Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İsyanlarım bitti ? M. Mebrur HATUNOĞLU O mebrur@gmail.com na, burada rastlamasaydım asla zihinsel engelli diyemezdim. Son derece düzgün giyinen, sözcükleri düzgün ve yerinde kullanan bir genç Emre. Her karşılaşmamızda hal hatır sorup, mutlaka tokalaşıyoruz. Atladığı hiçbir ayrıntı yok. Hani neredeyse kampus Emre’den soruluyor. Kim nerede ne yapıyor; Emre’ye sorun bilgi versin. Çok uzun zamandır fotoğraf çekip sohbetler ediyoruz. Babası ile olan olağanüstü güzel ilişkisinden, annesiyle sohbetlerinden ve henüz 13 yaşındaki kızkardeşinden bahsediyor sıkça. Gözlerinin içi gülüyor bunları anlatırken, gözlüklerinden görüldüğü kadarıyla. Hani şişe dibi dedikleri cinsten, kalın camlı gözlüklerden kullanıyor Emre. Fotoğraf çekerken zorlanması da bu yüzden. ‘Sayıyorum, sayıyorum 6 çıkıyor’ Hala ve dayı çacuklarının evlenmesi ile başlamış her şey. “Hala ben bu kızla evleneceğim” diye tutturulan süreç, evlilikle sonlanmış. Evliliğin ilk yılında Emre doğmuş. Anne hastane odasında kucağına aldığında ilk fark ettiği, Emre’nin el parmakları olmuş. “Sayıyorum sayıyorum altı çıkıyor” diyor sohbetimizde. “Sonra ayak parmaklarına baktım, onlar da her sayışta altı çıktı. Yanımda doğum yapan kadının annesine saydırdım sonra. O da ‘Altı kızım parmaklar, ne mutlu size, çok yetenekli bir çocuk olacak’ deyince başımdan aşağıya kaynar sular döküldü” diyor. Babası Emre’yi ilk gördüğünde durumu o an kabullenemiyor. Hiçbir şey demeden yavaş yavaş Emre’den ve evden uzaklaşmalar başlıyor. Ardından yıllarca süren içkili geceler, kumarlı günler, evden kopuşlar sürüyor. Annenin üzerine yıkılmış bir çocuk, iki yıl sonra nasıl olduğunu bile bilemediği bir çocuk ve iki ay sonra yeni doğan bebeğin ölümü ile süren bir yaşam. Emre’nin ikiüç yaşına kadar yürüyüp konuşamaması annenin dikkatinden kaçmıyor ama herkesin başında bu tür bir yaşanmışlık geçtiği için bir süre daha beklemeler. Eve hiç gelmeyen bir baba, parasızlık, işsizlik… ‘Özel çaba sarf ediyorlar’ Yıllar süren isyanlar isyanlar... Okul çağına gelmeden önce el ve ayaklarından ameliyatlar ve bu yetmezmiş gibi bir de kalp ameliyatı sıkışıyor 6 yıllık ömrüne. Artık Emre elleri ve ayakları ile de okul çağına hazır bir çocuk oluyor. Emre’nin okul zamanı geldiğinde diğer çocuklar gibi devlet okuluna kaydı yapılıyor. Öğretmeni, okuma yazması için Emre’ye özel çaba sarf ediyor. Anne “Sırf öğretmeni daha fazla ilgilensin diye öğretmeniyle aynı apartmana taşındık” diyor. “Ben evin tüm işini yaparken öğretmeni de Emre’yle özel olarak ilgileniyordu.” Ama tüm çabalar boşa çıkıyor. Emre öğretileni hemen unutuyor. Üstelik gözlerinde de bir problem olduğu ortaya çıkıyor. Göz doktoru bundan sonraki yaşamında görme yetisinin yavaş yavaş azalacağını, bir süre sonra da yok olacağını söylüyor. “Ardı ardına gelen yıkımlar isyanlarımı bitirdi” dedi usulca anne. “Yapacak, isyan edecek bir şey kalmamıştı artık. Yolumuza böyle devam edecektik. Yaşadığı sürece Emre’ye elimizden gelen bütün olanaklarımızı kullandırıp sevgimizi vererek...” Baba da yavaş yavaş eve gelmeye başlamış, oğlunu kucaklar olmuştu. Aile yeniden toparlanmaya başlamış ve güçlükler aşılmaya çalışılıyordu. Gözlerininiçi gülüyorbunlarıanlatırken, gözlüklerinden görüldüğükadarıyla.Hani şişedibidediklericinsten,kalıncamlıgözlüklerdenkullanıyorEmre. Fotoğrafçekerkenzorlanması dabuyüzden... ‘Yaşamınağırlığı paylaşıldıkçaazalıyor’ EmrE kaynaştırma eğitimi sonrası aslında çok da mutlu olmadığı şimdiki okuluna başlamış. Aile sırf Emre için evlerini Gölbaşı’nda okulun tel örgülerinin dibindeki siteye taşımıştı. Hafta sonlarını iple çeken Emre, babası ile Gölbaşı’nda göl kenarında geziler yapıyor ve şimdilik görebildiği hayatın tadını çıkartmaya çalışıyor.Yaşamın ağırlığı paylaşıldıkça hafişiyor. Emre’nin bizim bakışımızla zor olan yaşamı, Emre için zor değil. Çünkü o mutlu olmayı ve yaşadığı anlardan keyif almayı pek çok insandan daha iyi biliyor. Onun engeli zihni değil, biziz ya da bizlerin yarattığı yaşamlar... Eğer paylaşabilirsek yaşam hepimiz için daha engelsiz olabilecek. Emre’ler ne kadar engelliyse, toplum olarak bizler de en az onun kadar engelliyiz. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) tarafından hazırlanmıştır. 7