23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

litikası” yürütülüyor. 12 Eylül dönemini yaşayanlar bilirler. Darbe yapılmadan önce ülkede bir anarşi ortamı vardı. Bu anarşi ortamı bir türlü durdurulamıyordu. Darbe yapıldı ve anarşi bir anda durdu. Siyaset bilimciler bu süreci şöyle değerlendirdiler: 12 Eylül’den önce bilinçli olarak terör tırmandırıldı. “İyi ki darbe yapıldı denilsin diye.” Ben Gençlik Parkı’nın şimdiki durumunu da bu sürece benzetiyorum. Şöyle ki Gençlik Parkı, bilinçli olarak bakımsız hale getirildi ve “varoşlaştırıldı.” Tehlikeli bir yer haline dönüştürüldü. İnsanlar parkın içinden geçemez hale geldi. Oysa benim çocukluğumda Gençlik Parkı, ailelerin hoşça vakit geçirdiği bir yerdi. İl dışından gelen bütün misafirlerimizi önce Anıtkabir’e, sonra Ankara Kalesi’ne, oradan da Gençlik Parkı’a götürürdük. Parkın içinde yer alan havuz bir anlamda “Ankara’nın deniziydi.” Ankaralılar özellikle hafta sonlarında, havuzda sandallarla dolaşırlardı. Şimdi bu durumdan eser yok. Bir de havuzun hemen yanında gemi şeklinde bir lokanta bulu ‘Bilerek bakımsız bırakıldı’ Cumhuriyet Ankara 273/25 Eylül 2009 SEDATDEMİRSOY mavi Sahne Sanat Yönetmeni Bu ülkede uzun zamandır “12 Eylül po nurdu. Ankara’nın bütün entellektüel kişileri bu mekâna gelirdi. Parkın önemli yerlerinden bir tanesi de aile gazinosuydu. Ben Fatma Girik gibi pek çok ünlü ismi bu gazinoda görmüştüm örneğin. Parkta içki içilebilecek mekânlar da vardı ve kimse parkta içki içildiği için en ufak bir rahatsızlık duymazdı. Şimdi parkta içki içebileceğiniz yerler de bulunmuyor. Parkın bana göre en önemli simgelerinden bir tanesi de parkın opera girişinde yer alan ışıklı Atatürk panosuydu. Yurttaşlara adeta “hoş geldiniz” diyen bir ışıklı Atatürk panosu... Ne zaman bu panoyu görsem, tüylerim diken diken olurdu. Cumhuriyet çocuğu olduğunuzu hissederdiniz. Şimdi bu panoya ne olduğu da bilinmiyor. Bir de ışıklı Atatürk panosunun olduğu kapıdan girdiğinizde sizi havuzun yanında bulunan iki yontu karşılardı. Biri kadın, diğeri erkek olan iki yontu... Ankara’ya ilk kez gelen yurttaşlar bu yontularla birlikte fotoğraf çektirirlerdi. Parkın en büyük eylentilerinden bir tanesi de küçük trenlerdi. Bu trenler öyle planlanmıştı ki parkı çepe çevre dolaşırlardı. Gençlik Parkı 2009 NURKUTİLHAN Sanat kurumu Üyesi, oyuncu Çocukluğum Gençlik Parkı’nda geçti desem abartmış olmam. Çok özel, önemli bir yerdi orası. Parkın Opera girişinin hemen karşısında eskiden “Hergele Meydanı” diye anılan bir meydan vardı. “İtfaiye Meydanı” da derlerdi oraya. Orası tamamen yaya bölgesiydi. Oyunlar oynardık. Şimdi o meydan yok. Sokakta oynarken abim, ikiz kardeşim ve ben Gençlik Parkı’na giderdik. Parkın içinde yer alan büfeleri dolaşırdık. Annem de parkta doşacağımızı bildiğinden harçlık verirdi bize. Ne kadar karnımız tok olsa da büfede satılan tostlardan yerdik. Abim sucuklu kaşarlı tost yerdi, bense sadece kaşarlı tost... Bir de biz Ankaralı çocuklar hep denize özlem duyardık. Ne zaman denizi özlesek Gençlik Parkı’na giderdik. Çünkü parkın içinde yer alan havuz, bizim deniz özlemimizi giderirdi. Havuzun üzerinde iki köprü buluyordu. Şimdi de bulunuyor ama eskisi gibi gösterişli değil. Biz büyük köprünün üzerinden geçmek isterdik. Çünkü büyük köprünün hemen karşısında gemi şeklinde bir lokanta bulunurdu. Ne zaman kardeşlerimle bu köprüden geçsek, o lokantaya bakıp, “Aaa bak gemi geçiyor” derdik. Hatta şimdi gülerek anımsıyorum, biz o gemiyi gerçek sanırdık. Hatta bir keresinde babama “Baba bu gemi neden hiç hareket etmiyor, yoksa bozuk mu?” diye sormuştum. Nice sonra anladım oranın aslında bir lokanta olduğunu ve gitmek istedim o lokantaya. Ancak çocuk olduğum için bana garsonlar izin vermemişti. Bir gün babama söyledim, “Eee hadi gidelim o zaman beraber” dedi ve o lokantada inanılmaz güzel sohbetler ettiğimizi anımsıyorum. Bir de parkın içindeki lunapark biz çocuklar için çok önemliydi. Ben dönme dolaptan çok korkardım. Ama dönme dola ba binenleri izlemeye de bayılırdım. Çığlıklar atılırdı, bana hayli heyecanlı gelirdi. Ayrıca parkın içinde yer alan havuzun etrafında çay içilebilecek mekânlar vardı. İnsanlar özellikle hafta sonları yiyeceklerini alır, bu mekânlara gelirlerdi. Herkes yaptığı yiye ‘Tarihi dokusunu bozmuşlar’ Trenlerin için iki istasyon bulunuyordu. Biri ışıklı Atatürk panosunun bulunduğu kapıda, diğeri de parkın Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na (CSO) bakan kapıcekleri bir yandaki masaya ikram ederdi. Sonra yan masalarla koyu sohbetler başlardı. Yazlık sinema havası vardı bu mekânlarda. Şimdi parkta tek bir şey içemiyorsunuz. Çünkü içilecek mekân yok. Çocukluğuma dair anımsadığım en sında. Sonra bu trenler kaldırıldı. Yani park özetle bilinçli olarak bakımsız, önemsiz hale getirildi. Cumhuriyetin izleri birer birer silindi. Gençlik Parkı 1970 önemli ayrıntılardan bir tanesi de ışıklı Atatürk panosu. Parkın Opera girişinde yer alan pano “özgürlüğü” temsil ederdi bir anlamda. Şimdi bu panonun yerine ufak bir demir kapı yapılmış. Bana göre hiçbir estetik özelliği olmayan bir kapı. Özgürlüğün kapısı hiç o kadar dar olur mu dedim kendi kendime yenilenen parktan adımımı attığımda. Ayrıca yenilenen parkta pek çok güvenlik görevlisi dolaşıyor. Ne gerek var diye düşünüyorum. Çünkü eskiden böyle değildi. Samimi ortamlar vardı parkta. Bu kadar çok güvenliğin olması samimiyeti yok etmiş gibi görünüyor. Parkın en önemli simgelerinden bir tanesi de eski Göl Gazinosu’ydu. Zeki Müren gibi isimlerin konser verdiği gazino... Şimdilerde bu bina Sanat Kurumu tarafından kullanılıyor. Belediye o binayı da yok etmek istedi ancak mahkemelik olduğu için dokunamadı. Mahkememiz devam ediyor ve biz kazanacağımızdan eminiz. Yani belediye her fırsatta “modern bir alan” yapacağını duyurmuştu ama ben modern bir alan göremedim parkta. Bunun yanı sıra parkın içindeki büfeleri işletenler halkı çok iyi tanırdı. Bir büfede şişman bir ağabey vardı. Hep dondurma alırdım kendisinden. Ne zaman dondurma almaya onun yanına gitsem yanağımı okşardı. Sadece bana öyle davranmazdı, her çocuğa ilgi gösterirdi. Şimdi bu türlü sıcak ilişkilerin kurulduğu büfelerin yerinde yeller esiyor. Bir de park alabildiğine yeşildi. Pek çok ağaç vardı. Bu ağaçların büyük bir çoğunluğu yenileme çalışmaları kapsamında kesildi. Belediye şimdilerde yaptığı açıklamada 1700 ağaç daha dikeceğini söylüyor parka. Demek ki parkta bu kadar ağaç katledilmiş. Yani bana göre parkın yeni yapısı tarihi dokusunu bozmuş. 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle