Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
08 Peperoncino, talyan pizzalarını Ankaralılara sunuyor 22 Temmuz 2011 Cuma 368 Gerçekİtalyandeneyimi LEZZETLi ANKARA ELİF EROL ğur Mumcu Caddesi’nde, İtalyan stili dekoruyla ve yazlık bahçesiyle özel tatlar arayanlar için uygun adres Peperoncino. Dekorundan, zengin menüsüne ilgi çeken Peperoncino, İtalyan yemekleri ve de özellikle gerçek İtalyan pizzası lezzetleri arayanlar için doğru bir tercih. Peperoncino’nun anlamı, kırmızı biber. Kafenin sahipleri, Musa Akkum, Mete Akşak ve Daniel. 10 yıldır Türkiye’de yaşayan Daniel, Fransa, Malezya, Avusturya gibi dünya mutfaklarında uzun süre çalışmış, mesleğine âşık bir aşçı. 22 yılı aşkın süredir yemek yapan şef, İtalyan mutfağı üzerine oluşturduğu lezzetli mönüyü bir aydır damak zevki U ne düşkün Ankaralılara sunuyor. Dergi eşliğinde yemek Mekânda, şefinden mutfağına, hatta mönüye varıncaya kadar gerçek bir İtalya deneyimi yaşıyorsunuz. Kapı önünde bahçesi olan mekâna girdiğinizde ilk dikkat çeken dönemsel olarak değişen sanat galerisi. Buradaki atmosfer tam anlamıyla bir atölye havasında. Ayrıca çok beğendi ğiniz tabloyu alma imkânınız da var. Sanatla ilgiliyseniz ve özgün bir mekânda özel tatlar eşliğinde keyifli bir gün geçirmek istiyorsanız, Peperoncino tüm bunların bileşiminden oluşuyor. Mönü tamamen İtalyan mutfağından oluşuyor. İtalyan şefin yönetimindeki mutfakta deniz ürünlerinden el yapımı makarnalara son derece zengin bir mönü bulunuyor. Masaya gelen tüm ekmekler ve makarnalar ev yapımı. Antalya’dan canlı olarak gelen ve şef tarafından bizzat hazırlanan yengeç salatası mutlaka denenmeli. Mönüde yer alan beyaz şaraplı siyah midye çorbası yemeklerin görünüşü ve kokusu bile sabırsızlanmanıza yol açıyor! Zengin şarap mönüsü Beyaz şaraplı siyah midye çorbası, adaçayı sosu ile servis edilen üç renkli levrekli ravioli, ev yapımı rigatoni ördek bolonez sosu ile fırınlanmış ördek şefin tavsiyesi. Akşamüstü içkisi, akşam yemekleri, eğlence öncesi atıştırmalıklar için de tercih edilebileceğiniz mekânda iş çıkışı biraz kafa dağıtmak isteyenler için de 85 çeşit şaraptan oluşan zengin bir şarap kavı bulunmakta. Restoranda cuma ve cumartesi geceleri jazz, blues eşliğinde içkinizi yudumlayarak keyifli dakikalar geçirebilirsiniz I Salata, pizza yada makarna, tatlı ve bir kadeh şaraptan oluşan fix mönü: 25 TL I Zeytinyağında marine edilmiş yengeç salatası: 14 TL I Beyaz şaraplı siyah midye çorbası: 14 TL I Adaçayı sos ile hazırlanan ev yapımı levrekli ravioli: 16 TL I Domuz pirzola: 32 TL I Pizzalar: 14 24 TL I Makarnalar: 16–24 TL I Krem brule (yeşil elma, limon ve naneli ): 7 TL I Tramisu: 12 TL Mönü Tadım Notları Prof. Dr. Ertan ANLI az sıcaklarının gelmesiyle, yemeiçme alışkanlıklarımız da değişmeye başladı. Mevsimin bize sunduğu farklı meyve ve sebzeler yaz mönülerinde önem kazandı. Kışın, daha çok tüketilen yağ ve hububat ağırlıklı mönülerin yerini, bol sıvının tüketildiği, serinletici daha hafif mönüler aldı. Kuşkusuz, beyaz ve pembe şaraplar için yaz önemli bir şans. Ancak, kırmızı şarapların durumu ne olacak? Geçen hafta, Fransa “Bourgogne” bölgesininin önemli butik üreticilerinden arkadaşım Jean Durup ile Ankara’nın önemli restoranlarından birinde yemeğe gittik. Yanımıza da, bana hediye olarak getirdiği oldukça iyi bir 2007 ürünü bir Cote d’Or P. Noir şarabını kaptık… Fransa ve Avrupa’da iyi restoranlarda buşon (mantar) parası vermek kaydıyla, evden getirdiğiniz şarabınızı daima açabilirsiniz. Bizde de bu geleneğin yerleşiyor olması sevindirici. Restoran’da mönü tamam da, yanına Yaz Sıcağında Kalecik Karası hangi şarabı tattıracağım düşüncesi beni kaygılandırdı. Kolay değil, yanınızda Fransa’nın en önemli gastronomi merkezlerinden biri olan “Dijon”lu, üstelik de şarap üreticisi bir Fransız var. Yemekten de, şaraptan da iyi anlıyor... Ben öncelikle bizim şaraplarımız hakkındaki düşüncelerini merak ediyordum. Girişte soğuk bir “Kavaklıdere Muscat 2010” ile başladık. Misket üzümünü daha çok sek olarak alma eğiliminde olan bir Fransız için şaşırtıcı, ancak çok iyi bir başlangıç oldu. Yabangülü, kekik, trunçgil aromalarından oluşan ön burun gerçekten etkileyiciydi.. Jean, “Fransa’da olsaydık büyük olasılıkla bir ‘Muscatelle’ denerdik, ama bunu beğendim” dedi. Arkasından bir “Doluca Verano Blush 2010” ile sohbetimizi sürdürdük. “Grenache” üzümünden üretilen, frambuaz ve çilek aromalarının ön burumda yoğun olarak algılandığı, zarif bir şarap... Bu arada, pembe şaraplarla kuşkonmazın mükemmel bir uyum sağladığını belirtmeliyim. Artık, beni heyecanlandıran kısma, ana mönü ve kırmızı şaraba sıra gelmişti. Ben, Ankara’nın güzide çeşidi “Kalecik Karası”ndan çok bahsetmiştim. Bu nedenle, “2008Kavaklıdere Prestij Kalecik Karası”nı deneyerek başladık. Bilindiği gibi, bir dönem medyada Kalecik Karası şarabı “aslında çok da büyük çeşit değil” gibi cümlelerle biraz aşağılanmıştı. Ben ise, her zaman “Kalecik Karası’nın çok önemli bir çeşit olduğunu, ancak ‘Cabernet Sauvignon’, ‘Shiraz’ vb. gövdeli çeşitlerin şarabı ile karşılaştırmanın son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu” belirtmiştim. Jean da, Fransa’daki diğer dostlarım gibi beni doğruladı. “Kalecik Karası”nı; kırmızı erik, kiraz, frambuaz aromalarından oluşan ön burnu, vanilya, çikolata ve geriden tütün algılatan damağıyla çok beğendi. Hatta, özellikle yapısıyla P.Noir ile de çağrışım yaptığını belirtti. Bu arada, önce bir makarna, sonrasında steak ile mönüyü sürdürdük. Uyum oldukça iyiydi. Peynir tabağıyla da P.Noir’ı denedik. Kuşkusuz P.Noir çok zarif bir çeşit. Jean; hemen “Yaz akşamlarında, fazla düşünme P.Noir her zaman doğru tercih” dedi ve ekledi; ancak, ‘Kalecik Karası’ da çok ilginç ve aromatik yapısıyla yaza çok uygun. Neden bu şarabı Avrupa’da tanımıyoruz?” sorusunu sordu. Ankara’nın “Kalecik Karası”yla bir kez daha gurur duydum. Y