CAKA’nın kurucusu usta kemancımız Cihat Aşkın’ın, “Keman çalmaya başlamanın yaşı yoktur, tıpkı mutluluğa başlamanın yaşının olmadığı gibi..” sözleri sadece bir dilekten ibaret değilmiş... Yazıyı isimlere boğmak istemiyorum ama küçük oğluyla birlikte ders alan bir nükleer mühendis, “aile boyu” viyolonsel, keman ve gitar dersi alan mühendis anne ile çocukları, kemanını ilerletmeye çabalayan uluslararası hukukçu ve hevesli minikleri görmek pek güzeldi. Kadim dost Ahmet Say’la omuz omuza sahnedeki mutlu görüntüyü keyifle izledik. Ama benim kahramanım, Tunceli’nin bir köyünde müzik öğretmenliği yapan Zeynep Ezgi, çünkü Ankara CAKA’nın yöneticisi ve keman öğretmeni Semra Fayez’den, bu öğretmenin iki haftada bir Tunceli’den 16 saatlik yolu tepip gelerek ders almayı sürdürdüğünü Zeynep Ezgi öğrendim. Öğrenci dinletisinin sonunda bu kez, öğretmenler ve birkaç gönüllü, kemanlarda Seda Ölmeztürk ve Semra Fayez, viyolada Bige Bediz Kınıklı, viyolonselde Şebnem Yıldırım Orhan, kontrabasta Burak Noyan’dan oluşan yaylılar, iki gitarda Boran Ergüç ve Anıl Gelenler’den oluşan Ankara CAKA Oda Müziği Topluluğu olarak Fazıl Say’ın, Kürşad Terci tarafından düzenlenmiş “Nâzım” ve “Kumru” baladlarını seslendirdiler. Savım şudur: Toplum olarak bu alanda öncelikli gereksinim, müzik kültürü edinmiş, bir çalgı çalabilen mühendislere, doktorlara, yöneticilere sahip olabilmektir. CAKA gibi kurumlar, her yaşta öğrenciyi kabul ederek, bu amaca yönelik katkıda bulunuyorlar. Ama esas olan ilköğretimden itibaren bu yönelimi sahiplenmek... Bundan da hızla uzaklaşmaktayız ne yazık ki... DUYURU Ruhi Su anılıyor Ruhi Su, 100. yaşında Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde anılacak. ABİS topluluğunun sahneye çıkacağı ve Ruhi Su bestelerinin seslendirileceği programa, Su’nun öğrencisi İsmail Hakkı Demircioğlu konuk sanatçı olarak katılacak. Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleşecek program, yarın saat 20.00’de başlayacak. KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM 28 Haziran 2012 Perşembe : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR Telefon Eposta C M Y B C M Y B Sahibi Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu, Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : [email protected] Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle