Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ELEŞTİRİ Eren AYSAN 23 Eylül 2011 Cuma 377 DOB, DT ve CSO’nun programları belli oldu Bir Direniş Öyküsü: Ada enim gibi 70’li yılların sonunda dünyaya gözlerini açanlar resmi olmayan bir 12 Eylül Hikâyatı içinde büyüdüler. Belki tankların geçişi zihnimize kazınmamıştı, Hasan Mutlucan bilinmeyen bir nostalji, devrimin gülü masal, Netekim Paşa’nın TRT’de okuduğu darbe gerekçesi siyah beyaz bir filmdi. Devlet terörizmi dört bir yanı sardığında kayıplar herkesin ezberine geçti. “Kara Darbe”ye yönelik herkesin öyküsü vardır. Merkezden çevreye dalga dalga yayılan etkiyle soluksuz biçimde insanlar alıp götürüldüğünde geride derin bir sessizlik kaldı. Benim sessizliğim de her şeye rağmen yürürlüktedir. Şiddet ardında derin bir güvensizlik duygusu bırakır. İşte 12 Eylül, bu güvensizliği bastırmak için oluşturulmuş karar mekanizmalarına rağmen hiç bitmeyecek bir sorgulamayı peşi sıra sürükledi. 80 sonrasının, 12 Eylül üzerine konuşmanın anlamı ve anlamsızlığı tam da bu noktada boylu boyunca uzanıyor. Yalnızca yazıyla mahkeme kurulmasının saflığıyla aslında yazılı tarihte bile bizlerin savunmalarının faydasız kalışı, asıl elimizi kolumuzu bağlayan. Üstelik yakın bir zaman dilimini sorgulamanın heyecanı var üzerimizde. Ayrıca bu talihsiz sayfa henüz kapanmış değil. Dahası var olan durum yeni kötü kapıların açılmasına gebe… “İsyan” sihirli bir sözcüktür. 70’li yıllarda İsmet Özel’in “Evet, isyan” şiirinin değeri tartışılmazdı. Özel’in şair arkadaşları yakıldıktan sonra Sırp ve Grek uçaklarını çağırmadaki yüce gönüllülüğü(!) bile, bu şiirin insanları heyecanlandırmasındaki büyüklüğü örtemez. Çünkü isyan haysiyeti olanca büyüklüğüyle barındırır. Aynı kardeşini gömmek için Kreon’a başkaldıran Antigone’nin ölümü bile göze almadaki mağrur duruşu gibi… Çünkü Antigone eğer kardeşini gömmezse, o öbür dünyada arafta kalacaktır. Hiçbir yargılama böyle bir cezayı kutsayamaz. Oyunda temel olarak “devlet” olgusu masaya yatırılır. Yazında, metinlerarası ilişki kavramının son otuz yılda ivme kazandığını biliyoruz. Fugard’ın “Ada”sı ise metinlerarası ilişki anlamında en sağlam yapıtlardan biri. İnsanca yaşama isteklerinin bedelini en temel haklarından yoksun kalmakla ödemeye mecbur bırakılmış iki mahkâm ve onların bu esaretleri süresince, sahip oldukları tüm değerleri unutturmak üzere tasarlanmış bir hapishane. Taşlaşmış bedenler olmaya mahkum edilmiş bu iki kader arkadaşını hayatta tutan tek şey ise onurlu bir yaşam yolunda tüm olumsuzluklara rağmen sürdürdükleri sorgulama ve vazgeçmeden verdikleri mücadele... Hapishanenin göbeğinde ise kendi değerlerini savunmak adına Antigone’yi oynama istekleri. Yönetmen Tolga Çiftçi oyunun geçtiği yer olarak Güney Afrika’dan arındırarak evrenselleştirmiş. Böylece dünyanın her yerindeki eşitsizlikleri masaya yatırmış. Sahnede hapishaneyi uzun direklerle sağlayarak boşluklardan derinlik yakalamış. Böylece oyun daha işlevsel bir hale dönüşmüş. “Ada”, oyunculuğun göz önünde olduğu bir metin. Bu anlamda hem oyuncular belli bir düzeyi tutturmuşlar, hem de yönetmen onları doğru bir şekilde yönlendirmiş. Ada, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde izlenebilir. B Yenisezon heyecanı A SELDA GÜNEYSU NKARA Başkentteki sanat kurumları yeni sezona “merhaba” demeye hazırlanıyor. Yeni sezonda Ankaralıları sürprizler bekliyor. Bu sürprizlerden ilki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan. Orkestranın şef Rengim Gökmen yönetiminde vereceği sezonun ilk konserinin konuğu, klasik müzik eserlerini Küba müziğiyle harmanlayarak farklı ritimler yaratan dünyaca ünlü Alman caz grubu Klazz Brothers. Ankara Devlet Tiyatroları (ADT) da ekim ayı itibarıyla 10 yeni oyunu izleyici ile buluşturacak. İsimlerini, harmanladıkları klasik müzik ve cazın birleşiminden alan, TobiasKilan Forster kardeşler tarafından kurulan Klazz Brothers, 2002 yılının sonlarında piyasaya çıkan Classic Meets Cuba albümleriyle Avrupa’da yakaladıkları başarıyı, 2004 senesinde Amerika’ya taşıdı. 2006 yılında yayınladıkları Mozart Meets Cuba albümleri ise grubun dünya çapında üne sahip olmasını sağladı. Alman caz grubu Klazz Brothers, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile 27 Eylül’de, saat 20.00’de, Cermodern Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştireceği konserde, Mozart’tan Bach’a birçok ünlü bestecinin eserlerini Küba perküsyonlarıyla yorumlayacak. Pancaroğlu BSO’da Bilkent Senfoni Orkestrası da (BSO) yeni sezona Şirin Pancaroğlu (arp) ve Sharon Bezaly’in (flüt) solist olarak katılacağı konserle “merhaba” diyecek. Şef Işın Metin yö netiminde gerçekleştirilecek konserde, Mahler’in “Senfoni No.10, Adagio”, Mozart’ın “Flüt ve Arp için Konçerto, Do majör KV. 299” ve Şostakoviç’in “Senfoni No.5, Re minor Op. 47” eserleri seslendirilecek. Konser, bugün ve yarın saat 20.00’de, Bilkent Konser Salonu’nda. Öte yandan ADT ve Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin (ADOB) yeni sezon programları belli oldu. ADT, ekim ayı boyunca, 4’ü dünya prömiyeri olmak üzere 10 yeni oyunu izleyici ile buluşturacak. Bu oyunlardan en dikkat çekenlerden birisi ise “Barış.” Aristophanes’in kaleme aldığı, Yücel Erten’in rejisiyle Akün Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak oyun, Atina halkının savaş yüzünden çektiği sıkıntılar üzerine kurulu. Oyunun başkahramanı Trygaios , aslında Atinalı bir çiftçi ve halkın savaş acılarına son vermeyi amaç ediniyor. Bunun için de Hellenleri kurtarmak için göğe çıkmaya ve Tanrılara hesap sormaya karar veriyor. Hatta Tanrılara ulaşmak için göğe uzanan bir merdiven yapıyor; Ezop’un da masal larından yola çıkarak bir Etna osurganı alıyor ve onu besliyor. İşte bu osurgan ile Tanrıların yanına çıkıyor ve savaşın hesabını soruyor. ADT’de sahnelenecek diğer yeni oyunlar ise şöyle: “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı; Bir Tayyare Serüveni; Köroğlu’nun Meydana Çıkışı; Kantocu; Karıncalar; Orkestra, Sırça Kümes ve Figaro.” ADOB da, yeni sezonu, “Notre Dame’ın Kamburu”, “Harem”, “Tosca”, “Seslerle Anadolu”, “Sihirbaz Oz”, “Ali Baba ve Kırk Haramiler” ve “Başlangıç” adlı eserlerle açacak. AST’de ‘Zübük’ Başkentteki özel tiyatrolarda da yeni sezon hazırlıkları sürüyor. Kentte 40 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) yeni sezonda perdelerini 7 Ekim’de “Giderayak” adlı oyunla açacak. Oyun geçen yıl da izleyiciyle buluşmuştu. Bir gazete haberinden yola çıkılarak sahneye taşınan oyun, aslında bir “kara güldürü.” Ülkede yaşanan çarpıklıkları esprili bir dille anlatıyor. AST’nin yeni sezon sürprizi ise Aziz Nesin’in eserinden sahneye uyarlanan “Zübük” adlı oyun. Hazırlıkları süren oyunun ne zaman sahnelenceği ise henüz netlik kazanmadı.