02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 272/18 Eylül 2009 AnnaGrosser Rilke: Abdülhamid’den Jurnalcilik TeklifiAlan Piyanist... Rike anılarını yazdığı yıllarda Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN [email protected] Rike gençlik yıllarında Ü lkenin geleceğini yakından ilgilendiren olaylar açılımlar kapanımlar yaşandıkça, “tarih bilgisi ve bilinci”nin önemine giderek daha fazla dikkati çekmeye başladık. Doğal olarak “çarpıtılmamış, doğru bilgiler”den ve bu bilgilerden hareketle yapılacak “gerçekçi yorumlar”dan söz ediyoruz. Yakın tarihimiz ve Osmanlı’nın son dönemiyle ilgili olarak, yabancıların yazdığı kimi anı ve değerlendirme kitapları, çok değerli bilgiler içeriyor. En azından kimi bilgilerin daha iyi anlamlandırılıp yorumlanmasına zemin hazırlıyor. Bazen “Tarih tekerrürden ibarettir” deyişine “hem de daha güçlü bir biçimde” saptamasını ekleyeseniz geliyor! Yeni yayımlanan bir çeviri, bu bağlamda benim için tam “Ummadık taş, baş yarar” deyimimize uygun bir kitap oldu. 19. yüzyılın Avrupa’ca ünlü Avusturyalı konser piyanisti Anna Grosser Rilke’nin “Avrupa Saraylarından Yıldız’a” üstbaşlıklı “İstanbul’da Bir Hoş Sada” adlı anılarını Deniz Banoğlu’nun tertemiz çevirisinden, elimden düşüremeden okudum. “AvrupalılıkMüzikseverlikMüzikyaparlık” kavramları arasındaki doğrudan ilişkiyi, bir kez daha açıklıkla algıladığım ikinci anı kitabı bu. Birincisi ise, TÜBİTAK’tan “vaktiyle” yayımlanmış ama halen satışta bulunan, yıllarca Ankara Hukuk’ta ders veren, ticaret ve telif haklarıyla ilgili ilk yasaları bizzat Türkçe yazmış, Prof. Dr. Ernst Hirsch’in anılarıydı. se bu kitabı okumalarını öneriyorum. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında yayımlanan kitabın editörü Emre Yalçın’ın da titiz bir çalışma yaptığını düşünüyorum. Çünkü, yazarın bellek yanılgılarını da düzelttiği “editörün notları”, yaşadığı Tom Tom Kaptan Sokağı’nın fotoğrafı dahil adı geçenler ve olaylara ilişkin yerleştirdiği eski fotoğraflar, kitabı daha anlaşılır kılıyor. Başta Banoğlu olmak üzere kitaba emeği geçen herkese teşekkürler. İLİK VE YILDIRIM’A RAHMET Peşpeşe iki müzik eğitimcisini yitirdik geçtiğimiz günlerde. Doç. Dr. Aydın İlik (d. 1955), SCAMV etkinliklerinde birlikte çalıştığımız, flütist, “Mavi” gibi klasik müzikçilerle kurduğu toplulukların yanı sıra, müziğin özellikle çocuklar arasında yaygınlaşması için çalışan, onlar için besteler yapan, son yıllarda da Zonguldak Karaelmas Üniversitesi (ZKÜ) Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş ve gelişimine büyük emek harcayan, müdürlüğünü yapan bir arkadaşımızdı. Salih Aydoğan ve Macar müzisyen Robert Farkas’la hazırladıkları müzik yöntem kitapları, tüm müzik kurslarında el üstünde tutulur. Dört yıl önce hücrebozana yakalanmış, ilaçlı tedavi ve kemik iliği nakliyle sağlığına kavuşmuştu. Ama hücrebozan yeniden kendini gösterdi ve karınca ezmez, özverili, çalışkan insanımızı aramızdan aldı. ZKÜ Rektörü Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz’ün ne denli üzgün olduğunu tahmin edebiliyorum. Öteki yitiği de, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü’nden verdik. Tıpkı Aydın gibi özellikle çocukların müzik eğitimi konusunda büyük emeği ve kitapları olan Salih Yıldırım (d.1949), çocuk şarkılarıyla pek çok ödül de kazanmıştı. 2002’de Kültür Bakanlığı’nca yürütülen ancak AKP’nin iktidarında iptal edilen “Her İle Bir Koro, Her Çocuğa Bir Şarkı” projesinde Kültür Bakanlığı Çanakkale Çocuk Korosu’nu kurup 1,5 yıl bu koronun eğitimciliğini ve şefliğini de yapmıştı. Yıldırım bir süredir, evrenbilimci Stephen W. Hawking, işkadını Suna Kıraç, futbolcu Sedat Balkanlı gibi, bir merkezî sinir sistemi hastalığı olan ALS’ye karşı savaşım veriyordu. Çocuklarımız, torunlarımız onların şarkılarını söylemeye devam edecek, ikisi de ışıklar içinde yatsın. Aydın İlik te ettirmiyordu; hatta kendi bestelerinin çalınmasını da istemiyordu, tek istediği öğrencilerin iyi çalmasıydı...” “...Kokusunu aldığı her yerde sanatı teşvik ediyordu, böyle bir teşvike genç sanatçılardan daha çok kim ihtiyaç duyabilirdi ki? Ve ilerlemiş yaşına karşın zamana ayak uydurmasını biliyor, gençlerin gücüne inandığı, onlara destek olduğu sürece de hiç yaşlanmıyordu.” Bir ayrıntıyı da ben ekleyeyim, Lizst bunların hepsini “ücretsiz” yapıyordu! ABDÜLHAMİD’DEN JURNALCİLİK TEKLİFİ Rilke, ressam olan ilk eşinin ölümünden sonra evlendiği dönemin ünlü bir gazetecisiyle Berlin’de geçirdiği başarılı dönemin ardından, eşinin atandığı İstanbul’a korkular içinde gelip, kente âdeta âşık olan bir piyanist. “Şark”ın incisi İstanbul’da hem piyanist, hem de zorunlu olarak gazetecilik yaparak yaşadığı otuz yıllık dönemdeki gözlemleri, saptamaları pek çok ayrıntı içeriyor. Pera’daki yaşam, İstanbul içi yazlık kavramı, Saray’da Padişah II. Abdülhamid’in (18421918) huzurunda çalışı, İstanbul’daki diplomatik misyonun durumu, Şehzade Burhanettin’in konağındaki müzik akşamları, Kayzer Wilhelm’in İstanII. bul’u ziyareti, Abdülhamid’in Abdülhamid kendisini çağırttırıp “jurnalcilik” teklif edişi, büyük yangınlar, deprem, savaş yılları ve tüm Almanlarla birlikte sınırdışı edilişi... Bunlarla ilgili nice ilginç, ayrıntılı gözlem... Atatürk’ün ilk eşi Latife Hanım’ın verdiği imzalı fotoğraf bile var. Çevirmen Deniz Banoğlu, bir dönem Babıâli’nin önemli gazetecilerinden, tarihçi Niyazi Ahmet Banoğlu’nun (19131992) kızıdır. Kitabı iştahla, beğeniyle okuyup bitirince kendisine “Kitabı yayıncı mı önerdi, yoksa siz mi bulup teklif ettiniz?” diye sordum. Vefatından sonra babasının eşyaları arasında kitabı bulduğunu, okuyunca çevirmeye karar verdiğini ve yayıncıya kendisinin önerdiğini anlattı. Ben de ilgi duyabilecek herke LİZST VE BRAHMS’LI GÜNLER Rilke’nin anıları başta piyanistler olmak üzere müzikseverler, tarih ve özel yaşam öykülerine meraklılar tarafından mutlaka okunmalı. Rilke adı size bazı çağrışımlar yaptırabilir, evet yazarımız ünlü edebiyatçı Rainer Maria Rilke’nin kuzeni... Leipzig Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra konser piyanistliği ve hocalık serüvenine atılan Rilke’nin 19. yüzyıl Avrupası’nda, Leipzig, Roma ve Berlin başta olmak üzere çeşitli kentlerinin toplumsal yaşamıyla ilgili gözlemleri hem öteki objektif tarih kitaplarındaki bilgilere ters düşmüyor, hem de son derece renkli ve ilgi çekici. Hele müzisyenler için özellikle 1879’da Weimer’da F. Lizst’in özel derslerine katılışı ve bu büyük bestecipiyanistle ilgili anlatıları son derece ilginç olmalı. Kocasının iyi dostu olan J. Brahms’la ilgili de hayli anı var kitapta. Lizst’le ilgili iki saptamasını burada sizlerle paylaşmak isterim: “...Lizst öğrencilerinin tekniğiyle hiç ilgilenmiyordu, bunun zaten olması gerektiğini söylüyordu. Onun için önemli olan yorumdu, her öğrenciden kendi yorumunu bekliyordu, hiçbir zaman da kendisininkini öğrencilerine dik Salih Yıldırım 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle