Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 254/15 Mayıs 2009 BirSergi,BirKonuşma ? Prof. Dr. Necdet ADABAĞ MAYIS günü Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma Uygulama Merkezi’nde (ATAUM) İtalya Büyükelçisi Sayın Carlo Marsili’nin TürkiyeAB ilişkisi üzerine bir konuşması vardı. Konuşmayı dinlemek için gittiğim ATAUM binasında kapıdan girer girmez beni bir sergi karşıladı: “Basında TürkiyeAB İlişkilerinin 50 Yılı”. 2 aylık bir arşiv çalışması sonucunda toplanan 2000’in üstünde malzemeden seçilen 101’inin sunulduğu serginin amacının herhangi bir görüşü/bakışı öne çıkarmak, desteklemek ya da ona karşı çıkmaktan çok inişliçıkışlı ama süreduran TürkiyeAB ilişkisini gazete manşetlerine yansıdığı biçimde kamuoyunun dikkatine sunmak olduğunu, öğrendim.Zaman tüneli biçiminde tasarlanan sergi 50 yıllık bu sürece ülkemiz gazetelerinin farklı görüş açılarından bakmak anlamı taşımaktadır. Herhangi bir toplumun özellikle de bu kadar uzun bir süre boyunca doğrudan ilgilendiği ya da ilgilenmeden edemediği bir süreci anlamak için başvurulması gereken kaynaklar arasında yazılı basının ön sıralarda geldiği rahatlıkla söylenebilir. Yazılı basın, sadece tarihsel gelişmeleri bir bütünlük içinde değerlendirmek ve siyasal süreçlerin izini sürmek açısından değil, ilgili gelişmelerin yaşandıkları andaki algılanış ve yansıtılış biçimlerini saptamak açısından da önem taşımaktadır. Özellikle de söz konusu olan TürkiyeAB ilişkileri gibi tarafların çeşitli inişçıkışlara karşın sürdürmekte kararlı göründükleri ve somut gelişmelerin çok ötesinde anlam yükledikleri bir süreç ise. 4 Yeni değil Bu sözün bir AB üyesi devletin büyükelçisi tarafından dile getirilmesi ve belgelere yansıması önemlidir. İkinci önemli olan da Türkiye’nin AB koşullarına satır satır uyma zorunluluğudur. Bundan başka bir seçeneği yoktur. Hiçbir üyeye herhangi bir ayrıcalık tanınmayacağıdır. Sayın Marsili’nin bugünkü durumda Türkiye’nin AB’ye giremeyeceğini söylemesi bizim için yeni bir şey değildir. Biz de biliyoruz. Bir ülkede daha kan davasından bir çırpıda 4550 kişi ölüyorsa bu ülkenin çağdaş ülkeler düzeyinde yer alması olanaklı mıdır? Çok ürkütücü bir manzara. Yeni olmayan bir başka şey de (bunu ben söylüyorum) ülkemizde çoğu asker ve sivil kurumun AB’ye artık sıcak bakmadığıdır. Bir zamanlar yüzde 80 olan olumlu yaklaşımın son zamanlarda yüzde 38’e düştüğünü ATAUM Başkanı Prof. Dr. Çağrı Erhan dedi. Şu da bir gerçek ki bu işi kararlılıkla alıp götürecek olan bir siyasal partiye gereksinim duyulmaktadır. Ne ki bana göre o siyasal parti Türkiye’de yok. Bu işe gönüllü ve bu işi becerebilecek olan bir kurum, kuruluş da yok. Büyükelçinin altını çizdiği iki husus daha vardı: Bir anlaşmazlıkta (örneğin Kıbrıs konusunda) AB üyesi haksız da olsa Birlik gene de onun yanında yer alır sözü, Türkiye, Kıbrıs konusunda haklı olabilir ama biz Yunanistan’ın ya da Kıbrıs Rum kesiminin yanında yer almak zorundayız, anlamına gelmektedir. Türkiye’nin dinsel kimliği de AB’de sorun yaratmaktadır. AB üyelerinin kimileri bir Hıristiyan kulübü oluşturmak istemektedirler. AKP’nin “Ilımlı İslam” siyasası geçerli bir yol değildi. Bunu Avrupa da, AKP de biliyordu. Ama AKP’nin Ilımlı İslam siyasasını destekleyen başta Amerika, Avrupa değil miydi acaba diye sormak istiyorum. Dediğim gibi Sayın Marsili’yi bu kez karamsar gördüm. İki tarafın da işi savsakladığını söyler gibiydi sanki. İzlencenin açılış konuşmasını yapan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ da konuşmasında Büyükelçiyi doğrular gibiydi. TürkiyeAB ilişkilerinin 50 yıldan beri sürdüğünü ancak Türkiye’nin henüz üye olamadığını söyleyen Taluğ, iki tarafın da birbirine gereksinimi olduğunu belirtirken var olan önyargıları silip atmanın gereğinin üzerinde durdu. Topluca görme fırsatı Sergide kimisi unutulan kimisi de belleklerde yer eden çeşitli gelişmelerin basının farklı kanatları tarafından nasıl haberleştirildiğini topluca görme fırsatı bulacaksınız. Ayrıca, genelde Türkiye kamuoyunun, özelde her bir toplumsal kesimin AB sürecine dönemsel olarak farklı yaklaşabilmiş olduğu da göz önüne alındığında, her bir yazılı basın organının farklı tarihlerdeki gelişmeleri nasıl haberleştirdiğinin izini sürme olanağı da önümüze açılabilecek. Bu anlayışlardan yola çıkarak bir zaman tüneli oluşturacak şekilde tasarlanan sergi düzeni, 50 yıllık ilişkileri anlamlı bir bütünlük içinde “yaşama” fırsatı sunmakla kalmamış, farklı dönemlerde farklı gelişmeler konusunda Türkiye’de oluşan farklı algıları çarpıcı bir şekilde saptama olanağı da sunmuştur. Sergi Ankara Üniversitesi ATAUM’un titiz çalışması sonucu gerçekleştirilmiştir. Tehlikeler yoğun ve başucumuzda İtalya Büyükelçisi Sayın Carlo Marsili hiçbir zaman olmadığı kadar TürkiyeAB ilişkilerindeki olumsuzluklardan ötürü canı sıkkın bir yaklaşımla gerek Türk tarafına gerek Avrupa’ya eleştirilerini sıralamıştır. Ne ki gözden uzak tutulmaması gereken “Türkiye’nin Batı dünyasına yönelimi cumhuriyetin genetiğine kodlanmıştır” sözü ile sanki Atatürk’ü anımsamak istemiş olmasıdır. Atatürk 2000 yıldan bu yana yüzümüz Batı’ya dönüktür derken çağdaşlaşmanın yolunun Batı’dan geçtiğine işaret etmişti. Bu bağlamda eğer Türkiye kalkınmak ve çağdaşlaşmak istiyorsa Avrupa’yı göz ardı edemez gibi bir söylem içine girmiştir Sn. Büyükelçi bana göre haklıdır da. Daha önceleri de yazmıştık. Bir kez daha yazalım: Türkiye Avrupalı olmazsa başkalarının tuzağına düşebilir. Tehlikeler yoğundur ve başucumuzdadır. Durum ciddiyetini korumaktadır. Laik ve demokratik Türkiye’nin bu yolda birilerinden maalesef destek alması gereği vardır. Sayın Marsili madalyonun öteki yüzünü de görmüştür: Ona göre Avrupalı’nın da Türkiye’yi yitirmemesi gerektiğini ve Türkiye’nin hedefinin “tam üyelikten” başkası olmayacağını bilmesinin gereği vardır. Buna yasal süreç içinde hiçbir devlet başkanın karşı çıkamayacağını vurgulayan Büyükelçi, herkes gibi, o devlet başkanının ait olduğu devletin imzasının Müzakere Çerçeve Belgesi’nde yer aldığını belirtmiştir. Buna göre 27 ülkeden hiçbiri geri adım atamaz. 19